4+4+4 Eğitim yasa tasarısına farklı bakış

4+4+4 Eğitim yasa tasarısına farklı bakış
4+4+4 Eğitim yasa tasarısı için bir eleştiri de Prof. Dr. Ali Kahriman'dan geldi.
 4+4+4 Eğitim yasa tasarısı için  bir eleştiri de Prof. Dr. Ali Kahriman'dan geldi.
İşte  Prof. Dr. Ali Kahriman'ın bu konuda açıklaması:

21.YÜZYILIN KALKINMIŞ TÜRKİYE’Sİ İÇİN ZORUNLU EĞİTİM GEREĞİ VE ÖNERİLEN MODERN EĞİTİM MODELİ (AKADEMİK, ENTELEKTÜEL VE MESLEKİ EĞİTİM NEREDE OLMALI )
                                                                              
1.GİRİŞ.
Türk Milli Eğitim Sisteminin etkinliği ve verimliliği, öncelikle üniversite öncesi eğitim sisteminin etkinliğine ve verimliliğine bağlıdır. Dolayısı ile üniversite öncesi eğitim reformunun verimlilik ve katma değer sorunları, uzun ve kısa dönemli öncelikleri; Türk Milli Eğitim Sisteminin ana felsefesi, amaçları, politikaları ve stratejik planları, kamu ve özel sektör gerçekleri, uygun kaynak kullanımı yaklaşımları ve programları ile bağlantılıdır. 

Çalışmanın önemli ve özgün yanı, üniversite öncesi eğitim programlarını analizci, sentezci, yapıcı, yaratıcı, etik ve sorumluluk değerlerini ve yaklaşımlarını geliştirme çabasıdır. Başka bir ifade ile üretici, girişimci, yatırımcı, ulusalcı ve kararlı dinamik insan gücünü yetiştirme eğitim sistemi ve programlarına katkı denemesidir. Ulusal üretim ve yatırım olanaklarının örgütlendirilmesi, artırılması koşullarını ortaya koyma denemesidir.

Türk Milli Eğitim Sisteminde programlar ve çalışmalar gözlendiğinde aşağıda belirtilen olguların oluştuğu görülür. 

Türk Milli Eğitim Sistemi genel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin başlarında gerçekçi, gerekirci, maddeci, bilimci, halkçı, ulusçu, ülkücü, faydacı, bilimsel, ekonomik ve demokratik ilkeler ve görüşler yönünde önemli gelişmeler sağladı. Ancak 1950’lerden itibaren üretkenlik, verimlilik ve bütüncüllük ilkeleri ve çalışma biçimleri yerine mükemmelcilik, keyfilik, seçkinlik ve seçicilik özellikleri önemsenmeye başlandı. Bu yaklaşımlar Türk eğitim sisteminin gerçeklerden, olanaklardan, üretimden ve alt sistemlerin birbirlerinden zamanla kopmasına; ulusal toplam verimlilik, üretenlik karakteristik değerlerinin azalmasına yol açtığı gözlendi. Son yıllarda özellikle Türk Milli Eğitim Sisteminde gerçekçi, gerekirci, bilimci, maddeci, halkçı, ulusçu ve faydacı sistem yaklaşımları ihmal edilmeye başlandı. 

Bu yönde son yıllarda Türk Milli Eğitim Sisteminde eğitim-öğretim çalışmalarının önemli bir kısmının tahta başında, masada, bilgisayarda, internet ortamında sürdürülmekte olduğu gözlendi. Bir diğer ifade ile gerçeklerden ve gerekircilikten kopuk, bulanık ve genel bilgiler ile keyfi, öznel, duygusal, kaderci biçimlerde sürdürülmekte olduğu gözlendi. Milli Eğitim Sisteminde genel ve temel bilgilerden gerçek üretime, teknik ve teknoloji üretimine geçişlerde arzu edilen ölçülerde verimlilik ve etkinlik elde edilemedi. Üniversite öncesi eğitim programlarında da benzeri olumsuzlukların mevcut olduğu görüldü. 

Aynı yönde Türkiye’de eğitim ve yönetim bilimleri temel ilkelerinden sapan bu yaklaşımlar, önlemlerin genelde gerçekçi ve isabetli olamamaları dolayısıyla uzun dönemde kaynak kayıplarına, verimsizliğe yol açtı ve açmaya devam etmektedir. Bu oluşumlar Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal psikolojisini, ülkü birliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk İnkılâp ve İlkelerine bağlı kuruluşları, Türk Silahlı Kuvvetlerini, sivil toplum örgütlerini, destek gruplarını ve kamuoyunu ciddi biçimlerde endişelendirmektedir. 

Türk Milli Eğitim Sistemini tamamlayanların kendi, aile, yöre ve ülke koşullarında ortaya çıkan gereksinimlerini, amaçlarını ve sorunlarını bilimsel düşünme ahlakı çerçevesinde tanımlama, çözümleme; katma değerli işler ve projeler üretmeleri arzu ediliyor. Yine Türk Milli Eğitim Sistemini tamamlayanların ülke doğal ve ekonomik kaynaklar, çevre temizliği, ulusal sistem yaklaşımı, ahlaki sorunlarına yeterince duyarlı ve sorumlu davranmaları arzu ediliyor. Eğitim Sistemini tamamlayanların bir bütünlük içerisinde ayrıca olayları görüp anlamaları; olaylara ilişkin bilinç, vicdan davranış değişikleri ile olayları öngörmeleri, geleceğe ilişkin vizyon ve misyon geliştirmeleri, sorumluluk üstlenmeleri, yetki kullanmaları, yetenek ve becerilerini geliştirmeleri bekleniyor. Belirli ölçüde temel ve genel bilgileri gerçekçi, gerekirci, analitik, sistematik anlama, yorumlama yeterliliklerini kullanmaları; yine uzun dönemli amaçları ve projeleri kararlı bir biçimde izleyip yürütmeleri, katma değeri yüksek işler ve projeler üretmeleri isteniyor.

Aynı yönde üniversite öncesi eğitim programlarının Türk Milli Eğitim Sistemi temel amaçları, iç ve dış evrimleri ve koşulları çerçevesinde günün ve geleceğin sorunlarını çözmesi, reformlarını ve stratejilerini somutlaştırması, gereksinimlerini karşılaması; süreçlerini ve stratejilerini iyileştirmesi, güncelleştirmesi ve gerçekleştirmesi gerektiği görülüyor. Üniversite öncesi eğitim programlarında beklentiler, sorunların çözümleri yönünde meslek öğretimine öncelik verilirken temel bilimsel bilgiler, bilimsel düşünme ve bilim ahlakı çerçevesinde olayları ve sorunları tanımlama, çözümleme tekniklerine önem verilmesi gerektiği önem kazanıyor. 

Bu görüşler çerçevesinde Türk Milli Eğitim Sisteminin verimlilik, etkinlik ve kalite sorunları; yöresel ve ulusal düzeylerde sektörlerin gerçekleri, kısıtları ve olanakları, ana amaçları, ilkeleri ve sistem yaklaşımları ile teorik ve pratik olarak ortaya konması gerektiği belirginlik kazanıyor[l],[2],[3],[4],[5],[6]. Türkiye’de eğitim programlarının bir yandan genel kültür ve eğitim düzeylerini, diğer yandan da sektörlerin ekonomik verimliliklerini, katma değerlerini artırabilecek olanakları, yöntemleri ve işleri tanımlaması, geliştirmesi gerektiği görülüyor. 

          
2. İKTİDARIN SON EĞİTİM REFORMU GİRİŞİMİ (4+4+4) HAKKINDA TESPİT VE ÖNERİLERİMİZ
  

2.1.- AKP İKTİDARI EĞİTİM REFORMUNA İLİŞKİN TESPİTLERİMİZ

      Yasa teklifine göre,
İlk temel öğretim (4+4) iki kademeye bölünüyor.
İlk temel öğretimde ikinci kademe için açık öğretim yolu açılıyor.
Zorunlu örgün eğitim süresinin fiilen 4 yıla düşürülüyor anlamına geliyor.
İlk temel öğretimin kesintili hale gelmesi, çocuklar için büyük riskler yaratıyor.
İkinci kademenin zorunlu olup olmadığı, keyfileştiriliyor. 
Kız çocuklarının okuldan alınabilmesinin önü açılıyor.
Kız çocuklarının eğitimi kesintiye uğratılıyor.
Sosyalleşme, kaynaşma riske atılıyor. 
Çocuklar 10 yaşında mesleklere yönlendiriliyor.
Çocuklar erken yaşta bilinçsiz tercihlere yönlendiriliyor.
Çıraklığa başlama yaşı genel sözleşmelere aykırı olarak 11’e düşürülüyor. 
Sekiz yıllık zorunlu temel eğitimle bile temel bilgiler için yetersiz kalıyor.
Okulöncesi eğitimin yasal zorunluluğu ortadan kalkıyor.
Bütçeye maliyeti hesaplanmıyor.
Eğitim sisteminde ve kalitesinde yaratacağı tahribat hesaplanmıyor.
(4+4+4) zorunlu eğitim için bir başlangıç tarihi öngörülmüyor.

B- AKP İKTİDARI EĞİTİM REFORMUNA İLİŞKİN TEMEL YAKLAŞIM    
     VE ÖNERİLERİMİZ

     Genel olarak doğa olaylarında, iş ve aile hayatında belirlilikler ile kaoslar, belirsizlikler yan yana, iç içe, arka arkaya ortaya çıkıyor. Mevcut ürün ve teknolojilerin ekonomik ömürleri, yeni bilgi, ürün ve teknolojilerin cazibesi ve kullanımları ile kısa sürede sona eriyor. Gelecekte hızla gelişen ve dönüşen yeni meslekler ortaya çıkıyor. 

     Diğer yandan, Türkiye’de bazı halk kesimleri ve kurumlar, genel olarak iş, teknik ve bilim hayatının dayandığı deterministik, analitik ve sentetik düşünceler ile Doğunun fizik ve akıl ötesi kaderci inançlar, düşünceler arasında sıkışmış bocalayıp duruyor.

     Aynı yönde düşük ve orta gelirli aileler çocuklarının güvenceli, iyi gelirli işe sahip olmalarını istiyor. Düşük ve orta gelirli ailelerin bu beklentisi işveren çevrelerinin beklentisi ile de örtüşüyor. AKP hükümeti de toplumun bu beklentileri yönünde iyi bir meslek eğitimi modeli arayışı içinde oluyor; aynı yönde “bir taş iki, üç kuş vurmak” istiyor. İyi bir meslek eğitimi ile Türkiye’nin ekonomik sorunlarının da çoğunun çözümleneceğini düşünüyor. Aynı zamanda köy enstitüleri modelini gerçek ötesi bir düşünce, uygulama ile taklit etmek istiyor. Asıl önemlisi dindar, inançlı, inanç temelli ahlak sahibi nesiller yetiştirmek istiyor.
 
     Ama meslek eğitimi ve iş sorunun çözümü, önemli ölçüde stratejik sektörlere, projelere dayalı kararlı dinamik işletmelerin mevcudiyetine bağlı bulunuyor. Daha da önemlisi her türlü iş sorunun çözümü deterministik, analitik ve sentetik düşüncelere, verimli pratiklerine bağlı bulunuyor. Her türlü inancın dinin, ideolojinin eğitimi; günümüzde verimlilik, yaratıcılık bakış açıları ile deterministik, analitik, sentetik, pragmatik ve pozitif düşünceler, sistemler, programlar uygulamalar temelli olmaları gerekiyor.

      Bu yönde sekiz yıllık zorunlu temel eğitimin etkinleştirilmesi ve kalitesi; kalkınma, dönüşen iş, meslek, bilim ve eğitim felsefeleri, uygulamaları içinde gerçekçi ve akılcı bir düşünceyi, modeli ve uygulamayı gerektiriyor. 

      Eğitim programlarında diğer yandan demokratik ve bilimsel eğitimin karşılıklı olumlu etkileşimi ile zamana ve koşullara bağlı bireysel ve toplumsal görüşler ve görevler geliştirmesi beklenmektedir. Neoklasik ve sosyal adalet düşünceleri içinde içsel büyüme ve kalkınma modelleri kapsamında eğitim ve öğretimin nedenlerinin, temellerinin, amaçlarının ve programlarının geliştirilmesi beklenmektedir. Deneyci, deneyimci ve gözlemci, bilimsel eğitim, yaparak yaratıcı eğitim, etik ve pragmatik eğitim boyutlarının geliştirilmesi beklenmektedir. Programın içeriği ve çerçevesi klasik, neo-klasik, modern, post modern, post pozitivist düşünce teorilere, yaklaşımlara; diğer süreçlere odaklı olması beklenmektedir. Bilimsel düşünüş ile iş ahlakına dayalı meslek ve vatandaşlık sorumluluğunun ve ahlakının, geliştirilmesi beklenmektedir.


      Sekiz yıllık zorunlu temel eğitimde;

Temel bilgiler, kavramlar, değerlerin verilmesi önemli görülüyor. 
Zihinsel, pratik, estetik, etik yeteneklerin geliştirilmesi önemli görülüyor.
Öğrenci ilgi ve yeteneklerine odaklı programların geliştirilmesi önemli görülüyor.
Öğrenci özel koşullarına odaklı programların geliştirilmesi önemli görülüyor.
Somut sorunların tanımlanması, çözümlenmesi odaklı olması önemli görülüyor.
Gerçekçi, gerekirci, çözümlemeci, sentezci odaklı olması önemli görülüyor.
Sosyalleşme, ortak karar verme odaklı olması önemli görülüyor.
Özgün görüş, görev ve sorumluluk geliştirme odaklı olması önemli görülüyor.
Eğitimin koşullara, çoçuklara uygun temel bir felsefesi olması önemli görülüyor.
Teknik, mekanik ve sosyal algının ve düşüncenin geliştirilmesi önemli görülüyor.
Süreçlerde riskleri, kazaları, olanakları görme yetisinin olması önemli görülüyor.
Genelde gelişen ve dönüşen yeni mesleklere yönelik olması önemli görülüyor.
Çocukların deterministik, analitik ve sentetik akıl yürütmeler ve ifade düzeylerinin
             geliştirilmesi önemli görülüyor.

      Ve Sekiz yıllık zorunlu temel eğitimde destekleyici aşağıdaki alan ve konularda çalışma yapılmalıdır;

Zorunlu eğitimi kesintiye uğratmadan iyileştirmeler yapılabilir.
Sosyalleşme, kaynaşma ile demokratikleşme süreci güçlendirilebilir.
Herkese hak ve talep ettiği kaliteli eğitim verilebilir. 
Çocuklarımıza uluslararası standartlarda eğitim fırsatları sunulabilir. 


C- ALMANYA UYGULAMASI
     
     1. Almanya`da zorunlu eğitim 9 yıldır ve İlkokul 4. sınıftan sonra öğretmenin önerisiyle                              hangi okula gideceği kararlaştırılır. Aile itiraz ederse imtihana tabi tutulur. (Başarı notları ve öğrencinin becerisi çok önemli).

     Almanya ve diğer Avrupa ülkelerin de hiç bir parti tek başına eğitim de değişiklik yapma hoyratlığına girmezler. Uzun yıllar eğitimciler ve bilim adamları tartıştıktan sonra bütün partilerin ortak kararlarıyla onaylanır ve halk da bu onaya katılır. Burada bir partinin değil bütün ülkenin geleceğini ilgilendirdiği için bütün halkın onayı şart. Eğitim sendikası ve üniversiteler çok büyük rol oynarlar.

      2. Sınıflar ortalama 20-25 kişilik!
      3. Bazı okullar tam gün.
      4. İlkokuldan itibaren yabancı dil dersleri verilmekte (bu uzun tartışmalardan sonra karar verildi).
      5. Eyaletlere göre Liseler 12 veya 13 yıl.
      6. Meslek eğitimi çok daha önemli (Üniversiteye gitme modası yok, ara eleman, yani sanayinin aradığı ara elaman çok daha önemli ve onlar daha çok para kazanıyorlar).


D- EĞİTİM SİSTEMİMİZİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM 
     ÖNERİLERİMİZ

     Eğitim sistemimizin sorunu, temelde insan ve insana ilişkindir. Bir örgütü çalıştıracak, verimli kılacak, amaçlarına ulaştıracak temel öğe insandır. Hiçbir örgüt, hiçbir toplumsal sistem, insansız olamaz. Dolayısıyla örgütü çalıştıran insan olduğuna göre sisteme ilişkin sorunların çözümü de, örgütteki insana ilişkin sorunların çözümüyle başlar.

Eğitim sistemimizde var olan sorunların çözümü, öğretmen, uzman ve yönetici olmak üzere üç temel personel grubuna ilişkin sorunların çözümüyle mümkündür. Bunları söylerken eğitimi sistemimizin içinde bulunduğu parasal ve sayısal yetersizlik sorunları da yadsıtmamalıdır. Bu anlayıştan hareketle eğitim sistemimizin içinde bulunduğu sorunların çözümü için aşağıdaki önerilerde bulunulabilir;

A. Eğitim sisteminin sorunlarının çözümüne insandan başlamak temel öneri olduğuna göre bu konuda yapılması gerekenler şunlar olabilir;

1. İlk olarak yapılması gereken, eğitim uzmanlığının sisteme etkin bir biçimde girmesini sağlamaktır.
2. Eğitimimizde insan sorununun ikinci boyutu ise öğretmendir. Öğretmenlerin kamuoyunda yaygın olarak bilinen sorunlarının çözümüne ilişkin aşağıdaki çalışmalar yapılabilir.

a. Öğretmenlerin statülerini arttıracak en etkili önlem, ücretlerini yükseltmektir. Ayrıca çalışma şartlarının da iyileştirilmesi gerekir. 
b. Öğretmenlerin dengesiz dağılımı giderilmelidir. Bunun için atama statüsü gözden geçirilerek insan kaynağına dayalı israfın önlenmesi mümkün olacaktır.
c. Öğretmenlerin niteliksel yeterliliği arttırılmalıdır.
 
3. Eğitim sistemimizin insan öğesinin üçüncü boyutu da yöneticidir. Yöneticilerin sorunlarına ilişkin çözüm önerileri şunlar olabilir;

a. Yöneticilik kadrolarına yöneticilik konusunda eğitim görmüş uzman kişiler atanmalıdır. Bunun içinde öğretmenlerin yükselmelerinde yeterliliğe dayanan bir sistem getirilmelidir. 
b. Halen yönetici konumunda olanlar hızla yeterli yöneticilik eğitiminden geçirilmeli; ancak yöneticilik eğitimi görmüş, sistemde var olan kişiler değerlendirilmelidir. 

B. Eğitim sistemimiz içerisinde insanların görev yapacağı örgüt sorunlarına ilişkin de çözümler üretilmelidir. Öğrencilerin istenen amaçlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda yetiştirilmesi, örgüt yapısının çağdaş yönetim anlayışıyla oluşturulması ve yaşatılması ile mümkündür. Bunun için de; başta bakanlık merkez örgütü olmak üzere taşra örgütleri ve okulların örgüt-yönetim yapıları, önce biçim değil, görevden yola çıkarak gözden geçirilmeli ve çağdaş yönetim ilkeleri ile bağdaşmayacak klasik yönetimin ilişkilerinden arındırılmalıdır. Bu yeniden örgütlenme sürecinde öncelikle eğitim girişimine bir sistem özelliği verecek, bu sistemin amaçlarını çizecek, bu amaçları gerçekleştirecek stratejik parçaları kuracak bir bilim kurulu oluşturulmalıdır. Talim ve terbiye kurulunun bir bilim kurulu olduğu tartışmalıdır. Çünkü bu kurulun örneğin, program yapma konusundaki yetkileri alınarak, siyasilerden oluşan eğitim ve öğretim kuruluna devredilmiştir. Oluşturulacak bilim kurulunda bilim adamlarına da yer verilmelidir. 

C. Eğitimde fırsat ve imkân eşitsizliğinin çözülmesi gerekir. Buna dönük olarak: 

1. Eğitimde hizmet götürmek için en az yararlananlara öncelikle sunulması, daha çok sunulması anlayışı ön planda tutulmalıdır. 
2. Kızlar aleyhine eşitsizlik, toplum içinde kadının öneminin ve haklarının artması oranında azalır. Aileler kız çocuklarının okutulmasına teşvik edilmeli, yönlendirilmeli ve bu konuda eğitilerek bilinçlendirilmelidir. 
3. Eğitim hizmetinin gelişmiş yörelere öncelikle ve daha çok götürülmesi gerekir.
4. Kırsal kesimde ilköğretimden mezun olan çocukların ortaöğrenim görmesi için, yatılılık olanakları arttırılmalı, başarılı öğrenciler için burslardan yararlanma uygulamalarının geliştirilmesi gerekir.
5. Öğretmen dağılımındaki dengesizliğin az gelişmiş bölgeler lehine giderilmesi gerekir. 

D. Ekonomik kalkınma ve üretimde verimliliğin arttırılması için mesleki-teknik eğitim önemsenmelidir.

Ortaöğretimde, mesleki-teknik liseler aleyhine görülen dengesizlik giderilmelidir. Bunun için mesleki teknik lise sayısı arttırılmalıdır. Mesleki teknik liselerin meslek dersleri programları, iş çevrelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak, teknolojik gelişmelerden geri kalmayacak şekilde geliştirilmelidir. 

Mesleki- teknik programlarla genel lise ve yaygın mesleki-teknik eğitim programları arasında yatay geçişler sağlanmalıdır.

E. Okullarımızda ki öğrencinin başarı değerlendirmesi etkinliklerinin de geliştirilmeye ihtiyacı vardır. Değerlendirme, sadece belli sınav dönemlerinde yapılan bir işlem olarak görülmemelidir.  Okuldaki başarı, gerçekten hayattaki başarı için bir ölçüt olmalıdır. Bunun içinde; 
   
1. Sınavları bir amaç değil, araç olarak görülmeli ve geliştirilmelidir.
2. Nesnel ölçme yöntemleri geliştirilmelidir.
3. Not, korkutucu ve tehdit edici bir unsur olarak değil öğrencinin geliştirilmesine hizmet eden bir araç olarak görülmelidir.

Örgütte bulunan insana ve insan ilişkilerine, bilimsel yaklaşıma, sorun çözmeye önem veren anlayışa ve yapıya sahip bir örgütte sorunların çözümüm çok daha kolay olacaktır. 

E-SONUÇ

Eğitimin yaptığı iki şey var: Biyolojik olarak – insana özgü yetilerle- dünyaya gelen insan yavrusunu büyütüp yetiştirerek topluma kazandırmak; bunun yanı sıra, toplumda maddi ve manevi bir birikimi aktarırken; onu, içinde doğup yetiştiği bir yurdun, giderek bir devletin değer ve idealleri ile donatmak, yani bir yurttaş yaratmak.

İnsan ve yurttaş: eğitimin eseridir. Ama eğitim her şeyden önce ulusal olmalıdır.
Temel iki sorunumuz var: iktisadi ve sosyal kalkınmamızı gerçekleştirerek çağımızı yakalamak ve onun içinde saygın bir toplum olarak yer almak; öte yandan, yalnız yasalardan oluşan bir sistem olarak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak demokrasiyi kurmak, özgürlüğün nimetlerinden yararlanmak.

Bunların her ikisi de birbirine bağlıdır. Ve her ikisini de gerçekleştirmek, yeni bir insan yetiştirmemizi gerektiriyor. Bu insan bireysel kurtuluşa değil, toplumsal kurtuluşa inanan; ilerlemeye ve geleceğe yönelmiş, geriye değil ileriye bakan; aklın ve bilimin öncülüğünü kabul etmiş, öyle olduğu için de sistemli düşünen, tartışan ve yaratan; barışa, emeğe, insan haklarına, hoşgörüye, demokratik değerlere başköşede yer veren insan olacaktır.

Çağımızın fethine de bu insanla çıkacağız!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.