‘Mazeret izni çözüm olabilir’
Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, “tutuklu milletvekilleri” nedeniyle CHP’nin “yemin etmeme”, BDP’nin de “Meclis’i boykot” kararıyla yaşanan krizin aşılması için, bugün TBMM Başkanı seçilmesi beklenen Cemil Çiçek’e, “inisiyatif alıp devreye girmesi, tutuklu milletvekilleriyle ilgili kararı Meclis’in vermesini sağlaması” çağrısında bulundu.
Meclis çalışmalarına katılmak için “yeminin zorunlu olmadığını” söyleyen Cindoruk, CHP ve BDP’lilerin, “krizin aşılmasına yardımcı olmaları” için “Meclis’e gelip yemin etmeleri”, Çiçek’e de “parlamentonun imtiyazını ve dokunulmazlığını koruması için inisiyatif almalı. Tutuklu milletvekillerinin dokunulmazlıkları gündeme alınmalı, iddianameleri istenip, suçlarının anayasanın 14. maddesine girip girmediğine Meclis-Anayasa-Adalet Karma Komisyonu’nun karar vermesi sağlanmalı” önerisinde bulundu. Siyasetin duayen isimlerinden eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, hem Meclis Başkanlığı dönemindeki uygulamaları hem de Meclis’in geçmişteki kararlarından örnek vererek, “yemin” ve “boykot” krizinin aşılması konusunda önerilerde bulunurken, “yemin etmeyen vekilin, Meclis çalışmalarına katılıp katılamayacağı” tartışmalarına ilişkin görüşlerini anlattı. Cindoruk’un değerlendirmeleri şöyle:
Yemin, şart değil, tamamlayıcı: Milletvekilliği görevini seçmen veriyor. YSK’nin seçimlerde tespit ettiği bir eksiklik ve hata yoksa bu kişiler parlamento üyesi olur. Yemin milletvekilliğinin bir şartı değildir ancak tamamlayıcı işlerdir. Yemin etmeseler de milletvekilleri Meclis albümüne kayıtlıdırlar, dokunulmazlıklarını kazanırlar. Ben Meclis Başkanı olsaydım, yemin etmeseler de bu milletvekillerinin parlamenterlik görevlerini yapmaları için işlem yapardım. Nedeni de şu; anayasa ve içtüzükte hüküm var, milletvekili dilediği zaman yemin hakkına sahip, daha sonraki oturumlarda da yemin edebilirler.
Ekşi’nin ‘yok’ demesi yanlış: Aslında geçici Meclis Başkanı’nın (Oktay Ekşi) yemin etmeyen ama orada bulunan milletvekilleri için “yok” demek yerine “yemin etmiyorlar” diye kayda geçirmesi gerekirdi. Orada oldukları tutanaklarla da ortaya çıkmıştır. Zaten Meclis televizyonu bence “görsel tutanak” olarak orada duruyor, bu milletvekilleri genel kurula girmiştir.
Dostane çözüm aranmalı: Geçmişte Meclis Başkanlığım döneminde, Leyla Zana ve Hatip Dicle yeminden imtina ettiler, yanlış okudular, ondan sonraki toplantılara katıldılar, yemin ettiler. Yemin etmedikleri süre içinde onların milletvekilliğinin düşürülmesi vs tartışılmadı. Ben devreye girdim, dostane çözüm aradık ve bulduk. Benim tavsiyem, önce Meclis Başkanı’nın Başkanlık Divanı’nda görev vermesiyle başlayarak CHP ve BDP’li arkadaşlarımızın yemin etmeleridir. Böyle bir ihtilafın sürmesinden parlamento zarar görüyor, parlamentonun muteber olması için yemin etmelerini tavsiye ediyorum.
Tutuklular yemin ettirilmeli: Daha da ileri giderek bir talepte bulunuyorum. Tutuklu milletvekillerine, mazeret izni alarak, gelip yemin etmeleri sağlanabilir. O zaman tahliyeler için güçlü bir sebep ortaya çıkar. Yemin etmiş bir milletvekilini orada tutmanız kolay olamaz. Burada söz konusu olan sadece 8 milletvekilinin tutuklu olması değil. Parlamentonun dokunulmazlığı zorluklarla kazanılmıştır. Bu milletvekillerine değil, parlamentonun dokunulmazlığına karşı bir yargı hareketidir ki güçler ayrılığı ve demokrasi ilkelerine aykırıdır.
Kararı Meclis vermeli: Parlamento 8 milletvekilini koruyamaz hale gelmiştir. Sayın Çiçek, Meclis Başkanı seçilince, tahliyeleri reddeden hâkimlerin bilgilendirme yazılarını esas alarak konuyu Meclis gündemine taşır ve dokunulmazlık konusunda Anayasa-Adalet Karma Komisyonunun kurulmasını sağlayabilir.
‘İstediği vekili götürürler’
Meclis’in üyesinin tutuklanmalarıyla ilgili tartışma başlatma hakkı vardır. Aksi takdirde Meclis, üyeleri hakkında hiçbir şey yapamayan ve yargının ara kararlarını kesin hüküm kabul eden bir konuma düşer. Milletvekili seçildikten sonra, parlamento dokunulmazlığı nedeniyle Meclis, üyesine yüklenen suçun, gerçekten dokunulmazlık içinde olup olmadığını incelemeli.
Yargılama Meclis izniyle olmalı. Burada önemli bir husus, anayasanın 14. maddesindeki ifadeler son derece muğlaktır. Söz konusu milletvekillerinin suçunun 14. madde kapsamına girip girmediği konusunda Meclis Karma Komisyonu karar vermeli. Aksi takdirde 1 savcı 2-3 hâkim, istediği milletvekilini götürür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.