'AKM değil, AKP yıkılsın'

'AKM değil, AKP yıkılsın'
Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat-Sen) üyesi bir grup, "27 Mart Dünya Tiyatro Günü" dolayısıyla Beyoğlu’nda Muammer Karaca Tiyatrosu önünde toplandı.Sanatçı ve sanatseverler 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nde "Yeter Artık Yıkılsın" gösteri

 AKM için, sanat için yürüyüş

 Burada bir konuşma yapan İstanbul Devlet Tiyatrosu Oyuncusu Orhan Kurtuldu , yürüyüşün Muammer Karaca Tiyatrosu önünden başlatılmasının nedeninin, Beyoğlu Belediyesi’nin burayı yıkma çabası olduğunu belirterek, “Türkiye’de sanata ve sanat yapıtlarına karşı saldırıları hepimiz yaşıyor, biliyoruz. Sanat yapıtlarının yıkım süreci de başladı. Sanata saldıran bu zihniyet bir an önce yıkılmalı” dedi.Galatasaray Meydanı'nda Tiyatro Simurg oyuncusunun Lorca'dan oynadığı bir tirad izlendi.

Etkinliğe AKM'nin kapanmasıyla birlikte sahnesiz kalan, göçebe durumuna düşen İstanbul Devlet Tiyatroları, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, İstanbul Devlet Opera Balesi sanatçıları, teknik personel, usta ve genç özel tiyatrolar, tiyatro hoca ve eleştirmenleri, sendikacılar, sinema oyuncuları katıldılar. “AKM Onarılsın, Perdeler Açılsın”, “Tiyatrocuysan Boyun Eğmeyeceksin. Boyun Eğeceksen Tiyatrocuyum Demeyeceksin”, “Sanatın ve Sanatçının Yanındayız”, “AKM Hemen Açılsın Hemen Şimdi”, “Sürgünde 3. yıldayız”, “Mimari Mirasıma Dokunma” yazılı pankart ve dövizlerin açıldığı yürüyüşte, yol boyu “Boyun eğmi AKM’ye sahip çık”, “AKM değil, AKP yıkılsın”, “Yaşasın Tiyatro Yaşasın Sanat” sloganları atıldı,

Sanatçı ve sanatseverler yürüyüşü saat 12.00'de İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'ne yetiştirilecek tadilat bahanesiyle kapatılan şehrin simge sanat mekanı Atatürk Kültür MerkeziAKM)'ne vardı. Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, Mimarlar Odası, İstanbul Kültür Formu, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Türkiye Tiyatrolar Birliği, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği, Özerk Sanat Konseyi, Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği tarafından düzenlenen etkinlik burada kurulan platform üzerinde İDOB sanatçıları ve koristlerinin piyano eşliğinde söylediği Verdi'nin Nabucco “Esirler Korosu” gibi bestelerle, aryalarla renklendi.

Tiyatro Hayalet, OrtadirekTiyatrosu gibi Orhan Kurtuldu'nun sunduğu etkinlikte KESK Başkanı, DİSK ve Baro temsilcisi baskıları kınayarak sanatçılara destek verdiler. Tiyatro sanatçıları 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirileri'ni okudular. Yönetmen, yazar Yılmaz Onay tarafından kaleme alınan alternatif bildiri Uluslararası Bildiriyi yazan, tiyatroyu iletişim, toplumsal değişim,ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkaran Kaahwa'yı kutladı. Onay'ın bildirisi; Ve sevgili dostlar, nasıl “İnsanlık Anıtı” için mücadelede tiyatrocu, heykeltraş, yurttaş diye bir ayrım yoksa, tiyatro binası için de sahne sanatlarının özerkliği ve özgürlüğü için de, mücadelemiz toplu dayanışma içinde yürüyecektir ve bir değerli şairimizin geçen yıllarda AKM önündeki eylemde haykırdığı gibi “ AKM değil, AKP yıkılacaktır” tır.” sözleriyle noktalandı.

Kapanması an meselesi olan Muammer Karaca Tiyatrosu'ndan üç yıldır kapalı tutulan Atatürk Kültür Merkezi'ne doğru gerçekleştirilen bu anlamlı,coşkulu yürüyüşe keşke tüm kültür sanat çevresi eksiksiz katılabilseydi. Bu güzel gün onurlu, anlamlı bir protestodan görkemli bir protesto şölenine dönseydi.

 

Genco Erkal'ın Bildirisi

Muammer Karaca Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu’ndan sonra İstanbul’un en eski ikinci tiyatro salonudur. Başka herhangi bir uygar ülkede olsa bu salona kentin gözbebeği gibi bakılır. Ne yazık ki biz kültürel değerlerimize sahip çıkmıyoruz. Beyoğlu Belediyesi buraya çivi dahi çakmadığı, bakımına en ufak bir özen göstermediği gibi, burayı siyasi toplantılara, konferanslara, amatör tiyatro etkinliklerine açık, günün moda deyimiyle “çok amaçlı salon” olarak kullanmakta direniyor.

Burası bir tiyatro salonudur. Muammer Karaca gibi değerli bir tiyatrocunun emeğiyle topluma kazandırdığı bir binadır. Adına yaraşan, işlevine uygun bir biçimde korunmalı ve seçkin bir tiyatro salonu olarak kullanılmalıdır. Sanat emekçileri olarak tiyatromuza sahip çıkalım ve onu açgözlü sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere geçit vermeyelim. İlgililere sesleniyorum. Atatürk Kültür Merkezi gibi Muammer Karaca Tiyatrosu da onurumuzdur. Onları siyasi emellerimiz için kullanmaktan vazgeçin artık. Kirli ellerinizi kültürel değerimizin üstünden çekin.

 

Devrimci yazar, yönetmen Yılmaz Onay’ın kaleme aldığı Dünya Tiyatro Günü Alternatif Bildirisi

Sevgili dostlar!

Bu yıl, dünya için söylenmesi gerekenleri, aynı zamanda oyun yazarı, oyuncu ve yönetmen olarak tiyatro sanatıyla çok yönlü bağı bulunan bir Uganda’lı öğretim görevlisi Jessica Kaahwa, uluslararası bildiride dile getirmiş: Kaahwa, seyircinin tiyatro sürecine “aktif” katılımıyla, “eski yargıların yerle bir olacağını”, “böylelikle tiyatronun (…) bilgi ve gerçeklik temelinde seçimler yapmak için bir yeniden doğuş şansı verdiğini” söylemiş. Bu olumlu saptamaların yanında Kaahwa, “Birleşmiş Milletler dünyanın dört bir yanında barışı koruma misyonu adı altında silah kullanımı yoluyla muazzam paralar harcıyor”, diyerek, dünyadaki ikiyüzlülüğü de cesurca ortaya koymaktan çekinmemiş. Ve “Bu yüzden, tiyatronun gücünü bildiğimiz halde zamanı geldiğinde sessiz kalma”nın, “silah tutanların ve bomba atanların dünya barışının koruyucusu olmaya soyunmalarına göz yummak”, demek olduğunu belirterek, bu kaçışı, “gülünç”, diye nitelemiş açıkça. Sonunda da haklı olarak bizlere,“tiyatroyu iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma” çağrısı yapmış. Ne güzel, değil mi? Üstelik bu mesaj dünyaya, bir zamanlar şefi “İdi Amin”den giderek kimilerimizin alay ettiği Afrika ülkesi Uganda’nın bir tiyatro sanatçısı eliyle gönderiliyor.

Peki şimdi biz bu mesajın ve dolayısıyla Uganda’nın kaç fersah gerisine düşmüşüz, bir de dönüp ona bakalım. Biz nelerden söz etmek durumundayız bugün:

“- Ey dünya, gölge ve oyun açısından epey zengin ve demokrat bir halk geleneğine karşın oldukça kısa sayılan tiyatro tarihine oranla pekâlâ tarihsel değer olmuş tiyatro binaları birbiri ardına yıkılan ve neredeyse son bir tane de kalsa, onu da mutlaka yıkma kararlılığında bir “derin” siyasi iradeyi hasbel kader seçimle başına getirme talihsizliğne uğramış bir ülkede, tiyatrocular, operacılar, baleciler, orkestracılar ve sanstseverler, el birliği ile o son kalanı canlarını dişlerine takarak kurtarmaya çalışırken,

- Bu kez aynı “derinlikteki” siyasi irade, ülkenin sınırında tüm insanlığa seslenircesine görkemle yükselmekte olan, dünyaca ünlü bir yontucunun şaheseri sayılabilecek güzellikteki “İnsanlık Anıtı”na, yine illa yıkma kararlılığıyla “ucube” diyebiliyorsa,

- Zaten destekten çok köstek görerek güçlükle yaratılan tiyatro oyunları, başarıyla oynanırken kenarından köşesinden bahaneler bulunup yasaklanıyor veya yüksek tazminatlara mahkûm ediliyorsa ve hatta kimi zaman da beyni uçkuruna takılı zihniyetlerce hedef gösteriliyorsa,

- Tiyatro, opera, bale, çağdaş müzik sanatlarını ülkeye yayma, yükseltme, uluslararası düzeye taşıma misyonunu ve – hani yukarıda Jessica Kaahwa’nın çağrısı olan – “tiyatroyu, iletişim, toplumsal değişim ve atılımlar için evrensel bir araç olarak öne çıkarma” görevini yüklenmiş, ama bu işlevleri ancak özerk bir yapı ve işleyişle yerine getirebilecek olan ödenekli tiyatrolar, opera, bale, orkstra sanatçıları, zaten katmer katmer otosansürle uğraşır olmuşken, bir de “performans” bahanesi altında en küçük bir özerklik kırıntısı bile bırakmayacak bir kölece çalışma statüsüne düşürülecekler, deniyorsa,

- Hal böyleyken, bir de gerek dış-batıdaki ve gerekse iç-(sözde sol)gerideki, iki ve daha çok yüzlü yalancılarca, bu “derin” siyasi erk, özellikle de “demokrat” diye ezberletilmeğe çalışılarak, gelecek seçim de ipoteğe alınmak isteniyorsa,

- Ve eğer kazara gelecek seçimde de halk, yetkiyi aynı “derin” siyasi erke teslim edecek olursa, ne demokrasinin de’sinden, ne de özgürlüğün ö’sünden eser kalmayacağını, dolayısıyla sanatın da s’sinin bile yerinde yeller eseceğini, o çok-yüzlüler de kesin biliyorlarsa,

Ülke sanatının, nice doruğa çıkma şanslarından ve yükselme evrelerinden, bugünkü acıklı duruma getirilmesine ve hele kısa süre sonra iyice yıkıma uğrama riskiyle burun buruna gelmesine karşı, nasıl bir çağrı çıkarırsın, ey dünya?

Ama biz sana bırakmıyoruz, kendi çağrımızı kendimize yönelik kendimiz çıkarıyoruz:

“Bizler, eğer bu toplumun tiyatro, opera, bale ve orkestra sanatçılarıysak ve eğeLr bugün de dünya tiyatro günüyse, işte bugün herkese sesleniyoruz ki, Atatürk Kültür Merkezi gibi tarihsel değer taşıyan binalarımızı olsun, içinde özgürce sanat yapma hakkına ve görevine sahip olduğumuz mekânlarımızı olsun, “derin” siyasi erkin keyfî rant hesaplarına teslim etmemek için son repliğimize, son notamıza, son selamımıza dek direneceğiz. Tüm dünyaya barış dileyerek seslenen “İnsanlık Anıtı”mızı yıkacak eller… evet, o eller ne olsun istiyoruz? İnsanlık Anıtı’na o eller asla uzanamasın! diye haykırıyoruz!

Ve sevgili dostlar, nasıl “İnsanlık Anıtı” için mücadelede tiyatrocu, heykeltraş, yurttaş, diye bir ayrım yoksa, tiyatro binası için de, sahne sanatlarının özerkliği ve özgürlüğü için de, mücadelemiz toplu dayanışma içinde yürüyecektir ve bir değerli şairimizin geçen yıllarda AKM önündeki eylemde haykırdığı gibi: “AKM değil, AKP yıkılacak”tır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.