HUZUR MU KALDI?

Şimdi sizden bir şey isteyeceğim. Hiçbir şey düşünmeden sadece yazacağım sözcüklere yoğunlaşın.
Çınar, akasya, orkide,  açelya, gül, çiğdem, gelincik…

Püfür püfür ağaçlar, mis gibi çiçekler geldi aklınıza, içiniz şenlendi değil mi? Bunlar, İstanbul’da  bazı semtlerde gördüğüm site isimleri. “ Nerede bu siteler? Herhalde yemyeşil,  cennet gibi bir yerdir” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!

Çünkü bu siteler sadece beton yığını. Kibrit kutusu gibi sıralanmış, içine insanlar sıkıştırılmış evlerden ibaret. Ne akasya var, ne gül, ne çiğdem. Süsleme için kenarlara, ortalarda ki boşluklara üç beş çiçek serpiştirilmiş biraz, o kadar.

Ağacı, çiçeği, böceği özledik.  Yeşil alan gördüğümüzde, buraya neden ev yapmamışlar acaba diye hayret eder olduk.  15 katlı, 20 katlı hücreleri yapmışlar, gönüllü hapishaneye girmek isteyenlere korkunç paralara satıyorlar. Gardiyanlar da bekliyor sitelerin giriş kapılarında merak etmeyin, her şey tamam… Güvenlik istiyoruz illa ki, çünkü insanlara güvenimizi kaybettik. Oturduğumuz o koca binalarda karşı komşu, yan komşu kimlerin oturduğunu bilmiyoruz. Evde ölüp gitseniz, kimse bakmaz merak edip. 

Çeşit çeşit restaurantlar, kafeler, barlar var etrafta. Bunlar sanki çok önemli bir şeymiş gibi evlerin fiyatını arttırıyor. İngilizce bilmeyenin, adını telaffuz bile edemeyeceği  mekanlar bunlar.  İyi de, buralarda vakit geçmiyor ki! Vakit geçirseniz kesenize zarar. İsmi afili ya, fiyatları da ona göre.  



İstanbul, hayatımda gördüğüm şehirler içinde en güzeli. Boğaz desen var, deniz desen var, sabaha kadar eğleneceğim desen bir yığın yer var, sessizlik istiyorum dersen o da var. Ama neden bu kadar nefret ediyorlar bu şehirden de,  bu kadar çirkinleştirmeye çalışıyorlar, anlamış değilim…

Geçen gün çektiğim fotoğrafları arşivliyordum.  Sayısız gökyüzü ve uçan kuş fotoğrafları çekmişim. Kuşları ve bulutları bu gökdelenlerin arasında görmek zor, şehir içinden biraz uzaklaşınca görebiliyoruz sadece. Gördüğümüz zamanda heyecanla basıyoruz deklanşöre.

 İnsanların stres atacağı park, orman, bahçe kalmadığı gibi,  zavallı kuşlara da uçacak yer kalmadı. 

3. Havalimanının yapılacağı yere gideniniz var mı bilmiyorum. Gitmeyenler için kısaca şöyle anlatayım;

Göletler dolduruluyor, yollarda sayısız kamyon hafriyat taşıyordu. Küçücük aracımız köyün içindeki yoldan geçerken, hayvanlar sağa sola kaçışıyordu.
 Dinamitler patladığında, gökyüzünün süsleri olan kuşlar bir anda korkudan topluca nereye havalanacağını bilemeden uçmaya başladı.  
Bizim kanatlarımız da yok,  gidecek bir yerimiz de… 

Ne kadar üzüldüğümü, içimi ne kadar huzursuzluk kapladığını anlatmama imkan yok. Yapabileceğimiz bir şey var mı peki?  Hayır, maalesef yok...  
Bildiğim sadece şu; Doğa, ondan çaldıklarımızı bir gün geri alacak. 
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi