HAYVANLARDAN DERS ALMAK
HAYVANLARDAN DERS ALMAK
Prof. Dr. Nurullah Aydın hocam Ankara’dan yine güzel yazmış. Diyor ki; Yaşamın çoğu alanında insanlar başkasını tanımlarken ya da kendisinin tanımlanmasında bazı hayvan isimleri kullanır. Ya kızar kızdırılır, ya da sevinir sevindirir. Aklıma TEMA’nın gençlere yönelik konferansında Prof. Dr. Lütfü Baş dostumun konuşması geldi. Dinlemeyip birbiri ile konuşan öğrencilere yüksek sesle, gençler! aranızda adı veya soyadında inek olan var mı? Diye sormasıyla birden sesler kesildi. Herkes hocaya doğru sert sert baktılar. Hoca peki, adında veya soyadında kurt, aslan olan var mı? 2-3 parmak kalktı. (Benim oğlumun adı da Alpaslan). Bakın, ineğin etini yer, sütünü içer, derisini, bağırsaklarını, kemiklerini kullanırsınız ama ineği beğenmezsiniz. Çalışkan arkadaşlarınıza inek dersiniz ama sizin adınızda kurt, aslan olan var dedi. Bizim çok hoşumuza gitmişti. Gençler susmuş pür dikkat dinlemeye geçmişlerdi. Hayvan türü, bu tanımlamada önemlidir? Bunun yanında insan doğası itibariyle ya kendi cinsinden ya hayvanlardan ders te alır. Örnek derslere bakın.
Dişi aslan: Hayvanlar bir gün, kim daha çok çocuk doğurabilir? Diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar. Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun, diye sorarlar aslana. Bir, diye yanıtlar dişi aslan. Fakat ben aslan doğururum. Dersimiz; Nitelik nicelikten önemlidir.
Yengeç ile annesi: Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum? diye sorar anne yengeç çocuğuna. Düzgün yürüsene, der. - Pekala, anne, der çocuk. Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim.
Dersimiz: hareketler sözlerden önde gelir.
Aslan, Koyun, Kurt ve Tilki: Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar. Evet, diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar. Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar. Hayır, diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz. Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;
- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor. Dersimiz: akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz.
Kazlar ve Turnalar: Kazlar ve turnalar, bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar. Dersimiz: yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir. Fenerbahçe başkanının kulakları çınlasın.
Hasta geyik: Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir. Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür. Dersimiz: Bazen iyi şeyler paylaşıldıkça bitebilir, elimizdekinin değerini bilelim.
Farelerin toplantısı: Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiç biri kabul görmez. En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken, farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır. Bu arada, bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. Fakat der. Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?
Dersimiz; İyi plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek ayrıdır. İnsanlar İnsan olduğunu: Çocukken; Masal'lardan, Büyüyünce; Kitap'lardan, İhtiyarlayınca da arkalarında kalan yaşamlarından öğrenirler.
Aydınlar, siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler topluma borçludurlar. Bir işin ne olduğunu, nasıl yapılabileceğini biliyorken bir başkasının yapamadığını görüp susmaları kendilerini yetiştiren o topluma ve insanlığa ihanettir. Tarih, haini de kahramanı da yazar.
Günün Sözü: Okumayan, düşünmeyen, ders almayan insanın zararı büyük olur.
Burada hocama itirazım var. Okuyan, düşünen, Orman ve Su İşleri Bakanımız, İTÜ’lü Prof. Dr. Veysel Eroğlu hocanın, merkezi Antalya’daki Orman Spora, 70 Km. uzaklıktaki doğa harikası ve sit alanı Çıralı’da orman içinde 2 futbol sahası, konaklama tesisi yapılmasına olumlu bakması, ülkemizde üretilen enerjinin %10-15’i nakilde çalınıp kaybedilirken ülke enerji ihtiyacının %6’sını sağlayacak 2000 civarında HES (Hidro Elektrik Santral) ile dereleri 40-50 yıllığına kiraya vermesi, dere boyunca köylünün tarımına, bitkilerin su ihtiyacına, yaban hayvanlarının su ihtiyacına görmezden gelmesi, Sinop, Gerze, Yaykıl köyünde termik santral yapmak düşüncesi nasıl bir akıl işi? Okuyan, düşünen, ders alan bu kişinin düşünce tarzına ne diyeceğiz. Evet ülkemiz linyit kömürü açısından oldukça zengin bir ülke ama bizim linyitlerimizin ısıl değeri çok düşük. Üreteceği enerji, sebep olacağı hava kirliliği, asit yağmuru düşünüldüğünde onca para harcanmasına değmez. Avrupa’dan güneşli gün sayımız daha fazla, rüzgarlı alanımız daha çok neden tercih edilmez. Ama silah onların elinde. Demek okumak düşünmekte yetmiyor. Vatan sevgisi daha önde gelmeli. Tanrı ülkemizi korusun. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.