"Kandil de Silivri de dersini alsın"
Projelerini açıkladıklarını, açıklamaya da devam ettiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Çünkü çok daha farklı bir Türkiye'yi, daha modern bir Türkiye'yi, inşallah benim insanımın çok daha insanca, çok daha refah, huzur, mutluluk içerisinde yaşadığı bir Türkiye'yi sizlere hazırlamanın gayreti içerisinde olacağız. Çünkü biz milletimize efendi olmaya değil, biz milletimize hizmetkar olmaya geldik. Çünkü biz halka hizmeti Hak'ka hizmet olarak gören bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu yola biz böyle çıktık. Er ya da geç öleceğiz. Öyle mi? Kimsenin kalması, hiçbir canlının kalması mümkün mü? Ama CHP'li bir milletvekili adayı, hem de koskoca bir profesör, İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde eskiden 'ruhuna fatiha' yazıyormuş da o pek rahatsız etmiyormuş ama şimdi orada, 'her nefis ölümü tadacaktır' ifadesini görünce, bu diyor 'sinir bozucu' diyor. Sevgili kardeşlerim herhalde Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyor profesör. Bunlar, profesörler her şeyi bilen zannediyorlar. İlim sahibi olmak yetmez irfan sahibi olmak yeter. İrfan sahibi olmak nedir? Yunus güzel söylüyor; 'ilim, ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, ya kendin bilmezsen nice okumaktır' diyor. Arif, bilmediğini bilen insandır ama bunlar bilmediklerini bilmiyorlar. Değil profesör, ordinaryüs profesör olsa ilim deryasından ancak bir kova su alırsın. İşte Zincirlikuyu Mezarlığının kapısındaki, 'her nefis mutlaka ölümü tadacaktır' ayetini bilmiyorsun, 'sinir bozucu' diyorsun. Ölmeyecek misin? Her gün yüzlerce, binlerce insanın öldüğü şu vatanımızda hoca efendinin önündeki tabutun üzerindeki yeşil örtüde, ne yazıyor? O yazıyor orada ama bunların bundan haberi yok. Haberi olsa bu yanlışı yapmaz. İşte CHP zihniyeti bu, anlayış bu. 12 Haziran'da bunları sandığa gömmeye hazır mıyız? Onun için 35 günde çok çalışmamız lazım. Kapı kapı, köy köy dolaşacağız, gidilmedik yer bırakmayacağız.''
Erdoğan, Yığılca'nın ismini Orhan Gazi'den aldığını belirterek, ''Burası ordunun yığınak yaptığı yer. Dedelerimiz burada toplandı. Burada gerçek akıncılar var. Bunlar onun diyarı. Dolayısıyla zaten buradan bu ülkenin aydınlık yarınlarına omuz verecek insanların olduğunu biliyorum. Onlara destek verenlerin olduğunu da biliyorum. Onun için Yığılca ustalık dönemine en önemli desteği verecek bir ilçemizdir, buna inanıyorum. Zaten Düzce'nin neresine bakarsan bak, hamdolsun onu görüyoruz'' diye konuştu.
'Biz Ferhat'ız siz Şirin'
Düzce ile Yığılca ilçesi arasında yapılan yol çalışmalarına da değinen Erdoğan, Zonguldak'a kadar olan güzergahta tüneller yaptıklarını, belirterek, şöyle dedi:
''Bu dağları delerek Düzce'den ta Zonguldak'a kadar ulaşacağız. Bölünmüş yollarla ulaşacağız. Bunları yapan bir iktidar Düzce-Yığılca yolunu mu yapamayacak? Evelallah bu da olacak. Hiç endişeniz olmasın. Çünkü biz Ferhat'ız Ferhat, siz Şirin. Ferhat biliyorsunuz dağı deliyor. Görenler gelip diyor ki, 'ya Ferhat sen ne yapıyorsun.' Ferhat diyor ki, 'dağı deliyorum', 'su getireceğim' diyor, 'çoğu gitti azı kaldı' diyor. Şimdi biz de inşallah Türkiyemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız. Milletimizle birlikte çıkaracağız. Hiç endişeniz olmasın, inanıyoruz, çalışıyoruz, milletimize güveniyoruz. Siz de bize güvenin, hiç endişe etmeyin. İşte sekiz buçuk yılda yaptıklarımız bu işin teminatı, hepsi olacak.''
'IMF'nin kapısından ayrılmıyordu MHP'
Erdoğan, eğitimde ve sağlık alanında yapılan çalışmalara değinerek, Türkiye'nin 16 noktasında 18 hava ambulansı bulunduğunu, ayrıca 2 adet olan jet ambulans sayısını da 5'e çıkaracaklarını söyledi. Kanuni Sultan Süleyman'ın ''Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi'' sözünü anımsatan Erdoğan, ''Biz bu sözle yola çıktık. Çünkü biz Kanuni'den bu dersi aldık. Yani bir sağlıklı nefese devleti feda eden bir anlayış. Adalet, emniyet, ulaşım, enerji, biz bunları yoğun bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Değerli kardeşlerim bir şeyi bilmenizi istiyorum. O da şu; bir olalım, beraber olalım, iyi olalım, diri olalım. Bu çetelere, mafyaya ülkemizi kaptırmayalım. Teröre, teröriste ülkemizi evelallah kaptırmayacağız, kaptırmıyoruz'' diye konuştu.
Erdoğan, iktidarı, MHP'den, ''CHP'nin yavrusu DSP''den, ANAP'tan aldıklarını dile getirerek, şöyle devam etti: ''IMF'nin kapısından ayrılmıyordu MHP. 30 milyar dolar borçlandı. Biz geldik 23.5 milyar dolarla devraldık. Ödedik, ödedik, ödedik. Şu anda 5 milyar dolar borcumuz var. 23.5 milyar dolardan 5 milyar dolara. Onu da hemen öderiz, hiç mesele değil ama çok düşük faizle bir borç olduğu için dedik ki, 'bunu da yavaş yavaş, 2012'nin sonuna kadar öderiz.' Hiç önemli değil. Bakıyorsunuz 'milliyetçiyiz' diyorlar. Kardeşim milliyetçiysen Merkez Bankası'nda niye bu kadar az para vardı? Geldiğimizde koskoca Merkez Bankası'nın kasasında 27.5 milyar dolar vardı. Yarısı da işçi dövizi; yurt dışındaki işçilerimizin dövizi. Şimdi Merkez Bankası'nın kasasında 93 milyar dolar var. Halep oradaysa arşın Yığılca'da. Şimdi bakıyorsunuz, çıkıyor, sağda solda sayın Bahçeli diyor ki; yok şuydu, yok buydu. Kardeşim işte hesap ortada. Yolsuzluklar, her şey döneminizden bize miras kaldı. Şimdi biz ödüyoruz, biz kapatıyoruz. Bütün bunlarla beraber, dikkat ederseniz bu attığımız adımlarla Türkiye bir değişim yaşıyor; dünyada bir itibar kazanıyor. NATO'nun içerisinde Türkiye'nin ayrı bir yeri var; BM'de ayrı bir yeri var; OECD'de ayrı bir yeri var. Bütün bu uluslararası kuruluşların içerisinde artık Türkiye'nin farklı bir konumu, farklı bir yeri var. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var.''
'Kağıtları önünden aldığın zaman, dağıtıveriyor'
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Siirt'teki konuşmasına da değinen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Geçenlerde sayın Kılıçdaroğlu benim kayın pederimin memleketine gitti. Siirt'te konuşma yapıyor. Siirt'teki konuşmasında dengeyi kaybetti. Maalesef orada kullandığı ifade hem çok çirkin. Şahsımıza hakarete katlandık da ama bu saygısızlığa, bu hakarete, bu alçaklığa katlanmamız mümkün değil. Ne diyor? Diyor ki; 'statükonun Allah'ı Ankara'dır.' Şimdi manevra yapmaya başladı. Diyor ki, 'Başbakan da Allah'ın kuruşuna ihtiyacımız yok, dedi.' Benzetmeye bak. Bir defa Allah mekandan münezzehtir. Allah'a mekan tayin edemezsin ama bu adamın bu tür bir anlayışı yok ki. Neyi, nasıl, niçin kullanacağını bilmiyor. Geliyor Şeb-i Aruz'a orada başka konuşuyor, Kutlu Doğuma geliyor başka konuşuyor. Orada bakıyorsunuz bu işi bayağı iyi hazırlayıp, önüne koymuşlar, oradan okuyor ama kağıtları önünden aldığın zaman, dağıtıveriyor. Geçen Samsun'da, 'bu ezan, CHP sayesinde okunuyor' diyor. 1941'de bu ülkede, bizim dedelerimiz, büyüklerimiz iyi bilir, 'Tanrı uludur, Tanrı uludur' diye ezan okuttular. İnönü'nün dönemi. Bunları yaşadık değil mi? Allah rahmet eylesin, Menderes geldi. Merhum Menderes kaldırdı ve aslına döndürdü. Niçin Allah-u ekber. Çünkü dünyanın neresine gidersen git, tüm İslam ülkelerinde ezan uluslararası evrensel bir mesajdır. Onun için değiştirilemez. Özelliği buradadır. İngiltere'ye gittiğinde İngilizce, Almanya'ya gittiğinde Almanca olmaz. Çünkü o dili bilmeyen anlamayabilir ama evrensel olduğu için, nereye gidersen git aynı mesajı duyarsınız. Özellik burada ama öğrenecek, yavaş yavaş öğrenecek. Yoksa bu millet öğretecek. Benim milletim öğretecek.''
Erdoğan, 33 tesisin açılışını gerçekleştirdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Düzce'de yapımı tamamlanan 33 tesisin açılışını gerekleştirdi. Erdoğan, Düzce Valiliği önünde gerçekleştirdiği konuşmasına Ziya Paşa'nın ''Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri'' sözünü hatırlatarak başladı. Bugüne kadar yaptıkları eserlerle yad edildiklerini, eserlerle yad edilmeye de devam edeceklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bugün Düzce'de 33 ayrı eserin açılışını yapıyoruz. Bunların içerisinde ağırlıklı olarak eğitim kurumlarımız var. Ulaşıma yönelik açılışlarımız var, çeşitli kamu kurumlarımızın, özel sektör kuruluşlarımız tarafından yapılan eserlerimiz var. Ben bütün bu eserlerin Düzce'ye kazandırılmasında emeği geçen bakanlarımızı, bakanlık mensuplarımızı, mimarını, işçilerimizi şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Düzce 1999 depremi sonrasında adeta yerle bir olmuştu. Böyle bir Düzce, hamdolsun şu anda yeni bir yapılanmanın içerisinde. Çok daha iyi günler var önümüzde, ben buna inanıyorum. Yeter ki söylediklerimiz yerine gelsin, yani yüksek binalar, zemin etüdü yapılmamış binalar dikilmesin. Bu konularda dikkatli olduğumuz sürece inanıyorum ki kaza riski bu tür olaylarda çok daha azalacaktır. Deprem de bu tür dayanıklılık çok daha farklı bir hal alacak ve böylece inşallah bu tür felaketlerde inanıyorum ki bu minimize duruma düşecektir.''
Düzce Araştırma ve Uygulama Hastanesinin ek binasını, Düzce Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesini, yarı olimpik yüzme havuzunu, merkezi amfi ve dershaneler blokunu, mühendislik fakültesinin bazı bloklarını ve ortak yaşam alanlarının açılışını yaptıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Böylece Düzce Üniversitemizin sadece bölge ve ülke çapında değil, uluslararası alanda da iddialı bir konuma gelmesini temin etmiş oluyoruz. TOKİ tarafından yapılan Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunu, Belköy İlköğretim Okulunu, Akçakoca İlköğretim Okulunu yine Milli Eğitim Bakanlığı'nın projeleri kapsamında hayata geçirmiş oluyoruz, ayrıca Topçular İlköğretim Okulunu, Tepeköy İlköğretim Okulunu, Akşemsettin İlköğretim Okulunu, Akçakoca Endüstri Meslek Lisesi ek binasını, Yığılca Kapalı Spor Salonu'nu da hizmete açıyoruz. İnsanımıza modern bir ortamda, çok daha kaliteli hizmet verilmesini sağlayacak Düzce Hükümet Konağı'nı bugün hizmete alıyoruz. Sosyal Hizmetler Müdürlüğü çocukevi, toplum merkezi ve huzurevini, alt yapı ve çevre düzenlemelerini de Düzce'ye kazandırıyoruz. Özel İdare tarafından yapılan içme suyu tesislerini de bugün hizmete açıyoruz. Biliyorsunuz bölünmüş yollar, bizim büyük önem verdiğimiz, Türkiye'nin ulaşım sorununda çok çok büyük katkıları olan projelerimizden. Bugün burada 33 kilometrelik Düzce-Akçakoca bölünmüş yoluyla, 22 kilometrelik Düzce-Gümüşova birinci hududu bölge bölünmüş yolunu resmen hizmete sunuyoruz. Bu arada inşallah, çok kısa bir zaman içerisinde Karadeniz Ereğli'si ile Düzce yolunun tünellerinin zaten büyük bir kısım bitmiş durumda. 7 nolu tünelin kamulaştırma sorunu var. Onu da inşallah bu hafta içinde çözüyoruz. Temmuz sonu gibi, Ağustos başında da inşallah buraların hem açılışını yapacağım hem de sizlere teşekküre geleceğim. O tünellerle bölünmüş yolları gerçekleştirmiş olacağız ve aynen Karadeniz'deki 12 tünel gibi burada da 9 tane tüneli açmak suretiyle Karadeniz Ereğli'ye kadar tünellerle geçmek suretiyle Ferhat Şirin'e kavuşacak.''
Başbakan Erdoğan, Düzce 1 ve 2. Organize Sanayi Bölgeleri ve diğer alanlarda inşa edilen çok sayıda tesisin açılışına da gerçekleştirdiklerini bildirdi. Erdoğan, tesislerin Düzce halkına ve Türkiye hayırlı olması dileğinde bulundu. Erdoğan, konuşmasının ardından tesislerin toplu açılışını gerçekleştirdi. Açılışa Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da katıldı.
Başbakan Erdoğan, Düzce mitingde
Başbakan Erdoğan, partisince Düzce'de düzenlenen mitingde yurttaşlara seslendi. Düzce'nin AKP'ye seçimlerde hep yüksek düzeyde oy verdiğini, en son halk oylamasında anayasa değişikliğine ''evet'' diyenlerin oranının yüzde 72.5 olduğunu anımsatan Erdoğan, ''Muhabbetinizden, itimadınızdan, bize olan aşkınızdan, sevdanızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun, muhabbetiniz daim olsun. Bu coşku var olduğu sürece, heyecan sürdüğü müddetçe, sizin hayır dualarınız bizimle olduğu müddetçe bize durmak yok, bize rehavet yok'' diye konuştu.
Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de hangi heyecanla yola çıktıysa, Türkiye'yi imar etmek için, baştan başa yeniden inşa etmek için, gönülleri fethetmek için nasıl bir coşkuyla yola çıktıysa bugün de aynı coşkuyla yollarına devam ettiklerini belirterek, şöyle devam etti: ''Bizim nasıl bir millet sevdası içinde olduğumuzu, nasıl bir memleket sevdası içinde olduğumuzu birileri anlamak istemiyor. Birileri bu yola başımızı, yüreğimizi koyduğumuzu, bu yola beyaz gömleğimizi giyerek çıktığımızı anlamak istemiyor. Onların anlamadığı şu, biz Orhan Gazi'nin emelinde buralarda gönülleri fetheden Akçakocaların, Turgutalplerin torunlarıyız. Biz Düzceli Konuralplerin, Gazi Rahmanların torunlarıyız. Onlar nasıl millet aşkına, memleket aşkına at sırtında canlarını bu yola koydularsa, aynı şekilde millet için, memleket için biz de canımızı bu yola koyduk, bu yola öyle çıktık. Düzce 20. yüzyılın başında çok büyük alim zat yetiştirdi, Düzce'nın Çalıcuma eski adıyla Hacı Hasan köyünden Zahidül-Kevseri Hazretleri, ömrünü ilme, hikmete, insan terbiyesine adadı. Kabri şu anda nerede biliyor musunuz? Kabri şu anda Kahire'de. Sağolsunlar belediyemiz, ticaret ve sanayi odamız kabrine sahip çıktılar, restorasyonunu yaptılar. İşte Düzceli o büyük zatın Kevseri Hazretlerinin mezar taşında ne yazıyor biliyor musunuz? 'Ey kabrimin başında durup, ibretle bakan. Dünkü ziyaretçi bugün buraya defnoldu'. Mesele bu, biz ziyaretçiyiz, biz yolcuyuz, mesele arkada iz bırakmaktır, mesele arkada eser bırakmaktır. Ölmeyecek miyiz? Öleceğiz,ama CHP'liler ölüme de inanmıyor. Maalesef ben CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, sizin yönetici takımında neler var, neler... Başınızı iki elinizin arasına alın, düşünün. Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde şu anda bir ayet var. CHP'nin şu anda bir profesör adayı diyor ki 'hergün Zincirlikuyu'nun kapısından geçerken eskiden orada ruhuna El Fatiha yazıyordu. Fakat şimdi (her nefis ölümü tadacaktır) yazıyor. Çok sinir bozucu birşey' diyor. Profesör olmuş, ama bu Allah'ın ayeti midir, yoksa Kadir Topbaş'ın bir sözü mü bunu bilmiyor. Zannediyor ki İstanbul belediye başkanının sözü. Sor, neyin nesidir sor. Arada sırada cenaze namazına gidiyorsan, orada yeşil örtüde de yazıyor. Her nefis ölümü tadacaktır. Bunu gör, gör bunu, görmüyor, neden görmek istemiyor, anlamak istemiyor, ama biz ölüme inanmışız. Ölüm bizim için bir bitiş değil, ölüm bizim için bir yok oluş değil, ölüm bizim için yeni bir hayatın başlangıcıdır. Onun için de bugüne kadar hiçbir şeyden korkmadık, korkmayacağız, hiçbir tehditte boyun eğmedik, bundan sonra da eğmeyeceğiz. Bugüne kadar önümüze çıkan hiçbir engele takılmadık, bundan sonra da inşallah takılmayacağız. Yeter ki sizler bizim arkamızda olun, yeter ki sizler bizimle olun, yeter ki sizler hayır dualarınızı bizden eksik etmeyin. Öleceğiz, sonunda bizi nereye koyacaklar? 2 metreküplük bir mezara koymayacaklar mı? Mezara koyacaklar. Benim boyum 1.85, belki beni daha büyüğüne gömecekler. Hoca efendi namaz kıldırırken, cumhurbaşkanı, başbakan niyetine demeyecek, işadamıysa trilyoner niyetine demeyecek, 'er kişi niyetine' diyecek, bayansa 'hatun kişi niyetine' diyecek. Gömecekler, gömdükten sonra herkes dağılıp gidecek, bir daha hatırlarlar mı? Eğer baki kalan bu kubbede hoş bir sada imişsen, eserler bırakmışsan anılırsın, yad edilirsin, ama arkanda eser bırakmamışsan bir daha seni kimse hatırlamaz, yanına bile uğramaz, ailen, çocuğun çoluğun bile uğramaz, bayramdan bayrama... Öyleyse bu kavga niye, bu kin, nefret, öfke niye, bunu aşmamız lazım.''
'Terör örgütünün tek hedefi AK Parti'
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, alanda bulunan kadınların ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' tezahüratı üzerine, ''Hanım kardeşlerimin bu heyecanı, erkekler de de görmek istiyorum. Biz sizlerle gurur duyuyoruz'' dedi. Çetelerle, eşkiya, gözünü kan bürümüş teröristler ve terör istismarcılarının hepsiyle baş edebileceklerini dile getiren Erdoğan, Kastamonu'da konvoyuna yapılan saldırıyı anımsattı. ''Saldırı da bir Recebimiz şehit oldu. Allah rahmet eylesin, tüm ailesine ve milletimize tekrar başsağlığı diliyorum'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Teröristlerin telsiz konuşmaları ortaya çıktı. Telsiz konuşmalarında ne diyorlar, 'bundan sonraki tek hedefimiz AK Parti'dir' diyorlar. Ben buradan vatandaşlarıma soruyorum, neden terör örgütünün tek hedefi AK Parti? Neden AK Parti hedef, çünkü AK Parti sorun çözüyor, çünkü AK Parti çözüm üretiyor, çünkü AK Parti hizmet üretiyor, çünkü AK Parti kardeşliği pekiştiriyor, çünkü AK Parti Doğu ile Batı'yı, Kuzey ile Güney'i kuçaklaştırıyor, çünkü AK Parti Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Abazası, Romanı, Boşnağı, Arnavutu ayırt etmiyor, birleştiriyor. Çünkü Yaradan öyle emrediyor, 'yaratılanı seviniz, Yaradandan ötürü' diyor. Bizde öyle diyoruz, Yunus'un diliyle 'Yaratılanı severiz Yaradandan ötürü'. Bundan rahatsızlar. Terör örgütü bu ülkede, Kürt kardeşlerimin meselesinin çözülmesini, kardeşliğin pekişmesini istemiyor. BDP, bu ülkede Kürt kardeşlerimin sorunlarının çözülmesini, onların çok daha huzurlu bir ortamda yaşamasını istemiyor. Terör örgüte de BDP de yoksulluk sürsün, terör devam etsin, analar, babalar, gençler kaybetsin, kan akmaya devam etsin, silah tüccarları kazansın istiyor. Son günlerdeki bütün kışkırtmaların sebebi bu, gerilimi bu kadar artırmanın sebebi bu, alçakça saldırıların altında yatan bu. Bataklığın kurumasından, istismarın son bulmasından çekiniyorlar. Bugün kadar benim yoksul Kürt kardeşimi istismar ettiler, bundan sonra da böyle devam etsin diyorlar. AK Parti'nin Kürt vatandaşlarıyla bir sorunu yok ki. Benim partimin içinde şu anda 60'ı aşkın Kürt milletvekili var. Doğu'dan, Güneydoğu'dan, Karadeniz'den, Akdeniz'den, Orta Anadolu'dan, Batı'dan, Trakya'dan var. AK Parti bir bölgenin partisi değil, AK Parti bir etnik unsurun partisi değil. AK Parti, 74 milyonun partisi, 81 vilayetin 80'inde AK Parti'nin milletvekili var, ana muhalefetin var mı, yavru muhalefetin var mı? Hiçbirinin böyle bir durumu yok, niye onlar Türkiye'yi, tüm milletimizi kucaklayamadılar, ama biz tüm Türkiye'yi, milletimizi kucakladık. Onlar da AK Partiye gelsin, bilmiyorlar anlayacaklar, anladıkları zaman da yanlışlarından vazgeçecekler.''
Erdoğan Düzce'de
Erdoğan, partisince Düzce'de düzenlenen mitingde vatandaşlara seslendi.
Yola çıkarken ''tek millet, tek bayrak'' dediklerini belirten Erdoğan, çünkü ayrılık istemediklerini söyledi.
''Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazıyla, Romanıyla, Boşnağıyla, Arnavutuyla tek millet. Millet bu demek zaten. Bu çatının altında toplanma, millet kavramını ifade ediyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız hepimiz. Bunu kabulleneceğiz. Niye zor geliyor'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İstemiyor birileri bunu. Yani 'ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım' demek birilerine zor geliyor. Zor gelmesin. Bunu dünyanın her yerinde bu işi bilen, inananlar kabulleniyor. Sizde kabul edeceksiniz. İki; ne dedik, 'tek bayrak' dedik. Niye bundan rahatsız oluyor BDP'si, terör örgütü, neden bundan rahatsız oluyor? Bayrağımızın rengi al. Neden? Orada şehidimizin kanı var. Rengini oradan alıyor. Hilal, bağımsızlığımızın simgesi. Oradan geliyor. Yıldız, şehidimizin simgesi. O da oradan geliyor. Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylemiş 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer üstünde ölen varsa vatandır'. Onun için de tek vatan diyoruz. Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve 780 bin kilometrekarede tek devlet. Burada 'tek din' demiyoruz. Niye? Çünkü bu vatan topraklarının üzerinde çok farklı dinlerin mensupları olabilir. Yüzde 98'i Müslüman ama, yüzde 1, yüzde 2 farklı dinlerin mensupları var. Bu yüzde 98'in içinde farklı mezheplere mensup olanlar da var. Bunlara da saygı duyuyoruz, onlar da bizim güvencemiz altında.''
Erdoğan, farklı dilde konuşanlar olabileceğini, bunun da bir zenginlik olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Türkçesi, Kürtçesi, Zazacası, Boşnakçası, Lazcası, Çerkezcesi olabilir. Bunlar bizim bir zenginliğimizdir. Bundan korkmaya gerek yok. İşte şimdi inşallah 12 Haziran'dan sonra ilk adım ne olacak, ileri demokrasi, ne olacak, inşallah temel hak ve özgürlükler. Bunların adımını atarken de üstünlerin hukukunu korumaya değil, hukukun üstünlüğünü koruyan bir anayasayı milletce hazırlayacağız, milletin diliyle hazırlayacağız. İnşallah terör örgütünün tezgahını da milletimizle birlikte bozacağız. Kurdukları o tezgahın altında kendilerini evelallah bırakacağız. Düzceli kardeşim, oynanan oyunu görmeni istiyorum. Kurulan tezgahı görmeni istiyorum, nasıl kirli, nasıl kanlı bir senaryonun kurgulandığını görmeni istiyorum. Bu ülkede AK Parti karşıtlarının son 8,5 yıldır yaptıkları gibi bugün de nasıl aynı hizaya geçtiklerini, çetelerle terör örgütlerinin nasıl işbirliği içinde çalıştıklarını görmeni istiyorum. Sizin ferasetiniz, sizin basiretiniz, sizin sağduyunuz her şeyin üzerindedir. Bu çirkin oyunu da sizin bozmanızı istiyorum. Bu kanlı tezgahı bir kez daha alt-üst edeceğinize inanıyorum. 12 Haziran'da sandıktan öyle bir kardeşlik mesajı verin ki Kandil de Silivri de dersini alsın. 12 Haziran'da öyle büyük bir Türkiye mesajı verin ki Türkiye'nin düşmanları, şer odakları, silah tüccarları bir kez daha şaşırıp kalsınlar. Bizim kardeşliğimiz, bizim birlikteliğimiz, bunların oyunlarını bozacaktır. Bir olursak, diri olursak her tezgahı bozarız. Kanla beslenenlere, kinle dilenenlere nihai tokadı 12 Haziran'da artık yeter diyerek siz atacaksınız.''
-''ÇETE KARDEŞLİĞİ KURDULAR''-
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''içine düştüğü hırsın etkisiyle ilke, sınır, ölçü tanımadan her konuyu istismar eden bir siyaset'' izlediğini söyledi.
CHP'nin çetelerden medet ummakla kalmayıp, on yıllarca rekabet ettikleri siyasi anlayışlarla da iş birliği yaptığı görüşünü dile getiren Erdoğan'ın, ''CHP Genel Başkanı popülizmde bol keseden vadetmekte sınır tanımıyor. İlhamını kimden aldığı da şimdi anlaşıldı. Hani 'kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum' diyen bir siyasetçi vardı ya... Kim o?'' diye seslendiği yurttaşlar , ''Demirel'' diye bağırdı.
Onların da CHP ile iş birliğine girdiğini, aralarında ''çete kardeşliği kurduklarını'' söyleyen Başbakan Erdoğan, ''Ömrü boyunca dini istismar edenler, CHP düşmanlığından ekmek yiyenler şimdi kalkıyorlar AK Parti'ye karşı CHP ile iş birliği yapıyorlar. Milletim zaten bunları tasfiye etti. Şimdi 12 Haziran'da inşallah bir kez de CHP ile tasfiye edecektir'' dedi.
Kılaçdaroğlu'nun Siirt'te yaptığı konuşmada, ''Allah'a karşı ağzı alınmayacak ifade kullandığını'' belirten Erdoğan, bu sözlerden dolayı kendisini Müslümanlardan, milletten özür dilemeye çağırdığını ama ''özür dileme erdemini'' göstermediğini belirtti.
Erdoğan, sözlerini ''İstiklal şairimiz Mehmet Akif ne güzel söylemiş, hem de işte tam böyleleri için söylemiş, 'şarka bakmaz, garbı bilmez, ilimden yok payesi. Bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz, bütün sermayesi'' diye sürdürdü.
-''12 HAZİRAN'DA BUNLARA HADDİNİ BİLDİRİN''-
Polis meslek yüksekokullarına lise ve dengi okulları bitirenlerin de girebilmesi imkanını getiren bir düzenleme yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, bu düzenlemeyle meslek lisesinde okuyanların şartları elveriyorsa polis olabilmesinin yolunun açıldığını ifade etti.
Erdoğan, ''Diğer meslek liselerindekilerle birlikte, yani hepsi buna dahil, endüstri meslek lisesi, motor meslek lisesi, imamhatip lisesi... Hepsi buna dahil. Ama tutturmuş imamhatip lisesinde okuyan kardeşimin buralara girmesine 'hayır' diye açıklama yapıyor ve Anayasa Mahkemesine gidiyor'' diye konuştu.
''Bir taraftan ayrımcılık yok diyorsun bizde, öbür taraftan gelip imamhatipliyi ayırıyorsun'' diye konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunlar bu ülkenin üvey evladı mı? Nedir bu meslek liselilerden alıp veremediğin. Bakın şimdi biz bir adım attık, diyoruz ki bu ülkede meslek liselilerin oranı yüzde 65-70'i bulacak. Düz liselerde yüzde 25-30'a inecek. Niye? Çünkü meslek lisesini bitiren yavrumuzun bileğine bir altın bilezik takalım. Derdimiz bu. Bir yandan televizyon kanallarında da sıkılmadan 'benim için yandaş yok, vatandaş var diyor'. Ne oldu, nerede? Gelin 12 Haziran'da bunlara haddini bildirin. Öyleyse durmak yok, ama kapı kapı dolaşacağız. Kapı kapı, köy köy.''
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, ''yolsuzlukların hakkından ben gelirim'' dediğini, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de aynısını söylediğini anlattı.
Televizyona çıkma teklifi
Kılıçdaroğlu'nun bir taraftan da televizyona çıkma teklifinde bulunduğunu dile getiren Erdoğan, ''Haddine mi ya... Sen daha çıraksın, dur bakalım. Bu lig meselesi. Amatör kümede oynayanla, süper ligde oynayanı biraraya getirmek mümkün mü? Sen daha dur bakalım. Daha çok ekmek yiyeceksin. Daha çok işin var'' diye konuştu.
Erdoğan, SSK Genel Müdürlüğü zamanında yaşanan bir yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili, yetkili savcının Kılıçdaroğlu'nu sanık değil de tanık olarak çağırdığını belirterek, ''Kılıçdaroğlu o zaman kendisine karşı böyle bir kıyak yapan bu savcıyı da şimdi vefa borcu diye aday yapıyor. Nereden, Muğla'dan. Tıpkı yanı başımızdaki Zonguldak adayı gibi. Zonguldak adayının durumunu biliyorsunuz. Nerede, Silivri'de. Silivri'de de yatmadı. 2 yıla aşkın zamandır hastanede yattı. Hasta olduğu için mi? Doğrusu ben inanmadım. Siz inandınız mı? Ama bak şimdi aday. CHP Genel Merkeziyle Silivri'ye bir tünel yaptılar. Şimdi bu tünelden çıkış sağlayacaklar. Dertleri o. Ama ben inanıyorum ki Zonguldak'taki kardeşlerim de ona gereken cevabı 12 Haziran'da verecek. Bu istismarcılara siz geçit vermeyeceksiniz. Bizim değerlerimize hakaret edenlere, bu yolsuzluğa bulaşmış olanlara geçit vermeyeceksiniz. Ben buna inanıyorum.''
Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde rahat hizmet alınamadığını ancak şimdi durumun böyle olmadığını söyleyen Erdoğan, her doğanın Genel Sağlık Sigortasıyla doğduğunu, her ailenin aile hekimi olduğunu, daha da ileri gideceklerini, daha da modernleşileceğini bildirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.