DOĞAL AFETLER HIZLA ARTIYOR
YAYINLAMA:
SORUNUN KÖKENİ: HEPİMİZ SUÇLUYUZ
Takdiri İlahi demeyin.
İnsanlardan önce doğada çöp yoktu, kirlilik yoktu. Bitkiler önce filiz, sonra fidan, sonrada ne ise o olur. Çiçek açar, meyve verir, meyvesi tohum olur, tohum yine filiz olur, fidan olur bu böylece sürer gider. Yaşlanır, toprağa düşer, çürür yeni bitkilere gübre olur.
Hayvanlar alemi de öyle. Doğar, büyür, neslini sürdürmek için yavru verir, yaşlanır, ölür toprağa düşer çürür, toprağa gübre olur.
Ya biz! Gözü doymaz insanlar. Hayvanları avladık yedik. Yetmedi, zahmetsiz yiyelim diye onları bir avuç yeme kandırdık, evcilleştirdik avlama zahmetine girmeden kestik yedik. Bir de bu doymazlığımıza sebep bulduk tanrı tüm kainatı biz insanlar için yarattı dedik. Onlarda yetmedi maden var dedik toprağı, yakacak dedik ormanı, sanayi dedik suyu, havayı kirlettik. Şimdi bir savurgan olduk, bir kötü tüketici olduk ki her gün her birimiz yaklaşık bir kilo çöp üretiyoruz. Torunlarımızı düşünmeden doğayı tüketiyoruz.
Gerçekte çevre sorunlarının kökenleri ve özellikle kirliliğe ilişkin ilk örnekleri eski yüzyıllara kadar uzanır. Ne var ki bunların dünya gündemine yerleşmesi için 1970’leri beklemek gerekmiştir. Bu yerleşmede kuşkusuz 1960’ların ikinci yarısından itibaren gerçekleşen önemli çevre kazalarının rolü olmuştur. Bu kazalar tipik olarak tanker kazaları, kimyasal madde yapan fabrika kazaları, nükleer santral kazaları olarak gerçekleşmiş ve bunlar insanlar ve diğer canlılar bakımından kitlesel ölümler, yangınlar, kalıcı hastalıklar yapmışlardı. Bu olaylar dünyanın çok farklı yörelerinde yaşanmış bu olumsuz etkilerin, her kesin bahçesine girebileceğini anlayan insanoğlu çevreci hareketin gelişmesine bu grupların çabaları ise siyasal iktidarların ve devletlerin sorunu ciddi bir şekilde ele almasına sebep olmuştur.
Daha çok rahat etmek, daha çok tüketmek için bol karbondioksit ürettik. Küresel ısınmaya sebep olup iklimleri değiştirdik. Hızla çölleşiyoruz. Gelecek yüz yıllarda susuz ve besinsiz kalmaya mahkumuz.
Bilim adamları, ABD’nin güneyini vuran kasırgalar gibi doğal felaketlerde de artışlar olduğunu belirtiyorlar. Kyoto’da yapılan Bilimler ve Teknolojiler Forumu’na katılan uzmanlar, 1900 ve 1940 yılları arasında kırk yılda 400 doğal felakete karşılık, 1960-1970 arasında 650, 1980-1990 arasında 2000, 1990-2000 arasında 2800 doğal felaket olduğunu belirttiler. Foruma katılan bilim adamları, insan faaliyetine bağlı iklim değişikliklerinin potansiyel olarak yıkıcı hale geldiğine dikkat çektiler.
Biz çevre gönüllüleri de konu hakkında bilgilerimizi arttırıp neler yapabileceğimizi araştırıyoruz. Köşe yazılarımızla, okullarda konferanslarla, toplantılarda konuk konuşmacılarla insanımızı bilgilendirme çabaları içindeyiz. Bu işe baş koyduk gönüllü yapıyoruz. Konu hepimizi ilgilendiriyor ama ilgilenen, çözüm arayan bir avuç insan. Acaba biz layığımızı mı buluyoruz? Sağlıklı kalmanız dileklerimle.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *