20. Avrasya Ekonomik Zirvesi başladı
Yayınlanma:
Güncelleme:
20. Avrasya Ekonomik Zirvesi, Bakırköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde yapılan gala yemeği ile başladı.
Marmara Grubu Vakfı’nın organize ettiği 4-6 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek ‘20. Avrasya Ekonomik Zirvesi, Bakırköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde yapılan gala yemeği ile başladı.
Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu ve Marmara Grubu Başkanı Akkan Suver'in açılış konuşmasıyla başlayan Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin bu yılki ana gündemi “Bir Yol Ayrımında Olan İnsanlık” olarak açıklandı.
40 ülkenin politikacısı katılım gösterdi
Azerbaycan, Afganistan, Bosna-Hersek, Fas, Karadağ, Kosova ve Romanya’nın da aralarında bulunduğu 40 ülkeden politikacıların katılım gösterdiği zirvede ayrıca Avrupa Parlamentosu, Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı, EBRD, Viyana Ekonomik Forumu, Moldova Bilimler Akademisi, Bulgaristan Slavyani Vakfı, Slovenya Life Learning Academy de yüksek seviyede temsil edildi.
Başkan Kerimoğlu konuştu
Geceye koreografisini Ferhan Aral’ın üstlendiği “Something Stupid” koleksiyonu ile moda tasarımcısı Çiğdem Akın’ın defilesi ile başladı. ‘Küresel Göç ve Güvenlik’, ‘İpek Yolu Projesi’nde Sorumluluk ve Dayanışma Ruhu’ ve ‘Avrupa Birliği’nin Karşılaştığı Gelecek Kaygıları’ başlıklarının tartışıldığı Zirvede konuşan Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu şunları söyledi:
"Dünyada etnik milliyetçiliğin, kültürler arası çatışmanın terörizmin, yoksulluğun ve hoşgörüsüzlüğün giderek arttığı bir dönemde uluslararası saygın bir toplantının ülkemizde yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin medeniyetlerin ve Avrasya’nın merkezinde olmasından dolayı büyük bir önemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkemiz bir referandum sürecinden geçiyor.
Anayasa değişiklikleri ile ilgili halkımız 16 Nisanda sandığa gidecek. Türkiye’deki bu siyasal ortam ne yazık ki Türkiye ve Avrupa’nın bazı ülkeleri arasında sorunlar yaşanmasına karşılıklı bir takım söylemlerin geliştirilmesine neden oldu. Geçtiğimiz haftalarda Almanya ve Hollanda’da meydana gelen olaylarla ve öncesinde Rusya ile olan gerilim bizler açısından son derece üzücüdür. Tarafların iç politikaya dönük hamaseti ve hem Türkiye’de hem de söz konusu ülkeler açısından çok olumsuz sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Ne yazık ki son dönemlerde siyasetteki popülist yaklaşımın rasyonel bakış açısının önüne geçtiğine tanık olduk. Özellikle dünyadaki göçmen krizi ‘Brexit’ sonrası Avrupa’da yükselişe geçen ırkçı yaklaşımlar ve İslam karşıtlığı endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Yaşanan olayların demokrasiyi yaraladığı gibi batı hümanizmasında göz ardı ettiğini biliyoruz. Oysa daima söylediğimiz gibi ifade özgürlüğü demokrasinin en temel şartlarından birisidir.
Bir toplumda yaşanan farklı kesimlerin kendilerini ifade edebilmeleri demokrasinin bir gereğidir. Geleceğin daha aydınlık olması ve çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakılabilmesi için dışlayan değil kucaklayan olmak zorundayız. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti rotasını çağdaşlık hukukun üstünlüğü, akılcılık ve demokrasi olarak belirlemiştir. Bulunduğu coğrafya düşünülecek olursa Türkiye’nin hedefinin ne kadar hayati bir önem taşıdığı ortadadır. Bu nedenle ortak hedefimiz çağdaş evrensel bir demokrasi çatısı altında birleşmek olmalıdır. Avrasya ülkeleri ile Türkiye arasında yaşananlar ayrıca ekonomik açıdan da birçok olumsuz etki yaratmaktadır. Karşılıklı ticaret hacmi daraldığı gibi turizm sektörü de ciddi zarara uğramıştır.
Her iki tarafında ekonomik paydayı geliştirici politikalar izlemesi, halkların refahını artırması içinde şarttır. Türkiye ve Avrasya’nın bu yolda bir birine ihtiyaç duyduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bende sosyal demokrat bir politikacı ve dostluk yanlısı bir insan olarak farklılıkların bu dünya için bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Kendi belediye çalışmalarımda da bu düşünceyi bir ilke olarak uyguluyorum. İlçemizde farklı etnik ve dinden çok fazla topluluk var hepsi bizlerin gerek kültür sanata gerekse toplumsal açıdan bizleri zenginleştirmektedir. Biz bu farklılıkları bir zenginlik olarak görüyor ve bu birikimi son derece önemsiyoruz. Çünkü bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önden Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Dünyada Sulh’ sözleriyle yetişmiş kuşaklarız. Hedefimiz O’nun izinden gidip ülkemizde ve dünyada barışın ateşini yakmak ve onu yaşatmaktır."
Anayasa değişiklikleri ile ilgili halkımız 16 Nisanda sandığa gidecek. Türkiye’deki bu siyasal ortam ne yazık ki Türkiye ve Avrupa’nın bazı ülkeleri arasında sorunlar yaşanmasına karşılıklı bir takım söylemlerin geliştirilmesine neden oldu. Geçtiğimiz haftalarda Almanya ve Hollanda’da meydana gelen olaylarla ve öncesinde Rusya ile olan gerilim bizler açısından son derece üzücüdür. Tarafların iç politikaya dönük hamaseti ve hem Türkiye’de hem de söz konusu ülkeler açısından çok olumsuz sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Ne yazık ki son dönemlerde siyasetteki popülist yaklaşımın rasyonel bakış açısının önüne geçtiğine tanık olduk. Özellikle dünyadaki göçmen krizi ‘Brexit’ sonrası Avrupa’da yükselişe geçen ırkçı yaklaşımlar ve İslam karşıtlığı endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Yaşanan olayların demokrasiyi yaraladığı gibi batı hümanizmasında göz ardı ettiğini biliyoruz. Oysa daima söylediğimiz gibi ifade özgürlüğü demokrasinin en temel şartlarından birisidir.
Bir toplumda yaşanan farklı kesimlerin kendilerini ifade edebilmeleri demokrasinin bir gereğidir. Geleceğin daha aydınlık olması ve çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakılabilmesi için dışlayan değil kucaklayan olmak zorundayız. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti rotasını çağdaşlık hukukun üstünlüğü, akılcılık ve demokrasi olarak belirlemiştir. Bulunduğu coğrafya düşünülecek olursa Türkiye’nin hedefinin ne kadar hayati bir önem taşıdığı ortadadır. Bu nedenle ortak hedefimiz çağdaş evrensel bir demokrasi çatısı altında birleşmek olmalıdır. Avrasya ülkeleri ile Türkiye arasında yaşananlar ayrıca ekonomik açıdan da birçok olumsuz etki yaratmaktadır. Karşılıklı ticaret hacmi daraldığı gibi turizm sektörü de ciddi zarara uğramıştır.
Her iki tarafında ekonomik paydayı geliştirici politikalar izlemesi, halkların refahını artırması içinde şarttır. Türkiye ve Avrasya’nın bu yolda bir birine ihtiyaç duyduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bende sosyal demokrat bir politikacı ve dostluk yanlısı bir insan olarak farklılıkların bu dünya için bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Kendi belediye çalışmalarımda da bu düşünceyi bir ilke olarak uyguluyorum. İlçemizde farklı etnik ve dinden çok fazla topluluk var hepsi bizlerin gerek kültür sanata gerekse toplumsal açıdan bizleri zenginleştirmektedir. Biz bu farklılıkları bir zenginlik olarak görüyor ve bu birikimi son derece önemsiyoruz. Çünkü bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önden Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Dünyada Sulh’ sözleriyle yetişmiş kuşaklarız. Hedefimiz O’nun izinden gidip ülkemizde ve dünyada barışın ateşini yakmak ve onu yaşatmaktır."
Ekonomi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.