Sanat eğiminde not korkusu olmaz

Sanat eğiminde not korkusu olmaz
Ressam Remzi Taşkıran, okullarda müzik, resim gibi dersler yerine sanatın tarihini, sosyolojini, toplumla ilişkisini anlatan 'sanat kültürü' dersinin verilmesinin daha verimli olacağını söyledi. Taşkıran, “Sanatçılık bir anlamda Don Kişotluk yapmaktır” de

Siyasetin ateşinin hiç düşmediği, seçimlerin yaklaşmasıyla daha da arttığı bugünlerde röportaj sayfamızın konukları da genellikle politikacılar oluyor. Ülkenin bitmek bilmeyen sorunları, İstanbul'un dertleri, onların vaadleri bitmek bilmiyor. Ama bugün daha naif bir konumuz ve konuğumuz var. Bugün sayfamızda bir ressamı ağırlıyoruz. En iyi portre özellikle de Atatürk portresi yapan ressamlardan biri sayılan Remzi Taşkıran ile Bakırköy'deki atölyesinde bir araya geldik ve sanatı, sanatçıyı, sanatın toplumdaki yerini konuştuk. “Sanatçılık bir anlamda Don Kişotluk yapmaktır” diyen Taşkıran; okullardaki resim, müzik gibi sanat eğitimlerinin farklı olması gerektiğini belirterek “Resim ya da müziğe yeteneği olmayan çocuktan bunları beklemek ve ona göre not vermek büyük haksızlık. Bunun yerine sanat kültürü eğitimi verilmeli” diye konuştu.

 

Resme nasıl başladınız, sizin hayatınızda nasıl bir yer tutuyor?

Ben 1961 Adıyaman doğumluyum. Yetiştirme yurdunda büyüdüm. Sanat eğitimi almadım ama Ressam Saadettin Çağlarca'dan dersler aldım. Zamanla sanata olan tutkum profesyonelliğe dönüştü. Şimdi ben hayatımı resimden kazanıyorum. Bunu yaparken bir profesyonellik sözkonusu olduğu için insanların özel taleplerini de karşılıyorum, kendi içimden gelen sanatsal çalışmalar da yapıyorum. Ama resim benim için bir kazanç mesleği değil. Para kazanmasam bile yine resim yapmayı sürdürürüm. Yani bir şairi düşünelim, şiirden para kazanmıyorum o yüzden şiir yazmayacağım diyemez. Çünkü sanat bir ticari meta haline zaman zaman dönüşse de sanatçı için kazanç mesleği değil. Sanat kendi tabiatı itibariyle duygu ve düşüncenin dışa vurum eylemidir.

 

Resim yapmak için illa ki yetenek şart mı, resim yapmak sonradan öğrenilemez mi?

Teknik anlamda kısmen de olsa öğretilebiliniyor. Daha doğrusu sanat yapabilme becerisi kazandırılıyor. Eğer içinde yetenekliyse az bir öğreti ile ileri seviyelere de gelebiliyor. Yani kendini keşfetmiş sanatçı oluyor bu kez. Ama kimisi de var ki, yıllarca kurslarda emek veriyor ama yapamıyor. O yüzden Allah vergisi bir yetenek de olması gerekiyor.

 

İlkokuldan itibaren hepimize resim, müzik gibi sanat dersleri gördük; bu dersler verilmeye de devam ediliyor. Ama başarılı olan sayısı bir elin parmağını geçmez. Size göre bu dersler gerekli mi ya da nasıl olmalı?

Dediğiniz gibi okullarda edebiyat, resim, müzik yada performans dersi var. Öğrencilere zaman zaman ödevler veriliyor, sanat yaptırılmaya çalışılıyor. Resim yap, şiir yaz, müzik yap, tiyatro yap deniyor. Ama çocukların çoğu bunu yapamıyor. Şiir yaz yazamıyor, resim yap yapamıyor... Bu kez de düşük not alıyor. Bu haksızlık, doğru bir şey değil. Çünkü bütün bunlar yeteneğe dayalı olgular. Çocuğun yeteneği yok yapamıyor, ne yapsın şimdi! Hatta bazen veliler dışarıdan yardım almaya kalkışıyor. Bunun yerine okullarda sanat kültürü adı altında eğitim verilmesi daha doğru olabilir kanaatindeyim. Sanat nedir, gerekli midir, sanat tarihi, sanatçıların hayatı, sanat sosyolojisi, sanat toplum ilişkisi gibi dersler verilebilir. Küçük sanat performansları da ele alınmalı ama bu not vermeye tabi olmamalı. Bunun ne öğrenciye ne de öğretmenine faydası var. Milli Eğitim Bakanlığı da bunu bu şekilde ele almalıdır. Not kaygısı olmadan öğrenciyi sanatın içine sokmalıdır. Sanat yapamayabilir ama sanat nedir sorusunun karşısında cevabı olan bir öğrenci olmalıdır.

 

Sanatçılar psikolog gibidir

 

Yüzyıllardır çözülemeyen bir soruyu bir de ben sorayım; sanat sanat için midir, toplum için midir?

Sanat hem sanat içindir, hem toplum içindir. Çünkü sanatın toplum yaşamına olumlu katkıları da olabilir. Bir sanatçı ürün çıkarır, bunun üzerine kitleler harekete geçebilir. Sanat insanı da ortaya koyduğu ürüne dikkat etmelidir. Sadece resim değil müzik, tiyatro, sinema, heykel gibi sanatlarda da sanatçı 'toplumu nasıl etkileyeceğim' kaygısını taşımalıdır. Ama bunu derken korkmalıdır manasında söylemiyorum. Mesela bana soruyorlar, sanat ne işe yarıyor, diye. Bunu soruyor çünkü sanatla çok ilgisi yok. Bu okullardaki sanat eğitimiyle de örtüşen bir durum. Mesela resim sanatı sadece bir dekoratif olarak değerlendirilemez. Çünkü sanatçının hayata karşı bir duruşu var ve yaptığı resimle mesaj veriyor. Örneğin Pablo Picasso, İspanya İç Savaşı döneminde yaptığı Guernica'sında savaşın kötülüğünü, yıkıcılığını, vahşetini anlatmıştır. Bu tablo sadece yapıldığı dönemde değil günümüzde de önemini korumaktadır. Barış mesajı verir. İşte sanatın misyonu da bu olmalıdır, insanlığa katkısı bu olmalıdır. Sanatçılar bir psikolog gibi var olmanın derinliklerine, insanların şuur altı dünyasına da inerler. Bunu da Van Gogh'un resimlerinde görebiliriz. Onun yaşama bakış açısı, egoları, yaşamdan istekleri tablolarında görebiliriz. Bir de dekoratif dediğimiz mekanları süslemek için resim yapanlar var. Bunlarda da çok ciddi mesaj kaygısı olmaz.

 

Ülkemizde sanata bakış açısı nasıl? İnsanlar yeterli değeri veriyor mu?

Ülkemizde sanat çok iyi algılanmadığı için sanatı tüketebilecek kitleler sanata korkuyla yaklaşabiliyor. Resim, sinema, tiyatro, müzik gibi sanat türlerinin geleneksel tüketim haline geldiği;  ruhu doyurmak için öneminin fark edildiği toplumlarda, sanat yaşam için önemli bir gereksinim halini alır. Burada yaklaştığımız sonuç sanata dokunma meselesi... Bazen birileri geliyor ve 'ben sanattan hiç anlamıyorum onun için hiç yaklaşmıyorum' diyor. Aslında sanata desteği olabilecek ekonomik ve sosyal şartları da olan kişilerdir bunlar. Bu insanlar sanatın içerisinde hep böyle gizli mesajlar olduğunu zannederler, o mesajı ararlar. Örneğin bir manzara resmi gördüğünde de, ne demek istiyor diye soru sorar. Bu resim bir şey demek istemiyor, sadece güzel bir doğa resmi. Tamam kimi resimlerin gizli göndermeleri vardır ama her tabloda bu yok. O yüzden doğru okumak için biraz sanat bilgisi olmasında fayda var. Bu sanat bilgisi hiç anlaşılamayacak kadar da karmaşık değildir. Basit kodları vardır, o kodlardan yola çıkarak bir tabloyu okuyabilirsiniz. Sanat ürünü labirent gibi bir şey değildir, illa ki gizli mesajlar aramaya gerek yok. Ben de resimlerimde öyle gizli mesajlarla filan uğraşmıyorum, daha çok yerel dokuları, kırsal yaşamı, şehirlerin görünümü, sokak yaşamını tuvale geçiriyorum.

 

Resim bazen daha etkili

 

Bu durum son yıllarda artan modern sanat akımları ya da soyut resimlerden kaynaklanabilir mi?

Soyut resimde de bir takım analizler yapmak mümkün. Renklerin, çizgilerin diliyle bir takım şeyler anlatmak mümkün olabiliyor. Ama her sanatçının yapıtını da okuyabilmek o kadar kolay değildir, ille de okunması da gerekmiyor.

 

Resim sanatıyla insanlara bir şeyler anlatmak zor mu? Mesela sayfalarca kitap yazarak bunu yapabilirsiniz, en azından orada bir sayfa sınırlaması yoktur. Ama resimde bir tuval var ve siz iç dünyanızı burada anlatmak zorundasınız. Resim daha mı zor?

Resim sanatında daha çok genel olarak bir düşüncenin bütünüyle ilgili sonuç oluşumu temalandırılabilir. Bir öykü okuduğunuz zaman uzun uzun, detaylı bir biçimde anlatmak gerekir. Resimde bu şekilde olmuyor fakat bazen çok etkili yapıtlar da çıkabiliyor. Bir öyküyü resimle anlatmak çok daha başarılı olabiliyor. Çünkü orası görsel ve çoğu zaman sözel olandan daha etkili olabiliyor. Mesela bazen sizin gazetede bastığınız bir fotoğraf sayfalarca yazının anlatamadığını anlatabiliyor. Görsel etkisi daha anlatıcı olabiliyor. Resim burada bazen uzun uzun yapıttan daha etkili olabiliyor ama tabi bu hepsi için geçerli değil.

 

Devletin sanata bakış açısı nasıl? Sanatçıyı nereye koyuyor?

Devleti yöneten siyasetçilerin sanat algıları hep aynı düzeyde değildir, bazılarında da hiç olmayabilir. Bu da biraz önce dediğimiz temel eğitimle ilgilidir. Biraz eğitim verilse ya da 'sanat ne demekmiş' sorusundan yola çıkarak çok lokal bilgilerle sanatı öğrense; sanatı anlamak çok zor olmaz. Medeniyetler üç ayak üzerine kuruludur; sanat, bilim ve felsefe. Felsefe sorgulamaya dayalıdır, kendisince kanıtladığı bir olguyu iddia etmektir. Sanatçının misyonu insana yararlıyı hayal etmektir. Sanatçı hayal eder, bilim gerçekleştirir. Mesela Leonardo Da Vinci uçmayı hayal etmiştir, ilerleyen süreçte bilim bunu gerçekleştirmiştir. Bugün dünya dışındaki gezegenlere bile uzay mekiği gönderiliyor. Edebiyat diliyle bunu anlattılar, Deniz Altında 20 bin Fersah diye bir kitap yazıldı. Bugün yer altı da deniz altı da keşfedildi. Bazen de sanatçı bilimin keşiflerinden faydalanır. İşte medeniyetler bu üç ayak üzerine kuruludur. Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da daha medeni olalım, daha ileride olalım, daha varlıklı olalım, bilim toplumu olalım diye bir çaba vardır. Bunu yapmak isteyenlerde sanat, bilim, felsefe algısı yeterli değilse bir eksiklik olur, ağır ilerler. Sorumlu insanlar kendileri sanatla ilgili çok fazla bilgi sahibi olmayabilirler ama ya öğrenebilirler ya da bilen kişilerden yararlanabilirler. Bunu öğrendiği zaman onların sanata bakışı gibi topluma bakışı da değişecektir.

 

Sanat, bilim ve felsefe

 

Sanatın herhangi bir dalına dokunmayan bir insanın hayatında eksiklik olduğu söylenir...

Dünyadaki medeniyetin gelişim sürecini incelediğimizde bilimde, sanatta, felsefede oldukça ileri olan devletlerin bu doneleri iyi değerlendirdiğini görüyoruz. Biz sanatı, bilimi, felsefeyi bile oralardan alıyoruz. Ama zengin bir medeniyeti oluşturmak meraka dayalıdır, bunun mücadelesini vermek, çabasını göstermektir. Ancak o şekilde ilerlenir. Bizim toplumumuzda da şunun çok iyi algılanması gerekiyor bilim, sanat ve felsefe ne zaman ciddiye alınırsa o derecede ileri seviyelere gidilecektir.

 

3 çocuğunuz olduğunu söylediniz. Sizdeki yetenek onlara geçmiş mi?

Bir insanın yeteneği çocuklarına da sirayet eder diye bir şey yok. Benim çocuklarda da bu ilgi yok. Biraz kendi akranlarından daha iyi bir şeyler çiziyorlar ama onlarda gerçekten yetenek var anlamına gelmiyor. Zaten ben bu konuda onları da yönlendirmek istemiyorum. Çünkü sanat artık hayatın realitesi içerisinde bir kahramanlık, Don Kişot'luk haline geldi. Sanatın peşine düşen bazı şeyleri düşünmez hale gelir. Ama ekonomik gelirin olması, en azından temel düzeyde kimseye muhtaç olmadan hayatını idame ettirme durumu da hayatın çok daha başka bir gerçeği. Sanatın peşine düşer ve ekonomik anlamda bir kazancı olmazsa belki 'beni bulaştırdı' diye beddua bile edebilir. Onun için insanları insanlar belki desteklenebilir ama yönlendirme yapılmaması lazım. Bir insanın içinde sanat aşkı varsa bir şekilde sanat yapacaktır.

 

Sanatçı açsa sanata da yoğunlaşamaz

“İnternet teknolojisinin gelişmesi sanatı ve sanatçıyı etkiledi mi” sorusuna şöyle cevap verdi, “Sanatın gelişmesi biraz da sanatçının yaşatılmasıyla ilgilidir. Birisi yaşadığı toplumda takdir görmesi, ikincisi de ekonomik sorunlarının bir şekilde halledilmesi. Sanatçı açlık seviyesinde yaşamla boğuşuyorsa sanatla uğraşamaz ki! Rahat değil ki kafası sanatla meşgul olsun. Bunun olması için ekonomik şartlarının iyi olması gerekiyor ki sanatın gelişimine de katkı sunabilsin. Ama sanatçı ürünü üretir ama ekonomik olarak yansımazsa sanatçı da tıkanır kalır. Bugün internet dünyasında edebiyat, film, müzik eserlerine çok basit ve bedelsiz bir biçimde ulaşılması sanatçıları da çok ciddi sıkıntıda bırakıyor. Ne olur, azıcık da sanatçıları da düşünün... Sanatçı zaten çok uçuk hayaller kurmaz; çok zengin olayım, evlerim, arabalarım, bankada paralarım olsun diye düşünmez. Yaşama böyle bakmaz ama açlıkla da boğuşuyorsa ondan da sanat ürünü beklenmez. Sanatçıların hayatına baktığımız zaman çoğunun sefaletin, sıkıntıların, yoklukların içinden geldiklerini görüyoruz. Maalesef mi diyelim, bunun doğası bu mudur diyelim bilemiyorum ama sanat da böyle insanlardan ortaya çıkıyor. Van Gogh'un bir eseri milyonlarca dolar ediyor ama kendisi sefalet içinde yaşamış ve ölmüş.”

 

Önce hayal ediyorum sonra çiziyorum

Resim yaparken tekniğini de bilmek çok önemli. Mesela ben görsel bir tema tasarladım, bunu tuvale uygulayacağım. Renk, perspektif, komposizyon bilmem gerekiyor. Bunları beceremezsem resmi de yapamam. Sadece tasarlamak yetmiyor, teknik olarak da uygulamayı bilmek gerekiyor. Ben önce düşünüyorum, onun bitmiş hali zihnimde oluşuyor. Ondan sonra boyaları sürerek resmi yapıyorum. Hadi bir başlayalım, nasıl olsa bir şey çıkar' diye düşünmek yanlıştır.

 
KELİME OYUNU

Aile: Sorumluluk

Çocuk: Yaşamın ilacı

Siyaset: Sorumluluk

Dostluk: Güven

Geçmiş: Dikkat

Bugün: Herhangi bir gün

Gelecek: Muamma

Muhalefet: Doğruluk

İktidar: Adalet

KAYNAK:GAZETE İSTANBUL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.