BÜYÜKÇEKMECE’Lİ “YAŞADIĞI KENTİNE SAHİP ÇIK”

YAYINLAMA:
ÖZEL KORUMA BÖLGELERİ MİKROP YUVASI KORUNANI BÖYLEYSE!!      
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nın raporuna göre Fethiye’ye fosseptik, Tuz Gölü’ne hala kanalizasyon akıyormuş. Neredeyse 4 yıl oldu. Belki de geçti. TEMA’nın davetlisi olarak gittiğim Konya’da Tuz gölüne akan en büyük derenin Konya’nın kanalizasyonu olduğunu hayretle görmüş, döner dönmez Hürbakış’taki köşe yazımda anlatmıştım. Hala devam ediyormuş. Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde yetmişini karşılayan şu Tuz Gölü.
Çevre Ve Orman Bakanlığı’na bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, turistik konaklama tesisleri, yazlıklar ve köylere ait kanalizasyon altyapısı eksikliklerinin Belek, Patara, Kekova, Fethiye, Göksu Deltası, Tuz Gölü, Köyceğiz-Dalyan, Gölbaşı ve Uzungöl gibi “Türkiye’nin Özel Çevre Koruma” bölgelerinde kirlenmeye yol açtığı açıklanmış. Toplam 79 noktada çalışmalar yapan Başkanlık kirlenmenin özellikle turizm sezonunda bu bölgelerde sıkı denetimler yapılmasını istemiş.
Ülkemizin göz bebeği şu noktaların bir kaçına Ege’den başlayarak yakından bakalım:
FOÇA: Eylül itibarıyla başlayan balık avlanma aktivitelerinden kaynaklanan tekne trafiği nedeniyle deniz suyunun bulandığı saptanmış.
KÖYCEĞİZ-DALYAN: Bölge, balık çiftliklerinden ve düzensiz yerleşimlerden kaynaklanan evsel nitelikli atıklardan olumsuz yönde etkileniyormuş. Dalyan Ağzı ve İztuzu plajları turistlerin günlük aktiviteleri sebebiyle kirleniyormuş.
FETHİYE-GÖCEK: Kanalizasyon sistemi bulunmayan konutlarda fosseptik kullanıldığı belirlenmiş. Göcek Körfezi’nin adalarla çevrili olmasından dolayı deniz suyunda yeterli sirkülâsyonun sağlanamadığı için kirlilik artmış. Yat ve teknelere ait sintine, atık su ve katı atıklar çoğalmış.
PATARA: Bölgedeki tarımsal faaliyetlere bağlı olarak kullanılan gübre kimyasal kirlenmelere sebep oluyormuş.
BELEK: Otellerdeki ve konutlardaki alt yapı eksikliği ve nüfus artışı nedeniyle su kirliliği yükü çok artmış. Ayrıca sera alanlarındaki gübre kullanımı nedeniyle akarsulara fosfor ve azot karışıyormuş.
KEKOVA: Koylarda bekleyen yatlara ait sintine ve atık sularını atık su teknesi bulunmadığından denize deşarjlar su kirliliğini arttırmış. Bizim koyumuza da yapılacak yat limanından sonra bakalım biz nelere şahit olacağız.
GÖKSU DELTASI: Biyolojik çeşitlilik bakımından dünyanın 10 altın noktasından biri olan Göksu Deltası, yaz döneminde Göksu Nehri, su seviyesinin azalmasından olumsuz etkilenmekte Akgöl, tarımsal amaçlı drenaj kanallarından gelen alüvyonlar nedeniyle dolmaktaymış.
ANKARA’NIN GÖLBAŞI: Ankaralıların nefes aldığıen önemli rekreasyon alanları olarak tanımlanan Eymir ve Mogan gölleri, kentsel ve endüstriyel tehdit altıdaymış. Mogan Gölü, kendini besleyen dereler tarafından taşınan maddeler ve fazla buharlaşma nedeniyle derinliğini kaybetmiş, tarımsal atıklar sebebiyle de kirlenmiş.
KONYA’NIN FOSSEPTİK ÇUKURU “TUZ GÖLÜ”: Konya’nın kanalizasyonu başta olmak üzere çevredeki tüm fabrikaların ve küçük sanayi sitelerinin atıkları Tuz Gölü’ne bırakılıyor. (Buna bırakılıyormuş demeyeceğim çünkü gözümle gördüm.) Göldeki kirlenme sürekli arttığı için tuz üretimi azalıyormuş. Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde yetmişinin karşılandığı Tuz Gölü’nün evsel atıklarla kirlenmesi insan sağlığını tehdit ediyormuş.
Bir de Karadeniz’e atlayalım bakalım. Yıllar önce Birleşmiş Milletler Çevre Fonunun Eğitim Çalışması davetlisi olarak gittiğim Trabzon’da bitirme tezim Uzungöl idi. Bakalım raporda orası için ne deniyor?
TRABZON UZUNGÖL: Sel, heyelan, çığ, erozyon gibi afetlerin tehdidi altındaymış. Kanalizasyon şebekesi, atık su arıtma ve katı atık tesisleri olmamasından dolayı kirlilik sürekli artıyormuş. 
Sevgili BÜYÜKÇEKMECE’LİLER Ülkemizin turizm noktalarındaki problemleri okuduktan sonra nasıl bir kentte yaşadığımızın bilincine varıp, hizmeti geçenlere teşekkür etmemiz gerekiyor. Onlar yapmış. Koruması da bize düşüyor. TEMA’nın sloganı nasıl “Toprağına Sahip Çık” ise bizim de sloganımız “Yaşadığın Kentine Sahip Çık” olmalıdır.
 
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *