MİLLETİN EFENDİSİ!
YAYINLAMA:
Bayramın dokuz gün tatilini fırsat bilip uzaklaştık buralardan.
Kafa dinledik.
Gezdik tozduk birazcık da gönül aldık tabi.
Zira memleketimizde de bir çok sevdiklerimiz var.
Ama iyi geldi bu gezme de yine.
En son Yunanistan gezisinin üzerine adeta şeker şerbet oldu.
İki ayrı kültürü birer hafta arayla yaşadık.
İki ayrı diyarın insanlarını dinledik birer hafta arayla.
İki bakış açısı yakaladık.
Birisi ne kadar gezmeye, görmeye, medeniyete açıksa diğer taraf da o kadar kapalı.
Genel politika iktidarı adeta esir etmiş Anadolu insanını.
Korku salmış vatandaşın düşümce kıpırtılarını.
Tayiptir şunu yapar adama.
Hükümettir tabi yapacak bunu da!
Başbakandır, Cumhurbaşkanıdır, yapar elbet almış başını gitmiş benim güzel memleketimin insanını.
Üç kuruş menfaate esir olmuş, mahkum olmuş, kul olmuş yurttaş.
Üç kuruş etmez insanların peşine düşmüş, köylüsü, çiftçisi, esnafı.
Ucuz insanlardan medet umuyor olmuş MİLLETİN EFENDİSİ!
Okullar virane, yollar köstebek yuvası, gençler kahvehanelerde, çocuklar karamsar.
Yine de hayata gülümseyerek bakmaya çalışıyor her şeyden bihaber MİLLETİN EFENDİSİ!
Kurbanlıklar ithal edilmiş, çiftçilik ölmüş, köylü mahvolmuş!
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, vatan toprakları parsel parsel satılmış, memleket itibar kaybetmiş, cukkasını dolduran almış başını kaçmış!
Bütün bunlar sanki başka ülkede yaşanıyor da uyuyor benim MİLLETİN EFENDİSİ!
Ne zaman uyanır, nasıl uyanır, kim uyandırır bilmiyor, beklemiyor lakin MİLLETİN EFENDİSİ!
Varı yoğu iki inek iki dana, kim bilir cebine girmemiş yeni banknot ne zamandan bu yana!
Yine de gülümsüyor hayata benim MİLLETİN EFENDİSİ!
* * *
MİLLETİN EFENDİSİ’nin bu dertleri ve durumunu unutmadan ne yapalım dedik bari tarihe uzanalım.
Bin yıl, iki bin yıl önceleri bu topraklarda kimler yaşamış, nasıl yaşamışlar onlara eğilelim dedik.
Aldık başımızı Ani Harabeleri’ne, Kars Kalesi’ne çıktık.
15 kişilik ekip ile feth ettik Ani’yi, Kars kalesini.
İyi de yaptık.
Kısa sürede olsa MİLLETİN EFENDİSİ’nin dertlerinden uzaklaştık.
Bir zamanlar yüzbinlerin yaşadığı toprakları turladık.
Ve söz verdik kendimize; ne tarihimizi unutacağız ne de geleceğimize karamsar bakacağız.
Bu günlerimiz bir gün tarih olacak, tıpkı dünümüzün bir zamanlar gelecek olduğu gibi…
* * *
Binbir kilise şehri: KARS ANİ HARABELERİ…
Bundan bin yıl evvel Ani, günümüz Ermenistan ve Türkiye'nin kuzeydoğusunun büyük kısmını kapsayan bir krallığın başkentiydi. O dönemde, Ani en az 100,000 kişilik bir nüfusa sahipti ve zenginliği ve şanı öyleydi ki, "bin bir kilise şehri" olarak anılırdı. Derin koyaklarla çevrili bir plato üzerine kurulmuş olan Ani'nin kiliseleri, sarayları ve istihkamı Avrupa'da zamanının teknik ve sanat bakımından en gelişmiş yapıları arasındaydı.
Ani, üç yüz sene önce terk edilmiş ve şu an Ermenistan sınırına bitişik bir askeri üssün içinde mahpus bir harabe kenttir. Bugünün ziyaretçileri, Ani'yi askerlerin gözetimi altında keşfetmek durumunda ve ören yerinin çoğu ziyaretçilere yasaktır.
Kars’a 42 km uzaklıktaki Ocaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan Anı Ören Yeri Türkiye – Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehrinin batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şehridir.
Ören yeri Anadoluya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezidir. Antik kentin zenginliği de buradan gelmektedir. Ören yerinin en eski tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Tarih öncesi dönemde ören yerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuştur. Bu günkü ören yerini oluşturan iç kale M.S. 4. yy’da Kars Şehrine ismini veren Karsak’lılar tarafından yaptırılmıştır. Ören yerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslanın Ani’yi feth etmesinden sonra anı beyi olan Ebul Menucehr tarafından 1064 – 1072 arasında 3. sur sistemini yaptırmıştır. Kale surları deve tüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapılmıştır.
Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla ücgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer beş mt. Yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde Haç Motivleri, Aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur. Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı kapının bulunduğu surların Doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslanın şehri 1064 yılında feth etmesini belgeleyen dört satırlık Kufi İslami Kitabe mevcuttur.
Kars’ın kuzeyindeki dik yamaçlı bir tepe üzerinde bulunan Kars Kalesi’ni Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in emri ile veziri Firuz Akay 1153 yılında yaptırmıştır.
Timur’un Anadolu’yu işgali sırasında kale yıkılmış, Osmanlı döneminde Sultan III.Murat’ın isteği ile Lala Mustafa Paşa tarafından 1579 yılında yeniden yaptırılmıştır. Osmanlı kaynakları kalenin yapımında 100.000 asker ve işçi kullanıldığını belirtmektedir. Bunu belirten bir kitabe de dış surların kapısına konulmuştur.
"1152 yılında Sultan Melik İzzeddin'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kaleyi 1386 yılında da Timur yerle bir etmiş, 1579 yılında tekrar III. Murat'ın emriyle Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmıştır."
Kars Kalesi, 1606 yılında İran Şahı I.Abbas tarafından yıkılmış,1616 ve 1636 yıllarında iki kez onarılmıştır. Bu onarım yapılırken de Kars’a yeni yapılar eklenmiştir. Kale 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda tahribata uğramış, orijinalliğinden kısmen de olsa uzaklaşmıştır.
Kars Kalesi’nin çevre uzunluğu 3.500m. olup, 220 burçla takviye edilmiştir. Bu burçlardan ancak yedi tanesi günümüze gelebilmiştir. Doğu-batı yönünde 250.00 m.; kuzey-güney yönünde de yaklaşık 90.m. uzunluğundadır. Bu durumda kalenin tam bir dikdörtgen planı bulunmamaktadır. Kale iç ve dış kale olarak iki bölümden meydana gelmiştir. Dış surlar beş sıra halindedir. Ayrıca önüne derin hendekler kazılmıştır. Asıl kale doğuya yöneliktir. Kalenin 2.080 mazgalı bulunmaktadır.
Kalenin dış surları kesme bazalt taşından yapılmıştır. Kalenin üç büyük kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan batıdaki “Su kapısı (Çeribaşı Kapısı), güneyde Kağızman kapısı (Orta Kapı) ve doğuda Behram Kapısı’dır. Bunlardan kuzeydeki ana giriş kapısı kale önündeki bir uçuruma yöneliktir. Kale burcuna ise taş döşeli bir yol ve yolun bitiminde de merdivenlerle ulaşılmaktadır.
Kale içerisinde XII. yüzyıldan kalma Moğol saldırısı sırasında 1239 yılında ölen Celal Baba’nın çini kubbeli türbesi, askeri koğuşlar, düz tarlalık alanlar, cephanelik ve bir de mescit bulunmaktadır.
Kale, günümüzde Kültür Bakanlığı tarafından sit alanı olarak ilan edilmiştir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *