III.MİLLETCİ CEPHE KOALİSYONU (III.MC)
YAYINLAMA:
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşırken partilerin pozisyonlarına bakınca 12 Eylül 1980 öncesinde kısmen de olsa bir benzerlik kurmak mümkün. Buradaki ironi geçmişten farklı olarak CHP ‘nin geldiği durum. Ellili yaşların üzerinde olanlar hafızalarını biraz tazelemeleriyle o günlerdeki siyasi durumu hatırlayacaklardır. Sınıf mücadeleleri öylesiye çatışmalı bir hal almıştı ki, egemen güçlerin ve uluslararası işbirlikçilerinin CHP’ye bile tahammülleri yoktu. Kısmen CHP içindeki sol sosyal demokrat kanadın varlığı komünizmle işbirliği gibi lanse edilerek tehdit algısı yaratılarak karşı saldırı sebebi sayılıyordu. Bunun için sağ cephe kendi içinde yeni saldırı metotları geliştiriyordu. Sokaklarda sivil ve resmi faşist “Özel Harpçılar” kan dökerken sağ siyaset yeni hükümet modelleriyle iktidarı ellerinde tutmaya çalışıyorlardı. Bu arada habire ülkeyi darbe ortamına hazırlamaya çalışıyorlardı. Konumuz bu değil elbette. Hafızamız tazelensin diye o günlerde ne olduğuna bakmak için yazıya böyle başladım. Kısaca ne olmuştu;
MC, (Milliyetçi Cephe hükümetleri) TBMM’de grubu bulunan sağ partilerde AP, MSP, MHP ve CGP'nin İş Emek ve özgürlük talebiyle yükselişte olan işçi sınıfı hareketinin gelişmesini durdurmak amacıyla kurdukları Hükümetti.
31 Mart 1975’te, Süleyman Demirel’in başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu. Bu hükümet sonradan kamuoyunda ve siyasal çevrelerde I. Milliyetçi Cephe hükümeti olarak adlandırıldı. Bir sonraki dönem seçimlerde CHP salt çoğunluğa kıl payı erişemedi ve çoğunluk için koalisyon ortağı bulamayınca CHP lideri Bülent Ecevit azınlık hükümeti kurmayı denedi ama bundan bir sonuç elde edemedi, çünkü "Milliyetçi Cephe" partileri (Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi) 229 milletvekilliğiyle TBMM'de salt çoğunluğu oluşturuyordu ve Ecevit'in kurmaya çalıştığı azınlık hükümetine destek vermediler. Bunun ardından Cumhurbaşkanından hükümeti kurma görevini alan AP lideri Süleyman Demirel AP-MSP-MHP koalisyon ortaklığında "II. Milliyetçi Cephe" hükümetini kurdu.
43. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti veya 6. Demirel Hükümeti veya Kerhen Milliyetçi Cephe Hükümeti, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel başkanlığında kurulan hükümet 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980 tarihleri arası görev yaptı. MSP ve MHP'nin dışardan desteklediği azınlık hükümetidir. 24 Ocak Kararları bu hükümet döneminde alınmıştır. 12 Eylül darbesi ile görevi sona ermiştir.
Bu gün ise ilginç bir görüntü oluştu. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarih yenide tekerrür etti. Ancak iki farkla. Birincisi, O günün sol cepheden sayılan CHP, MC’ye (Milliyetçi cephe) dahil oldu. CHP-MHP-BBP-DP-SP 2014ün III.MC si. Tam bir toplum mühendislik durumu. Adı İslamcılık – Osmanlıcılık, Arap sermeyesi ve emperyalist üst düzey aktörlerle ilişkili bir şahsın “çatı adayı” olarak piyasaya sürülmesinin iktidar paylaşım savaşlarında bunu; AKP’yi kendi Silahıyla vurmak için, yani dini değerleri Eklemeddin üzerinde Tayyip’in elinden alma operasyonu imiş! Nasıl ama. Asıl sorulması gereken bu bir kısım numaradan laikçi tayfa, ülkeyi şeriat kültürüyle yoğrulmuş kişiyle mi Tayyip’i devirecekler? Bizim dincimiz sizinkini döver hali.
Geçmişten günümüze modernite kültürü CHP içinde biatten çok, bireyin görece özgürlüğü tepeden inmecilikten pek hoşlanmaz sanılırdı. Genel başkanları işi çözmüş. Parti yetkili kurullarıyla bile paylaşmadığı adaya” mırın kırın” edenlere “tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz diye kükrüyor. Yazık 90 yıllık kendi tarihindeki vatandaşlık hakkına bile tahammül edilemez noktadan, uluslararası emperyalist ve cemaatçi güçlerin- ırkçı milliyetçi unsurların kanlı geçmişinden şefaat bekler olmuş.
Bu durumu kendini bu cumhuriyetin özgür(! )) bireyi sanan CHP tabanındaki solcular sosyal demokratlar aleviler ve emek - özgürlük taraftarları özgür birey gibi mi davranacaklar yoksa AKP’nin bir başka versiyonuna mı dönüşecekler. Göreceğiz.
Başa dönersek 1980 öncesi MC hükümetlerinin şeriatçı kanadından yer alanlar ABD ve batı emperyalist güçlerinin Yeşil kuşak projesinin Kanlı Büyük Ortadoğu Projesi saldırısın bir operasyonuyla bölünmüş, gözünü yağma, rant hırsı bürümüş Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumdan ve Irak savaşının kanlı yıkımından beslenerek elde ettiği iç siyasetteki dokunulmazlık durumunu, dini değerler üzerinde ürettikleri kutuplaşma, dizginsiz sınırsız ajitasyon ve propaganda elde edilen ekonomik güç diktatöryal hayallerin – düşlerin görülmesine yok açtı. Onlaaar – bunlaaar bağırmaları, demokratik değerleri, toplumsal barış ve bir arada yaşama taleplerini incitiyor , parçalıyor hatta özerinde tepiniyor. Gerçeklik bu ise buna verilecek cevap; başka bir şeriatçı seçenek midir? Yoksa “demokratik yaşam birliği midir” Barış ve demokrasi midir? Halkların kardeşliği değilse nedir?
“Sayın Demirtaş size neden oy verelim” diye Soran kendini egemen devlet ideolojisinin zincirlerinden kurtaramayan bazı sol ve demokrat “öteki” çevreler tarihsel gerçeklikten uzak “hem ağlarım hem giderim” misali sistemle bağlarını koparma cesaretini gösterecek demokratik refleksten uzak olduklarını ve düzene beyinlerindeki zincirle bağlı olduklarını üzülerek izliyoruz.
Son SÖZ;
“Gericiliğin, kadın düşmanlığının, piyasacılığın, ABD işbirlikçiliğinin iki yüzüne de mecbur değiliz”
Halklar ortak yaşamı ve barışı birlikte imece ederek yeniden örerken ; 3.MC cilere ve AKP diktatöryasına bel bağlayanlar ı, mazlumların dünyasında eşitlik- özgürlük adalet arayanların yanında yer almayanları tarihin adaletine ve vicdana havale etmekten başka ne gelir elimizden.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *