EKOLOJİ VE ÇEVRE ÜZERİNE-2

YAYINLAMA:
Sevgili Okuyucularımız geçen hafta Türkiye Üniversiteleri Çevre Kulüplerinin oluşturduğu, İTÜ Çevre Mühendisliği Kulübünün yayınladığı  “3. ULUSAL EKOLOJİ VE ÇEVRE ÖĞRENCİ KONGRESİ BİLDİRİ KİTABI’NDAN” yola çıkarak, “ANADOLU’DA GÖLLER BÖLGESİ ÜZERİNDE ETKİLİ ÇEVRE SORUNLARI.” konusuna girmiştik. Göller Bölgesi, Akdeniz Bölgesi’nin batısında Antalya, Isparta ve Burdur illerini kapsayan toplam 36.672 km2 alana sahip bölge olduğunu ve Isparta’nın dünyada, il sınırları içinde ençok göl ve gölete sahip şehir olduğunu söylemiştik. Göller Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ikinci büyük gölü Beyşehir Gölünden başlayarak 1-2 hafta Göller Bölgesindeki göllerimizi ve çevre sorunlarını konu edeceğiz. Bu araştırmalar arşivimizde dursun. Kışın zaman zaman ödev verilen öğrencilerimizden bilgi talepleri alıyoruz.
Beyşehir Gölü, güney ve batısında Toros Dağları, doğusunda volkanik bir oluşum olan Erenler Dağı, güneydoğu kuzeybatı yönünde ise Anamas Dağı ve Sultan Dağları ile çevrili tektonik bir çökelti sonucu oluşmuş bölgede yer almaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1121 m. ve yüz ölçümü 651 k2 dir. Suları tatlı olup, derinliği en çok 10 m civarındadır. Göl yapılan bir kanalla doğrudan Çarşamba Suyu’na verilir. Halk arasında “Uluarık” diye adlandırılan göl güneydoğu doğrultusunda 60 km kat ederek Suğla (Karaviran) gölüne karışır. Göle Konya Ovasının sulanması için Beyşehir kazası yanında büyük bir regülatör yapılmıştır.

Gölün bir özelliği de içinde pek çok adanın bulunmasıdır. Gölde bol miktarda sazan, aynalı sazan, turna, levrek, kadife balığı vardır. Göl Milli Park kapsamında koruma altındadır. Ayrıca bir çok göçmen kuşlarının kuluçkaya yattığı yerdir. Gelelim Beyşehir Gölünün çevre sorunlarına. Beyşehir Gölü çevresinde tarih öncesi dönemlere ait yerleşimler bulunmakla birlikte yerleşimlerin büyük bir kısmı Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlendirilmektedir. Günümüzde Beyşehir Gölü ile bağlantısı bulunan onlarca yerleşim bulunmaktadır.

Ancak tarih öncesi dönemlerden bu tarafa Beyşehir Gölü kıyılarında yaşayan halkın hayatı büyük oranda göl sularının kabarıp çekilmesine bağlı kalmıştır. Nitekim daha önceki yüzyıllarda örnekleri bulunmasına rağmen 1910-1911 Beyşehir Gölünde büyük bir taşkın yaşanmıştır. Bu taşkına Konya Ovası Sulama Projesi çalışmaları sebep olmuştur.  Gölün doğal rejimine yapılan ilk ciddi müdahale olan Konya Ovası sulamasının hayata geçirilmesinden uygulanan yanlış sulama politikaları nedeniyle göl suları çekilmiş ve özellikle 1990 yılından itibaren Beyşehir Gölü kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Sevgili okuyucular bu sonuç daha önceki yıllarda yazdığım Devlet eliyle Devlet Su İşlerinin (DSİ)  yaptığı yanlış uygulamalar ile sıtmayla mücadele deyip, tarıma toprak kazandırdık deyip, Türkiye’nin sulak alanlarına yaptığı müdahalelerle sularımız yerin derinliklerine kaçmış, göçmen kuşların yollarını değiştirmesine sebep olmuştur. Şimdi insanımız uyandı gün yok ki ülkemizin bir tarafın böyle yanlışlara karşı çıkan bir protestoya destek mesajı almayayım, davet almayayım. Ağustosta Artvin’de bir haftalık kamp şeklinde bir etkinlik var. İstanbul’dan yemek dahil 150 TL. ye gidilebiliyor. Her kes kendi götürdüğü çadırda kalacak doğa gezilecek çalıştaylar yapılacak. Davetler facebookta var.Haftaya Eğirdir Gölü ve Acıgöl ile devam edeceğiz. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *