İşte vahşetin tutanakları

İşte vahşetin tutanakları
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'a tecavüz etmek isteyen, genç kız direnice de vahşice öldüren Suphi Altındöken, tutuklandığı mahkemede, ifadesini değiştirerek, "tahrik" hükümlerinden yararlanmanın altyapısını oluşturmaya çalıştı.
Buna rağmen vahşeti gizleyemeyen Altındöken, polis ifadesinin aksine, tecavüze yeltenmediğini, levye ile Özgecan'a vurmadığını, kısa yoldan gitmek isteyince önce Özgecan'ın kendisine vurduğunu ve biber gazı sıktığını söyledi. Altındöken, bunun üzerine vurduğunu, yerdeyken defalarca tekmelediğini söylediği Özgecan Aslan'ı, arkadaşı Fatih'in "işini bitir" demesi üzerine boynundan defalarca bıçakladığını, ellerini ise yine arkadaşının verdiği akılla henüz hırıltılar çıkartıp öksürürken kestiğini ifade etti. "Cinsel ilişki" amacı olmadığını, cinayeti planlamadığını kaydeden Altındöken, babasını Özgecan'ı yaktıkları aşama dahil her aşamada korumaya çalışırken, arkadaşının ise babasının "hastaneye götürelim" teklifine rağmen cinayetin işlenmesini istediğini anlattı. Ancak ifadelerdeki çelişkiler hem işbirliğini, hem gözaltına alındıktan sonra ifadesini yeniden kurguladığı anlaşılan Altındöken'in tüm eylemlerini ortaya koydu.
SEFERİ ASLINDA BİTMİŞ

Mahkeme ifadesinde, 1989 doğumlu, evli ve bir çocuk babası olduğunu söyleyen Altındöken, 900 TL karşılığında TOK kooperatifinde şoförlük yaptığını, belirterek, 11 Şubat'ta yaptığı seferleri anlattı. 20.00 sıralarında Tarsus'a gelerek son seferini yaptığını kaydeden Altındöken bir arkadaşının kendisini evine bırakmasını istediğini, bunun üzerine onu eve bırakıp, kendi evine doğru yola çıktığını söyledi.

NÖBETÇİ ARACA TESLİM EDECEKMİŞ

Altındöken, daha sonra şunları anlattı:
"Saat 20.05 sıralarında alışveriş merkezinin önünde bir erkek, bir bayan bekliyordu. Erkek el kaldırdı, ben de durdum. Bayan, yanındaki erkeğe iyi akşamlar diyerek bindi. Şoför koltuğumun arkasındaki koltuğa oturdu. İkimizden başka kimse yoktu. Araca başka binen yoktu. Bayanı araca almamdaki amaç, nöbetçi araca teslim etmekti. Nöbetçi arabasına doğru gidiyorduk. 'Mersin'e direk mi gideceksiniz, aktarma mı yapacaksınız' diye sordu. Aktarma yapacağımı söyledim. Aracın ne zaman kalkacağını sordu, 20.30'da kalkacağını söyledim. 'Benim acelem var' dedi. Ben de '20.30'u bekleyeceksin ya da sizi E-5'e çıkartayım, Adana'dan Mersin'e direk giden arabalara götürürüm' dedim. Daha da aceleniz varsa 100 TL verin 20-25 dakikada Mersin7e götürürüm dedim. 100 TL verdi. Bu sırada gecikeceğimi, işimin çıktığını eşime mesajla bildirdim. Bu sırada Demirkapı ışıklarına geldik. Ben ışıklardan sol tarafa dönerek D-400 karayoluna çıktım. Mersin'in neresine gideceğini sordum. İstasyon tarafına gideceğini söyledi. Ben de otoban bağlantı yoluna girdim.

TERSLİK Mİ VAR?

Bayan yol güzergahını değiştirdiğimi görünce 'ne oldu terslik mi var' dedi. Ben de daha erken ve hızlı gideriz, aşağı yoldan gitmemiz yasak, görün olursa şikayet eder, o yüzden otobanı kullanacağım dedim. Otobanı değiştirme amacım budur.

ÖZGECAN VURMUŞ!

Bağlantı yoluna ilerlerken, 'senin niyetin ne, neden bu yola girdin' dedi. Ben de 'size otobana gireceğimi söyledim. Az ileride gişeler var' dedim. Daha sonra bağırarak konuşmaya başladı. Arkadan eliyle başıma vurdu. İlk vurduğunda ona karşılık vermedim. Tartışmalarımız Kaleburcu köprüsüne kadar devam etti. Hatta gişeler de görünüyordu ve kendisine gişeleri de gösterdim. Bağırmaya devam edince, 'tamam, sus' diyerek köprü üzerindeki kavşaktan geldiğim yola geri döndüm. D-400 karayoluna giderken, yüksek sesle hala 'neden buradan gidiyoruz' dedi. Ben de 'gıcıklandın sen, normal D-400 yoluna iniyoruz' dedim. Daha sonra bana ikinci defa vurdu ve boynumu tırnaklarıyla çırmaladı. Dikiz aynasından biber gazı çıkarttığını ve sıktığını gördüm.

BİBER GAZI DENK GELMEMİŞ

Eğildim ve bana denk gelmedi. Eğilerek frene bastım ve aracı yolun kenarında durdurdum. Kapıdan inerek yan kapıdan arka tarafa geçtim. Araç otomatik kapı olduğundan yolcular tarafından açılması imkansızdır. Kapıyı açtım ve içeri girer girmez yüzümü çırmaladı.

AYAĞIMIN TABANI İLE VURDUM

Buna çok sinirlendim ve iki elimle saçından tutarak itekledim. İkinci ve üçüncü koltuk arasına düştü. Bana saldırmak için geri kalkarken, ayağımın tabanı ile karın ve göğüs bölgesine iki üç defa vurdum. Belki bir tanesi de yüzüne gelmiş olabilir. Tekrar yerden kalkmak isterken, boyun bölgesinde kan gördüm. Bunun üzerine tekrar bir tekme daha vurdum. Bu defa orta koridora düştü. Muhtemelen düşerken kafasını bir yere çarpmış olabilir. Orasını bilmiyorum. Koridorda hareketsiz baygın yatıyordu. Ben de şoför koltuğuna binerek hareket ettim. D-400 karayoluna indiğimde hala yerde yatıyor, hiçbir tepki vermiyordu.

KONUŞMAK AMACIYLA

Şoför mahalinden arkaya geçmemdeki amacım bana vurduğundan dolayı ya arabadan indirecektim ya da konuşmak amacıyla arka tarafa geçtim. Bayan ile cinsel ilişki amacım yoktu. Otopsi raporunda da bu durum ortaya çıkacaktır. D-400'e indiğimde bayanı yolda indirecektim. Ancak panik yaptım ve aklıma gelen arkadaşım Fatih Gökçe'yi aradım. 'Başım belada, neredesin, görüşelim' dedim. O da bana nerede olduğumu sordu. Biz konuşurken bayan ayağa kalktı, aynadan gördüm ve bir anda görünce refleklse elimin tersi ile itekledim, düştü. Bu sırada telefon açıktı ve konuşmaya devam ettik. Ben de kendisine Dörtyol ağzına gel dedim. Ne oldu diye sorunca gelince konuşuruz dedim. 5-6 dakika sonra Doğan marka araçla, ismini bilmediğim bir arkadaşıyla geldi. O araç Fatih'i bıraktıktan sonra bir süre orada kaldı ama yanımıza gelmedi. Fatih gelince, 'kavga ettik koridora düştü, kalkmayınca panik yaptım, aklıma sen geldin' dedim.

O zamana kadar öldürmeye de niyetim yoktu ve ölü olup olmadığını bilmiyordum. Kapıyı hafif açıp, yerde yatan şahsı Fatih'e gösterdim. Fatih, arkadaşının yanına gitti ve onu gönderdi. Sonra benim arabaya bindik. Fatih, 'sessiz sakin bir yere gidelim, üniversitenin oraya gidelim' dedi. Yolda giderken konuşuyorduk. Fatih 'ne yapalım' dedi. Ben de ona sordum. O da 'ya bir yere atacağız ya da iz kalmasın diye yakalım' dedi. Yolda, az önceki arkadaşını aradı ve 'Üstünde 5 milyon var mı, 1 litre benzin al, üniversitenen oraya gel' dedi. 5 dakika sonra şahıs geldi. 20.45 sıralarıydı. Arabadan inmedim, Fatih benzini alıp getirdi. Bana, 'ben de evimden arabamı alayım' dedi. Doğan marka araca bindi, onlar önde ben arkada Tarsus ilçe merkezine hareket ettik. Fatih'in evinin önüne geldik. Ben, 'Eve gideceğim, yengen merak etmesin, sen de eve gelirsin' dedim. Evimin yakınına gittim. Seyir halindeyken babamı telefonla aradım. Dışarı çıkmasını söyledim. 'Önemli değilse pijamalıyım, çıkmayayım' dedi. Ben de önemli iki dakika çık dedim.

BABASINI KORUDU

İki dakika sonra yanıma eşofmanlı olarak geldi. 'Kavga ettim, öldü mü kaldı mı bilmiyorum' dedim. Babam şaşırdı kaldı. Babam, 'Hastaneye götürelim, baktıralım' dedi. Ben de 'Fatih gelsin, ona göre konuşuruz' dedim. Panik halindeydim. Babam, 'sokağın başında durma, evin oraya gel' dedi. Babam, ben ve halamın evi yanyanadır. Saat 21.30 sıralarıydı. Eve girdim. Babam arabanın önünde bekledi. Pantalonumu çıkardım, eşofman giydim. Elimi yüzümü yıkadım. Eşim yüzüme ne olduğunu sordu. Kavga ettiğimi söyledim. 1-2 dk oyalandıktan sonra Fatih'e gideceğim diye evden çıktım. Birkaç dakika sonra Fatih Mazda aracı ile geldi. Ben babam ve Fatih'e 'ne diyorsunuz, ne yapalım' dedim. Babam, 'fazla geç olmadan hastaneye götürelim' dedi. Fatih, 'ölmüşse veya hastaneye giderken ölürse başımıza bela olur, git bak yaşıyor mu, yaşıyorsa ortadan kaldıralım' dedi. Babam da yanımızdaydı. Arabaya bindim, hızlı bir şekilde nefes aldığını gördüm. Dışarı çıkıp, 'Fatih yaşıyor ama boğazında kesik ve kan var' dedim. Babam yanımızda değildi.


Bıçağı ön tamponun oradaki boşluğa koydum. Bu sırada hala araçtaki bayandan hırıldı nefes alıp verme ve öksürük sesi geliyordu. Fatih bu sesi duyunca, 'yüzünü çırmalamış, kızın tırnaklarına kimliğini bırakmış gibisin' dedi. Ne yapayım dedim. O da 'ellerini kes' dedi.

YAŞARKEN KESTİM

Fatih bıçağı alıp bana verdi ve panikle araca girdim. Bayandan hırıltılı sesler geliyordu. Kapı da açıktı.

.

Babamın evinin alt katındaki kullanılmayan tuvaletin klozetinin içine soktum. Babam koyarken gördü ama poşette ne olduğunu bilmiyordu. Bayanın eşyalarının bir bölümünü koltuğun altına atmıştım. Babam bu eşyaları alarak evine götürmüş, avlunun içine koymuş. Fatih mi babam mı koydu bilmiyorum. Üçümüz arabanın yanında ne yapacağımızı konuştuk. Fatih, 'çuvala koyalım, birkaç gün saklayalım, sonra icabına bakarız' dedi. Ben de o kadar uğraşmayalım dedim. Araca binerken Fatih 40 TL istedi. Benzin yetmez dedi. Ellerini kestiğimizde bayanın hırıltılı sesleri vardı. Sonra araca bindiğimizde yoktu. Üniversitenin oraya geldiğimi Fatih'e babamın telefonundan mesajla bildirdim. Fatih'in arabasını gördüm, onu takip ettim. Tam olarak yerini bilmediğim bir yerde durduk. Bu esnada babam soğuk halde şaşkın şaşkın duruyordu. Köy yollarından eski Ankara yoluna çıktık. Fatih, aldığı benzini bidonla bana verdi. Onun gösterdiği yerden ormanın içine girdim. Fatih, Jandarma gelip gelmediğini kontrol ediyordu.

BAYANI YAKTIM

Anayoldan görünmeyen bir yerde durdum. Babam araçtan inmedi. Bayanı ayaklarından sürüyerek indirdim. Aşağıda uçurum vardı, kenarına bıraktım. Kendisi kayarak 5-10 metre gitti. Tekrar yanına gittim, biraz itekledim. Yoldan 10-15 metre aşağı indim. 'Baba benzin dolu şişeyi ver' dedim. Babam, '5 TL'lik alınan küçük şişeyi ve çakmağı uzattı.


Hızlıca arkama bakmadan araca bindim. Beni görünce Fatih de arabaya doğru yürüdü. Anayola çıktım ve Tarsus istikametine döndüm. Az ileride beni geçti. Yolun kenarında durdu, ben de durdum. Hangi yoldan gideceğimizi konuşurken, arkadan jandarma trafik geldi. Fatih kaçacak gibi oldu, gaza bastı, sonra geri durdu. Jandarma neden durduğumuzu sordu. Fatih, 'adres tarif ediyorum, Mersin'e gideceklermiş' dedi. Jandarma bana 'ne oldu' dedi. Ben de 'otobanı soruyorum' dedim. O da bana tarif etti. Daha sonra ayrıldık. Otobana girmeyince jandarma trafik fark etti ve tekrar durdurdu. Fatih yanımızdan geçti gitti. Jandarma arabanın içine baktı ve kan lekelerini gördü. Ben de 'gündüz kavga ettik, ondan gelmiştir, arabaya daha bakmadım' dedim. Asayiş ekibini çağırdı, beni ve babamı jandarma arabasına aldılar. Karakola geldik. Karakola gelirken bıçağı arabadaki beze sürttüm ve kan lekesini temizlemek istedim. İfademizi aldılar, bir şey bulamayınca Sabah serbest bıraktılar.

YENİ HAT ALMIŞ

Karakoldan çıktıktan sonra eve gittim. Babam, arabadan aldığı kitapları halamın evindeki sobada yaktı. Aşağı indi ve bahçede bir şey yaktığını gördüm. Ne yaktığını tam bilmiyorum. 1 saat oyalandıktan sonra çıktım ve pompacı Ömer'e gittim. Aracın yanına gider gitmez bıçağı aldım ve işyerinin karşısındaki kanala attım. Bu olayı, S.G. gördü. Ona kavgada karışmıştır dedim. Eve geri gittim ve yine çıktım. Telefoncu arkadaşıma gittim. Kavga ettiğimi, sıkıntılı olduğumu, bir kişinin kayıp olduğunu ve bana bir hat vermesini söyledim. Kim olduğunu sorunca tanımadığım bir yolcu dedim. Yeni hat verdi. Kimin adına kayıtlı bilmiyorum. Aldığım numarayı eşime verdim. Hat açılmadığı için hiç kullanamadım. Daha sonra arkadaşım Burak'ın yanına gittim. Aynı şeyleri ona da söyledim. Halamın evini aradım, eşimi telefona istedim. Verdiğim numarayı rehberden silmesini istedim. Ramazan diye bir arkadaşımın evine gittim. yoktu, Burak7ın evine gittim. Annesi evde olmadığı söyledi. Telefon edebilir miyim dedim. Ev telefonundan Murat isimli arkadaşımı aradım. Beni Demirkapı'ya çağırdı. Burak'ın evinden çıkarken, Burak ve patronunu gördüm. Patronundan beni bırakmasını istedim ama bırakmadı. Yürüyerek dayımın evine gittim. 20 dakika sonra dayım geldi. Kızkardeşim dayımın ev telefonun aradı ve jandarma karakolunda olduğunu söyledi, annem de vardı. Anneme kullandığım telefonu bataryası çıkmış halde verdim. Sim kartını kırıp atmıştım. Demirkapı'ya gittim, Murat'la buluştum. Ben gittiğimde TOK'un ikinci başkanı Halil ile konuşuyordu telefonda. Beni de telefona istedi. Tarsus'un oradan bir kızın alındığını, gözlüklü olup olmadığını sordu. Dikkat etmediğimi söyledim. Sonra babamın evinin karşısındaki sahibini tanımadığım boş eve geldim. Geceyi burada geçirdim. Öğle saatlerinde ayrıldım. Annemin evinin oralarda dolaştım. Dayımın evine 19.00'da gittim. Dayıma, eniştemiz olan ismini bilmediğim avukatın önce gitmesini, sonra teslim olacağımı söyledim. Dayım da savcıyla görüştüm, git teslim ol, ben sana barodan avukat ayarlayacağım dedi. Ben de sen bana haber ver, beraber gider teslim oluruz dedim. Dayımın evinden çıktım, eşimi arayıp teslim olacağımı söyleyecektim. Bu sırada jandarmalar beni yolda yakaladı. Bu işin bu seviyeye geleceğini bilmiyordum. Herhangi bir planlama yoktu. En başından beri öldürmek gibi bir artniyetim yoktu. Yaptığıma pişmanım ve halen şok içindeyim. Yukarıda adı geçen şahıslardan yakalanmaktan, gizlenmek ve saklanmak için kalacak yer temini, iletişim temini için irtibat kurdum. Firar etmemdeki sebep, avukatın gelmesi, olayın tam meydana gelmesidir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.