Orakçı: ‘Yusuf Uzun’un sesi kesildi'

Orakçı: ‘Yusuf Uzun’un sesi kesildi'
HABERDAR’A KONUŞAN ORAKÇI SERT KONUŞTU: BORÇ BIRAKMADIĞIMI HERKES BİLSİN!

HABERDAR’a konuşan Vehbi Orakçı ‘Yusuf Uzun’un sesi kesildi, benim borç bırakmadığımı söyleyemedi. Yakuplu ve Gürpınar’dan kalan 80 milyon borcu bana mal etmeye kalktı’ diye konuştu…

HABERDAR gazetesi yazarlarından Oğuz Cevher, Marmara Yap Yönetim Kurulu Başkanı ve AREV (Aras Marmara Eğitim Vakfı’ Başkanı Vehbi Orakçı ile bir röportaj yaptı.

 

İşte; çevresinde dik duruşuyla, çalışkanlığıyla ve hayırseverliği ile tanınan Vehbi Orakçı’nın verdiği cevaplar.

 

* Kendinizden bahseder misiniz?

01.01.1970 de Erzurum`un Horasan’ın Iğırbığır köyünde dünyaya gelmişim. İlkokulu köyümde bitirdim, ortaokul olmadığından eğitimine 1,5 yıl ara vermek zorunda kaldım.

Dönemin Horasan kaymakamı sayın Muammer Güler  köyümüzü ziyarete gelmişti ortaokul olmadığı için okuyamadığımı öğrenmiş Sayın Güler’in desteğiyle orta öğrenimime Horasan’da yatılı okulda okuyarak devam ettim.  

Yüksek Öğreniminizi nerede yaptınız?

Orta, lise ve üniversiteyi yatılı okullarda okudum. Lisede okurken de yaz tatillerinde İstanbul’a geliyor, yaz tatilimi yaparken bir yandan  da çalışarak harçlığımı kazanıyordum. Bir yandan da ekonominin ve sosyal yaşamın merkezi olan İstanbul’u ve çevreyi tanıma fırsatı buluyordum. O yıllardan itibaren Büyükçekmece, Beylikdüzü bölgesinde inşaat sektöründe çevrem oluşmaya başladı. 

Üniversiteyi de geleceğe dönük olan programımızı dikkate alarak İstanbul’da devam etmek istediğimden yalnız İstanbul’u tercih ettim. İnşaat Mimarlık ve Harita Mühendisliği Bölümünü tercih ettim. Kısmette İnşaat Fakültesi Harita Mühendisliği bölümünü kazanmak varmış, orayı kazandım.

*İş hayatına nasıl ve ne şekilde atıldınız?

Dolayısıyla sektörden gelen deneyimimiz ve İstanbul’daki çevremiz, aynı zamanda da toplum için, ailemiz için, çevremiz için üretme çalışma arzu ve merakımız birleşince Marmara Mühendislik A.Ş. ‘ni kurduk.

1993 yılında Kavaklı köyünde Yaman İş hanında 23 yaşında Yıldız Teknik Üniversitesinde üniversiteli bir öğrenci iken kendi ofisimi kurdum ve 20 m2 lik bir ofislikte çalışmaya başladım. Benim için çok büyük bir adımdı, henüz öğrenciyken yeni gelişmekte olan bir beldede bir belediye ya da bir işe girmek yerine, yani başkasının yanında çalışmak değil de kendi işimi kurarak hayata atılıyordum.

Ben büyük bir risk alıyordum bunun da bilincindeydim, o yıllar çok da heyecanlıydım, iyi ki de risk almışım. İşimle ilgili edindiğim tecrübelerim oldu. İlk yıllarda plan,proje uygulama ve harita üzerinde 2 ve 3. yıllarda ise inşaata ağırlık vermeye başladım.

1997 yılında vatani görevimi yapmak üzere askere gittim.  Asteğmen olarak görevimi yaptım.

Beylikdüzü, Silivri, Çatalca, Esenyurt ve Büyükçekmece’de onlarca inşaat yapmış bir firmanın sahibi olarak gittim askere. Askerlikten sonra aynı bölgede aynı branşta daha yoğun bir şekilde 2004 yılına kadar faaliyetlerimizi sürdürdük.

2004 yılında partimizin, halkımızın takdiri ve tercihiyle kurucusu olduğum Beylikdüzü Belediye Başkanlık görevine geldim. Çünkü yapılması gereken de buydu. İnsanlar benden hizmet bekliyordu,bu yüzden beni seçmişler Belediye Başkanı yapmışlardı. Hem  Belediye Başkanlığı  hem de şirket işlerini bir arada yapmam etik değildi. Doğal olarak Marmara Mühendislik A.Ş’nin bütün faaliyetlerini durdurdum.  Nihayetinde iki işi yaparken faaliyetlerinizde aksamalar başarısızlıklar oluşabilirdi. Dolayısıyla onların bu isteklerine mazhar olmak,zamanı ve  enerjiyi bölmemek için çok sıkı bir şekilde çalışmam gerekirdi, bu nedenle Marmara A.Ş. nin faaliyetlerine kırmızı bir çizgi çekerek durdurdum.

Başkanlık döneminde tarafıma iftira atıldı ve ağır bir zulüm yapıldı ama ben vicdanen çok rahattım, kimseye gebeliğimiz yoktu, iş takibi yapmadım, yanlış ve utanılacak bir şey yapmadım, böyle bir durumumuz olmadı,  mal varlığımızda da azalma oldu. Neden? Çünkü şirketimizin işlerini durdurmuştuk. Arkadaşlara buyrun bakın “Halep oradaysa arşın burada” dedik, 2004 yılı sizde mal varlığı beyanımız var dedik, oldukça da rahattık ne kadar rahat olduğumuzu herkes gördü.

1993 yılında üniversite öğrencisi iken şirket kuran Vehbi Orakçı o birikim ve deneyimin  yanında Belediye Başkanlığı deneyimini de  katınca Allah’a şükürler olsun ivme büyüdü, kısmet, potansiyel büyüdü.

*Marmara Aras Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı hakkında bilgi verir misiniz?

Vakıf kurma kurma düşüncem yeni düşünülmüş bir proje değildi, kafamda 10 yıl önce oluşturmuştum. Vakfın ne olduğunu neye yaradığını yakınen biliyorum. Vakıf olmasaydı belki de ben okuyamayacaktım. Vakfın bana çok faydası oldu bu nedenle “bizden sonraki insanlar da vakıf hizmetlerinden yararlansın” diyerek vakıf kurmayı düşündüm, Allah’ a çok şükürler olsun ki kurdum. Amacımız hizmet ederek bizden sonrakilere güzel şeyler, iyi eserler bırakmak.                                                    

*Annenizin vefat ettikten sonra babanız üzerinize titredi evlenmedi? Biraz bu konulardan bahseder misiniz?

Erzurum’da eşi vefat etmiş bir bey, eşinin vefatından 40 gün sonra çok rahatlıkla evlenebilir. Babam öyle yapmadı, böyle bir fırsatı olmasına rağmen evlenmek istemedi ben annem vefat ettiğinde 9 yaşındaydım olanları çok iyi hatırlıyorum.

Babam çok hassas birisiydi üzerimize titrer, bizleri çok severdi. Üvey annenin biz çocukları üzerinde psikolojik bir etkisi olur düşüncesiyle evlenmek istemedi. Babam şu an Allah uzun ömürler versin 80 yaşında. O büyük insan, deyim yerindeyse bize hem analık hem babalık yaptı.

Hiç unutmam annem hastaydı, yemeden içmeden kesildi.Dışarısı bembeyaz karla kaplıydı ve  2 metre kar vardı, annemin durumu gün geçtikçe kötüye doğru gidiyordu. O yıllarda  köyde ilaç yoktu, bırakın doktoru sağlık personeli yoktu. Bu durumda onun acilen hastaneye götürülmesi gerekiyordu. Ve atlarla koşulan kızakla hastaneye götürdüler ancak bir süre hastanede yattıktan sonra annem Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Okul yok, hastane yok, maalesef annemin yaşadığı derin bir yara bıraktı ve o bölgede o denemde yaşayan insanlarımızın yaşadığı sıkıntılar had safhadaydı. İnsanlar zor durumda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktalar.

İşte o yıllarda gördüğüm bu manzaralar,  yaşadığımız olaylar beni insanlara hizmet etmeye yöneltmişti. İçimde oluşan bu hizmet aşkı o yıllarda oluşmuştu. “İlerde adam olmam, insanlar için hizmet etmem gerekir” diyerek okumaya karar verdim.

*Belediye Başkanlığınız dönemindeki hizmetlerinize değinir misiniz?

Arkamızda toplam 136 eser bıraktık.

Bunları 6 adet Sağlık ocağı, spor salonları,halı sahalar, okullar,dinlenme parkları, Beylik Pazarı,Halk Eğitim Merkezi,Kültür Merkezi, Öğretmenevi şeklinde sayabiliriz.

Biz hizmetlerimizi hiçbir zaman bir alanla sınırlı tutmadık, her alanda tüm eserlere hizmet etmek için el attık.

Beylikdüzü’ nün Devlet Hastanesi ihtiyacını karşılamak için hastanenin yeri ve kaynağını ayarladık ama kısmet değildi, çünkü zaman yetmedi gerçekleştiremedik.

*Sayın Yusuf Uzun sizden Belediye Başkanlığını borç ve sorunlar yumağı şeklinde teslim aldıklarını söylemişti, siz de “her zaman yüzleşmeye hazırım borç bırakmadım” diye cevap verdiniz.

Haaa orada konuşurum. Evet her zaman yüzleşmeye hazırım.

Yapılanlar o kadar zoruma  gitti ki…

Beylikdüzü, Yakuplu, Gürpınar’ın borcu toplam  80 milyon lira civarında idi. Bu borcun 60 milyon lirası Gürpınar, 20 milyon lirası Yakuplu’nun,  bizim borcumuz da 3-5 milyon lira civarında gözüküyordu, çekler ve alacaklarımız vardı. Bu rakamlar borcumuzu karşılamasa bile 1-2 milyon lira gibi bir borcumuz vardı. Bunun lafı bile olmaz, yapılmamalıydı. Borç vardı evet ama bizim borcumuz yoktu bu konuda kimin ne kadar borcu var bu konuda net bir açıklama yapılmalıydı. Sanki borcun tamamı bize aitmiş gibi gösterilmiş olması zoruma gitti.

Yani “Yakuplu’nun borcu bu kadar, Gürpınar’ın borcu bu kadar, Beylikdüzü’nün borcu bu kadar”diye net olarak bir açıklama yapılmadı. Ben bunun herkesçe bilinmesini istiyorum, bizim borcumuz yoktu, özellikle bunun altını çiziyorum.

*Peki Yusuf Uzun’un yüzleşme çağrınız karşısında  tavrı ne oldu?

Yüzleşmeye yanaşmadı, bu konuda sesi kesildi, cevap vermedi.

İnsanlar Vehbi Orakçı’yı borçları bıraktı gitti sandılar ama durum sandıkları gibi değildi.

*2005 yılında sizin dönemizde temeli atılan Kültür Merkezi 7 yıl da tamamlanabildi ve geçtiğimiz aylarda açıldı. 2007 de temeli atılan ve bitirildiği söylenmesine rağmen öğretmen evi halen açılmadı. Bu manzaraları gören   vatandaşlar “Yusuf Uzun gözle görülür bir iş yapmadı çorba evi ve park açmakla görev yapılmaz “demekte. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Bu sorulara benim cevap vermem yerine, neler olup bittiğini nasıl bir hizmet yapıldığını gören vatandaşın vereceği cevap yapacağı değerlendirme çok önemli. Kararı da verecek olan da hesabı soracak olan da elbette ki vatandaşlarımız.

Ben ancak bu konuda şöyle söyleyebilirim. Son 4 yılda Beylikdüzü ilçesinde markalaşma,büyüme ve gelişmenin durduğunu görüyorum, bunu söyleyebilirim.

*Başkan Yusuf Uzun ile nasıl bir diyalog halindeydiniz?

Sayın Uzun’a ve yardımcılarına bir sıkıntıya düştüklerinde her zaman yanlarında olduğumu, partime de bana ihtiyaçları gerekirse bir görev olduğunda her zaman hazır olduğumu defalarca belirttim. Engellemek yerine kıskanmadan, gocunmadan benden bir şey istenirse yardımcı olmak istediğimi söyledim her zaman da söylüyorum. Çünkü biz insanlarımızı, Beylikdüzü ilçemizi ve ilçemizde yaşayan vatandaşlarımızı, hepsinden daha çok önemlisi bu toprakları, bu coğrafyayı, ülkemizi çok seviyoruz.

Çünkü ülke bizim, hepimizin ülkesi olan bu gemide bizler de varız, batarsak hep birlikte batarız.  

*Sık sık yurtdışı seyahatlere birlikte çıktığınız Başbakan’ın sizi tercih etmesinin özel bir nedeni var mıdır?

Sayın Başbakan kim olursa olsun bu ülke için çalışanların tümüne saygı duyar. Ben biliyorum ki bizim doğrularımızı başarılarımızı sayın Başbakanımız takip ediyor ve neler olup bittiğini de çok iyi biliyor.  

Türkiye yurt dışında müteahhitlik alanında Çin’den sonra dünya ikincisi. Amerika’yı geçtik, Almanya’yı geçtik.Benim ülkem dünya 2.ise ben neden şirket olarak o alanda faaliyet göstermeyeyim? Sadece sayın Başbakanımızla değil sayın Cumhurbaşkanımızla da yurtiçi-yurtdışı seyahatlerimiz oluyor.Bu seyahatlerimizin faydalarını görmekteyiz, diğer ülke insanlarıyla, işadamlarıyla tanışıyoruz,görüş alışverişinde bulunuyoruz,  bu konuda deneyimlerimiz artıyor.

*Belediye Başkanlığınız döneminde yaptığınız çalışmalarla ilgili hakkınızda iftira ve karalama kampanyası başlatıldı. Neler söyleyeceksiniz?

Bunlar gayet doğaldır,siyasetçi toplumun eleştiri karalamalara her türlü harekete hazır ve açık olmalıdır. Eğer sen kendinden eminsen rahatsan,yemediysen karnın ağrımıyorsa varsın uğraşsınlar yazıp çizsinler ne olur ki.  

Siyasetçi kişi eğer ahlaksızsa, siyasetçi yamuksa, hizmet etmiyorsa, velhasıl yanlışsa bile etrafından şakşaklar yapılıyor. Olsa ne olur ki? Basın ve  bazı kesimlerin destek vererek şakşakladığı siyasetçileri gördük. Ne oldu  bu siyasetçilere, sonra ne olur bu siyasetçiler? Siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu tür siyasetçiler bir gün gelir kar gibi eriyip kaybolurlar.

Vehbi Orakçı Bir Hizmetkardır

Bütün bu yapılanlar karşısında her zaman dik durdum.Çünkü kendimden emindim.

Vehbi Orakçı namusuyla çalışan bir şirket sahibidir, yurt içi ve dışında büyük projeleri vardır ama Vehbi Orakçı bir hizmetkardır. Ben, ailem,akrabalarım,arkadaşlarım ve milletimin her zaman hizmetkarıyım.

Ülkemizde bir linç kültürü var, dilerim bir zaman gelir bu linç kültürü son bulur. Düşünün polis olsun gazeteci olsun veya bir başkan bir aslanın önüne atılıyor parçalanmasına seyirci kalınıyor.

Bu yapılanlar ise ne ahlaka ne vicdana ne imana ne de dinimize yakışır.

Fransız düşünür Jan Jak Russo Dünya tarihinde en tehlikeli unsurun atom bombasının açlığın değil en büyük tehlikenin çıkar gruplarının etkisi olduğunu söylüyor.

İnsanlar önce kuş gribini çıkarıyor sonra kuş gribi aşısı buldum diye aşı satıp para kazanıyor.

İşte Beylikdüzü’nde de böyle çıkar grupları var,

Vehbi Orakçı hortumları kesti.

Peki ne yaptı bu paraları? Cami,okul,sağlık ocaklarına,kültür merkezine aktardı.Hortumlar kesilince işlerine gelmeyenler kolluk kuvvetlerinden adamlar buldular;hiçbir  yolsuzluk,ahlaksızlık yokken ,balon gibi şişirildi, çamur atıldı ama tutmadı.

Çamur çamuru tutar ama çamur attığınız çelikse,altınsa, bronzsa,altınsa tutmaz dökülür ve döküldü de.

Konuşmaktan dahi utanç duyduğum, imtina ettiğim şerefsizlik addettiğim, yok yolsuzluk varmış yok zimmetine para geçirmiş gibi alçakça suçlamalar yapıldı, ama başaramadıkları için basit şeylerle uğraşmaya başladılar, geriye hizmette görülen küçük eksiklikler ve kusurlar kaldı.

*Önümüzdeki yıl yerel seçimler yapılacak. Son günlerde seçimlere yeşil ışık yaktığınız anlaşılmakta Seçimlere girmeyi aday adayı olmayı düşündüğünüzüm söyleyebilir miyiz?

Siyaset insanların dönem dönem enerji bilgi ve birikimlerinin ortaya konulduğu bir arenadır. Bu arenada çok uzun kalmak da yüktür. Laylaylom modunda değil kendini adayarak; tam anlamıyla bir siyasetçi ruhuyla,bedeniyle yaşayarak bu işe kendini vererek çalışırsa 5 yılda  15 yıl kadar yaşlanıyormuş, bu doğrudur.

Bugün için işimizin başındayız şu an yaptıklarımız da nihayetinde bir hizmettir. Belediye Başkanlığı gibi böyle bir sorumluluk ve görev uygun görülür böyle bir teklif gelirse tabi ki varım, seve seve vatanıma hizmet etmeye vatandaşıma karşı hizmetkar olmaya hazırım. Bunu da gönülden söylüyorum ben hizmetkarım.

*Yaşadığınız olumsuzlukların sizi daha çok çalışmaya  yönelttiğini sizi kamçıladığını anlıyorum.

Evet kesinlikle bana paylaşma duygusu verdi beni hırslandırdı eskisinden daha çok güçlendirdi, Allah’ a çok şükür işimizin başındayız.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum