Tasarımda demokrasi devri

Tasarımda demokrasi devri
İzlandalı ünlü tasarımcı Sigga Heimis, önümüzdeki yıl düzenlenecek ‘Tasarım Bienali’ için İstanbul’daydı

© İKSV’nin düzenleyeceği Tasarım Bienali için İstanbul’dan geçen Heimis’e göre, IKEA’nın tasarım projelerinin temelinde, kurum içi demokrasi anlayışı yatıyor. Ünlü tasarımcıya göre bu da, bir monarşi olan İsveç adına çok özel bir durum yaratıyor.

İstanbul Kültür Sanat Vakfının (İKSV) ilkini seneye sunacağı İstanbul Tasarım Bienalinin ön etkinlikleri kapsamında, geçen ayın sonunda İstanbul Modern çatısı altında Neden Tasarım? sorusunu cevaplayan dört ustadan biri, Sigga Heimis oldu. IKEA - İsveçte 7 yıl tasarımcı olarak çalışan ve bugün kendi özel tasarım ofisi bulunan İzlandalı kadın tasarımcı, daha sonra Danimarkada Fritz Hansenin Tasarım Müdürü olarak görev yapmış. Aralarında, Eindhoven Tasarım Akademisi, Milan Domus Akademisi, New York Parsons, Helsinki Sanat Üniversitesi, Londrada Royal College of Art, Japonyada Musashino ve Moskovada Marhi da bulunan birçok eğitim kurumunda atölye ve eğitim çalışmaları yürüten Heimis, IKEA macerası ve tasarıma bakışını Cumhuriyete anlattı.

- IKEA ile yollarınız ne zaman kesişti?

Sigga Heimis: Kopenhagda, 1980de yapılan bir tasarım sergisiyle. Orada birkaç mobilya tasarımı teşhir ederken IKEAda dönemin tasarım yönetmeni Lars Engman, bağımsız çalışan tarafıma IKEAya tasarım hazırlama teklifinde bulundu. Birkaç proje ile başvurdum. Aradan yıllar geçti, 2000de ise kurum adına tam zamanlı çalışma teklifi aldım. 2001de IKEA İsveç birimine katıldım, 2008de kendi tasarım ofisimi kurana kadar da orada çalıştım ve şimdi yeniden bağımsız olarak IKEA için çalışmaya devam ediyorum.

- Pepsi veya Coca-Cola misali, IKEAnın bir tasarım formülü var mı?

Bir batında pek çok müşteri tipine hitap edebilmek bunlardan biri. IKEA çokuluslu bir yapı arz ediyor ve bu, her tasarımın hemen her ülkeye uygun olabilmesini gerektiriyor. Birçok tüketici, kurumun, şube açtığı ülkeye özgü tasarım ürettiğini düşünüyor ancak bu doğru değil. Her yöne aynı tasarım seçkisi gönderiliyor. Bu tabii ki, diyelim ki mobilyaların kapladığı alanla da alakalı. Ancak Japonya gibi kimi istisnalar da yok değil. Bildiğiniz gibi onlar görece daha ufak ebatta mobilyalar kullanıyor.

Bildiğiniz gibi tasarımda temel sorular, insanların evlerinde sahiden neye ihtiyaç duyabilecekleri ile başlıyor. Bunu, farklı tarz ve fiyatların yarattığı, dünyanın her yerinde kullanılabilecek tasarım kolajları izliyor.

- Sizin için bir tasarımı yeni ve eski kılan nedir?

Kitapların dijital hale geldiği, klasik kitaplara antik objeler gözüyle de bakabileceğimiz bir dönemdeyiz. Bu hüzün verici çünkü ben kitapların kendi halleriyle hep etrafımızda olmaları taraftarıyım. Diğer yandan, bunca kâğıt tüketiminin de azaldığını bilmek çevre kaygısı olan biri için çok iyi bir gelişme olarak alınabilir. Çevremizdeki değişim tasarımcılar olarak bizi de kaçınılmaz biçimde etkiliyor. İşlevin lüzumu ön plana çıkıyor.

Şunu söylemek olası: Bir tasarımın popüler olduğunu anladığınızda, onun ömrünün son demleri yaklaşmıştır diyebilirsiniz. Bir tasarım, her yere, herkese eriştiği anda yeniliği ve inoluşu namına yorulmaya başlar ve kendiliğinden tükenme evresine geçer. Böylesi bir nesneye sahip olduğunuzda, ilginç bir yorulma hali baş gösterir ve o nesneden kurtulmak istersiniz. O her yerdedir çünkü. Bu anlamda ben zaman ötesini tasarımda nasıl gerçekleştiririm meselesinin peşinden gitmeyi seviyorum. Beni, yıllarca yanı başınızda tutabileceğiniznesneler meraklandırır.

- Kurumun kataloglarında çarpıcı olan, edinilen tasarım sahiplerinin de tüketiciye tanıştırılması Türkiye olarak buna pek yabancıyız aslında.

Evet ve bu oldukça demokratik. IKEAnın hayati önceliklerinden biri, demokratik tasarım zaten. Anlamı, her tasarımın ardında bir bireyin ve emeğinin, bunun yanı sıra bir ekibin de olması. Her ne kadar kullanışlı ve basit gibi görünse de, her tasarımın ardında en az bir kişinin emeği ve örgütlenişi yatıyor. Hemen her tasarımın kendine özgü bir yaşamöyküsü var. Bunu bilmek de çok hoş bence.

Bununla birlikte IKEAda kurum içi demokrasi de çok yüksek düzeyde. İsveçin demokratikleşme çabası da böyle biliyorsunuz. Herkes aynı seviyedeki ofislerde çalışıyor. Yapılan toplantılarda verilen önemli kararlar hep dönüşümlü mevkilerle alınıyor ve kurumda istisnasız herkesin kendini ifade etme hakkı bulunuyor. Aslında bir monarşi olan İsveç için bu çok tartışmalı ve ilginç. Orada 10 yıl kaldım ve bu beni olumlu yönde çok şaşırttı.

Bilgi: www.iksvpress.com/tasarimbienali / www.siggaheimis.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.