Başbakan'dan Koç'a açık teklif
Genel Kurul'da Yönetim Kurulu ve Denetçiler Raporu okunacak, 2010 yılı bütçesi ve harcamaları ile 2010 yılı çalışma raporu onaylanacak. Genel Kurul'da Yönetim Kurulu ve Denetçilerin ibra edilmesinden sonra YİK Başkanlık Divanı ve Haysiyet Divanı seçilecek, 2011 yılı bütçe tasarısı ve programı sunulacak.
'Seçimler gergin bir ortamda gerçekleşmemeli'
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, yaklaşık 6 sonra seçime gidileceğini hatırlatarak, seçim kampanyasının giderek gerginleşen bir ortamda gerçekleşmesini Türkiye'de hiçbir yurttaşın istemediğine emin olduklarını söyledi. Ümit Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Ülkemizin seçmen haritasına da yansıyan hayat tarzının farklılıklarından kaynaklanan kutuplaşmanın derinleşmesi ihtimali, beni kaygılandırıyor. Bu konuda ifrat ile tefrit arasında bir denge noktasını bulmak zorundayız. Bu ülkenin hangi coğrafyasında yaşıyor olursak olalım çözmek zorunda olduğumuz sorunlar ortak. Çözümlere birlikte ulaşmamızı sağlayacak toplumsal mutabakata varmamızın hepimiz için ağır bir maliyeti olduğuna da inanıyorum. Bizleri bu topraklarda tutan ortak konular hızla artarken, sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi, iç bölge ayrımını anlamıyoruz, kabul etmiyoruz. Bizim bu konudaki görüşlerimiz yıllar içinde olgunlaşmış, özgürlükçü bir yaklaşımdan beslendi. Bunları savunmaya, geliştirmeye devam edeceğiz.''
'Yeni Anayasa çalışmalarımızın sonuçlarını 22 Mart'ta açıklayacağız'
Boyner, eylül ayından beri yeni anayasa konusunu 5 ana başlık üzerinden tartıştıklarını, çalışmanın 25 kişilik akademisyen ve kanaat önderlerinden oluşan bir grup tarafından yürütüldüğünü söyledi. Tartışılan 5 ana başlığın sırasıyla, anayasanın yapılma yöntemi, 21. yüzyılda yeni anayasada bulunması gereken temel ilke ve kurumlar, kimlikler, din ve vicdan özgürlüğü ile kuvvetler ayrılığı olarak ele alındığını ifade eden Boyner, şöyle konuştu: ''Toplumu bölme potansiyeli olan bu başlıkların, birer birleştiren haline gelecek şekilde formüle edilerek Türkiye'nin yeni anayasasının özünü oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Çoğulcu, katılımcı, demokratik bir düzene kavuşmak için bu meseleleri uzlaşarak çözmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Yeni anayasa çalışmamızın sonuçlarını 22 Mart 2011'de sizlerle paylaşacağız. Bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Bu çalışmadan bir yeni anayasa metni çıkarmayacağız. Bizim amacımız, farklı kesim ve görüşlerden gelen değerli akademisyenler ve kanaat önderlerinin yeni anayasa ve içeriği ile ilgili görüşlerini ortaya koyarak, kamuoyunda duyarlılık yaratmaktır. Katılımcılarımızın bilinen görüş farklılıklarına rağmen hangi noktalarda uzlaştıklarını, hangi noktalarda değişik perspektifler ortaya koyduklarını da bu çalışma sonucunda göreceğiz. Bir anlamda yukarıda saydığım 5 konunun toplumun farklı kesimlerinde hangi duyarlılıklarla ve çözüm önerileriyle değerlendirildiğini irdelemiş olacağız. 22 Mart'taki etkinliğimize katılmak için zaman ayırmanızı bu nedenle önemle rica ediyoruz.''
'Gelişmiş ülke olacak mıyız?'
TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, Türkiye'nin dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğunu, bu büyüme hızını sürdürmesi durumunda 2020-2050 yılları arasında 10. sıraya kadar yükseleceği öngörülerinin olduğunu hatırlattı. Bunun için mevcut milli geliri en az ikiye katlama gerektiğini ifade eden Koç, altyapıdan enerjiye, insan kaynaklarından sermayeye ve teknolojiye değerlendirilmesi gereken pek çok şey olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Şu soruyu mutlaka sormamız lazım; Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girdiğinde gelişmiş bir ülke olacak mı? Takdir edilecektir ki salt büyüme gelişmişliği sağlamıyor, ön koşul ama yeterli koşul değil. Dünyada da aslında gelişmişlik ekonomik büyüklükle ölçülmüyor. Kişi başına milli gelirle, rekabet gücüyle, insani gelişme ile ölçülüyor. Biz 16. büyük ekonomiyiz ama satın alma gücü paritesine göre 84. sıradayız, küresel rekabet gücü endeksinde 61. sıradayız. Belkide bu tür sıralamaların en önemlisi olarak görülmesi gereken insani gelişme endeksinde de maalesef 83. sıradayız. Acaba dünyanın 10. büyük ekonomisi olduğumuzda bu sıralamalarda yerimiz nereye yükselecek.''
İnsani gelişme endeksinin temel bileşenleri olan ortalama yaşam süresinde, okur yazarlıkta, okullaşma oranında, kişi başına düşen milli gelir ve alım gücünde, yaşam standardında gelişmiş ülkelerle aradaki farkı kapatacak biçimde, çok daha hızlı bir gelişme göstermeyi istediklerini söyleyen Koç, şunları dedi: ''Kadının işgücüne katılımında Avrupa ortalamasını yakalayalım ve bu hedeflere yalnızca istatistiki olarak dikine bir yükselmeyle değil, ülke içinde bölgesel dağılım ve gelir dağılımı temelinde yatayda nispeten eşit bir paylaşımla ulaşalım ve refahı kapsayıcı bir şekilde hep birlikte hissedelim. İnsan hakları ve ifade özgürlüğünü öne çıkaran laik, demokratik bir ülke olarak bölgesinde barışı sağlayan, coğrafyasının nimetlerinden azami ölçüde faydalanan, kuzey güney, doğu batı eksenlerinde ekonomik sosyal ve kültürel gerçek bir kaynaşma, dönüşüm potası olan bir ülkede yaşayalım.''
'Kaynağını ortaya koymadan harcama yapmıyoruz'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 41. Genel Kurulu'nun gerçekleştirildiği Ceylan Intercontinental Oteli'ne gelişinde Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç tarafından karşılandı.
Erdoğan genel kurulda, Türkiye'nin haziran ayında genel seçime gireceğini ve genel seçime 5 ay kalmış olmasına rağmen, iş dünyasının seçim öncesi ve sonrasına ilişkin istikrarın korunacağına tam anlamıyla inandığını söyledi. Türkiye'nin, çok partili sistemde, yani 1946'dan itibaren 17. genel seçimlerini yapacağını belirten Erdoğan, ''2007 seçimleriyle birlikte Türkiye demokrasi tarihinde, seçim tarihinde, belki de ilk kez bir seçimlere ekonomik anlamda bu kadar rahat giriyor; istikrar ve güven noktasında seçimlere ilk kez bu derece iyimser giriyor. Bunu çok önemli gördüğümüzü ifade etmek durumundayım'' dedi.
Başbakan Erdoğan, 2011 bütçesinin de esasen, Türkiye'de seçim sürecinde ekonominin hiç bir olumsuzluğa maruz kalmayacağının teyidi olduğunu vurgulayarak, kaynağını ortaya koymadan harcama yapmadıklarını kaydetti. Erdoğan, 8 yıl boyunca olduğu gibi, her seçim öncesinde olduğu gibi, mali disiplinden asla taviz vermeyeceklerini ifade ederek, ''Para politikalarının hassasiyetle yürütülmesine destek olacak, seçim öncesi ve sonrasında ekonomik dengenin sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz'' diye konuştu.
'Dünyada güçlü bir Türkiye manzarası var'
Başbakan Erdoğan, 1971 yılından itibaren 40 yıldır Türkiye'nin kalkınmasına çok büyük katkılar sağlamış TÜSİAD'a, üyelerine, kuruluşundan bugüne kadar her kademede emek vermiş olanlara teşekkürlerini sunduğunu dile getirdi. TÜSİAD'ın 40 yıllık serencamının, Türkiye'nin demokratikleşme ve kalkınma mücadelesiyle de bire bir örtüştüğünü ifade eden Erdoğan, ''1971 yılından çok farklı olarak bugün, dünyanın en büyük 16'ıncı ekonomisi konumuna yükselmiş, bir trilyon TL gayri safi milli hasıla rakamına ulaşmış, bölgesinde saygın, dünyada güçlü bir Türkiye manzarası var'' dedi. Erdoğan, Türkiye'nin en önemli işveren örgütlerinden biri olan TÜSİAD'ın son iki dönemdir kadınlar tarafından yönetiliyor olmasının da bu rakamlar kadar önemli bir şey olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, ''Bütün rakamlar, bütün göstergeler bir yana, kadınların iş dünyasında ve sivil toplum örgütlerinde bu denli aktif ve belirleyici olması bile, Türkiye'nin katettiği uzun mesafeyi net olarak ortaya koyuyor. TÜSİAD'ın artık açılımını okumayacaksınız çünkü açılımı okunduğu zaman sıkıntı meydana gelebilir'' diye konuştu. TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç ve TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in, Türkiye ve ülke ekonomisi üzerine yaptıkları değerlendirmeleri paylaştığını belirten Erdoğan, bu değerlendirmelerle ilgili gerekli notları bakanlar, genel başkan yardımcılarının aldığını ifade etti. Dile getirilen sorunların önemli bir kısmının yeni olmadığını, uzun süredir, hatta bazı alanlarda on yıllardır gündemi işgal eden meseleler olduğunu belirten Erdoğan, ''Hükümet olarak, 8 yıldır Türkiye'nin kronik meseleleri üzerine, on yıllardır çözülmeyen, çözümüne cesaret dahi edilemeyen meseleleri üzerine kararlılıkla gidiyoruz. Nitekim, sorunlar listesinin, listedeki sıralamanın ciddi şekilde değiştiğini, belki de her TÜSİAD Genel Kurulu'nun ana gündem maddeleri olan bazı başlıkların, örneğin enflasyonun, büyümenin, vergi ve istihdam yüklerinin de bugün artık listede yer almadığını ya da geri sıralara düştüğünü görüyoruz'' dedi
TÜSİAD'ın CEO anketi
Başbakan Erdoğan, TÜSİAD'ın CEO Anketi'nin Aralık 2010 sonuçlarını 27 Aralıkta yayımladığını belirterek, bu anketin iş dünyasının nabzı konusunda önemli olduğuna inandığını ve birkaç sonuç üzerinde durmakta yarar gördüğünü kaydetti. Bu anketle, CEO'lara 2011 yılının ilk üç ayı ve 2011 yılının tamamıyla ilgili beklentilerine ilişkin soruları yanıtladıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''İlk üç ay için sonuçlar şöyle çıkmış, daha olumlu yüzde 25, aynı yüzde 75, daha olumsuz yüzde 0. 12 ay sonrası için beklentiler ise şu şekilde, daha olumlu yüzde 45, aynı yüzde 40, daha olumsuz yüzde 15. Şurası çok önemli, katılımcılara istihdam yaratma eğilimi soruluyor. Önümüzdeki 12 ay için verilen cevapları söylüyorum, daha olumlu yüzde 55, aynı yüzde 35, daha olumsuz yüzde 10. Yine bu kadar çarpıcı bir soru, CEO'lara yatırım yapma eğilimleri soruluyor. Burada da sonuçların istihdamla aynı çıktığını görüyoruz. Yüzde 55 daha olumlu bakıyor, yüzde 35 değişim görmüyor ve yüzde 10 olumsuz bakıyor. 2011 ekonomik göstergelere ilişkin beklentiler, bizim hükümet olarak belirlediğimiz hedeflerimizle uyumlu. Yatırım ortamı önündeki engellere bakıldığında anket, CEO'ların, hukuki altyapıdaki belirsizlikleri ve kayıtdışını ilk sıralarda ifade ettiklerini gösteriyor.'' Başbakan Erdoğan, Merkez Bankasının ve TÜİK'in yaptığı benzeri anketlerin de 2011 yılına ilişkin son derece iyimser beklentilerin olduğunu gösterdiğini kaydetti.
'Yumurtalı' eylemler
Ankette, CEO'lara yönelik ankette, son dönemde şahit olunan ''yumurtalı'' eylemlerin gençlerin ifade özgürlüğünü yansıtıp yansıtmadığının da sorulduğunu anlatan Erdoğan, ''Buna da 'hayır yansıtmıyor' diyenler yüzde 73 ve 'evet yansıtıyor' diyenler yüzde 27. Elbette, CEO'larla yapılan bu anket, bir Türkiye manzarası çizmekten son derece uzaktır, ancak iş dünyasının nabzını tutmak noktasında da tam tersine çok manidar olduğunu düşünüyorum'' şeklinde konuştu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın dün üniversiteli gençlerle bir toplantı yaptığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu toplantıya üniversitelerin gençlik konseyi başkanları katıldı ama dışarıda da 40-50 kişilik grup gösteri yaptı. Rektörlerle yaptığımız toplantılarda dışarıda yapılan gösteriler gibi. YÖK Başkanı kimlerle görüşüyor, üniversitelerden, okullardan seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda Marksist, Leninist idelojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır. Takdirini size bırakıyorum.''
'Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır'
Başbakan Erdoğan, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunun elde edildiğini anımsatarak, 2002 yılında 91 bin adet otomobil satılırken, 2004 yılında satışın rekor seviyeye ulaştığını ve 451 bin olduğunu belirtti. Erdoğan, 2010 yılında ise bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye'de yarım milyonun üzerinde, 510 bin adet otomobil satışı gerçekleştiğini belirterek şöyle konuştu: ''Ekonomideki canlanmaya ilişkin önemli bir gösterge de krediler... Bazıları diyor 'Ne oluyor?' İçeriye bak, ihracata bak... Hepsinde otomobil satışında ciddi bir artış var. Geçen akşam Sayın Koç'a dedim, 'Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.' Bunu sunalım, başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada... Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım. Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım. Kredilere bakıyoruz. 2010 yılında, mevduat bankalarının verdiği toplam kredi miktarı yine tüm zamanların rekorunu kırarak, 421 milyar liraya ulaştı. 2009 yılında bu miktar 293 milyar liraydı. 2002'de ise 32 milyar lira. Bakınız nereden nereye geldik. Bu krediler içinde ticari krediler de 2002'de 22 milyar, 2009'da 146 milyar iken, 2010 yılında 224 milyar lira oldu.''
Merkez Bankası rezervinin 2002 yılındaki 27 milyar dolarlık seviyelerden, 80 milyar dolarlara geldiğini belirten Erdoğan, ''Bir sevindirici haber daha, Uluslararası Para Fonu'na olan borcumuz, 2002 yılında 23,5 milyar dolardı, şu an itibarıyla bu borcu da 5,7 milyar dolara kadar çekmiş durumdayız'' dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.