Kriz bu kez oyup geçecek!

Kriz bu kez oyup geçecek!
Almanya ve Japonya'da başlayan ekonomik krizin tüm dünyada etkisini göstereceğini söyleyen Abdullah Teber, Türkiye'nin de özellikle kısa vadeli borçlarının fazlalığı nedeniyle bu krizden etkileneceğini iddia etti. Erdoğan'ın 'kriz teğet geçti' sözlerine a
 Abdullah Teber, 40 yıllık sanayici. Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Tebplast Plastik'in kurucusu olan Teber, renkli kişiliği ve başarıları ile iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Organize Sanayi Bölgesi'ndeki firma merkezinde bizi ağırlayan Teber ile ekonomiyi, 2015 beklentilerini, bölgenin durumunu ve siyaseti konuştuk.

Tüm verilerin 2015'te dünyayı etkisi altına alacak bir ekonomik krizi işaret ettiğini söyleyen Teber, bu kez krizin Türkiye'yi teğet geçmeyeceğini ifade etti. Hükümetin ayak sesleri duyulan krize yönelik bir önlem almadığını söyleyen Teber, 2015 seçimlerini de değerlendirerek, AK Parti'nin oy kaybedeceğini ve bir koalisyon hükümeti kurulacağını öngördü.

 

 

Büyüme rakamları açıklanıyor, Türkiye dünyanın 17'nci ekonomisi deniyor, çok iyiye gidiyoruz ifadeleri kullanılıyor. 40 yıldır sanayi dünyasının içindesiniz. Siz Türkiye'nin ekonomisini nasıl görüyorsunuz?

Tabi ki insanlar çok şey söylüyor, çok şey yazıyor. Bilen çok, bilmeyen de. Sanayileştik diyoruz ama zengin bir ülke olabildik mi diye sorarsanız bence hayır. Sanayileşmek demek insanın zengin olduğu, refah seviyesinin arttığı, ferah olduğu anlamına gelmiyor. Keşke öyle olsa. Cumhuriyetin kuruluşdan bugüne geçen 90 yılda dünyanın sözde 17'nci ekonomisi olduk. Ama 80 milyona dayanan nüfusu da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde barındırıyoruz, bunu unutmamak gerek. Evet Türkiye büyüdü, sanayileşti, gelişti, insanların yaşam süresi uzadı, okur yazar oldu, gelir ve harcaması arttı ama ne yazık ki bir türlü  borçlarımızdan kurtulup bir türlü zenginleşemedik. Bu kesin. Bunu kimseyle tartışmam çünkü ben iş hayatına 1973'te başladım. O günden bugüne geçen süreyi çok iyi biliyorum. O yüzden kısaca diyorum ki 90 yılın sonunda yokluk içinde nüfusu 80 milyona yaklaşan bir ülke yarattık.

 

Dış ülkelerle kıyasladığınızda Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?

Ülkemizde zengin ülkelerin arasına giremedi. Özellikle önümüzdeki 15 – 20 yıl içinde dünyada yaşanacak büyüme dalgalarında çevresel sürdürülebilirliği esas olan teknolojiler, insanların yaşamını değiştirecek olan makinalar, nano teknolojilerin, ağ teknolojilerinin veya bioteknolojinin etkili olacağı bir sürece doğru gidiyoruz. Yani demek ki artık çağ teknoloji çağı. Ama Türkiye hala bu işin çok gerisinde. Eğer bunda söz sahibi olursak zengin de olabiliriz. Fakat görünen şu, hiç de zengin olacak ya da o teknolojiyi yakalayacak bir durumumuz söz konusu değil. Tamam 17'nci büyük ekonomiyiz diyoruz ama şu an 19 – 20'ye doğru geriliyoruz.

 

Sıfırdan 100 km'ye sorun

 

Niye bu teknoloji bize uzak? Hükümet politikasından kaynaklı mı, Türkiye'nin teknolojik altyapısının yeterli olmamasıdan mı, eğitim politikasından mı?

İsterseniz 2000 yılından sonrasını konuşalım. Neden derseniz, 2000 yılına kadar 1950'deki Menderes dönemi hariç tüm hükümetler koalisyondu. Ama 2002'den beri AK Parti tek başına iktidarda. Üç dönemdir istediği kararı çıkartacak kadar bir çoğunluğa sahip, bu kadar rahat bir yönetim. Peki, Allah rızası için ne yapıldı, hiç! Ekonomiyle, teknolojiyle, sanayi ile ilgilenmedik. Komşularla sıfır kilometre sorun diye yola çıktık 100 kilometre hızla giden bir problemler ilişkisi yarattık. Düşünün Suriye, Irak, Ermenistan... Hadi İran'ı saymayalım, aslında sorunlar var ama şu anda gözükmüyor. Biriyle iyi olacağız diye öbürüyle kötü olmamız şart mı? Siyaseten olabilir ama mantığım der ki herkesle iyi geçinirsen kardasın demektir.

 

2015 yılıyla ilgili nasıl bir beklenti içindesiniz?

Avrupa ve Japonya'da ekonomik durgunluk had safhada. Peki niye önlenemiyor? Çünkü alınan tedbilere rağmen bu iki ekonomide fiyatlarda artış yok. En tehlikeli şey bu, tüketiciler fiyatlar daha da düşecek beklentisi içinde bu nedenle de alım yapmıyorlar. Şu anda da farkında değiliz ama Türkiye'de de bu durum sözkonusu. Her geçen gün bu derinleşip, bir noktaya doğru gidiyor. Bu durgunluğun yanında bir başka büyük sorun daha var; emtia fiyatları ve petrol fiyatları. Özellikle Breziyla, Rusya, Şili ve Güney Afrika ciddi anlamda bu yapıdan etkilendi. Bu da dünya ekonomisini etkiliyor. Bir taraftan Amerikan Merkez Bankası dolar basımına son verdi. 2015 yılının ilk yarısında faiz arttırımı ihtimali var. Bu da ciddi anlamda insanların kafasını karıştırıyor. Çin ekonomisi eski hızında değil, frene basmış durumda. Döndü dolaş herkesi olumsuz etkiliyor. Biz de etkileniyoruz aslında ama biz Allah, kitap, din, iman ülkesiyiz. Gereken önlemleri almaktan uzağız.

Gerileyen petrol fiyatları yüzünden Rusya, Türkiye'den ithalatı Ekim ayında yüzde 20,5 oranında azaldı. Bu benim rakamım değil, bu işin uzmanlarının söylediği rakam. Ben de bundan daha çok olduğunu, yüzde 30 olduğuna inanıyorum. Bu da bizim ekonomimizi etkiliyor.

 

Krizin ayak sesleri duyuluyor

 

Bir kriz kapıda mı?

2008'de ciddi anlamda dünyada bir finans krizi yaşandı. Biz o krizi rahat atlattık, hatta dönemin Başbakanı Edoğan 'teğet geçti' demişti. Ama önümüzde de bir kriz yaşanacağının sinyalleri var. İnanın bu kez kriz bizi teğet geçmeyecek, oyup da geçecek. Ben 40 yıllık sanayici olarak, dünyayla iş yapan, Avrupa'ya mal satan bir işadamı olarak bunu hissediyorum. O adamların hal ve hareketlerine bakıyorum. Niye derseniz; 2008'de kısa vadeli dış borcun miktarı 43 milyar dolardı, onun için krizi kolay atlattık. Ama bugün 130 milyar dolar. Özel sektörün kısa vadeli dış borcu 2 milyar dolardı, 19 milyar dolara çıkmış. Yani 9 buçuk kat. Kısaca yeni bir finansal kriz bu nedenlerden dolayı ciddi anlamda yaralar.

 

Bölgeye gelirsek son 5 – 6 yılda gerek Beylikdüzü gerekse Esenyurt tarafında ciddi bir yapılaşma sözkonusu. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

1988 yılında İstanbul'un ara sokaklarındaki sanayiciler şehre 50 kilometre uzaklıktaki bu organize sanayi bölgesini oluşturdu. Bugün 30 – 35 bin kişinin çalıştığı, yaklaşık 1 milyar dolar ihracatı olan bir yerden bahsediyoruz. O zaman bir tane bile bina yoktu. Peki sonra ne oldu, etrafında küçücük belediyeler oluştu. Bunlar organize sanayiye saldırmaya başladı. Tamam belediye oldunuz ama dünyada bu işler nasıl yapılıyor, planlar nasıl yapılıyor bir bakın dedik. Avrupa'da bu tarz sanayi bölgeleri ile yerleşim alanları arasına bir bant çekiyorlar. Hem konutlardaki hem de sanayideki insanlar nefes alsın diye... Biz gerekeni yaptık, etrafımızdaki yeşil alanları bıraktık, yol terklerimizi yaptık. Ama belediyeler geldi, burnumuzun dibine inşaatlar yaptırmaya başladılar. O kadar kötü yaptılar ki biz tüm mücadelemize rağmen mani olamadık.

 

Ne yaptılar?

Yol, yeşil alan, otopark düşünmeden yola sıfır inşaat yapılmasına izin verdiler. Gelecekte burası kaç bin kişilik bir şehir olacak, katiyen bunlara bakmadılar. Allah'tan ki biz iyi şeyler yaptık; burası hem yaşanır bir yer oldu hem de sanayi şehri oldu. Ama belediyeleri de rahat bırakmadık, sürekli mücadele ettik, şunları yapın, bunları yapmayın dedik. Farkındaysanız Beylikdüzü İstanbul'un her şeye rağmen yaşanabilir semtlerinden biri. Bu konuda hiç mütevazi olmayacağız bunun sebebi Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi'nin onlardan önce burada kurulmuş olmasıdır. Eğer biz burada olmasaydık bu gelişme böyle hızlı ve diğer birçok ilçeye göre daha sağlıklı olmazdı. Biz bu mücadeleyi hala da sürdürüyoruz. Zaten Haramidere'de yüksek bir binaya bakıp E - 5'in sağına ve soluna yani Beylikdüzü ve Esenyurt bölgesine baktığınızda benim bu anlattıklarımı da kendi gözünüzle göreceksiniz.

 

İlkokul mezunu başkan olmaz

 

Siz özellikle yerel yönetimlere planlı bir kent için baskı yaptığınızı söylüyorsunuz. İstanbul'un tamamına baktığımızda Esenyurt'un benzerleri her yerde görmek mümkün. Çok da lafınız da dinlenmiyor demek ki!

Senelerdir bir şey söylüyorum, Türkiye'de yerel yönetimlerin seçilme şekli ve seçilen kişiler bana göre doğru değil. 500 belediye başkanı seçiyoruz, 10'u bu işe uygun 499'u uygun değil. Artık ilkokul, ortaokul mezunu kişiler belediye başkanı olmamalı. Halkın içinden çıkıyor ya da oy potansiyeli yüksek bir memleketi var diye böyle kişiler artık aday olarak gösterilmemeli. Türkiye'de eğitim seviyesinin düşüklüğü ile bir yere gelen insanlar bunlarla övünüyor, 'ben ilkokul mezunuyum ama bir üniversiteliden daha iyiyim' diye. Böyle bir şey olmaz, o zaman üniversiteler niye var? Hepsini kapatalım olsun bitsin. Niye bugün eğitim düzeyi yüksek ülkelerde her şey farklı? Bunu hükümetlerin çözmesi lazım. Nasıl bugün çeşitli bakanlıklara getirdiğiniz kişilerde farklı özellikler, uzmanlıklar arıyorsanız belediye başkanlarında da buna dikkat etmeniz gerekir. Üniversite mezunu olsa dahi bir de teknik olarak da o işi bilmeli, o işin eğitimini almalı.

 

Ama öte yandan da bugün Türkiye'de tek hareketli sektör inşaat sektörü gibi duruyor...

Benim en çok üzüldüğüm nokta da burası. İnşaat sektörüne bağlı bir yığın kalem var fakat önemli değil. Siz üretime, sanayiye dayalı ekonomi modelini seçmiştiniz, başka da şansınız yoktu zaten. Ama bu konuda hiçbir yatırımınız yok, desteğiniz de yok! Bütün paranızı, bütün gücünüzü inşaata harcıyorsunuz, onlara yardım ediyorsunuz. Bu bizi bir yere taşımaz.

 

Seçim demek masraf demek

 

İnşaat sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Ben 2015 yılında hükümetin bu sektöre destek vermekten hafif yollu vazgeçeceklerini düşünüyorum. Başka sektörlere ağırlık vermeleri gerektiğini onlar da biliyor. Özellikle üretime, sanayiye mutlaka ve mutlaka destek şart. En basit tabirle üreticiye daha çok para ayıracaklarını düşünüyorum.

 

2015'te genel seçimler var. Seçimler ekonomiyi nasıl etkiliyor?

Şükürler olsun ki önümüzdeki 4 sene boyunca genel seçimlerden başka seçim yok, inşallah da olmaz. Ben seçimleri çok sevmiyorum. Seçim demek vatandaşın cebinden bir şeylerin gitmesi demek. Bu iki kere iki dört kadar sabit. Seçimin bize verdiği zararı esasında hissediyoruz, bir miktar da hesaplıyoruz ama cebimizden ne kadar çıktığını tam olarak da bilmiyoruz. Bunu kuruşu kuruşuna hesaplayan biri varsa çıksın açıklasın, biz de bilelim. Ayrıca seçimlerin psikolojik etkileri de var.

 

Koalisyon hükümeti kurulur

 

En azından üç ay seçime endeksleniyoruz... Siyasetçisinden bürokratına, belediye başkanından vatandaşa kadar...

Düşünün, ülkenin en önemli beyinleri, büyük bir potansiyel seçim konuşur hale geliyor. Örneğin adaysanız işinizi, gücünüzü, firmanızı bırakıyorsunuz. 10 birim üretim yapan bir vatandaşken o süre içerisinde sıfır üretim yapıyorsunuz ve hep harcıyorsunuz. Geldiğiniz zaman da çok başarılı olacağınızda belli değil. O yüzden 'seçimler bizi etkilemez, ekonomik sorun yaratmaz' diyenlere katılmıyorum. Bu ülkede çok seçim çok zarar.

 

8 Haziran günü nasıl bir Türkiye'ye uyanırız?

İnşallah kavgasız gürültüsüz; bu ülkenin hak ettiği gibi bir seçim geçirmiş oluruz. Büyük çapta bu dönem AK Parti mutlaka oy kaybedecektir. Muhalefet partileri oylarını arttıracaktır. Kaliteli bir koalisyon olacağını öngürüyorum. İnşallah iyi günlerde, insanların iyi yönetildiği, en azından ekmeğe muhtaç olmadığı, sıcak bir evde oturabildiği, birbirine saygı duyduğu bir ülke özlemi yaşıyorum. Bu gerçekleşir inşallah...

 

Topbaş Esenyurt'a bir baksın

Esenyurt'taki yoğun yapılaşmayı sert bir dille eleştiren Abdullah Teber, “Benim bürom Esenyurt manzaralı! Ama her baktığımda ruhum daralıyor. Allah 25'nci katta oturmaya bana nasip etmesin. Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş bugün planların yeniden gözden geçirileceğini söylüyor. Ama Allah aşkına bu kenti sen idare ediyorsun bütün bunlardan haberin yok muydu? Şu ilçelerine bir bak, gel Esenyurt'a bir bak. Kendisini davet ediyorum, gelsin benim büromdan Esenyurt'a baksın. Böyle bir rezalet olamaz. Bu yapılaşma filan değil. Bu birkaç kişinin cebine milyonlarca dolar para girmesi, karşılığında ise ülkenin heba olması; başka bir şey değil!” diye konuştu.

 

İnsanların vicdanında aklanmalılar

“2015 yılı ile ilgili ekonomik kriz var öngörüsünde bulunuyorsunuz. Öte yandan seçimler de var. Seçim yüzünden hükümetin ekonomi ile ilgilenememe, alınacak önlemleri öteleme gibi bir durumu olabilir mi?” sorusuna şu cevabı verdi, “Ekonomik anlamda ne yapılabilir bilmiyorum ama psikolojik olarak şunu yapabilirler. Ne kadar kavgasız, gürültüsüz, siyasilerin birbirlerine laf söylemediği bir seçim süreci geçerse vatandaş da o kadar memnun ve mutlu olur. Söylemlerine dikkat ederlerse o kadar az zarar görürüz. Politika diğer modern ülkelerde nasıl yapılıyorsa öyle yapalım. Kendimizi paralıyoruz Avrupalı olacağız diye. Peki neden siyasiler bir miktar olsun onları örnek almazlar? Söylemlerine dikkat etsinler, dürüst olsunlar, yanlış yapan kendi babası olsa dahi korumasınlar. Ülkemizde son dönemde yaşananları biliyorsunuz. Şahsen benim hakkımda böyle iddialar olsa ben kendim mahkemeye gider, beni yargıla derim ve bu iddiların kendim çürütürüm. Eğer siz bunu yapmıyorsanız ne olursa olsun insanların vicdanlarında aklanamazsınız. Allah'ın nezdinde de aklanamazsanız. Ben şuna inanıyorum Allah'a inanan biri zaten bu yollardan gitmez.

 

Onursal başkanlık yapıyor

1950 Kayseri – Pınarbaşı’nda doğumlu olan Abdullah Teber ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini  Kayseri’de tamamladı. 1972  yılında Ankara Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Makine – Motor Bölümü'nden mezun oldu. İş hayatına özel sektörde sırasıyla Motor Yatak ve Chrysler gibi firmalarda çalışarak başladı. Bu esnada Milli Eğitim Bakanlığı’na mecburi hizmet karşılığı burs borcunu ödedi ve askerlik görevini 1976 yılında İzmir’de yedek subay olarak yerine getirdi.

1980 yılında Tebplast Plastik ve Kalıp Sanayii A.Ş.’yi kurarak ticari hayatına atıldı. Firma bugün ürünlerinin yüzde 65’ini dünyanın 36 ülkesine ihraç etmektedir. Yıllar içerisinde Arat Araştırma A.Ş., Teknik Dağıtım ve Pazarlama A.Ş. ve Marmara A.Ş. gibi firmaların yönetim kurulunda görev aldı. Yönetimini oğullarına devrettiği Tebplastik'in Onursal Başkanlığı'nı yürüten Teber, Beylikdüzü Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı da yaptı.

 

KELİME OYUNU

Aile: İnsan

Çocuk: Aile, anne

Geçmiş: Her şeyim

Bugün: Umutluyum

Gelecek: Daha da umutluyum

Dostluk: Sevgi

Türkiye: Dünya ülkesi

İstanbul: Büyük şehir

İş: Olmazsa olmaz

Siyaset: Akıllı adam

Muhalefet: Seviyeli

İktidar: Çalışmak gerek

KAYNAK:GAZETE İSTANBUL

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.