“Artık yeter bu böyle olmuyor”
YAYINLAMA:
Nedenlerini önceki yazımda belirttiğim düzen partilerindeki oligarşik yapının seçmen ve parti üyeleri üzerindeki olumsuz etkilerinin, antidemokratik sonuçlarını tekrarlamak istemiyorum.
Ancak her kesimin kendince demokrasiye yaptığı vurgu ve referanslar, demokrasinin ne menem şey olduğu üzerine bir iki söz söylemek kanımca tartışma ortamlarına katkı sunacaktır. Ve demokratik özgür iradenin sandığa yansıyıp yansımadığına, sandıktan çıkan sonuçların ‘sosyal, demokratik ve hukuk devleti' anayasal yapıya denk gelip gelmediğine bakmak gerekir.
Demokrasi adına bu denli tek adamcılık ve lider tapınmacılığını‘özgür iradeyle ‘ nasıl yan yana koyabiliriz? Sosyal sınıf ve gruplar arasındaki bu denli büyük gelir ve paylaşım adaletsizliği üzerinde nasıl bir özgür irade sonucu bekleyebiliriz? Dini inanç ve duyguların siyasallaşmasının sonucu olarak kul, tebaa, ümmet ilişkisinden özgür irade nasıl sonuçlanır? Gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Birde bunların üzerine ırkçı, milliyetçi şöven travmaları, hezeyanları eklersek alın size Türkiye tipi demokrasi. İstersen ...
Bütün bunları söylerken sandıktan vazgeçelim demiyoruz. Hatta kesinlikle sandıktan vazgeçmeyi önermiyorum.
Sadece artık sandıktan sahici bir demokratik iradenin çıkması için herkesin en çokta demokrasiye ihtiyacı olanların “artık yeter bu böyle olmuyor” demesi gerekiyor.
Çünkü her seçim arifesinde ve sonunda, yeni demokratik kazanımlar ve gelişmeler beklenirken, yukarıda saydıklarımızın yanında birde sandığa karıştırılan hileler , seçimleri iyice itibarsızlaştırmaya, toplumsal değişim ve dönüşüm taleplerinin önünü tıkamaya, güvensizliğe ve giderek kaderci bir kanıksamaya neden oluyor ki, ruhu ve vicdanı, toplumsal refleksleri teslim alınmış bir toplum durumu oluşuyor.
Neden, Nasıl, Niçin? Sorularını sormayan bir toplumsal yapı ve 186 ülkede ‘2013 insani gelişme endeksi ‘ raporlarında 90. sırada olmak kaçınılmaz oluyor.
İşte bu nokta adama sorarlar “seçim kazanmanın ve ülke yönetmenin kıymeti harbiyesi nedir?” %45- %98 alsan ne olur? Tabiki zorbalık ve faşizm.
Elbette uzak, yakın tarihimizin ve evrensel demokrasi mücadelelerinin barış – demokrasi –eşitlik- özgürlük kavgasının yiğit direnişçilerinin, en son Gezi Direnişi dahil, bizlere bıraktığı büyük bir miras ve yol göstericiliği var. Bu mirası iyi okumak ve günün koşullarına uygun araçlar yaratarak, ortak akıl ve eylemlikle geleceği kurmak, halklarımızın eşit ve özgür geleceğini en geniş halk yığınlarının muhalefetini “sahici bir demokratik duruş”la örgütlemek, tek seçenek olarak durmaktadır.
Aksi halde iktidarların ve eğemenlerin savaş -yolsuzluk – talan -rant gibi kanlı ve kirli çarklarında boğulmaya mahkum ediliriz. Kir ve kan herkesi boğar.
Bir gün tarih babanın hesap defterine yazılırken “bunlar olurken sen neredeydin?” diye sorduklarında verecek hesabımız ve cevabımız olmalıki “ bu az misafir kadığımız bu dünyada” bizide yaşamış saysınlar.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *