İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN
AK Parti kurulduktan sonra 17 seçim zaferi kazandıklarını dile getiren Erdoğan, “Tüm bu süreçler boyunca hükümet işlerinde daima, insanı yaşat ki devlet yaşasın prensibini kendimize rehber edindik. Biz insanı yaşatarak, insana dokunarak, insanı yücelterek, insanların kalbini kazanarak devleti yaşattık, büyüttük, güçlendirdik” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyarette bulunmak üzere geldiği Birleşik Arap Emirlikleri'nde Dünya Hükümetler Zirvesi'nde katıldı. “Geleceğin hükümetlerini şekillendirmek temasıyla gerçekleştirilen zirvenin siz değerli misafirlerin de katkılarıyla küresel barış ve adaletin tesisine pozitif etki yapacağına inanıyorum” diyen Erdoğan, “Zirvenin temasıyla uyumlu şekilde Türkiye olarak cumhuriyetimizin 100’üncü yıldönümü ile hayata geçirdiğimiz, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuzla geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz. Doğru değerlerle yola çıkıldığında büyük dönüşümlerin nasıl başarıldığını bugüne kadar gösterdik. Özellikle son 21 yıllık iktidarlığımız döneminde Türkiye’yi her alanda üç kat, beş kat, on kat büyüterek ileriye taşıdık. 20 yıl öncesinin Türkiye’sini hatırlayanlarla bugünün Türkiye’sini görenler, ülkemizin kısa sürede nasıl bir başarı hikayesi yazdığını, nasıl sessiz bir devrim gerçekleştirdiğini kabul ve takdir ediyor” ifadelerini kullandı.
Hizmetkarlık ediyoruz
Konuşmasını, “Burada çok samimi bir hissiyatımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şahsen 40 yılı aşkın bir süredir siyasetin içinde olan, halkına siyaset yoluyla hizmet etmeye çabalayan bir kardeşinizim” şeklinde sürdüren Erdoğan, “İlk gençlik yıllarımızda sivil toplumda başladığımız mücadelemizi daha sonra siyasetin çok farklı kademelerinde görev üstlenerek yürüttük. 1994 senesinde henüz 40 yaşında bir siyasetçiyken Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildim. Yaklaşık 4 buçuk yıl sürdürdüğümüz bu vazifemiz sırasında bugün bile takdirle konuşulan çok önemli hizmetlere, eserlere ve yatırımlara imza attık. Okuduğumuz bir şiir nedeniyle hapse atılmamız sonucu siyasi hayatımız bir süre kesintiye uğradı. Ama buna rağmen, İstanbul’daki başarımız önümüzde yeni kapıların açılmasına, çok daha büyük bir başarı hikayesinin yazılmasına vesile oldu. 2001 senesinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak şiarıyla bugün Genel Başkanlığı’nı yürüttüğümüz Ak Parti’mizi kurduk. Partimizin kuruluşundan sadece 15 ay sonra, girdiğimiz ilk seçimlerden açık ara birinci çıkarak Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Hapse girdiğimizde kimi gazeteler ‘Muhtar bile olamaz’ manşetleri atmıştı. Ama biz insanımızın teveccühü ile önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaklaşık 21 yılı aşkın süredir milletimize hizmetkarlık ediyoruz” açıklamasını yaptı.
17 zafer kazandık
AK Parti kurulduktan sonra 17 seçim zaferi kazandıklarını dile getiren Erdoğan, “Son olarak mayıs ayında yüzde 90’ları bulan katılım oranıyla gerçekleşen ve oldukça çekişmeli geçen seçimlerde tarihi bir başarıya daha imza attık. Şimdi de 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanıyoruz. 48 gün sonra. Allah’ın izniyle bu seçimlerde, 18’inci zaferimizi elde edeceğiz. Çünkü biz geçmişte olduğu gibi şimdi de ‘insan için ancak emeğinin karşılığı vardır’ inancıyla çalışmalarımızı çok yoğun ve çok sıkı bir şekilde sürdürüyoruz. Burada bir noktayı da özellikle vurgulamam gerekiyor. Tüm bu süreçler boyunca hükümet işlerinde daima, insanı yaşat ki devlet yaşasın prensibini kendimize rehber edindik. Biz insanı yaşatarak, insana dokunarak, insanı yücelterek, insanların kalbini kazanarak devleti yaşattık, büyüttük, güçlendirdik. İnsanımıza sahip çıktıkça, insanımız da devletine ve bize sahip çıktı. Halkımızın gücü ve desteği olmasaydı bunların hiçbirini başaramazdık. Bugün de aynı çizgide yolumuza devam ediyoruz. Bizim siyasette varlık gayemiz, geride hayırla, şükranla ve hayır dua ile yad edilecek güzel bir miras bırakmaktır” dedi.
GARANTÖR ÜLKE OLMAYA HAZIRIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırıma da değinerek, “Halının altına süpürülerek sorunların çözülemeyeceğini yaşadığımız her hadiseyle bir kez daha görüyoruz. Bunun en son ve acı örneği Gazze’deki krizdir. Geçen yılın 7 Ekim’indeki hadiseden bağımsız olarak bugünkü krizin kaynağı Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen Filistin topraklarındaki işgalin artarak devam etmesidir. Kendini uluslararası hukukun üstünde gören İsrail, on yıllardır işgal, gasp, yıkım ve katliam politikalarından vazgeçmemiştir. Filistin halkının nasıl bir adaletsizlikle karşı karşıya kaldığını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. 1948 tarihinden bu güne İsrail-Filistin haritalarına bakmak bile meselenin vahametini göstermeye yeterlidir. Biliyorsunuz, tedavinin yarısı teşhisin doğru konulmasıdır. Burada da sorunun kaynağını doğru tespit etmezsek çözüm yolunu da bulamayız. İsrail bölgede kalıcı barış istiyorsa, yayılmacı hayaller peşinde koşmayı bırakmalı, 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devletinin varlığını kabul etmelidir. Dolayısıyla bölgemizde barış, huzur ve ekonomik kalkınmaya giden yol, Filistin devletinin kuruluşundan geçiyor. Bu çerçevede bir barışın tesisi ve temini için diğer bölge ülkeleriyle birlikte garantörlük dahil sorumluluk üstlenmeye hazır olduğumuzu dile getirdik” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.