Ön seçimi şart koştu
CHP Güngören ve Esenler İlçe Başkanlığı ile İl Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Hüseyin Aksu, İstanbul 3. Bölge Milletvekilliği için aday adaylığını açıkladı. Ön seçim olursa adaylık başvurusunda bulunacağını söyleyen Aksu, “Milletvekili artık günümüzde hem yereldeki sorunları bilecek, buradaki yerel siyasetle ilgilenecek, yerelde çözülemeyen parlamento aracılığıyla çözülebilecekleri oraya taşıyıp çözüm üretecek noktada olmalı. Hep duyarız, 'milletvekilini aradık ulaşamadık, kendisini görmüyoruz, telefonlara çıkmıyor' denir. Vatandaşın milletvekiline nasıl ulaşacağımdan çok milletvekilinin nasıl seçmene ulaşacağım diye düşünmesi gerekir. Milletvekili belki yasama görevi içinde o an cevap vermeyebilir ama işi bittiğinde o insanlara geriye dönüp aramalı, sorunlarını dinlemeli, çözümü için uğraş göstermeli, çözülüp çözülmediği konusunda ya da çözülemiyorsa nedeni konusunda vatandaşa bilgi vermelidir” şeklinde konuştu.
Neden milletvekili olmak istiyorsunuz?
Her siyasetçi siyasete başlarken kendine hedefler koyar. O hedefler içinde kimi belediye başkanı olmak ister, kimi meclis üyesi olmak ister. Ben de öteden beri milletvekili olmayı düşünen partililerimizden biriyim. Siyaset esasen tecrübe, bilgi, birikim işidir; biriktirme işidir. Toplumun içindeyseniz, toplumun sorunlarını günbegün yaşıyorsanız, sıkıntıları siz de vatandaşlarla hissediyorsanız; bulunduğunuz noktada ben ne yapabilirim diye bir hadisedir. Bu tecrübe, bilgi, birikim ve bunun sonucunda toplumun da yararlanabileceği, partimizin de yararlanabileceği bir noktaya geliyorsunuz. Ve orada bu birikiminizi toplum adına, partiniz adına kullanmak istiyorsunuz. Doğal olarak sizin bir toplumu temsil etme adına bir adım daha öne çıkmaya çalışıyorsunuz.
Daha önce milletvekili adaylığınız oldu mu?
Uzun süredir siyasetteyim. Ben 32 yaşında ilçe başkanıydım. Birden fazla ilçede ilçe başkanlığı yaptım. Önceden Küçükçekmece, Esenler, Avcılar, Güngören, Bahçelievler'i de içine alan Bakırköy tek ilçeydi. Ben 1990'da Bakırköy'de ilçe sekreteriydim. İlçeler bölününce Güngören'e kurucu ilçe başkanı olarak atandım. Sonrasında Esenler Güngören'den ayrıldı, ayrı ilçe oldu. O zaman da partide; 'sen bu kurucu olma işini sevdin, Esenler'i de sen kur' dediler. 1999'a kadar orada devam ettim. 1999'da Esenler İlçe Başkanlığı'ndan istifa ederek milletvekili adayı olmuştum. O zaman da ön seçim yapılmıştı ve 5'nci sıradaydım. O seçimde talihsiz olaylar peşpeşe sıralandı. Biz seçime girerken parti yüzde 20'lerin üzerindeydi. Ama o dönem hem konjektürel olarak hem de Apo'nun yakalanması, Türkbank olayı, bizim Meclis grubumuzun hükümetle ilgili gensoru önergesi vermesi gibi olaylar üst üste gelince toplumda bir tepki oluştu ve maalesef barajın altında kaldık. Daha sonra parti bir ön seçim yapmadığı için ben de başvuruda bulunmadım. 2011'de de parti ön seçim yaparsa başvuruda bulunacağım demiştim ama merkez yoklaması olunca müracaatta bulunmadım.
Görmediğimiz vekiller var
Milletvekili deyince sizin aklınıza ne geliyor, bir vekil nasıl olmalı?
Ben siyaseti sadece parlamentoda yapılan, orada el kaldırıp indiren bir olay olarak görmüyorum. Siyaset, toplumsal birikimin yansıması, yereldeki sıkıntıların oraya yansıtılmasıdır. Milletvekili artık günümüzde hem yereldeki sorunları bilecek, buradaki yerel siyasetle ilgilenecek, yerelde çözülemeyen parlamento aracılığıyla çözülebilecekleri oraya taşıyıp çözüm üretecek. Ben Ankara'da milletvekiliyim, yasama görevim var. Sonra gideceğim seçim bölgeme bir görüneceğim; böyle olmamalı. Bizim yaşadığımız temel sıkıntı bu. Ben son 2 buçuk yıldır il başkan yardımlığı yapıyordum. Seçim bölgesinde hiç karşılaşmadığımız milletvekillerimiz var.
Şu anki milletvekilleri arasında 'iyi çalışıyor' dediğiniz ya da kendinize örnek aldığınız isimler var mı?
Siyasi bir rekabetin olacağı seçimler öncesinde kendi parti milletvekillerimiz ile ilgili bir şey söylemek çok da doğru olmaz. Bunu zaten kamuoyu da, partililerimiz de görüyor.
CHP'de bir ön seçim beklentisi vardı ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bunun yapılacağını açıkladı. Size göre bu gerek partide gerekse Meclis'te nasıl bir değişim getirecek?
Bizim istediğimiz şu; bir örgüt varsa bu örgütün üyeleri kendi milletvekili adaylarını belirleyebilmeli. Burada da ön seçimin önemi ortaya çıkıyor. O zaman doğal olarak milletvekili kendi seçim bölgesiyle daha çok zaman ayıracaktır, daha çok ilgilenecektir ve aldığı kararlarda daha rasyonel davranma şansı olacaktır. Bizim de dahil diğer partilerde de milletvekilleri ya genel başkanların işaretine bakarak görev yapıyorlar. Ya da hiçbir şey yapmıyorlar; aman kimseyle ters düşmeyelim diye seslerini çıkarmıyorlar. Belirleyici olan yukarısı olunca böyle oluyor. O nedenle olması gereken sadece CHP'de değil tüm partilerde ön seçimdir. Biz sosyal demokrat bir partiyiz bizde olmazsa olmaz olmalı. Halkın vekili diyorsunuz bırakın halkı kendi parti örgütleriyle bir ilgisi yok. CHP'lilerin öncelikle bundan kurtulması gerekiyor. Partililer bir şölen halinde vekillerini seçmeli. Ki göreceksiniz eğer parlamentonun oluşumu bu şekilde olursa grubumuzun çok daha farklı, renkli, toplumsal meseleler konusunda daha duyarlı olacağını düşünüyorum. Kimseyi suçlamak istemem ama burada bir şeyin altını çizmek istiyorum. 2011'de bir taraftan ön seçim talep edip, sonra da Genel Merkez koridorlarına gidip merkez yoklaması yapılması halinde kendisinin seçilmesi için çaba gösterenler oldu. Burada daha ilkeli ve kararlı davranmak gerekiyor. Ben bunu 2011'de sergiledim ve ön seçim olmadığı için adaylık başvurusunda bulunmadım. Ön seçim olsun ve biz örgütün önüne gidelim. Eksiği bize oy vermeyenlerde değil, kendimizde ararız.
Hareketlilik seçimlere de yansır
Ön seçim beklentisi CHP'de ciddi bir hareketlilik de getirdi. Aday adaylarının birçoğu ilçe ilçe gezerek seçim çalışmasına başladı. Adeta CHP'de seçim startı verildi. Bu durum seçimlere de sirayet eder mi, sonuçları etkiler mi?
Kesinlikle pozitif yönde etkileyecektir. Örgütlerdeki canlılığı siz de görüyorsunuz. Örgüt, kendisinin seçtiği adaya sonuna kadar sahip çıkacaktır. Üyelerin kendisinin oy verdiği aday listeye girmese dahi çalışacak ve seçilenlere destek sunacaktır. Bu hareketliliğin seçim sonuçlarına yansımaması mümkün değil. Daha hareketli bir seçim süreci göreceğiz. Daha çok gelip giden, koşan, çalışan adaylar ve örgüt göreceğiz. Adayların bu şekilde belirlenmesinde sırtındaki yük kat be kat artıyor. Sadece parti yönetimini memnun etmek değil bir de adayken de örgütü memnun etmek gibi bir zorunluluğunuz var. O memnuniyet daha çok çalışarak, daha çok yere giderek, daha çok sorunları dile getirerek mümkün. Buradan kaynaklı olarak adaylar daha çok çalışacak. Örgüt daha hareketli olacak ve bu hareketlilik de mutlak surette seçim sonuçlarına yansıyacaktır. Tecrübemle değerlendirdiğimde bunu görüyorum. Mesela yerel seçimde aldığımız oylar genel seçimde aldığımız oyların 10 puan üzerinde. Bunun nedenine baktığınız zaman yereldeki siyasetçilerin aday olmasından kaynaklıdır.
Ön seçimden çıktınız, aday oldunuz ve 7 Haziran'da da seçildiniz diyelim. Biz Meclis'te nasıl bir Hüseyin Aksu göreceğiz?
Bu bir günde oluşacak bir hadise değil. Bir siyasi çizginiz var, geçmişiniz var, oradan geliyorsunuz.
Bu güne kadar anlattıklarınız, örgütlerde savunduğunuz, toplum yararına göre olayları öncelik sırasına göre ve elbette parti grubunun da görüşünü alarak Meclis'te öne çıkmasını sağlamaya çalışacağım. Hep duyarız, milletvekilini aradık ulaşamadık, kendisini görmüyoruz, telefonlara çıkmıyor' denir. Vatandaşın milletvekiline nasıl ulaşacağımdan çok milletvekilinin nasıl seçmene ulaşacağım diye düşünmesi gerekir. Milletvekili belki yasama görevi içinde o an cevap vermeyebilir ama işi bittiğinde o insanlara geriye dönüp aramalı, sorunlarını dinlemeli, çözümü için uğraş göstermeli, çözülüp çözülmediği konusunda ya da çözülemiyorsa nedeni konusunda vatandaşa bilgi vermelidir. Milletvekilinin yanında danışmanı, şoförü, sekreteri var; siz bunları sadece ve sadece kendi rahatı için kullanıyorsa olmaz elbette. İşte ben bu anlattıklarımın tersini yapan, halkla daima içiçe olan bir vekil olacağım. Eğer seçilirsem Sefaköy'deki ya da daha merkezi bir yerde kalıcı bir ofis bulunduracağım. Burada görevli bir arkadaşımız olacak, gelen bilgileri aktaracak, yine gelen bilgilere göre Ankara'da çalışmalar yapacağım. Ve tabiki her fırsatta seçim bölgemde olacağım.
Seçildiğiniz taktirde İstanbul milletvekili olacaksınız. Sizin baktığınız pencereden nasıl bir İstanbul manzarası görünüyor?
CHP'nin bu konuda geliştirilmiş çok güzel bir programı var. 'Toplumun öncelikleri, sıkıntıları, çözüm bekleyen sorunları nelerdir, hangisini öncelikli olarak çözelim'in sıralamasını doğru yaparsanız; bunları çözmemeniz mümkün değil. İstanbul gibi büyük bir kentte sorunların içinden çıkma olasılığımız yok. Kentin sorunları katlanarak artıyor. Ulaşım en büyük sorun. Sefaköy'den Bağcılar'a en az bir saatte gidebiliyorsunuz, Mecidiyeköy'e 2 saat... Kentte bir keşmekeşlik, bir güven sorunu var. Ben Bahçeşehir'de oturuyorum, bir kaç yıl öncesine kadar oradan Sefaköy'e gelmem 10 dakika sürüyordu. Ama şimdi evimden otobana girmek içinse yarım saat gişe kuyruğu bekliyorum. Eve dönmek içinse saatın 22.00 olmasını bekliyorum ki trafik yoğunluğu azalsın. Bundan daha büyük sorun olabilir mi? Kentin altyapısına bakılmadan, altyapısı geliştirilmeden her yer konut alanı haline getiriliyor. Bütün yeşil alanlar imara açılıyor, insanların nefes alabileceği bir yer kalmadı. Korkunç bir kent talanı yaşanıyor. Bunu da Meclis'te 'torba yasa' denen düzenlemeler ile yapıyorlar. Bir defa öncelikle bu tarz şeylerin mutlak surette engellenmesi gerekiyor.
CHP bu noktada nasıl bir politika izlemeli?
Bizim kendimize dönüp, esas toplumun kendi sorunlarını konuşmamız gerekiyor. Belki bir dönem insanları anlamamış, onların aldığı yardımları yanlış algılamış olabiliriz ya da doğru değerlendirememiş olabiliriz. Ama insan evine ekmek götüremiyorsa hiç kimse kusura bakmasın ama yapamayacağı şey yoktur. Ekmek götüremiyorsa demokrasi de, insan hakları da orada bitmiştir. Çünkü onun önceliği ekmektir. Biz önce vatandaşın o ekmeği evine nasıl götürebileceğini sağlamamız gerekiyor. Bunu da bize güvenebileceği şekilde ona izah etmemiz gerekiyor. Bu yardımların kimsenin özel lütfu olmadığın, devletin parasıyla yapıldığını ve bizim iktidarımız döneminde katlanarak artacağını, aile sigortasını da ciddi biçimde anlatmamız gerekiyor. Daha doğrusu anayasal hak olan sosyal devlet kuralının nasıl işler hale getireceğimizi açıklamamız şart.
Ekonomik olarak da Türkiye bir iç borç sarmalında. Herkes borçlu... Kredi kartı, araba kredisi, ev kredisi gibi herkesin bir borcu var. Bu borçlu vatandaşlar 'Türkiye'de istikrar sorunu yaşarsak arabamı, evimi kaybederim' endişesi yaşıyor. Bizim bu vatandaşlara güvence vermemiz gerekiyor. Bizim parti olarak toplumun bu öncelikli sorunlarını ve çözüm yollarımızı 8 – 10 maddede halkımıza anlatmamız gerekiyor. İşte o zaman iktidar olmamamız için hiçbir neden yok. Bize kaynağı nerden bulacaksanız diye, bütün çağdaş toplumlar nereden buluyorsa biz de orada bulacağız. Özellikle de kent rantını toplum yararına kullanırsanız kaynakları da oradan bulabilirsiniz.
Gençlere örnek olunmalı
Siyasette gençlerin olmadığı, kadınların olmadığı, bir meslek gibi yapıldığı hep söylenir. Siyasette kendini geliştirme kanalları açık değilse gençler ya da kadınlar ne diye gelsin. Her siyasetçinin bir hedefi olmalıdır. Belki seçme ya da seçilme hedefiniz olmayabilir ama toplumun gelişimine katkıda bulunacak insanları desteklersiniz, onlarla beraber yürürsünüz, onlarla politikayı geliştirirsiniz. Ama bir genç CHP'ye geldiğinde onun örnekleri olmalı. Diyebilmeli ki, “x şahıs genç yaşta partiye gelmiş, ilçe başkanı, il yöneticisi olmuş ve sonunda milletvekili de olmuş. Demek ki ben de partide çalışırsam, kendimi geliştirirsem belediye başkanı adayı olabilirim, meclis üyesi adayı olabilirim, milletvekili adayı olabilirim.” Böylece o gençlerin partiye katılımını da sağlamış olursunuz. Ben de bu noktada iyi bir örnek olabilirim diye düşünüyorum.
Ülke yapay gündemle oyalanıyor
Hüseyin Aksu, “AK Parti hükümetinin icraatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı, “Türkiye'de son 12 yıllık AKP iktidarı döneminde ne konuşuyoruz, neyi tartışıyoruz? Ergenekon, Balyoz, türban, paralel, şimdi de başkanlık dayatmasını tartışıyoruz. Bana göre toplumun esas problemi bu değil. Dayatma gündemlerle biz bu toplumun gerçek sorunlarını konuşmuyoruz. Halbuki milli geliri en adaletsiz ülkelerden biriyiz. G20'deyiz diyoruz ama milli gelirin dağılımında onlardan çok çok gerideyiz. Milli gelirin yüzde yüzde 85'ini nüfusun yüzde 15'lik bölümü paylaşıyor; böyle bir şey olamaz! 12 milyonun üzerinde vatandaş açlık sınırının altında yaşıyor. Çok övündükleri sağlıkta insanlar doktorlara ulaşamıyor, telefon açıp randevu almak istediğinde andan itibaren cebinden para çıkıyor. Paranız yoksa sağlık hizmetinden de yararlanamıyorsunuz. Eğitim desek 12 yılda 5 bakan değişti, sınav sistemleri değişti, dönem ortasında müfredat değişti. Yazboz tahtasına çevrildi. Yani ülkenin her alanında bir keşmekeşlik var. Bu kadar yoksulluğun olduğu ülkelerde ancak böyle dayatma gündemlerle toplumu oyalarsınız. İnsanların ilgisini başka yere çekiyorsunuz, esas sorunları konuşmuyorsunuz. Bunun için de ülkenin sorunları çığ gibi büyüyor.”
2 ilçede başkanlık yaptı
1958 Tunceli Ovacık doğumlu olan Hüseyin Aksu, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi mezunu. Genç yaşlardan itibaren CHP İl ve İlçe örgütlerinin her kademesinde görev yaptı. 1991 yılında Bakırköy İlçe Sekreterliği, 1992 yılında Güngören İlçe Başkanlığı, 1994 – 1999 arası Esenler İlçe Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1999 seçimlerinde ön seçimle 3. bölge 5. sıra milletvekili adayı oldu. Belediye – İş Genel Kurul üyeliği, BODER (Boğazköy Çevre Derneği) üyeliği olan Aksu halen Başakşehir'de ilçe ve il delegesi. Aksu, 2012 – 2015 yılları arasında İstanbul 3. Bölge Örgütten Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı görevinde de bulundu.
KELİME OYUNU
Aile: İnsanın huzur bulduğu alan
Çocuk: Sevgi, gelecek, umut
Siyaset: Toplumsal sorunları çözme
İstanbul: Her şeye rağmen olağanüstü
Türkiye: Çok sıkıntılı
Geçmiş: Geleceğin aynası
Bugün: Yaşanabilir kılmak
Gelecek: Umut
Muhalefet: Yanlışlardan aradırma
İktidar: Yönetmek
CHP: Özgürlük
AK Parti: Sözün bittiği yer
KAYNAK:GAZETE İSTANBUL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.