Makamın değil sokağın vekili olacağım
Makamın değil sokağın vekili olacağım
Röportaj sayfamızın bugünkü konuğu bir meslektaşımız. 1993 yılında radyoculukla başlayan medya yaşantısında Kent Yaşam Gazetesi'nde uzun yıllar genel yayın yönetmenliği yapan, televizyon programları sunan, benim de 13 sene birlikte çalıştığım Umut Veli Develi, herkesi şaşırtan bir kararla siyasete girdi. CHP'den İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı olduğunu açıklayan Develi ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'mutlaka ön seçim yapılacak' demecinden önce röportaj yaptığımız Develi, ön seçimin önemine “Ben parti üyelerimizin terazisine çıkmak üzere yola çıktım. Ön seçim yapılacak ise milletvekili adayıyım” diyerek vurgu yaptı.
Her gün bir ilçede örgüt üyeleri ile buluşan, kendini tanıtan ve seçildiği taktirde nasıl bir milletvekili olacağını anlatan Develi, “CHP seçmenin 3'te 1’ine yakınının oyunu alıyor. Bu çok önemli bir ölçek. Demek ki yüzümüzü parti üyelerimize dönersek, ideolojimize dönersek, sokağa çıkarsak, halka dokunursak, halkın beklenti ve taleplerine onların geleceğe yönelik umutlarına cevap olursak ve gerçekten ortaya koyacağımız projeleri yeterince anlatabilirsek CHP tek başına iktidar olur” ifadesini kullandı.
Seni yıllardır gazeteci kimliğinle tanıyoruz. Nerden çıktı bu siyaset?
Aslında siyaset yeni çıkmadı. Sadece ilk defa bir göreve talep açtım. Mesleğim dolayısıyla zaten siyasetin içindeydim. 22 yıllık gazetecilik hayatım boyunca siyaseti izleyen, siyaseti gözleyen hatta kamu adına denetleyen bölümünde bu işi yapıyordum. Gördüğüm olumsuzluklar konusunda kamu adına bir karşı duruş ortaya koyuyordum. Ancak, gazeteci olarak bir noktaya kadar söz sahibi olabiliyorsunuz. Nihayetinde sadece uyarıcı olarak kalıyorsunuz. Yasa yapıcı, karar verici yada sorun çözücü görevde olamadığınız anda yasalar çerçevesinde uyarı görevini yapan kişi konumunda oluyorsunuz. 44 yıllık yaşamımın 22 yılında uyarı görevimi yerine getirdim. Şimdi bunu uygulayıcı olarak sürdürmek istiyorum. Bu birinci neden.
İkinci ve üçüncü sebep nedir?
Ülkemiz 12 yıldır derin bir sınavdan geçiyor. 1923 yılında şanlı bir mücadele sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesini de oluşturan cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma ve aydınlanma yolunda ortaya koyduğu tüm devrimlerin bir bir ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bu süreçte şunu net bir dille ifade etmem gerekiyor ki Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi bir duvar süsü değil bir erken uyarı sistemidir. Ve hitabede o gün tarif edilmiş çerçeve aslında bugünkü fotoğrafa tam olarak oturuyor. Dolayısıyla bu erken uyarı sisteminin bir Türk genci olarak bana tanımladığı görevin zamanı geldiğini düşünüyorum. Siyasete girmemdeki ikinci sebep de bu. Üçüncü sebebe gelince; bugüne kadar siyasette hep parti üst kademeleri karar verici noktasında oldular. Parti yöneticilerinin tayin ettiği adayları da bizler sadece oylama hakkına sahip olduk. Oysa şimdi CHP tüzüğünü değiştirdi, sayın Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığında parti kurullarımız örgütün bu konuda karar mekanizması olması noktasında bir iç düzenlemeye gitti. Bu seçimde de genel kanaat odur ki, CHP ön seçim yapacak. Bu nedenle aday adayı olmaya karar verdim.
Kılıçdaroğlu 'partine sahip çık' dedi
CHP'de ön seçim yapılması ile ilgili büyük bir beklenti var. Ki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün yaptığı açıklamada hakim huzurunda ön seçim yapılacağını da açıkladı...
Zaten aksi şekilde çıkan bir kararın hem ülkemizin geleceği açısından hem CHP’nin siyasi kazanımları açısından ve bu ülkeye hizmet etme noktasında ki fırsatları kaçırması açısından elzem bir sonuç doğuracağını düşünüyorum. Sayın Genel Başkanımız bu noktada çokça çağrı yaptı. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi'ne üye olmak geçmişte çok zor bir işti, bunu kolaylaştırdı. Online üyelik sistemini açtı, internette iki buçuk dakikanızı ayırarak üye olabiliyorsunuz. 15 gün sonra üyelik kartınız geliyor. Ne bir ilçe başkanının, ne bir il başkanının, ne bir genel merkez yöneticisinin isteğine bağlı değil. Ya da 6 ay 1 sene 1,5 sene süren beklemelerin sıkıntısını yaşamamış oluyorsunuz. Bu bana göre şöyle bir çağrıdır; ey CHP’yi seven yurttaşlar bu parti Cumhuriyeti kuran bu partidir, partine sahip çık, üye ol, görevlerini yerine getir ve söz hakkı senin eline geçsin.
Senin 'ben milletvekili adayı değil, ön seçim adayıyım' diye bir söyleminiz olmuştu. Bunu biraz açar mısın?
Aynen, ben CHP'nin yapacak olduğu milletvekili adaylarını belirleme sürecindeki ön seçimde aday adayıyım. Şu anda bütün ilçeleri geziyorum, parti üyelerimizle buluşuyorum. Kendimi anlatıyorum, neden onlardan oy istediğimi söylüyorum. Hedefim yapılacağı konusunda en ufak bir şüphemin olmadığı ön seçimde üst sıralarda aday listesinde yer almak. Bunu partimizin ön seçim yapacağı inancıyla söylüyorum.
Ya üyeler seni tercih etmezse?
Üyemizin vereceği her karar benim başımın tacıdır. Aday olduğum takdirde partimizin görevlendireceği her seçim noktasında aktif çalışacağım. İstanbul üçüncü bölgeden başlamak üzere iktidar yolunda ter dökeceğim. Ben Başakşehir ilçesinde yaşıyorum. Diyelim ki ön seçimden çıkamadım. O takdirde İstanbul’da en az oy almış olduğumuz ilçe olan Arnavutköy’de partililerimizle beraber 8 Haziran sabahına kadar sokak sokak kampanyada görev alacağım ve orada partimizin oyunun 2-3 kat yukarıya çıkması için çalışacağım.
Ülke gerçeklerini biliyorum
Peki neden sen, CHP üyeleri neden seni seçmeli?
Birincisi CHP ideolojisini çok yakından tanıyorum, Atatürk devrimlerini tüm yaşamım içerisinde hiçbir gün şaşmadan kendime ilke edindim. 22 yıldır bu toplumun içerisinde gazeteci olarak sorunları dile getiriyorum. Bu tecrübem ve birikimimin ülkemizin bundan sonraki sürecine yönetimsel katkı açısından faydalı olacağını düşünüyorum. CHP'li bir milletvekili olarak meclis içerisinde partimizi temsil noktasında oturduğu koltuğu doldurabilen, önergeler verebilen, eli kalem tutan, yeri geldiğinde kamuoyunun önüne çıkıp bunları anlatabilen, toplumla kucaklaşabilen, toplumla bağ kurabilen bir yapımın olduğunu düşünüyorum. Kararsız seçmen denilen kesim üzerinde oldukça etki yaratabileceğimi düşünüyorum. Çünkü onların reflekslerine ve beklentilerini biliyorum. Yine karşı siyasi görüşler içerisinde olan kitlelere ülke gerçeklerini ve CHP'nin iktidar olduğu taktirde uygulayacağı parti programını net cümlelerle anlatabilecek, onların anlaması için en uygun dili seçebilecek bir yapıda olduğumu düşünüyorum. En önemlisi de meclisin artık gençleşmesi gerektiğini, dinamik olması gerektiğini düşünüyorum.
Seçilirsen nasıl bir vekil olacaksın?
Üstüne basa basa söylüyorum kimse benden sıradan bir milletvekilliği profile beklemesin. Ben hiçbir zaman Ankara'da meclis koridorlarında halkla görüşen, meclis odasında siyaset üreten, salonda sadece elini kolunu kaldırıp indirerek milletvekilliği yapan bir profil görmeyeceksiniz. Gazetecilik hayatımda olduğu gibi milletvekili seçildiğim taktirde de sokakta yurttaşımızla iç içe, onların sorunlarını yerinde görerek, yerinde değerlendirerek ve çözüm önerilerini yerinde anlatarak siyaset yapacağım. Ankara'da yapacağım şey sadece şu olacak; partinin grup ve meclis genel kurul toplantılarındaki görevlerimi yerine getirmek, toplumumuzun sorunlarıyla ilgili önergeler dile getirmek, bunların çözüm yollarıyla ilgili, ilgili komisyonlarda, ilgili bakanlıklarda, bürokratik merkezlerde vatandaş adına çözüm aramak...
Emek sadece partide harcanmaz
Siyasette çok yeni bir isimsin. Siyasette özellikle de CHP'de 'yıllarımı bu partiye verdim, yeni gelenler beklesin' diyen bir kesimde var. böyle bir durum sözkonusuyken yeni olmanın tırnak içinde dezavantajını aşmayı nasıl düşünüyorsun?
Ben 'yıllarını vermek' kavramını önce değerlendirmek istiyorum. Yani bir siyasi harekete, bir mesleğe, herhangi bir yere aidiyet duygusu taşımakla, bu merkez için mücadele etmek arasında çokça farklılıklar var. Evet Cumhuriyet Halk Partisi'nde çok uzun süredir üye olan birçok isim var. Ama onların yanında da yıllardır oy veren bir seçmen kitlesi var. Emek harcamak bana göre sadece parti içerisinde mesai harcamak değil... Ben 22 yıllık gazeteciyim ve mesleğimi yaparken kendime ilke aldığım temel değerler; bu ülkenin milli ve manevi değerleri ile Atatürk devrimleridir. Dolayısıyla CHP’nin altıok ilkesine sahip çıkan herkes bana göre CHP'ye emek vermiş bir kitlenin mensubudur. Sadece ilçe yönetim kurulu üyesi olması, mahalle birim başkanı olması ya da delege olması gerekmiyor. Aksine partide aktif bir görev talebinde bulunmadan, bu partiye ve bu ilkelerine sahip çıkan bir vatandaş olarak hizmet etmiş olmak daha fazla gönül vermekten geçiyor. Bir noktaya da dikkat çekmek isterim. Şayet koltukları dolduranlar işlerini iyi yapmış olsalardı, eğer bugün Türkiye’nin siyasi konjektörü bu zorunluluğu getirmemiş olsaydı ben basın alanındaki cephenin o tarafındaki yerimi boşaltmak istemezdim.
CHP ne yaparsa iktidar olabilir?
AKP’nin uyguladığı politikalar ile toplum katmanlarının gördüğü zarara ve kazanımlara baktığımızda herkes ekside, her fert borçlu, her fert kültürel eksiklik içerisinde, her fert sosyal anlamda hakkını payını alamıyor. Peki niye hala yüksek oranda oy alıyor derseniz, bunu halk gözüyle irdelemek gerekiyor. İnsanların en büyüt cesareti değişim cesaretidir. Ancak ve ancak başka bir umut gördüğünde bu cesaret eylem olarak ortaya çıkar. Başka bir umut görmüyorsa insanlar mevcudu korumak adına adım atar. Bugün 100 milyar borcu olabilir ama 105 milyar borcum olmasın diye uğraşır. 100 milyar borcu kendine dert etmez. Şimdi tüm bu şartlar altında dahi CHP seçmenin 3'te 1’ine yakınının oyunu alıyor. Bu çok önemli bir ölçek. Demek ki sokağa çıkarsak, halka dokunursak, halkın beklenti ve taleplerine onların geleceğe yönelik umutlarına cevap olursak ve ortaya koyacağımız projeleri yeterince anlatabilirsek CHP tek başına iktidar olur.
İstanbul'da anlayışın değişmesi lazım
Yıllardır burada gazetecilik yapan biri olarak İstanbul'u nasıl görüyorsun? Sana göre sorunları neler?
İstanbul ölçeğinde bir kentin problemlerini çözmek için öncelikle kafalardaki anlayış problemini değiştirmek gerekiyor. Belediyecilik İstanbul'da üç 3 şey olarak algılanıyor; çöp topla, yol yap, imar izni ver. Oysa belediyecilik bu değil, dolayısıyla bu mantık ve anlayış siyasi partilerde değişmez ise kentlilik bilincini taşıyan insanlar yerel yönetim kadrolarında görev almazlar ise ya da 'buraları yönetecek kişiler yarın benim menfaatlerime uygun hareket eder, benim adamımdan emri uygular' anlayışından kurtulunmaz ise maalesef bu kentin kaderi değişmez. İkincisi bu bir kent politikası değildir bu bir ülke politikasıdı. AKP iktidarının, sadece AKP iktidarı değil sağ parti iktidarlarının tamamının büyük kentlere yapmış olduğu en büyük ihanet budur... Sanayiyi buraya yığmış, inşaat buraya yığılmış, turizm buraya yığılmış, birçok alandaki yatırımlar bu büyük şehir merkezlerine yığılmış. Dolayısıyla insanlar da alabilmek için buraya gelmek zorunda kalıyor. Bir tarafı Kocaeli şimdi İstanbul oldu, bir tarafta Çorlu buralar da İstanbul oldu. Avrupa kentlerinde iki şehir arasında sadece ormanlar var. Biz de ise daha yol yapılmadan etrafındaki arsalar satılıyor. Ulaşım içinden çıkılmaz bir keşmekeş haline geldi. Yollarda insanlar ömür çürütüyor. Metrobüs yapıldı, yoğunluktan üstgeçitten bile yarım saatte iniliyor.
En büyük sorun da yasalarda galiba...
İstanbul’un kaç tane kocası var siz biliyorsunuz. İlçe meclisleri, Büyükşehir Meclisi, Turizm Bakanlığı, TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul üzerinde imar yapma yetkisine sahip. Üniversitelerin, OSB'lerin kendine özgü imar yetki alanları var. Toplam bir plan yok. Bir arazi bir bakıyorsunuz çocuk parkı, ertesi gün bakıyorsunuz gökdelen olmuş. Bunları hakikaten yeniden ele alıp değerlendirmek, yeniden yasalandırmak; belki de yeniden yapılandırmak lazım. Ama bu yasayı gecelik torba yasalarla değil adam gibi konusunda uzman bütün kadroların katılımı ile yapmak gerekiyor. Yoksa alınan bütün çözümler palyatiftir. Üç değil 5'nci havalanı da yapsanız, 3 değil 6'ncı köprüyü de yapsanız sorunları çözemezsiniz. Sadece ve sadece yeni rant alanları ve yeni dolar milyarderleri yaratırsınız.
Başka da hiçbir işe yaramaz. Örneğin Marmaray yapıldı ulaşım sorunu bitecekti ama daha köprüde bir araba trafiği azalmadı. Sonra belediyelerin çok fazla yetkisi var, belediye başkanlarının anormal yetkisi var, anormal bir bütçe var. Öyle belediye başkanları gördüm ki ayda 5 milyar parayı yönetmemiş insanların eline siz yılda 100 - 150 trilyonu teslim ediyorsunuz. Olmaz, eşyanın tabiatına aykırı... Ve o 150 trilyonu yasa gereği o sene harcamak zorunda, o zaman ne oluyor sök kaldırımı tak kaldırımı... Kentler bu şekilde yenilenmez, kentin sorunları da bu şekilde çözümlenmez, hele de İstanbul’un sorunları bu anlayışlarla daha epey bir dönem çözülmez. Dünyanın Almanya, Japonya, Güney Kore, Çin, Amerika gibi ekonomi devleri var. Ama bu ülkede 12 yılda öyle 25 tane falan dolar milyarderi çıkmamış. Bizim ülkemizde 12 yılda onlarca dolar milyarderi ortaya çıktı. İmar rantıyla gerçekleştirilmiş bu. Bunun kente getirdiği yük, kentliye getirdiği yük, trafik arttırımı sebebiyle enerji kaybından dolayı ülke ekonomisine getirdiği yük düşünülmüyor. Sadece üç beş kişinin kazancı gözönünde tutuluyor.
Milletvekili profili değişmeli
CHP'nin iktidara ulaşabilmesi için bazı değişimlerin şart olduğunu söyleyen Umut Veli Develi, “CHP'de görev alma noktasında parti ilkelerini, altı ok ilkesinin ne manaya geldiğini, CHP'nin örgüt ve kadrolarının ne beklediğini, CHP ideolojisinin nasıl bir Türkiye istediğini, toplumun bütün katmanlarıyla yakın temasa girebilmiş, bu katmanların ihtiyaç ve sorunlarını taleplerini tespit edebilen, bu tespitlere çözüm yolu üretebilen, kendi uzmanlık alanına girmese bile bu konuda uzman kişilerden bu konuda destek, katkı alabilecek ortak aklı savunabilen, ortak akla çalışmayı benimseyebilen kişiler bu dönem CHP'de milletvekili olmalıdır. Eğer bu tarz milletvekillerini partimize kazandırabilirsek başarı da kendiliğinden gelecektir” dedi.
Cumhurbaşkanı seçim startı verdi bile
CHP 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı Develi, 'AK Parti'nin icraatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusunu ise şöyle yanıtladı, “Her fert borçlu yaşıyor, hepimiz borçlu yaşıyoruz. Medyanın yüzde 90'ı kontrol altına alınmış durumda. Ciddi bir algı kirlenmesi var. Demokrasi sadece ve sadece tek bir kişinin talepleri için uygulanıyor. Ona gelince demokrasi; ona gelmeyince ya darbeci oluyorsunuz ya bölücü oluyorsunuz ya paralel oluyorsunuz. Dolayısıyla tu kaka demokrasisi bu ülkede oturmuş vaziyette. Daha siyasi partiler seçim startı vermedi ama bakın cumhurbaşkanı seçim startı verdi. Dünya tarihinde var mıdır bilmiyorum ama Türkiye tarihinde yok. Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın bağıra bağıra söylediği ve söyleye söyleye geldiği darbe dönemlerinde dahi bunlar yaşanmadı. Bu derece özgürlüklerin baskı altına alındığı bir yönetim sergilenmedi, yasalar yapılmadı. Öte yandan ekonomi ciddi anlamda kötü. AKP 'IMF'ye borcu bitirdik' diyor ama açlık sınırında yaşayan insan sayısı iktidara geldiklerinin iki üç katı. Türkiye’nin dış borcu 7-8 katı. Türkiye’nin IMF'ye borcu varken işleyen 150 – 200 tane fabrikası vardı, insanlar orada ekmek yiyordu. Şimdi hiçbiri yok. Babasından miras kalmış hoyrat evlat gibi o mirası bırakan babaya da hakaret ede ede, yalanlarla kirlete kirlete bunlar yandaşlara peşkeş çekildi.”
22 yıldır medya sektöründe
1971 Tokat doğumlu Umut Veli Develi, 1993 yılında medya sektörüne girdi. 1994 yılında CHP Esenler Gençlik kollarında siyasi görev aldı. 22 yıllık meslek hayatında İstanbul’un sorunlarına yönelik birçok habere imza attı. 2005 yılında Noter Onaylı Yolsuzluk Hikayesi adını taşıyan bir kitap yayınladı. Cem TV başta olmak üzere bir çok ulusal ve yerel televizyon ve radyo kanalında programlar hazırladı, sundu ve yorumcu olarak bulundu. 2014 yılında aday adaylık kampanyasını da yönettiği Ferzan Özer'in Belediye Başkan Adayı gösterilmesi ile birlikte Eyüp'te CHP'nin seçim kampanyasını yönetti. Bir çok mesleki, yöresel ve yerel sivil toplum örgütünde görevler aldı. Bakırköy STK Platformunda uzun dönem görev aldı, Ekonomik Kalkınma ve İstihdam Grubu kurucu üyesi, Dünya Basın Mensupları Derneği Genel Sekreteri, İstanbul Cemevi Derneği proje danışmanı, İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği üyesi ve eski başkanı olan Develi, evli ve 3 çocuk babası.
Aile: Gelecek
Çocuk: Huzur
Siyaset: Bir umut var
İstanbul: Kargaşa
Türkiye: Sonsuza kadar var olacak olan yurdum
Geçmiş: Hiç keşkem yok
Bugün: Cumhuriyet Halk Partisi
Muhalefet: AKP
İktidar: Örgütüne inanmış bir CHP
AK Parti: 12 yıllık reklam arası
KAYNAK: GAZETE İSTANBUL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.