Köşe yazarları sonunda 'tek ses'
Bekir Çoşkun-Cumhuriyet
İçerdekiler mi Hapiste, Biz mi Hapiste?..
Her şeyi “suç aleti” sayılıyor gazetecinin…
Bilgisayarlar, arşivler, diskler, monitörler…
Kitaplar…
Kâğıtlar…
Kalemler…
*
Her an gözaltına alınan, tutuklanan, hücrelere konulan, bastırılan, itilen, kakılan, yok edilen, bitirilen bir mesleğin mensuplarıyız biz…
Bize “gazeteci” diyorlar…
Utanç içindeyiz…
Bir ulusun sesi-gözü-kulağı-ağzı-dili olmamız, evrensel bir değer ve ahlaki bir görevken…
Kendini savunmaktan aciz…
Sessiz…
Sinmiş…
Susmuş…
Tüymüş…
*
Herkes biliyor ki bu izlediğimiz “hukuk” değil… Buna dünyanın hiçbir yerinde “adalet” demezler…
Hiçbir vicdan bu olanların adını “yargı” koyamaz…
Yine herkes biliyor ki cemaat ve tarikat ülkeyi istila ediyor ve önüne çıkan her engeli yok ediyor…
Bunu anlamayan var mı?..
Görmeyen?..
İdrak edemeyen?..
Bilmeyen?..
Hikmet Çetinkaya- Cumhuriyet
İki Gazeteci: Nedim ve Ahmet...
Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık bir terör örgütü üyesi olabilir mi?
Yazımı yazdığım saatlerde Şener ve Şık’ın evleri aranıyordu.
İkisinin de bir terör örgütü üyesi olduğuna kimse beni inandıramaz...
Nedim Şener’in Hrant Dink olayını anlatan kitabı çok önemlidir. Nedim bu nedenle uluslararası ödül almıştır.
Ahmet Şık’a gelince...
Ahmet’i 20’li yaşlarda Cumhuriyet’te tanıdım. Gözü pek bir gazeteciydi. Çok atak olduğu için çoğu eylemleri izlerken polisten dayak yemişti.
Ahmet’in Ertuğrul Mavioğlu’yla birlikte hazırladığı, Ergenekon sürecini anlatan kitabını okudum ve köşemde yazmıştım.
Çok önemli bir çalışmaydı...
Ergenekon davası, Kürt sorunu, Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamı.
Türkiye ilginç bir dönemden geçiyor ve Ergenekon süreci insanların kafasını karıştırıyor.
Ergenekon davasının içinde Alparslan Arslan da var, Veli Küçük de, Balbay ve Özkan da...
Orhan Birgit-Cumhuriyet
Ülkeyi genel seçimlerin öncesinde karanlık bir korku toplumuna dönüştürmeyi amaçlayan son gözaltı, tutuklama, kanunsuz arama operasyonları karşısında, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Derneği Başkanı’nın da bardağı taşmış; bir başka deyimle sabır taşı çatlamış olmalı ki, yaptığı açıklama da, “Yıllardır sayısız gözaltı ve tutuklama izliyoruz. Her seferinde yargıya güvenerek bekliyoruz. Arkasından ne çıkacak diye. Demokrasi, şeffaflık ve adaletin gelmesi için daha ne kadar bekleyeceğiz?” diyor ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara soruyor: “Demokrasi, şeffaflık ve adaletin yerine gelmesi için daha ne kadar bekleyeceğiz? Bakalım arkasından ne çıkacak sorusunun son kullanma tarihi nedir?”
Demokrasi deneyimi ne kadar sağlam olsa da, bir topluma Tanrı’nın her günü, ‘bakalım bu sabah neler olacak’ sorusunu tekrarlatacak bu operasyonların sürüp gitmesi, insanları kamplara ayırmaktan ve bir korku toplumuna dönüştürmekten başka neye yarar?
Ve kimler bu gerginlikten faydalanırlar?..
Utku Çakırözer-Cumhuriyet
Başbakan Erdoğan, 28 Şubat’ı 1 Mart’a bağlayan gece bir grup meslektaşımıza uçağında verdiği demeçte “Artık ileri demokrasiyiz” değerlendirmesini yaptı. Aynı saatlerde Silivri’de iki gazeteci, Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan tecride alınarak hücrelere kondu. Hem de Balbay’ın ‘Zulümhane’ kitabına gönderme yapılarak “Asıl zulümhaneyi şimdi göreceksiniz Mustafa Bey” sözleri eşliğinde...
Üzerinden 48 saat geçmeden Ankara ve İstanbul’da yeni bir Ergenekon dalgasıyla aralarında dünyanın en prestijli basın ödüllerine de sahip Nedim Şener başta olmak üzere çok sayıda meslektaşımızın olduğu 11 kişi gözaltına alındı. Bunlarla birlikte cezaevindeki gazeteci sayısı 60’ı aştı. Toplumda, son operasyonun “muhalif seslerin susturulması” amacını taşıdığı yönünde yaygın bir algı oluşmuş durumda.
Orhan Bursalı-Cumhuriyet
Nedim! O güzelim gazeteci, bütün önemli ödülleri toplayan, medyanın yüz akı arkadaşımız! Şener’i çevrelemişlerdi! Uğursuz fısıltılar İstanbul’un bütün karanlıklarının sırtına binmiş dolaşıp duruyordu: Sıra sende! Götürülürken sarf ettiği “Hrant için, adalet için” sözlerini hiç unutmayın!
Heyyy, Adalet İçin!
Şener’e bir şey olursa, Türkiye’de medya kalmaz! Bütün yürekli diğer arkadaşlarımız için de aynı duyguları belirtelim! Gazetecilikleriyle “canavarın kalbine” değdiler!
***
Ergenekon bir “fasa fiso” değil! Türkiye’nin, cemaate ve iktidara karşı aktif muhalif kim varsa, tabii öncelikle medyada, içine atılıp kaynatıldığı bir cadı kazanı o!
Daha çok gazeteci var kazanın içine atılacak. Bugün namuslu, adalet için ve omurgası dik gazetecilik yapıyorsa, “Ergenekon’u tadacak” gibi! İktidar baykuşlarından alıyoruz haberini!"
Mehmet Barlas-Sabah
Her doğan gün ille de dert mi olmalı?
“Gazetecilerin evlerine baskınlar yapıldığı ve bunlardan bazılarının gözaltına alındıkları haberleri ile hayata başladığımızda, normalleşme sürecine girmemiz mümkün olacak mıdır? Normalleşmenin temel öğelerinden biri de şeffaflıktır. Açıkçası yargı da şeffaf olmak zorundadır. Gözaltıların gerekçelerine ait bilgileri ne yazık ki yargıdan değil, dedikodu içerikli gazete ve internet haberlerinden öğrenmeye başladık. Devam eden ve ne zaman karar aşamasına gelecekleri kestirilemeyen davaların iddianameleri ise Tolstoy romanlarına taş çıkartacak kadar hacimli ve ayrıntılı.
En kötü durum da ülkenin sağlıklı, özgürlükçü ve sivil demokrasiye sahip olmasını isteyen kesimlerin, bu davalar ve gözaltılar konusunda bir nevi taraf olmak durumuna itilmeleri değil mi?”
Mehmet Y. Yılmaz- Hürriyet
Sonunda dışarıda muhalif gazeteci bırakmayacaklar
“Böylece bir ilk gerçekleşmiş oluyor: Bir gizli örgüt üyesi, yazdığı kitapta bir suç ile üyesi olduğu gizli örgütü ilişkilendiriyor!
Kusura bakmayın ama artık bununla çocukları bile kandıramazsınız.
Nedim Şener yazdığı kitapla ilgili olarak da yargılandı ama mahkûm etmeyi başaramadılar.
Şimdi, gecikmiş intikamı Ergenekon Soruşturması bahanesiyle almaya çalışıyorlar.
Ahmet Şık’ı, Radikal’de birlikte çalıştığım dönemden tanırım.
Şu anda Ergenekon Soruşturması kapsamında isimleri geçen kişilerle organik ya da kişisel bir ilişkisi olabilecek en son insan olduğunu da söyleyebilirim.”
Reha Muhtar-Vatan
Ne kadar da Uğur Mumcu'ya benziyorlardı!..
“Savcının bildiklerini bilemem... Nedim Şener‘i de Ahmet Şık‘ı da pek yakından tanımam... Ne ki kitaplarını bilirim... Kitap yazma biçimlerini sezerim... Kitaplarından ve kitap yazma biçimlerinden... Hayattaki duruşlarından... Son olaylarda adları telaffuz edilince, kabaran isyan biçimlerinden... Hatta gözaltına alındıklarında gösterdikleri tavır ve davranıştan... Nedim Şener ve Ahmet Şık hakkında vicdanım bana tek bir şey söylüyor... Onlar Uğur Mumcu gibi olmak isteyen gazetecilerdir...
... Nedim Şener, Hrant Dink cinayetindeki ihmalleri ortaya çıkartmış gazetecidir... Ahmet Şık, Nokta dergisinde Darbe Günlükleri haberini yazmış gazetecidir... O gün Darbe Günlüklerini yazan bir gazetecinin, bugün İmam’ın Ordusu diye kitap hazırlaması, araştırmacı gazeteciliğine örnektir... Elbette savcının elindeki bilgileri bilemem... Fakat, adının karışmasıyla birlikte “Beni Ergenekon çemberine sokmak istiyorlar” diye feryat edip, reaksiyon gösteren, dava açan Nedim Şener örgütsel değil, ‘yalnız’ bir gazetecidir vicdanımda... Tavrından, reaksiyonundan, yazdıklarından, yazacaklarından, hatta gözaltına alınışından, hissettiklerim ve sezdiklerim bunlardır...
... Gün namusuyla sadece gazetecilik yapmaya çalışanların Nedim’e, Ahmet’e ve onun gibilere şiirler yazması gereken gündür...”
Güngör Mengi-Vatan
Gözdağı gibi...
“Gazeteci Soner Yalçın’la başlayan gözaltına alma dalgası dün 11 kişiyi kapsayan bir operasyonla genişledi.
Suçlama bildiğiniz gibi: Terör örgütüne üyelik, halkı kin ve nefrete tahrik. Oysa yakalananların şöhretini inşa eden eylemler şunu gösteriyor ki operasyonun amacı biraz intikam, biraz da gözdağı vermekten oluşuyor.
Mesela Nedim Şener araştırmaları ve kitabı çok sayıda ödüle lâyık görülmüş bir gazetecidir. Onu hedef yapan sebebin, Dink cinayetinin arkasındaki cemaatçi polisleri deşifre etmesi olduğunu konuya ilgi duyan herkes tahmin edebilir. Gazeteci Ahmet Şık da “İmamın ordusu” adında ve Gülen hakkında bir kitabın son aşamasına gelmişti.
... Dünkü arama ve gözaltıların bir anti terör operasyonu olduğuna kimse kimseyi inandıramaz. Amaç gazetecilerin ‘kırmızı çizgiler’i ihlâl etmemelerini sağlamaktır. Özellikle eleştirel gazetecilik yapanlar artık birkaç gün sonrasına randevu vermiyorlar. Çünkü bir sabah ansızın gelebilirler!”
Taha Akyol-Milliyet
“Ergenekon soruşturması kapsamında dün evlerinde arama yapılan ve gözaltına alınanlardan sadece Nedim Şener’i tanırım. Nedim Şener’in ‘terör örgütü’ üyesi olması, ordunun darbe yapacağı bir ortamı hazırlamaya çalışması mümkün değildir.
Hükümete karşıdır ama darbe ve terör yanlısı asla olamaz.
Böyle yakından tanıdığım bir insanın bile bu suçlamalara muhatap olması, Ergenekon soruşturmaları konusunda öteden beri dile getirdiğim ‘ölçü kaçıyor’ kaygısını daha da güçlendirdi: Haklı bir soruşturmada ölçünün kaçırılması kaygısı...
Öbür gazeteci Ahmet Şık, Nokta dergisinde ‘Darbe Günlükleri’ni yayımlayan ekibin içindeydi. Şimdi darbeci olmuş olabilir mi?”
İsmet Berkan-Hürriyet
Ahmet ile Nedim de Ergenekoncuymuş meğer!
“Geçen hafta Ahmet Şık telefonla aradı. Aslında ben de onu aramayı düşünüyordum; Soner Yalçın Ergenekon nedeniyle gözaltına alınırken onun bilgisayarlarında Ahmet’in bir kitap taslağının bulunduğuna ilişkin bir haber okumuş, meraklanmıştım.
Nitekim Ahmet de aynı konuda arıyordu. Halen yazmakta olduğu kitabının Soner Yalçın’da ne aradığını bilmiyordu. Kitabın konusu polis içindeki Fethullah Gülen grubuydu. Ve Ahmet, kitabının henüz düzeltilmemiş, tamamlanmamış versiyonunun nasıl olup da Yalçın’da çıktığını bilmiyor, anlayamıyordu.
Ahmet, ‘Zaten’ dedi, ‘Şu kitap işi bir bitsin, bu bilgisayarı alıp denize atacağım.’
Ben de kendimi tutamadım, ‘Denize atmak yetmez’ dedim, ‘Önce içinden hard diskini çıkaracaksın, büyük bir mıknatısla bir süre tutacaksın ki içindekiler silinsin, sonra ona da güvenmeyip çekiçle kıracaksın, en sonunda da denize atacaksın.’
Dün sabahtan beri düşünüyorum: Acaba bu konuşma, Ahmet’in gözaltına alınma sürecini hızlandırmış mıdır? Eğer öyleyse, ona bu aklı veren ben olduğuma göre savcılar artık benden de şüphelenmekte midir?”
Murat Yetkin-Radikal
Sustukça sıra kime gelecek?
“Nedim Şener, yolsuzluklarla mücadeleden Hrant Dink cinayetindeki ihmallere dek, gölgelerin üzerine cesaretle giden, Dink cinayetinin daha fazla kurcalanmasını isteme-yen yargı ve polis çevrelerinin tepkisini çeken bir gazeteci. Gözaltına alınırken dahi ‘Hrant için, adalet için’ diye seslenebildi kameralara.
Şık’ın durumu işin zıvanadan çıkmasının adeta şahikası… Daha Ergenekon davaları açılmamışken, Ahmet Şık ve Alper Görmüş saye-sinde Türkiye darbe girişiminden haberdar oldu. ‘Ergenekon’u anlama Kılavuzu’ adı altında Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte kirli ilişkileri deşifre eden kişidir. Ergenekon’dan yargılanan sanıklardan bir kısmıyla bu nedenle mahkemelik... Bu nedenle kimse akıl erdiremiyor Ergenekon üyeliği suçlamasına.
İddiaya göre, Şık’ın henüz yayımlanmayan ve Ergenekon ve derin devlet ile cemaat bağlantılarını sorgulayan bir kitabının kayıtları Soner Yalçın’ın bilgisayarında bulunmuş.”
Melih Aşık-Milliyet
Yazma, yazdıkça...
“Türkiye’de özgür gazeteciliğin yeni kuralı belli oldu:
‘Yazma, yazdıkça sıra sana gelecek...’
Gazetecinin görevi doğruları yazmaktır. Ama yazma... İktidar partisini ve Başbakanı sorgulama. Eleştirme. Haksızlığa uğrayanları savunma. Karanlık olayların arka planını araştırma... Kafanı kurcalayan konuları kâğıda dökme... Basın özgürlüğünün bittiğini aklından çıkarma... Sadece iktidarı övme özgürlüğünü kullan...
İktidarın basına ve topluma yaydığı mesaj budur...
Dün Nedim Şener arkadaşımızla birlikte onun gibi araştırmacı gazeteci olan Ahmet Şık evleri aranarak gözaltına alındılar. Odatv’de Soner Yalçın’ın bıraktığı görevi sürdüren Doğan Yurdakul, Mümtaz İdil, Sait Kılıç gibi gazeteciler ile Prof. Yalçın Küçük de aynı muameleye tabi tutuldu.”
Cüneyt Özdemir-Radikal
Mirgün ile Nedim
“Öyle ya da böyle hukuk devleti temelinde gösterebilirdi. Ama şimdi durum farklı... Bugün gazeteci Nedim’i terörist Nedim diye belki bize sunabilirsiniz. İkna da edebilirsiniz. Kimimiz korkudan, kimimiz içindeki şüpheyle sessiz de kalabilir, ama bu durumu dünyaya anlatamazsınız. Dünyadaki hiçbir gazeteci örgütü, Nedim Şener’in aslında terörist olduğuna inanmaz.
Nedim ile ilgili gelişmeleri seyrederken bir başka gazeteci ile ilgili haber ajanslara düştü. NTV’den yıllardır tanıdığımız Mirgün Cabas’ın da Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterini telefonla arayarak düşürme iddiası ile ‘şüpheli’ sıfatıyla yargılanması istendi. Durumumuza gülmek isterdim, ama ağlamaktan başka çaremiz yok.
Ne yapmalıyız, söyleyin!
20 yıldır gazeteciyim. Dün ilk kez mesleği bırakmayı düşündüm. Hâlâ da düşünüyorum.”
Sevilay Yükselir-Sabah
Nedim Şener ve Ahmet Şık
“Oda TV'de yapılan baskınlar sonrası ortaya çıkan belgelere dayandırılarak yapılan dünkü baskınlarda gözaltına alınan 11 kişiden sadece ikisini şahsen tanıyorum.
Biri Nedim Şener'dir. Diğeri ise Ahmet Şık'tır!
Nedim'le çok yakın bir arkadaşlığımız olmasa da geçmişte özellikle batık bankalar ve TMSF operasyonlarına dair yaptığı haberleri hep çok takdir etmişimdir.
Yanı sıra eleştirdiğim tarafları da olmuştur tabii.
Mesela çok ses getiren, ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ adlı kitabında, Emniyet'in suiistimallerine dair bütün gerçekleri göz önüne sererken, Hrant'ın katledilmesi için onu adeta hedef gösteren emekli general Veli Küçük'ü ve tayfasını ısrarla es geçmiş olmasını bir türlü anlamamışımdır.
... Ahmet'e gelince...
Onunla 22 yıl öncesine dayanan eski ama bitmiş bir arkadaşlığımız vardır.
Kendisine tam 12 yıldır dargın olsam da, onunla o günden bu yana görüşmüyor olsam da, dün evine yapılan baskını ve gözaltına alınışını buruk bir yürekle izlediğimi belirtmeliyim."
Ahmet Kekeç-Star
"Nedim Şener’e gelince... Nedim’i tanırım. Arkadaşımdır. Tanıdığım ve “çalışmalarını” bildiğim Nedim Şener’in darbecilerle, antidemokratik çevrelerle, çetelerle, manipülasyon odaklarıyla hiç işi olmadı... Demokrattır, meşruiyetten yanadır... En azından ben öyle biliyorum ve şahadet ediyorum.
Gazeteciliğini beğenmeyebilirsiniz, bazı araştırmalarını önyargılı bulabilirsiniz... Üslubundan hoşlaşmayabilirsiniz... İsmi, bilgisi hilafına, birtakım ajandalara da geçmiş olabilir. Ama bu, “terör örgütü üyesi” olduğu anlamına gelmez. Yazıktır... Bühtandır...
Gözaltına alınmadan birkaç gün önce konuşmuştuk. Soner Yalçın’ı hiç tanımadığını, iddia edildiği gibi Hanefi Avcı’yla bir teşrik-i mesaisi olmadığını söyledi. Soner Yalçın’ın bilgisayarına sızdırıldığı öne sürülen belgede adı geçtiği için de öfkeliydi; “Hayatta tanımadığım, düşüncelerine katılmadığım Soner Yalçın hakkında, ismimi kullandığı için suç duyurusunda bulundum. Yakasını bırakmayacağım...” dedi.
Ahmet Altan-Taraf
Bu nasıl iş...
Dün sabahtan beri ortalık çalkalanıyor.
“Ergenekon’da yeni dalga” diye.
On kişi gözaltına alınmış.
Aralarında dişe dokunan tek isim bence MİT’çi Kaşif Kozinoğlu, Susurluk olaylarında da adı geçen, tuhaf ilişkileri saptanan Kozinoğlu’nu derinliğine araştırmak, önemli ipuçları ortaya çıkarabilir.
Ama diğer isimlere bakıldığında, insan kaçınılmaz olarak “ne oluyor” diye soruyor.
Niye bu insanlar gözaltına alındı?
Kimle konuştuysam kafası karışık, net bir cevap verebilen kimse yok.
“Ergenekon’un medya bacağını yakalıyoruz” diye gidip Oda TV’nin elemanlarıyla, polisle ilgili kitaplar yazmış muhabirleri yakalarsanız, kuşkulu sorular yaratırsınız.
Gözaltına alınan muhabirlerden bir kısmı polisin kendi iç çekişmelerinde taraf olmuş olabilirler, bir tarafın sözcülüğüne soyunup kitap da yazmış olabilirler ama bunun Ergenekon’la ne ilgisi var?
Ergenekon, darbenin yolunu açabilmek için kaos yaratmak amacıyla kurulmuş ve çeşitli suçlara bulaşmış bir örgüt.
Bana sorarsanız Türkiye’nin en tehlikeli örgütü.
Bu örgüttün üyeliğinden gözaltına alınabilmek için, bu örgütle ilişki kurmuş ve bu örgütün talimatları doğrultusunda darbeye altyapı hazırlayan yayınlar yapmış olmanız gerek.
Böyle bir iş de, öyle muhabirlerin yapabileceği bir iş değil.
Üstelik gözaltına alınanlar arasında öyle bir isim var ki duyan herkesi şaşırtıyor.
Ahmet Şık.
Şık, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte Ergenekon konusunda en dürüst, en kapsamlı, en açıklayıcı kitaplardan birini yazmış bir gazeteci.
Nokta dergisinde, “Darbe Günlüklerini” ortaya çıkartan ekibin önemli bir parçası.
Hüseyin Gülerce-Zaman
Oda TV'de ikinci dalga ve tsunami
"Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan Oda TV operasyonunun ikinci dalgasında, yeni aramalar ve gözaltılar var.
Biliyorum, bugün birileri yine basın özgürlüğünü hatırlayacak. İktidarın, gazetecilere ve muhaliflerine yönelik yeni bir yıldırma hamlesi başlattığını söyleyecek, yazacak. Ergenekon dostları ve dayanışma merkezleri, seslerini yine yükseltecekler.
... Oda TV ile ilgili ikinci dalgaya bakalım. Yargıya intikal etmiş ciddi iddialar var. 22 Şubat 2011 tarihli Akşam gazetesinin haberine göre, Soner Yalçın ve Oda TV'nin iki çalışanını tutuklatan belgelerden biri, ofisteki bilgisayarın hard diskinde bulundu. "teRTEmiz" isimli notta, medyayı kullanma çalışması yapılmış ve şunlar sıralanmış: "AK Parti'nin çıkardığı her yasanın, Atatürk devrimlerine karşı olduğu afişe edilecek... AK Parti'nin gerçek maksadının şeriat devleti kurmak olduğu, hep gündemde tutulacak... Ergenekon davasının, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma ve etkisizleştirme amaçlı olduğu, medyada sürekli işlenecek... Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tahrik edici haberler yapılacak... Şehit cenazeleri ön plana çıkarılacak... "Sivil dikta" ve "sivil darbe" konusu sürekli işlenecek..."
Ali Bayramoğlu -Yeni Şafak
"Dün sabah aralarında gazetecilerin de olduğu bir grup insanın evinde arama yapıldı. Ardından gözaltına alındılar. Bunlar arasında Ahmet Şık ve Nedim Şener de var.
Önce şunları söylemek isterim:
Ahmet Şık'ı yıllardır tanırım. Yeni Yüzyıl Gazetesi dâhil olmak üzere birçok kez birlikte çalıştık. Fikirlerimiz zaman zaman kesişmiş zaman zaman ayrışmıştır. Onun düzgün ve dürüst bir gazeteci olduğundan hiçbir şüphem yoktur.
Ergekenon davasıyla ilgili gözaltına altına alınması aklımı da vicdanı mı da her anlamda, her açıdan rahatsız eder.
Nedim Şener hayatta olduğum sürece asla affetmeyeceğim bir isimdir. Girdiği kavgada Dink dosyasını kullanmış ve işi, dilini bana uzatacak "iktidarı korumak için Dink cinayetinin kimi sorumlularını hasıraltı ettiğimi" ima edecek kadar ileri götürmüştür"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.