29 Kasım-5 Aralık EROZYONL MÜCADELE HAFTASI
YAYINLAMA:
Tema’nın bu yıl 18’incisini düzenlediği Erozyonla Mücadele Haftası etkinlikleri kapsamında 1 Aralık 2010 tarihinde Ankara’da, Meralarımızın ve topraklarımızın yasalarına kavuşmasını sağlayan Tarım ve Köy İşleri Eski Bakanı Musa Demirci ve Prof. Dr. Sami Güçlü ile Tarım ve Köy İşleri Bakanı Dr. M. Mehdi Eker’e, TEMA Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca tarafından ödülleri sunulacak. Bu törene ben de davet edildim. 1 Aralıkta TEMA ile Ankara’da olacağım. Bir Gönüllü çalışanı olduğum TEMA Vakfı kurulduğu günden bugüne, ülkemizin en değerli hazinelerinden biri olan toprağın, insan etkisi ile bilinçsizce yok edilmesine karşı mücadele etmektedir. Her yıl en temel yaşam kaynağımız olan toprağın tonlarcası, büyük bir hızla kayboluyor. Toprak ki bu toprak;
“CANLILARA CAN VEREN TOPRAK” canlıların barınma ve beslenme alanıdır. Hava, su ve canlılar arasında önemli bir bağ oluşturur. Yaşamın temel öğeleri olan Karbon, Oksijen, Azot, Hidrojen, Kükürt ve çeşitli metaller ile organik maddeler, su gaz ve mineraller ile zenginleşen toprak, canlılara can katar. Biliyor musunuz ki; bir kesme şeker büyüklüğündeki toprakta sayılara milyara varan canlı yaşar. İçinde kum oranı yüksekse kumlu toprak, kil oranı yüksekse killi toprak, humus oranı yüksekse humuslu toprak diye adlandırılır.
Toprak, ağaç kökleri ve içinde barınan canlıları ile uyumlu bir alış veriş içindedir. Örneğin üstünde ölmüş hayvanların çürümüş kalıntıları, dışkıları toprağı organik yönden zenginleştirir. İnsan eliyle çoraklaştırılan verimli toprağın üstündeki 5 cm’lik kısım 2000 yılda oluşur. Evet! Yanlış okumadınız, 5 cm.lik toprak tabakası 2000 yılda oluşur. Üzerinde tarım yapılabilecek nitelikte olan topraklara verimli topraklar denir ve birden sekize kadar sınıflandırılır. 1. sınıf, 2. sınıf…. vs. gibi. Türkiye yüzölçümünün %34’ü 1–5. sınıf tarım alanıdır. Toplam arazi varlığımız 77.899.700 hektardır. Bunun %36’sı işlenen tarım arazileri, %27.6’sı çayır ve meralar, %29.9’i orman ve fundalıklar, %6.5’i ise yerleşim yerlerinden oluşmaktadır. Toprakların amaç dışı kullanımı, yani ormanlık alana yerleşim, tarım alanına fabrika yaparak kendini besleyebilen devletlerden olmaktan uzaklaşıyoruz. Siyasilerimizin kulakları çınlasın. Bir şekilde oy uğruna, bir şekilde ceplerini doldurmak için bu yerleşimlere göz yumuyorlar. Türkiye’nin hala bir toprak kullanım haritasının olmaması ne kadar acı.
Türkiye topraklarının üzerindeki bitki örtüsünü yok ederek, ormanları yok ederek, toprağın en büyük düşmanı EROZYONU davet ediyoruz. Her yıl 500 Milyon ton toprağımız deniz ve göllere taşınmaktadır. Oysa Avrupa ülkelerinin tamamında erozyondan toprak kaybı 320 Milyon tondur.
Türkiye her yıl Kıbrıs Adası’nın tamamını 1 cm kaplayacak toprağını bilgisizlikten erozyonla kaybetmektedir. Nehirlerle barajlara akan bu toprak barajları doldurarak yapımında verilen büyük paraların çok kısa zamanda çöpe atılmasına sebep olmaktadır. Her yıl en büyük erozyonun yaşandığı ülkemizde, Kızılırmak %11.8, Yeşilırmak %14.4, Fırat % 19.3 gibi bir oranla başı çekmektedir.
Tarım alanına kirletici bir tesis kurmak (termik santral vs. gibi), ağaçları kesmek, anız yakmak, yanlış sürüm, kimyasal atıklar, asit yağmurları toprağı verimsizleştiren sebeplerdir. Toprak Ana bize nasıl kucak açıyor bizi besliyor ise, bizlerin görevi de onu yanlış kullanımlardan korumaktır. YARIN TORUNLARIMIZIN AÇ KALMAMASI İÇİN BİLİNÇLENMELİYİZ
BİZİ BESLEYEN “TOPRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞLERİ” YURDUMUZUN ÇEŞİTLİ İLLERİNDE YAPILACAKTIR. ONLARDAN BİRİNDE BULUŞMAK ÜZERE.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *