Amaç Meclis’i tasfiye
Hükümetin Kanun Hükmünde Kararname ile yasama organının görevlerini üstüne almaya çalıştığını söyleyen Kılıçdaroğlu, ‘’Bu, parlamentoyu by-pass etmek demektir. Böyle bir şey demokrasilerde, hele hele 9 yıllık bir iktidarda olmaz. Bu, baskıcı yönetimin, baskıcı anlayışın, demokrasiyi içine sindirememiş anlayışın sonucudur’’ dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile süper yetki istemine “Bu, parlamentoyu tasfiye anlayışının, muhalefete tahammül edememenin bir sonucudur. Parlamentoyu tatil etmeyelim, Haziranın 1’ine kadar çalışalım, neyi getireceksen getir” diye tepki gösterdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında yaptığı açıklamalar ana başlıklarıyla şöyle:
9 yıldır neredeydin?: Yasa tasarısının gerekçesinde, “Yeni hükümet kurulacak, bu uzun sürer, ülkenin beklemeye tahammülü yok” deniyor. 9 yıldır neredeydin sen, armut mu topluyordun? 9 yıldır bu milletin ensesinde boza pişirdin. Parlamento tatile girecek, ben kanun çıkaracağım, yasama organının yerini yürütme organı alacak, yasa çıkaracak, muhalefetsiz... Bir sabah uyanacağız yeni bir kanun çıkmış olacak.
Bu çağdışı anlayış değilse hangi anlayış? Bu, parlamentoyu by-pass etmek demektir. Böyle bir şey demokrasilerde, hele hele 9 yıllık bir iktidarda olmaz. Bu, baskıcı yönetimin, baskıcı anlayışın, demokrasiyi içine sindirememiş anlayışın sonucudur.
İmamın Ordusu: Basılmamış bir kitap suç unsuru haline getirildi. Basılmamış kitap nüshalarının imha edilmesi, bu hükümetin demokrasi kültüründe olan bir şey!
Eğer ona “Demokrasi” diyorlarsa tabii. Suç delilleri imha edilmez, dosyasına konur; imha zaten delilleri karartmaktır. Bu suç değil mi? Bunların yaptığıyla 12 Eylül hükümetinin yaptıkları arasında ne fark var? Bu kitapların toplatılmasıyla ilgili Batı da şaşkın. Anlayamıyorlar, “Hitler, Mussolini” deseler geçmişte kalmış. Buradan oralara çağrıda bulunuyorum, Hitler ve Mussolini döneminde akıllara gelmeyenler AKP iktidarının aklına geliyor, görmüyor musunuz?
Düşünce düşmanı: “Yargıya saygı duymuyorum” diyen bir Başbakan’ın olduğu dünyada tek örnek var. O da Türkiye. Daha kitap haline gelmemiş düşünceyi cezalandıran başka bir ülke de yok. Düşünmekten korkan bir insan olabilir mi? Allah’ın en güzel lütfudur. Ben eminim Başbakan, “İnsanların düşünmesine de karşıyım” der yakında. Çünkü o düşünce düşmanı. AB yetkilileri, “Böyle uygulamalar olursa Türkiye ile müzakereleri keseriz” demişler. Eee günaydın... Türkiye’de demokrasi olmadığını daha yeni mi gördünüz? Düşünceye kelepçe takan bir iktidarla karşı karşıyasınız.
Kuyruklu yalan: Beyler darbelere karşıymış, darbelere karşıysan bizim gibi yürekli olacaksınız, bizim gibi özgürlükçü olacaksınız. 12 Eylülcüler yargılanacakmış, referandumda, öyle dediler. Yargılandı mı? Hayır. Yargılansın, diye önerge verdik, önergeyi reddettiler ve milleti kandırarak “Biz 12 Eylülcüleri yargılayacağız” dediler. Ama kuyruklu yalan. YÖK’ten şikâyet ediyorlardı, buyrun kaldıralım, dedik. Ama ele geçirdiler ya, gerek duymadılar. Öyle rektörler atadılar ki, adamların özgürlükten haberleri yok. Faili meçhuller; onu da istismar ettiler. Taşeron uygulamasına son verelim, dedik, kabul etmediler. 1 milyondan fazla asker kaçağımız var. Askere gitmek isteyenler var fakat askere alınmıyorlar, bazıları da gitmiyorlar. Gelin bunları eritelim, bedelli, bedelsiz yapalım, dedik, yanaşmadılar.
Libya’daki gelişmeler: Beyefendi çıktı, “NATO’nun orda ne işi var” diye yeri göğü inletti, sonra Türkiye’ye geldi tıpış tıpış savaş gemilerini gönderdi. Meclis’ten karar çıkmadan hem de. Sonra “Biz NATO’yu yönettik” diyorsun. Bugün gazetelerde okuyoruz, Türkiye ülkeler arasında devre dışı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.