Emin Çölaşan “Elveda”

Emin Çölaşan “Elveda”
Sevgili okuyucularım, Balyoz davasının adaletsiz kararlarının mahkeme tarafından açıklanmasından bir gün sonraydı. Burada 22 Eylül 2012 tarihli yazımın başlığı “Yayınlanmamış Bir Kitap Üzerine” idi. Önce size o yazımı iletiyorum:
 
 
“Şimdi burada sizlere henüz yayınlanmamış bir kitaptan elde ettiğim bazı bilgileri iletmek istiyorum. Kitabın adı “Balyoz Davası…Elveda.” Yazarı, şu anda Hasdal Askeri Cezaevi’nde Balyoz‘dan tutuklu olarak yatmakta olan Kurmay Albay İkrami Özturan. (Basılmamış) Kitabı bana önceki gün Bilgi Yayınevi’ne iletmem ricasıyla gazeteci arkadaşım, Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ getirdi. Evde bir günde oturup bitirdim.
Bu çok ilginç kitabı yazan İkrami Özturan’ın adını ilk kez duyuyordum. Kitap şu anda Bilgi Yayınevi’nde. Bu güzel kitabı basmalarını dilerim. Şimdi gelelim bu kitapta yer alan bazı rakamlara:
Balyoz, Ergenekon, İnternet Andıcı, Poyrazköy, Kafes, Amirallere Suikast, Gölcük Aramaları, Casusluk, Şantaj, Fuhuş, Hipnoz, 12 Eylül, 28 Şubat, Erzincan, Zirve Yayınevi gibi çeşitli davalarda Ağustos 2012 sonu itibariyle tutuklu olan askerlerin sayısı 1.015.
General, amiral, subay, astsubay! Dile kolay.
Balyoz davasında 365 sanık var, dağılım şöyle:
95 general ve amiral, 233 subay, 35 astsubay, 2 sivil.
Subaylar içinde albay sayısı 186 kişi. Demek ki Balyoz, her nedense en çok albayların kafasına indirilmiş!
Bunların hemen hepsinin generallik ve amiralliğe terfi sırasında olan albaylar olduğunu da unutmayalım.
Balyoz davasındaki Kuvvet dağılımına gelince rakamlar şöyle:
Kara Kuvvetleri 102, Deniz Kuvvetleri 154, Hava Kuvvetleri 43, Jandarma 63, Sahil Güvenlik 2.
Bu kez Balyoz, Deniz Kuvvetleri’ne vurmuş oluyor. Onun nedenleri ayrı bir
tartışma konusu.
Basılmamış kitapta çok ilginç bir rakamsal bilgi daha yer alıyor. 12 Haziran 2011
seçimlerinde Hasdal Askeri Cezaevi’nde yatmakta olan asker tutuklular da oy kullanıyor.
Cezaevindeki sandık açıldığında, oy dökümü şöyle çıkıyor:
CHP 99, MHP 24, bağımsız aday Çetin Doğan 22, AKP 1, geçersiz 2 ve toplam 149.
Bilgi Yayınevi bu kitabı basarsa sizlere yeniden duyuracağım, bu ilginç kitabın
tanıtımını asıl o zaman yapacağım…
Çünkü içinde çok ilginç başka bilgiler de var. Örneğin yandaş-yalama medya, o
cezaevini “Beş yıldızlı otel” olarak tanıtmaktan utanmamıştı. Şimdi kitaptan öğreniyoruz ki, o döküntü askeri cezaevinde tutuklu generaller, amiraller ve subaylar koğuş, yemekhane ve tuvalet temizliğini deterjanla kendileri yapıyor…
Ve dünkü karardan sonra daha çoook yapacaklar!”
* * *
Evet, 22 Eylül 2012 tarihli yazımda aynen böyle yazmıştım. O gün de belirttiğim gibi, İkrami Albay’ın bana gönderdiği kitap taslağını Bilgi Yayınevi’ne ilettim.
Ben okuyup çok beğenmiştim, dört dörtlük bir kitaptı ama yayınevi beğenmeyebilirdi.
Sağolsunlar, çok ilgilendiler…
Ve kitap birkaç gün önce basıldı:
“Elveda…Elbirliğiyle Vatanında Esir Düşmüş Askerler.” (Bilgi Yayınevi.)
Balyoz ve Ergenekon davaları ülkemize yeni yazarlar, özellikle de asker yazarlar kazandırıyor.
O kitapları sizlere elimden geldiğince tanıtmaya çalışıyorum çünkü bunlar gerçekten muhteşem, geçmişe ve geleceğe, adaletin siyasetin emrine nasıl girdiğine ışık tutan, okunması gereken eserler.
Tutuklu subaylarımızın arasında böyle yazarlar olduğunu görmek çok güzel.
Darbeci (!) Kurmay Albay İkrami Özturan da öteki arkadaşları gibi yargılandı ve 16 yıl ağır hapis cezası aldı.
* * *
Bu kitabı mutlaka okumalısınız. Zaten elinize alıp ilk satırından başladığınız anda, bir daha bırakmanız mümkün olmayacak.
Böylece o meşhur Beşiktaş adliyesindeki hakim ve savcıların tavırlarını, Balyoz davasının öncesini, tutuklanma sürecini, mahkeme aşamasını ve sonrasında Hasdal Askeri Cezaevi’nde yaşanmakta olan olayları bir askerin son derece akıcı kaleminden bir film gibi izleyeceksiniz.
Kurmay albayımız kitabında şöyle diyor:
“Ben yazar değilim. 31 yıl üniforma giymiş bir askerim. Bu kitap bir roman değil, hukuki bir davanın her cümlesi, satırı ve kelimesi yaşanmış olan anı/gözlem manzumesi.
İçinde keşke yaşanmasıydı dediğimiz karanlık duygular, kara saplanıp kalmış bir kağnı gibi yoğun bir çaresizlik duygusu, neler olduğuna ilişkin yoksul düşünceler, karanlığı çığlığı ile yırtmaya çalışan masum askerler ve onların ibretlik öyküleri var.
Başlangıçta ‘Suçumuz asker olmak’ diyecektim. Ancak içinde bulunduğumuz davadan dolayı adına ‘Elveda’ demeyi tercih ettim…
Bütün bunlar bir işgal ülkesinde, bir başka ordunun, polisin ve yargının elinden olmadı. Bizler kendi vatanımızda haksız bir biçimde pusuya düştük.Türk milletinin hukuki anlamda
mücadele veremeyen, savaşamadan, daha savunma bile yapamadan adeta esir düşürülen askerleriyiz… Yani bizler birer Elveda’yız…”
* * *
Özturan kendisiyle birlikte esir düşen bazı komutanlarla söyleşiler yapıp onların da bu dava konusundaki görüşlerini eserine yansıtmış.
Bir solukta okunan ve mutlaka okunması gereken bir kitap.
Aslında cezaevinden yazılan bu kitapları özellikle özel yetkili mahkemelerin hakim ve savcılarıyla birlikte iktidar yetkilileri de okumalı.
Okusunlar da, neler olduğunu, sergilenen hukuksuzluğu ve insanlara haksız yere neler çektirildiğini bir de içeri tıkılan onların ağzından dinleseler.
Kim bilir, belki de çaktırmadan okuyorlardır!
Hiç tanımadığım İkrami Özturan’a sadece “Ellerine sağlık albayım, dilerim daha nice kitaplar yazarsın” diyebiliyorum.
Elimden ancak bu kadarı geliyor.
* * *
Yazımı daha önce de anlatmış olduğum “Adaletle” ilgili bir fıkrayla bitiriyorum.
İlginçtir ve içinde güzel mesajlar barındırır.
Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde
kilisenin çanı bir kez çalınıp ölüm olayı herkese duyurulurmuş.
Bir asil öldüğünde çan iki kez, kral veya kraliçenin bir yakını öldüğünde üç kez
çalınırmış.
Çok ender olurmuş ama kral ya da kraliçe öldüğü takdirde kiliselerin çanları
herkesin haberi olsun diye dört kez çalınırmış.
Günün birinde herkesin hak ve adalet için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş…
Ve bir süre sonra kilisenin çanı tam beş kez çalınmış.
Böyle bir uygulama yok.
Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş:
“Ey papaz efendi, kralımızdan daha önemli biri mi var ki, o öldü diye çanı beş kez çaldınız… Ne oluyor?”
Papaz yanıt vermiş:
“Evet, kralın ölmesinden çok daha önemli bir şey var… Adalet öldü.”
İkrami Özturan’ın kitabını okurken bu fıkra yine aklıma geldi!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.