Sevim Güney
Bu ülkede üç şey konuşulmaz. Politika, din ve futbol…
Yayınlanma:
Beni tanıyanlar, okuyanlar bilirler. Siyasetle ilgiliyim, okumayı severim fakat yazmayı ve tartışmayı sevmem, mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyorum. Herkes gibi ülkede olup bitene sadece bakıyorum.
Çünkü ; Üzülerek söylüyorum, yapılacak bir şey kalmadı! “İşte benim Başbakanım, Cumhurbaşkanım böyle olmalı diyebileceğim bir isim yok! Muhalefetin olmadığı, tek adamlı bir ülke olduk. İstemeyerek verdiğim oylar da boşa gidiyor zaten. Karamsarım birçok insan gibi anlayacağınız. Pardon birçok insan değil, ne kadarız biz? Bilemiyorum ki!
Halk deseniz zaten “ göbeğini kaşımaya” devam ediyor. Eee, bu durumda ben ne yapayım, ne yazayım? Yüzde 45’i kapalı gözlük koşmaya devam ediyor, gözlerini açtıklarında görecekleri manzara belli ama üzgünüm çoktan iş işten geçmiş olacak. Yanılmayı hiç bu kadar istememiştim, o gün geldiğinde “biz yanlış anlamışız” diyebilmeyi çok isterim.
İnsanlarla konuştum, aklımın erdiğince bir şeyler anlatmaya çalıştım ama hiç kimseyi düşünmeye bile zorlayamadım. Yahu dedim, en basit tarafından bakın, adam üç çocuk yapın diyor. Ne yiyecekler, ne içecekler, nerede okuyacaklar, okuyabilirlerse nerede iş bulacaklar? Bol bol açılan imam hatip liselerinde neden kendi çocuklarını okutmadı da, Amerika’da okuttu? Neden düşünemiyorsunuz?
Tamam, kendisinin dört çocuğu var, Allah bağışlasın ama maaşallah hepsi aldı, yürüdü. Eğitim desen tamam, iş desen tamam. Ama onlar mağdur! Neymiş efendim, kızları türbanlı diye üniversiteye gidememişler de ondan yurt dışında okumuşlar. Peki oğulları neden yurt dışında okudu? Yine Pardon okutuldu demem gerekirdi. Ben de bir çocuk okuttum ama kimse burs vermedi bize.
***
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu da bana göre sürpriz olmayacak. Bu yüzden oy vermeye gitmek bile içimden gelmiyor. Masumane bir “gezi parkı” eylemini bile biz ağız tadıyla yaşayamadık. Gezi olayları, ülkede değişim yaratacak diye beni heyecanlandırmıştı. Tamam demiştim, artık her şey değişecek. Olmadı, oldurmadılar… Ben bazen olmayacak hayaller kuruyorum. Mesela; Ne isterdim biliyor musunuz? Başbakanın çocuklarının “ Gezi parkında” olmalarını…
Orada toplanan gençlerle birlikte, babalarını karşılarına alarak mücadele vermelerini. Ne güzel bir şey olurdu değil mi? Hayal tabii ki, biliyorum ama isterdim. Sadece bu değildi hayalim. Başbakan oraya gelseydi ve bir baba gibi, bir devletin Başbakanı gibi deseydi ki ; “ Evet gençler sizi dinlemeye geldim, madem istemiyorsunuz tamam kışlayı yapmayalım”… Seçimleri kazandığı yıl söylediği gibi bu ülkede yaşayan herkesi kucaklayamadı. Belli olmaz “Cumhur” olunca, hepimizi kucaklar belki. Bu arada yarın bir Aziz Nesin hikayesi yazacağım size, epey uzun olduğu için sığdıramadım.
Orada toplanan gençlerle birlikte, babalarını karşılarına alarak mücadele vermelerini. Ne güzel bir şey olurdu değil mi? Hayal tabii ki, biliyorum ama isterdim. Sadece bu değildi hayalim. Başbakan oraya gelseydi ve bir baba gibi, bir devletin Başbakanı gibi deseydi ki ; “ Evet gençler sizi dinlemeye geldim, madem istemiyorsunuz tamam kışlayı yapmayalım”… Seçimleri kazandığı yıl söylediği gibi bu ülkede yaşayan herkesi kucaklayamadı. Belli olmaz “Cumhur” olunca, hepimizi kucaklar belki. Bu arada yarın bir Aziz Nesin hikayesi yazacağım size, epey uzun olduğu için sığdıramadım.
***
Hafta sonu gazetelerin birinde büyük bir fotoğraf yayınlandı. İçim “cız” etti . Başbakanımız ve eşi var fotoğrafta, arkasında da sanatçılar. İşte o sanatçılar içinde bulunan Orhan Babayı orada görmek beni çok üzdü. Keşke, o fotoğrafta olmasaydı. Bunun beni neden bu kadar üzdüğünü de yakında anlatırım. Yazının başlığına da onun şarkılarından birini vermek geçti içimden.
Sevgiyle kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.