CHP'nin yeni PM üyesi: Siyaset de otobüs gibi
CHP Parti Meclisi’nin yeni ve renkli isimlerinden biri de, karayollarının tanıdık ismi, Kamil Koç’un torunu Sena Kaleli oldu. Daha önce AKP’de dahil başka partilerden de aktif siyasete girmesi yönünde teklif aldığını ama kabul etmediğini açıklayan Kaleli, “Neden CHP?” sorusunu, “İlkeleri, değerleri, kültürü... Kendi şirketimize benzer yapıda olması nedeniyle ilgimi çekti” yanıtını verdi. Sena Kaleli, anne tarafından dedesi olan Kamil Koç’un bayrağını sabah 4’lere kadar çalışarak taşıyor. “Benim için kimse öteki değil” diyen Kaleli, siyasetin amacının da tıpkı otobüslerde olduğu gibi “birbirinden farklı insanları hedefe, güvenle ulaştırmak” olduğunu söylüyor.
Otogar avantajı
Kaleli, soruları yanıtladı:
* Başarılı bir iş kadını iken neden siyaset?
Siyasetle ilk tanışmam 80’li yıllarda oldu. Çevre odaklı çalışan bir partinin Bursa yapılanmasıyla ilgili kısa bir dönem yer aldım. Gerçek anlamda siyasete girişim ise 2008’de, CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı teklifiyle oldu. Siyasete girme nedenim, toplumun içinde olmanın getirdiği sorumluluk diyebiliriz. İş ve maddi anlamda belirli bir seviyeye gelmiş insanlar, hayatlarını toplumsal çalışmalardan uzak yaşıyorlar. Belli bir görüşe sahip olup, o görüşü mali açıdan destekleyen çok kişi var. Fakat sahada aktif olarak işin içinde olan hemen hemen hiç kimse yok. Dededen gelen toplumla iç içe olma duygularım görevden kaçmamam gerektiği konusunda beni yönlendirdi. Benim için kimse öteki olmadığı için, daha yakın olarak sorunları bilmeli ve çözümüne katkı sunmalıyım dedim.
* İş adamları, iş kadınlarının -mesela Cem Boyner- siyaset maceraları pek de iyi sonuçlanmadı. Bu durum gözünüzü korkuttu mu?
Bugüne kadar hiçbir işe gözüm korkarak girmedim. Sizlerin de bildiği üzere iş yaşantısının en zor olduğu yer olan otogarda iş yapmış insanım. Otogarların en büyük avantajı, birçok farklı insanla, aynı dili konuşabilmek ve onları uzlaştırabilmektir. Ben bu iş anlayışı ile tüm çalışmalarımı yaptığım için siyasetten de gözüm kokmuyor. Tek amacım topluma hizmet etmek. Mücadeleyi seviyorum demek ki.
Siyaset otobüs gibi
* Siyasetle, uzun yolların, yani sizin sektörünüzün benzer yönleri var mı?
Her ikisinde de insan yoğun bir süreç işliyor. İkisi de belirli süreçler, altyapı gerektiriyor. Açık iletişim ve uzlaşı kültürü ile ikisinde de ciddi mesafeler alınabileceğine inanıyorum. Sektörümüzde aynı otobüs içinde her kimlikten, her kültürden, her anlayıştan, her cinsiyetten ve gelir grubundan insanlar seyahat ederler. Tüm bu insanları güvenle varmak istedikleri yere götürmek aslında hem sektörümüzün, hem de siyasetin ortak amacı değil mi?
* Sizi Deniz Baykal davet etti, Kılıçdaroğlu PM’ye önerdi. İki liderin farkı nedir?
Öncelikle ortak noktalarını söyleyeyim; CHP ve ülke sevgisi. Her iki liderin de iş yapış biçimlerinde, yaklaşımlarında farklılıklar var. Sayın Kılıçdaroğlu, halkçılık, halka dokunma kavramlarını daha fazla öne çıkarıyor. Çok sesli, özgüveni yüksek, kararlı bir örgüt için değişimin temel taşlarını ortaya koyuyor. Endişelerimizi, toplumu, daha geniş kitleleri, arkasına alarak çözmeye çalışıyor.
* Yeni CHP’deki değişikliklerden en önemlisi sizce ne olacak?
Bence kullandığımız iletişim dili. İletişime daha açık, sorunları kabul eden bir yapı içinde, daha fazla sokakta olacağız. Toplumsal mutabakata önem vereceğiz. Daha fazla katılımcı olunmasını destekleyeceğiz. Değerlere, inançlara saygılı, kaygılara anlayışlı ve hiç durmadan çalışan, kapı kapı gezen; kadınları, gençleri, engellileri, süreç dışında kalan ve kendini itilmiş hisseden herkesi bütünleştiren bir yapı için çalışacağız.
* Partide “Baykalcı”, “Savcı”, “Kılıçdaroğlucu” gibi gibi bir bölünme var mı?
Bence buna en iyi cevabı kurultayda verdik. O kurultayda da gördük ki, bu partide fikri ayrılıklar yaşansa da, partinin başarısı söz konusu olduğunda herkes akılcı ve yürekten düşünebiliyor. Kolay değil tabii, insan kaynakları açısından çok zengin bir parti. Kurultayda kısıtlı listeye giremeyen çok değerli arkadaşlarımız oluyor. Bu sebeple kırgınlık demeyelim de, bazı arkadaşlarımızda burukluk olabilir. Ama bunu net bir şekilde söylüyorum, bu kurultay sonrasında ortada bir sıkıntı kalmamıştır. Herkes Sayın Kılıçdaroğlu’na güveniyor ve bu değişim sürecine fırsat verilmesini istiyor.
* PM üyeniz Çakmak, Fethullah Gülen’e yönelik övgülerde bulundu, tepki aldı?
Bildik siyasette, insanların kendi fikirlerini açıklamasına alışık değiliz. Bazen bu açıdan baktığımızda, insanların fikirleri eleştiriye açık olabiliyor. Ancak Genel Başkanımız üyelerinden, delegelerinden, PM üyelerinden, lider sultasına prim vermeden, insanca ve çekinmeden fikirlerini söylemesini istiyor. Demokrasiden bahsediyorsanız, “mış gibi” yaparak inandırıcı olamazsınız. Sayın Kılıçdaroğlu’nun en önemli özelliği güvenilir ve inandırıcı olması. Geçmişte böyle bir söyleme karşı daha duyarlı ve tepkisel yaklaşımlar örgütümüz, şimdi özgüveni arttıkça bunu kıymetli arkadaşımızın fikri olarak değerlendirebiliyor. Şu anda değişim aşamasında çok sesli bir yapı var. Hepimiz daha özgür medya, daha özgür insanlar, daha çok demokrasi hayalinde değil miyiz?
* Parlamentodaki kadın milletvekillerini izliyor musunuz? En başarılı kim size göre?
Türkiye’de kadının cesaretlenmesi, siyaset, iş ve emek dünyasında hak ettiği yeri alması için verilen mücadeleye destek veren, kendi konforundan bu amaç için vazgeçmiş tüm kadın milletvekilleri bence başarılıdır. Hepsi çok zor ve önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. Onları derecelendirmek değil, şevklendirmek ve onurlandırmak gerekmektedir.
AKP de çağırdı...
* AKP’den teklif gelse kabul eder miydiniz? Ya da geldi mi?
Bana AKP de dahil, değişik partilerden farklı teklifler gelmişti. Bu da çok doğal... Ancak kabul etmediğim de aşikar.
* Neden etmediniz?
CHP’nin ilkeleri, değerleri, kültürü, köklü geleneği, kendi şirketimin de benzer yapıda olması sebebiyle ilgimi çekti. Kadınlara ve gençlere, modern Türkiye’ye bakış açısının, kendi hayata bakış açımla daha çok örtüştüğünü gördüğüm için CHP bana daha yakındı.
* Türbana bakışınız nedir? Üniversitelerdeki serbestliği destekler misiniz?
Milli Eğitim sisteminden kaynaklanan gerekçelerle, yıllarca bu şekilde büyümüş reşit bir genç kızın, inançları sebebiyle giysilerine ve kendi tercihlerine üniversitede karışıyor olmak, inanca ve değerlere karışıyor olmak demektir bana göre. Biz gençlerimizin, aklı hür, vicdanı hür ve çağdaş aydınlığa kavuşması için mücadele vermeliyiz. Partimizin bu konudaki tavrı çok açıkÖ Ben de tamamen aynı fikirdeyim.
* ‘Neden CHP’ye gittin’ diye size kızıp Kamil Koç’u artık tercih etmeyecek müşterileriniz olabilir mi?
Böyle tercih yapan insanların olacağını sanmıyorum. Çünkü Kamil Koç bir marka. Kamil Koç’u tercih edenler gibi etmeyenler de olacaktır. Bu nasıl alışveriş tercihlerinde değişiyorsa, taşımacılık alanında da değişebilir. Ama bunun benim siyasi tercihime dayanacağını çok düşünmüyorum.
HAYIFLANMADIK, ‘NASIL MÜCADELE EDERİZ’ DEDİK
* Kardeşiniz Sema Hanım’la mı çalışıyorsunuz?
İkiz kardeşim de Kamil Koç Yönetim Kurulu üyesi. Aynı zamanda Kamil Koç’un çıkardığı “Yolculuk” dergisinin başında.
* İkiniz de kanser oldunuz, aynı anda fark ettiniz, mücadeleyi kazandınız. Nasıl?
Öncelikle hayıflanmak yerine, kabullendik ve bu hastalığı nasıl yenebiliriz diye düşündük. Tabii ki her bireyde aynı etkiler olmuyor. İkiz kardeşler olarak birbirimizden güç alarak hareket ettik. Bu aşamada yapılacak şeyler belli: Tedavinizi doğru yaptırtmak, beslenmenize dikkat etmek. Bundan sonraki aşamada yapmanız gereken ise düşünsel komutlarınızı değiştirmek ve size sıkıntı veren şeylerden mümkün olduğunca uzaklaşmak. Bu çözüme ulaştığınızda daha soğukkanlı hareket edebiliyorsunuz.
* Bu konuda kadınlara destek olmak için çalışmalarınız oluyor mu?
Sivil toplum eksikliğini görerek Meme Sağlığı Derneği’ni kurduk. Amacımız gönüllülerle birlikte meme sağlığı konusunda toplumu bilinçlendirmek, sosyal- psikolojik destek vermek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.