Oyuna gelmeyelim!

YAYINLAMA:
Oyuna gelmeyelim!

Bu günlerde herkes bir yol tutturmuş gidiyor.
Kimi Kürtçülük, kimi Türkçülük yapmakta!
Kimi belli bir cemaate veya tarikata sığınarak işleri yürütmekte!
Kimi mafyalaşma peşinde!
Kimi saçma sapan işler ve saçma sapan hesaplar peşinde!
Ancak kimse unutmasın ki!
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz!
Yalan yanlış işler kimseyi doğru yola götürmez!
Daha önceki oyunlar nasıl bozulduysa son günlerde Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan oyunlarda bozulacak ve; Kürdü, Çerkezi, Alevisi, Lazı, Romeni, Azarisi hep bir arada bir BAYRAK altında yaşamaya devam edecek!

 
Lütfen herkes bu günlerde daha çok dikkatli davransın.
Duyarlı olsun.
Gözünü açsın, sağduyulu olsun.
Kötü niyetli kişi veya grupların oyunu bozulsun.
Bu Cumhuriyet kolay kurulmadı.
Bu Bayrak zaten rengini milyonlarca Askerin kanlarından aldı.
Bu Vatanın her karış toprağı kırmızı kanlara boyandı.
Yeter artık.
2011’e girdiğimiz bu yıllarda, bu asırda, bu çağda ‘Büyük ve Pis Oyunlar’ bozulsun.

 

Bu gün kötü niyetli pislikler Alevileri de bu oyunun içerisine çekmeye çalışıyorlar.
Ancak benim tanıdığım ve bildiğim CANLAR bu oyuna gelmeyecekler.
Bu CANLAR aydındır, çağdaştır, duyarlıdır, İNSANDIR!
İnsan olan bu çağda BAYRAK düşmanı olmaz!
Vatan düşmanı olmaz!
CUMHURİYET düşmanı olmaz!
Bu VATAN bölünmeyecek, bu OYUNLAR bozulacak!
Bunu herkes bilsin…

Günün hikayesi!

Bu arada güzel bir hikayeyi sizinle paylaşmak istedim…

Genç bir yönetici, yeni arabasının içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Bir anda yolda ilerlerken yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı.
Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu  Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri
Bu yaptığın ne demek oluyor O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu 
”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu  “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.
Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi.
Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı 
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme.
Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
Fısıltıyı dinle… veya taşı bekle.
Seçim senin.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *