Birisi anlatsın Allah aşkına!
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Maslak’ta bir otelde düzenlenen “Yerel Yönetimler ve Turizm Zirvesi”ne katıldı. Zirvede ilk konuşmayı, “ev sahibi” sıfatıyla, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç yaptı. Genç’in ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ve CHP Antalya milletvekili Çetin Osman Budak birer konuşma gerçekleştirdi. Zirve’nin açılış konuşmasını yapan Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin yüzde 90'ının CHP’li belediyelerin olduğu yerlere geldiğini belirterek, "Siyasal iktidarın yerel yönetimlere her türlü desteği vermesi gerekirken, 'Acaba biz bu desteği nasıl keseriz?' onun arayışı içindeler. Biz asla şikayet etmeyeceğiz. Her türlü engeli aşıp bu ülkeye hizmet etmeye devam edeceğiz. Şikayet eden değil, sorunu çözen belediye başkanlarımız var" dedi.
Bu sadece İstanbul'a mı ihanet?
Kent estetiğinin insanın ruhuna hitap ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bunun en tipik örneği İstanbul'dur. Eğer İstanbul'u uzun yıllardır yöneten bir siyasal anlayış, sonradan dönüp bir iç hesaplaşmayla 'Biz, İstanbul'a ihanet ettik ve ihanet etmeye de devam ediyoruz' diyorsa, hepimizin düşünmesi lazım. Sadece İstanbul'a ihanet midir bu, yoksa Türkiye'nin tarihine ve kültürüne de ihanet midir? Sultanahmet'i, Ayasofya'yı ve arkasındaki beton ormanını düşünün. Kent estetiği dediğimiz kavramın ne kadar değerli olduğunu, o tabloyu gördüğümüzde daha iyi anlıyoruz" diye konuştu.
İlk seçimde gideceksiniz
İstanbul'un tarihini, kimliğini ve kültürünü korumak gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözü Kanal İstanbul’a getirerek, şunları söyledi: "İhanet yetmiyormuş gibi, ihanetin katmerlisi yapılmaya çalışılıyor. Nasıl? 'İstanbul'a Karadeniz'den bir kanal açacağız, Kanal İstanbul'u yapacağız.' Neye göre yapacaksınız? Mühendis, çevreci 'Hayır' diyor, herkes 'Hayır' diyor, ama bir kişi 'Ben yapacağım. Karadeniz'i Marmara'yla buluşturacağım’. diyor. Neye göre, hangi akıl, hangi mantık, hangi fizibilite, hangi para, nasıl yapacak? 'Ben yapacağım’ diyor. Yapamazsın kardeşim. Zaten yapamayacaksın, zaten gideceksin, ilk seçimde zaten gideceksin. Hiç kimse buraya para ayırmaya kalkmasın, hiç kimse 5 kuruş para ayırmaya kalkmasın. Ayırdıkları paranın kuruşu dahi verilmeyecektir. İstanbul'a ihanete doymadılar mı? Bir tarihe, bir kültüre rant gözüyle bakılabilir mi? Bir tarih, bir kültür rant gözüyle yok edilebilir mi? Bir tarih, bir kültür beton ormanına dönüştürülebilir mi? Bir tarihin, bir kültürün olduğu yerde ağaç bile bırakmadınız, meydan bile bırakmadınız?"
Sektör temsilcileri bir arada
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından zirvenin panel bölümüne geçildi. Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in moderatör olduğu, “Kentlerin Kalkınması ve Turizm” konulu panele, İmamoğlu ile birlikte Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık ve TÜRSAB yönetim kurulu üyesi Nalan Yeşilyurt katıldı. Katılımcılar, yönettikleri kentler ve kuruluşlarla ilgili bilgilerini, görüşlerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini katılımcılarla paylaştı. Yoğun programı nedeniyle panelden erken ayrılan İmamoğlu, zirvenin yapıldığı otelde kameraların karşısına geçti.
DSİ raporunu inceleyeceğiz
İmamoğlu’na, “Kanal İstanbul’la ilgili ÇED raporuna ek olarak sizin gönderdiğiniz raporun içinde neler var ve DSİ’nin zamanında Kanal İstanbul ilk gündeme geldiğinde hazırladığı bir raporun sümen altı edildiği ve ÇED raporuna eklenmediği iddiası var. Sizin bu rapora ilişkin bir bilginiz var mı” sorusu yöneltildi. İmamoğlu bu soruya, şu yanıtı verdi: “DSİ’nin zaten sürece katıldığı son toplantıda da olumsuz rapor verdiğini basına daha önce söylemiştim. Hatta İBB olarak, Kanal İstanbul’un tümüyle teknik olarak yanlış bir proje olduğunu ve bu yanlış projenin yanlış olduğunu söyleyen bir başka kurumunun da DSİ olduğunu söylemiştim. DSİ’ye, gerçekten tutarlı, teknik bir politika uyguladığından da kendisine teşekkür etmiştim. Ben de çıkarılan dosyanın bir kısım detaylarıyla ilgili bilgiyi almış durumdayım. Böyle bir dosyanın orada sümen altı edildiği, neredeyse 3 İstanbulludan birinin susuz kalma tehlikesiyle ilgili bir detayın içinde olduğuna dair. Ama bu raporu tümüyle elde edip inceleme konusunda bir çalışma yapıyoruz. Bu konuda da sizi bilgilendireceğiz ama günün sonunda baktığımız nokta şu: Ortada bir proje var ya da yok; emin değilim. Çünkü baktığınızda istanbul’a sunulan, servis edilen Kanal İstanbul projesinde bilinen tek şey, bir 3D çalışmasında kanalın ortasında giderken gösterilen bir tane vapur ya da bir şilep. Neyse. Efendim ne? ‘Bu kanal İstanbul şu işe yarayacak’. Ne işe yarayacak? ‘İstanbul Boğazı’ndan tehlike arz eden tankerler veya işte şunlar, bunlar geçmeyecek’. Bütünüyle bu sav üzerinden yürütülen bir sistem var ama televizyonda sunulurken de ‘Bakın ne güzel bir proje’ diye eliyle gösterirken gördüğünüz manzarada ne var? 40, 50, 60 kat koca koca gökdelenler var. Nerede? Kanalın sağında solunda. Hani Tehlike arz eden tankerler oradan geçmesin, buradan geçsin’ dediğiniz noktada yine oraya esas olan, ki raporlarda da bulunan 1 milyon 200 bine yakında nüfusun yerleşeceği bir kentleşme. Yani aslında yine bu şehre ilave nüfus. Yine bu şehre 1 milyon 200 bin denir ve bu 2 milyonu bulur, çok kötü bir kentleşme modelini dayatma. Ya da günün Türkçesi ile bir rant projesi.”
İstanbul tehlike altında
İstanbul'un tehlikede olduğunu da anlatan İmamoğlu, “Peki zafiyetleri ne? İstanbul’un suyu tehlikede. İstanbul’un denizi tehlikede. Dünya güzeli, dünya coğrafyasındaki tek iç deniz modeliyle olan Marmara Denizi tehlikede. Canlı türleri tehlikede. İstanbul’un o güzelim coğrafyasında, 135 milyon metre kareye yakın kentin tarım alanlarının yüzde 15’i heba oluyor. Biz bunları konuşmuyoruz. Biz, bunları tartışmaya açmaya çalışıyoruz. Çünkü 2011’den beri, basın burada, tartışan arkadaşlar televizyonda; ben soruyorum: Hangi devlet yetkilisi çıkıp sizlere tek tek kanal İstanbul’u anlattı. Ölçüsü, şekli, şemali, teknik alt yapısı… ‘Şu bilim insanlarının altında imzası var!’ Bir belge varsa biri göstersin rahatlayacağım; ben bilmiyorum. 8 senedir bire bir takip ettiğim bu projenin, tek bir gün teknik açıklamasını dinleyecek bir ortam görmedim, duymadım.Bir açık oturum görmedim, duymadım. Devletin ilgili birimlerini davet edip, ‘Bakın burada bir Kanal İstanbul projesi var. Gelin sizin de fikrinizi alalım' dediklerini görmedim, duymadım. Ben, 5 yıl belediye başkanlığı yaptım hemen Kanal İstanbul'un geçeceği yerin 10 kilometre batısında. Böyle bir süreç var. Şu an tartışmaya bakar mısınız? 'Niye karşısınız? Ya siz neyi savunacaksınız?’ Biz, en azından karşı olduğumuz şeyleri araştırdık. Büyükşehirin elindeki raporları biliyoruz. Nasıl kötü bir proje olduğunu biliyoruz. Birisi iyiliğini anlatsın Allah aşkına" dedi.
Herkes Montrö'yü konuşuyor
Konu hakkında İmamoğlu, Montrö için de konuşarak “Bir Montrö'dür gidiyor. Tarihçi, hukukçu olmayan herkes tartışıyor ve savunuyor. Biz bunları konuşuyoruz, dün Sayın Bakan açıklama yapıyor. 'En yakın zamanda kazmayı vuracağız’. Nerede 16 milyon insanın fikri? Sadece 16 milyon insan değil, 82 milyon insanı ilgilendirir bu. O bakımdan DSİ, her şeye rağmen derin, teknik, ahlak ve kültüründen dolayı sağlıklı bir rapor sunması ve 'İstanbul'un su politikaları açısından buna karşıyız' demesi, beni mutlu etmiştir, sevindirmiştir tüm baskılara rağmen. O bir yana. İBB olarak da hukuki haklarımızı inceliyoruz. Bu konu da açıklamamız olacak. Pazartesiyi bekleyin. Teknik açıklamalarımızın devamı da gelecek. Sürecin içinde yüzlerce arkadaşım bunu araştırıyor. Bu hayati bir mesele. 130 sayfalık araştırma raporunun sonundaki cümleyi her yerde söyledim. 15-16 tane bilim insanı, altına imza attıkları raporda, 'Ya kanal; ya İstanbul' diyor. Bana savunan bilim insanı neyi savunduğunu göstersin" diye konuştu.
Yapılar sil baştan
İstanbul'daki birçok yapının yeniden düzenleceğini de aktaran İmamoğlu, “TEM karayolu, E-5 karayolu, yeni yapılan 3. köprünün yolu ya da Kuzey Marmara Otoyolu, daha dün yapılan, bu yeni yapılar yeniden yapılacak. Ben teknik insanım. ‘Başlayacağım, yapacağım’ diyenlerden daha çok bireysel iş başarmış, proje yapmış insanım. Ben projenin, bir yapı işinin, bir inşaat sektörünün orada nasıl bir travma yaşatacağını çok iyi bilirim. Ben, bilen bir kişi olarak konuşuyorum. Öyle, ‘İstemezük’ falan diye bize yakıştırmalar yapanlara da buradan söyleyeyim: Ben, akıllı her projeyi, en az ortaya koyan kadar savunabilecek bir karaktere sahibim. Ama bu, ‘Ya kanal ya İstanbul’ ikileminde, yol ayrımında çok önemli bir iştir. 8 senedir konuşulan ama hiç bilgi sahibi olmayan İstanbulluların önüne bunu tek tek tek her konuda sunacağız. Bekleyin; Ocak’ın ilk haftasında çalıştayımız var. Ben bunu dedikçe adam acele ediyor yahu. ‘Yarın kazma vuracağız’ diyor Sayın Bakan ya. Ne kazmasıysa bu? Ben kazmayla çalıştım; tütün tarlasını bilirim, fındık tarlasını bilirim. Kazma dediği o ise, o da bilir, o basit iş. Ama kazma vurma denmez bir kere. Yarın oraya dozer sokma da denmez. Bu Kanal İstanbul. Öyle basit bir iş değil. ‘Yarın kazmayı vuruyoruz!’ Neyi vuruyorsunuz ya? Çocuk oyuncağı mı bu? 16 milyon İstanbullu gider, hakkını arar. 16 milyon İstanbullu. Uyarmaya devam ediyoruz" dedi.
Adalar'ı takip ediyoruz
İmamoğlu’na sorulan ikinci soru ise, “Büyükada’da 2 gündür tartışılan, hastalık tespit edilen 81 at için açıldığı söylenen bir mezar var. Adalar Kaymakamlığı da bir açıklama yaptı ve doğruladı. Hayvan severlerin adalara kaçak yollarla at sokulduğuna yönelik iddiaları vardı. Bu konuda bir çalışmanız, tespitiniz var mı” oldu. İmamoğlu, bu soruyu, “Dün, bu bilgiyi alır almaz bir rapor istedim. Henüz bana bir bilgi ulaşmadı. Bu konuda kesinlikle canlıyı ve doğayı koruma noktasında en üst seviyede takipçisiyiz. Adalar’da yıllardır var olan kontrolsüzlüğü, tanımsızlığı; ama ulaşım ama başka konularda; bu yılın ilk yarısında yüzde 90’ı çözülmüş olacak. Fayton meselesinde daha hızlı davranacağız. Söylediğiniz süreci de takip ediyoruz” şeklinde yanıtladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.