Yeter artık!!! Şiddete son!!!
Hayatını çocuklarına adamış, yaşamı boyunca elde edemediği emellerini gerçekleştirme çabası ile huzurlu bir yaşam için her şeyi hazırlayan bir adamın tüm geçmişini ve geleceğini alt üst ettiğine inandığı ve düşündüğü bir felaketi başka bir felaketle (!) bertaraf etmeye sevk eden nedir?
Kız kardeşini ağır yaralayan gencin karakolda polisin kendisine “dua et ki ölmemiş olsun” sözünü duyduğunda kendi kendisinden nefret ettiren, beceriksiz görmesine neden olan duyguyu besleyen nedir?
Eşini neden öldürdüğünü anlatırken, bir yandan namusumu temizlediğini diğer yandan öldürdüğü eşinin fotoğrafını itina ile sakladığı cebinden çıkararak “Rahmetli” diye ifade etmesini bir kişiye söyleten nedir?
Bir insan, eşini, kızını, kardeşini, yengesini ya da başka birisini nasıl bir duygu ile bu kadar ötekileştirip öldürebilir? Şüphesiz bu olguyu hiçbir toplumsal nedene ya da bireye hitap edemeyen bir gerekçe ile sadece kaba bir “barbarlık” ve “canilik” söylemi ile dile getirmek ne kadar açıklayıcı olacaktır?
Mazhar Bağlı, Ertan Özensel ile birlikte cezaevlerindeki töre ve namus cinayeti işleyen mahkumlarla yapılan görüşmelerden elde edilen bilgilerden hareketle çok önemli bir çalışmaya imza attılar.
Türkiye’de namus adına işlenen cinayetler üzerine sosyolojik bir araştırmanın verileriyle, konu namus cinayeti işleyen kişiler üzerinde gerçekleştirilen bir araştırma ile, bugüne kadar ele alınış biçiminden farklı bir şekilde ortaya konulmaya çalışılıyor. Kitapta mahkumlarla yapılan röportajlar ise dudak uçuklatacak türden!
Namus cinayeti işleyen mahkumlar üzerine sosyolojik bir araştırma alt başlığı ile yeni bir kitabınız çıktı. Kitabın kısa hikayesi nedir?
Çok özet olarak biz Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunlardan birisi olan töre ve namus cinayetlerinin birkaç açıdan ele alınarak incelenmesi gerektiği düşüncesinden hareketle değişik disiplinlerden oluşan bir ekiple çalıştık ve bu çalışmayı da kitap haline getirdik. Aslında araştırma ekibi 8 kişiden oluşmaktaydı. Projenin asıl yürütücüleri meslektaşım Ertan beyle bendim. Diğerleri araştırmacı olarak görev aldılar ve çok önemli katkılarda bulundular.
Cezaevlerindeki töre ve namus cinayeti işleyen mahkumlarla yapılan görüşmelerden elde edilen bilgilerden hareketle hazırlanmış bir çalışmadır.
Uzun ve yorucu bir çalışmanın neticesinde hazırlandı. Konuyla ilgili yürütülen bir projenin verileri ve görüşme notlarından oluşmaktadır.
Projenin detaylarına girmeden önce hemen sorayım, hangi gerekçe ve tezlerden hareketle hazırlanmış bir projeydi bu çalışmanız?
Aslında biz konuyu doğrudan namus cinayeti işleyenlerin penceresinden bakarak okumak istedik ve bu yolun görece daha analitik bilgiler içerdiğini düşündük ve bu yola başvurduk. Konuyla ilgili daha önce yapılmış benzer bir şekilde mahkumlarla yapılan görüşmeler üzerinden yapılan çalışmalar da var. Fakat biz bunların aile yapıları kişilik özellikleri ve toplumsal yapının içindeki konumlarını da dikkate alarak bir çalışma yürüttük. Her bir görüşmemiz yaklaşık olarak 2,5-3 saat sürdü. Hem sosyo demografik özelliklerini, hem kişilerin hikayelerini hem de psikolojik durumlarını değerlendirmemize imkan tanıyacak anket-testler uyguladık.
Bildiğiniz gibi konuyla ilgili piyasada hayli detaylı bir bilgi var ancak konu bir türlü netleştirilemiyor. Bir başka ifade ile belli bir değişkene bağlı olarak açıklanamıyor.
Sizin bulduğunuz değişken nedir?
Aslında tek bir faktöre bağlı olmadığını gördük. Daha açık bir ifade ile namus cinayeti işleyenlerin ortalama sosyolojik özellikleri Türkiye ortalamasından farklılık arz etmiyor. Belki de bizim için şaşırtıcı olan bilgi buydu.
Hani hep dile getirilir ya, cehalet, eğitimsizlik, geleneksel ilişkiler vs. bütün bunlar birer faktör olarak etkindirler ama birisini paranteze alıp diğerlerini anlamanın da mümkün olmadığı söylenebilir.
Daha önce yapılmış benzer çalışmalar yok mu?
Ayşe Öncü nün bir çalışması var. Daha az kişiyle görüşülerek yapılan bir çalışma. Bunun dışında konuyla ilgili farklı açılardan yaklaşan çalışmalar da var. Ancak bizim kadar kapsamlı ve doğrudan mahkumlarla yapılan çalışma yok.
Kaç kişi ile görüştünüz ve görüşmeler nasıl yapıldı?
Ben 1999 yılında Dicle üniversitesinde göreve başladığım zaman yurt içinden ve dışından oraya gelen her meslektaşımın sorduğu ilk sorulardan birisi de töre namus cinayetleri idi. Biz de onlara herkesin bildiği kadarı ile bir bilgi sahibi olduğumuzu söylediğimizde doğrusu biraz da utanıyorduk. Çünkü hem bölgeden birisi hem de bölgedeki üniversitenin sosyoloji bölümünde ve bu konuyu çalışmamış olmak açıkçası utanılacak bir durumdu. Konuyu çalışmaya karar verdik ama nasıl bir çalışma olsun diye arkadaşlarla tartışırken işin esas olarak namus cinayeti işleyen mahkumlardan başlamak gerektiği fikrine vardık. Çünkü asıl bilgi bunlardadır. Yani bir kişi namus cinayeti işlemişse onu bu cinayete iten temel Saikleri ancak kişinin kendisi bize verebilir. Projeyi bu düşünce üzerine oturtup araştırma taslağı hazırladık. Kimi sivil toplum kuruluşlarına da finansman için destek talep ettik fakat kimse sıcak bakmadı. Sonunda biz konuyu TUBİTAK a sunduk. Proje kabul edildikten sonra Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne görüşmeler için başvurduk ve bakanlık gerçekten bizi inanılmaz rahatlatacak bir izin müsaadesi verdi. Kendilerine bunun için minnettarız. Çünkü yasal olarak biliyorsunuz bu tür görüşmeler hayli bürokratik işlemleri gerektirir ama biz o izin belgesi sayesinde hiçbir yerde sorun yaşamadık. Toplamda 200 küsur kişi ile görüşüldü ancak bunların 190 tanesi değerlendirmeye alındı ve bunlarla ilgili detaylı bilgiler var kitapta. Görüşmeleri proje ekibindeki arkadaşlar ile bizzat gerçekleştirdik. Hikayelerini dinledik. Dramatik hikayelerini bizzat onlardan dinledik.
Unutamadığınız hikayeler var mı?
Birkaç tane çok dramatik hikaye var, kitabın girişinde bahsettiğimizi yaşlı bir amcanın kızını öldürmesi hikayesi çok dramatikti. Kız kardeşini bıçaklayarak öldüren ancak karakolda ölmemiştir bilgisi üzerine yumruğunu masaya vurup elini kıran gencin hikayesi de öyleydi.
Bu hikayelerin hepsi var mı kitapta?
Örnek olabilecek olanların çoğu var. Tabi teknik olarak bu kadar hikayenin tek başına bir çalışma olabileceği gerçeğini dikkate alarak biz konuyla ilgili teorik ve teknik bilgiler de sunduk. Yani hem görüşmelerden elde edilen sosyo demografik ve sosyo ekonomik bilgiler var hem de kişilerin konuya ilişkin görüşleri var. Çok uzun bir görüşme formu uyguladık çünkü.
Pişmanlık duyan ya da yaptığını yanlış bulanlar var mı?
Ne yazık ki işlediği cinayetten dolayı pişman olduğunu söyleyenlerin oranı hayli düşüktür. Var olan pişmanlık ise sadece ben cezaevine düşecek adam değilim düşüncesinden kaynaklanıyor. İşlediği suçun bir mahkumiyet gerektirdiğini düşünenlerin oranı da çok düşük. Bu durumun çok doğal olduğunu düşünüyorlar çünkü.
Son zamanlarda kadına karşı şiddet hayli gündemde, aynı zamanda töre cinayetleri de sıklıkla görülmektedir, bir artış var mı, elinizde bir veri var mı?
Şimdi bu konuda ne yazık ki Türkiye’de çok sağlıklı veriler yok. Emniyet Genel Müdürlüğünün 2001-2006 yılları arasında ki cinayetlere ilişkin hazırlamış olduğu bir rapor var. İnönü Üniversitesi Adli Tıp’ta bir meslektaşımızın çalışmaları var, Başbakanlık İnsan Haklarının çalışmaları var. Farklı veriler var bu çalışmalarda. Yani yılda kaç töre ve namus cinayeti işlendiğine ilişkin veriler çok sağlıklı değildirler. Ancak yılda 100-150 civarında namus veya töre saiki ile cinayet işlendiği söylenebilir. Burada bence rakamlar önemli değildir. Önemli olan insanların töre gerekçesi ile katledilmesidir. Bir kişi dahi olsa aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekiyor. Ancak son zamanlarda konuya duyarlılığın arttığı her şiddet ve cinayetin medyada geniş yer bulduğu söylenebilir.
Bu sorun sadece bize mi özgüdür?
Hayır, dünyanın pek çok ülkesinde töre ve namus cinayetleri var. Orta doğuda da var, Güney Amerika’da da. Marquez’in Kırmızı Pazartesi kitabı bunun tipik bir örneğidir.
İsrail’de de var, Filistin’de de. Batı da var. Ancak dünyanın pek çok yöresinde bununla ilgili ciddi bir değişim yaşanmakta fakat bizim toplumuzda bu konuyla ilgili algı ve değerlerdeki değişim görece daha yavaş seyretmektedir.
Sonuç olarak ne buldunuz ve çözüm için önerileriniz nedir?
Ne yazık ki çözüm konusunda sihirli bir formül bulamadık. Bunu bulmayı çok arzu ederdik ama olmadı maalesef.
Bu kitap konuyla ilgili ilk kez doğrudan namus cinayeti işleyen mahkumlarla yapılan görüşmelere dayanarak yapılan bir çalışmadır. Bu kitapta işe bir son nokta koyma amacında değiliz. Konunun daha çok tartışmasına katkıda bulunmak ve bu yolla çözüm için çeşitli projelerin üretilmesine vesile olmaktır.
Kadınlara karşı ayrımcılığın en dip noktasıdır namus cinayetleri. Bu sorun çözülmeden ne kadına karşı şiddet ne de ayrımcılık çözülebilir. Bunun da çözümü konuyu tüm yönleri ile tartışmak ve araştırmaktan geçiyor. Özellikle de namus cinayeti işleyenlerin zihinsel kodlarını çözmek çok işlevsel bilgiler sunacaktır bize.
Mazhar Bağlı Kimdir?
1965’de Şanlıurfa, Halfeti'de doğdu.1992 Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1995 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans derecesini aldı. 1999 Yılında Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalında Bilgi Sürecinde Modern Bilincin Mahremiyeti İfşası adlı tezi ile doktora unvanını aldı.
1993-1999 yılları arasında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1999 yılında yardımcı doçent, 2006 yılında doçent olan Bağlı, Ankara, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
2004 yılında Kanada Toronto Üniversitesi, 2009 yılında da Amerika Birleşik Devletleri Houston Üniversitesi’nde çalışmalarda bulundu. 2’si ortak, toplam 5 adet yayınlanmış eseri ve yurtiçi ve yurt dışında yayınlanmış 50’nin üzerinde makale ve tebliği olan Bağlı, aynı zamanda Töre ve Namus Cinayetleri, Batman’daki Kadın İntiharları, Levirat ve Sororat Tipi evlilikler ile önemli Bölgesel Sorunlarla ilgili bir dizi proje yürütmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.