Vefasız siyasetçiler!
Vefa bir semt adı değildir tabi.
Ramazan ayını yaşadığımız bu günlerde vefalı kişiler ile vefasızlar arasında yaşanan çelişkiler daha çok anlam taşıyor.
Bakın mesela Mevlana vefa ile ilgili hangi sözleri söylemiş zamanında:
Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma!
Verdiği sözde duruyor mu?
Vefası var mı? Asıl ona bak
* * *
Dostlarını daima vefâ ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefâsı olmayanın Hakk'a vefâsı olmaz...
* * *
Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.
* * *
Bir de vefasız politikacılar var tabi.
Mesela yakın zamanda hatırlayacağımız en belirgin vefasızlık örneklerinden birisi Merhum Erbakan’a eski öğrencisi Erdoğan tarafından yapıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2009 yılında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı vurmak için Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı mahkûm etti.
Refah Partisi'nden İstanbul İl Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayip Erdoğan'ın, "kayıp trilyonlar" adlı haksız ve hukuksuz olduğu toplumun vicdanınca kabul edilen bir dava da yargılanan ve ev hapsi cezası ile cezalandırıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilen Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'la ilgili söylediği sözler "vefasızlık" olarak tarihe geçmişti bile.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Trabzon 3. İl Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada: CHP Liderine seslenerek ‘kayıp trilyonlar davası" ile ilgili olarak Erbakan'ı Baykal ile eşdeğer gördü ve şunları söyledi: "Önce bu milletin vergisinden, sana verilen paranın bir trilyonunu nerede harcadın bunun hesabını ver. Bak Anayasa Mahkemesi seni mahkûm etti. Senden önce başka bir siyasi de böyle yapmıştı. Bundan yargılandı. O mahkûm oluyor da acaba sen niye mahkûm olmuyorsun? " dedi.
* * *
Bölgemizden de bir çok vefasızlık örneği vermek mümkün.
Mesela Silivri Belediye Başkanlık koltuğuna 2009 yılında oturan Özcan Işıklar kendisini aday yapmak için bütün kapıları aşındıran, sonuna kadar bütün imkanlarını kullanan, örgütü Işıklar’ın adaylığı için ikna eden eski CHP Silivri İlçe Başkanı Abdullah Yıldırım’ı bir yıl içerisinde sattı ve kenara attı. Yıldırım belki isteseydi kendi aday olurdu ve seçilirdi.
Ama istemedi.
Yılmaz Kandemir’ destek verebilirdi ve Kandemir seçimleri alabilirdi onu da yapmadı.
Arkadaşım dedi.
Dostum dedi.
Özcan Işıklar’ı destekledi ve kazanması için büyük fedakarlıklar yaptı.
Işıklar ise Abdullah Yıldırım’ı bir sene bile taşıyamadı.
Hatası olduysa onu da söylemedi ve dışladı.
Peki ne kazandı.
Belediye’de tek başına rahatça hareket edecek alan kazandı.
Son olarak Yılmaz Kandemir’e de dirsek gösterdi.
Bizim bildiğimiz, sözünün eri, mert, yiğit Kandemir pes etti.
İkna oldu.
Söylediklerini yuttu ve o bilindik karizmasını çizdirme pahasına geri adım attı.
* * *
Silivri’de bundan sonra ne olur?
Eğer Özcan Işıklar haklı onu eleştirenler haksız ise 2014 yılında Işıklar yine aday olur ve kazanır.
Yok Özcan Işıklar’ın vefasız tutumları, adaletsiz yönetimi, çıkarcı politik yapısı, adam tavlama operasyonları, yalan beyanatları, haksız yere basın mensupları başta olmak üzere bir takım kişileri suçlaması, karalaması, belediye çalışanlarına çifte standart davranışları, belediye meclisine şeffaf olmaması, hatalarını görmezlikten gelmesi, kendisini eleştiren basına saygı göstermemesi, hoşgörüden uzak kalması, sürekli dost kaybedip düşman kazanması sürerse!
İşte o zaman kusura bakmasın ama Özcan Işıklar Silivri’de kimselerin yüzüne bakacak günleri mumla arar pozisyonuna düşer.
Silivri İstanbul’un değil Türkiye’nin önemli medeniyet yuvalarından birisidir.
Silivri’nin basını da siyaseti de iş dünyası da bunu bilerek yaşamlarına devam etmeli.
Değil Silivri’de her zaman her yerde bir kural vardır.
İki kişinin bildiği sır sır değildir.
Silivri’de önce politik arenada, sonra basın camiasında daha sonra da her alanda şeffaflık şarttır.
Ona buna çamur atmak değil bir yetişkin insana bir yaratığa bile yakışmaz.
Vicdan sahibi hiç kimse kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaz.
Her ferdin yaptıkları önce vicdan mahkemelerinde sonra gerektiğinde adli mahkemelerde ve de sonra ilahi adaletçe muhakeme edilir, yargılanır, ceza kesilir.
Kimsenin yaptığı kimseye kar kalmaz.
Yazımızın başlığındaki vefasızlık bir yana kul hakkı yemek hiçbir inançta mubah sayılmaz.