İKLİM DEĞİŞİMLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ -2-

YAYINLAMA:
DÜNYA NÜFUS ARTIŞI ve BUNUN TARIM  ve İKLİM DEĞİŞİMLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ -2-

 Geçen haftadan devam ediyoruz.  

Dünya nüfus hızına karşılık hızla artan gıda talebine karşın artmayan tarım alanları gelecekte insanlığın gıda güvencesi kaygısını en üst düzeyde gündeme getirmektedir. Günümüzde gıda üretim potansiyeli ve nüfus arasındaki ilişkinin tezatlığı sorunu  gelecekte olası gıda savaşlarının habercisidir (Ortaş 2008). İnsanlığın güç kullanarak gıdayı ve enerjiyi elinde tutuma çabası gelecekte daha da şiddetli yaşanacağını şimdiden söylersek kâhinlik yapmış olmayız. Türkiye yaş ortalaması şimdilik 30 yaş ki dünya için çok kıymetli bir yaş ortalaması. Başbakanımızın en az 3 çocuk istemesine rağmen nüfusumuzdaki azalma eğilimi gelecekte kişi başına mili gelirin artacağı sağlıklı ve kaliteli hizmet kadar insanın temel gıda talebinin azalması sağlanacaktır. Artan dünya nüfusunun yerleşimi için tarım topraklarının amaç dışı kullanımını arım ürünlerinin azalmasını tetiklemektedir. Ayrıca yoğun nüfus beraberinde gıda talebini artırmakta bu da beraberinde toprağın aşırı derecede sömürülmesine yol açmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin geleceği sağlıklı yönetmesinin ilk şartı bence dengeli bir nüfus planlamasına geçmesi gerekir. Bu da ciddi bir ekip çalışması ile yapılacak uzun sureli projeksiyonla sağlanacaktır.

 Dünya Nüfus Artışı Enerji Talebini Artıracaktır

BM'nin verilerine göre, 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyar kişi olacak. Bu artışın da gıda güvenliği, su ve diğer doğal kaynakların sürdürülebilirliği açısından büyük tehdit oluşturması öngörülüyor. Bu nüfusun önemli kısmının şehirlerde yaşayacak olması da şehirler üzerinde dolaylı olarak tarım toprakları ve doğa üzerinden büyük bir baskı oluşturacaktır. İklim değişikliğinin sonucunda etkileri daha da artarak hissedilen hızlı ve ani yağışların sellere dönüşmesi, kuraklık, sıcak hava dalgaları ve deniz suyu seviyesindeki yükselmeler, nüfus artışı ile birlikte önümüzdeki yıllarda insanoğlu için daha ciddi barınma ve beslenme sorunlarını beraberinde getirecek. Yaşanabilir, sağlıklı, iklim değişikliğinin etkilerine dayanıklı şehirlerin ve yerleşim yerlerinin kurulması günümüzün en öncelikli konusu olacak.

Mevcut tahminlere göre 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 80-85'i yine az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayacak. Eğer dengeli bir gelir dağılımı hedefi ile düşük karbonlu kalkınma modeline geçiş sağlanmaz ise dünya kaynaklarının hızla artan dünya nüfusunu kaldırabilmesi mümkün olmayacak. Bunun en önemli sebebi özellikle Çin ve Hindistan olmak üzere, benzeri ülkelerde yükselen orta sınıf tüketiminin artması, doğal kaynakların beklenenden çok daha hızlı ve erken tüketilmesi olacak. Bu durum özellikle de şehirlerin bir an önce gerekli tedbirleri almasını ve eyleme geçmesini gerektiriyor. Hızla gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye'nin şehirleri de bu değişimin bir parçası olmak ve acilen önlem almak durumunda. Ortadoğu bölgesi bu doğal etkilerden en fazla etkilenecek bölgelerin başında geliyor. Bölge bugün doğal enerji kaynakları nedeniyle tüketimini satın alarak gideriyor ancak eğitim, bilgi ve teknolojik dönüşümden yoksun olduğu her halinden belli oluyor. Çin, Hindistan gibi nüfusu milyarın üzerindeki ülkeler için gelecek çok daha düşündürücü.

 
Türkiye’nin de gelecekte Çölleşmesi ve Fakirleşmesi Görülebilir

1930’lı yıllarda Türkiye 15 milyondu bugün 2012 sayımında 75 milyon. Bu hızla giderse ülkemizin nüfusunun 2050 yılında 110 milyon olacağı beklenirken dünyanı ise 2050 yılında 10 milyar olacağı öngörülüyor. Bütün bu nüfus artışının anlamı, her şeyden önce daha fazla gıda talebi, daha fazla yerleşim yeri, daha fazla enerji gereksinimi demektir. Artan talepler beraberinde doğa ve çevre üzerinde ciddi bir etki yapacaktır. Kentlerin büyümesi, tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, artan su eksikliği bunu takiben çölleşme ve verimsizlik kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’de artacak nüfus artışının ülkemiz için ve tek tek bireyler için olumlu mu olumsuz mu olacağı Türkiye’nin bilimsel gelişmişliği ve üretim kapasitesi belirleyecektir. İnsanımızı iyi eğitirsek olumlu, eğitmesek olumsuz ve sorun oluşturabilir. Ancak bir tarım bilimcisi düşünüşü ile nüfusun tarım ve doğa üzerindeki olumsuz etkisi ve bunun küresel iklim değişimleri üzerindeki etkisi bilimsel bir kaygı ve sorumluluk yüklemesi bakımından önemsenmelidir.  Ülkemiz bilim kuruluşlarının bu konuyu öncelikli araştırma konuları arasına alması ve en üst düzeyde destek vermesi gelecek için önemlidir. Umarım sağduyulu ve vizyon sahibi yetkili makamlardaki yöneticiler konuyu öncelikli olarak gündemlerine alırlar. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

 
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *