Meclis'te türbanlı adaya onay vermedi
Kılıçdaroğlu, toplantıda, 40. yılını kutlayan TÜSİAD'ın önemli bir marka olduğunu, çok sayıda başkanın değiştiğini, ancak bu markanın kurumsal kimliğiyle, araştırmalarıyla, araştırmaların kamuoyunda tartışılmasıyla, demokrasiye duyduğu özlemle, demokrasiyi geliştirmek için çaba harcayan bir kurum olarak aklında durduğunu söyledi.
CHP'nin de önemli bir kimlik, önemli bir kurum olduğunu, bu partiyi kuranların önce Cumhuriyet'i kurduklarını, önemli bir devrime imza attıklarını, daha sonra ikinci bir devrime imza atarak çok partili rejime geçtiklerini, demokrasiyi getirdiklerini, zor koşullarda da olsa, demokrasi arada bir kesintiye de uğrasa, o demokrasinin gelişmesi için yöneticilerinin hep katkıda bulunduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, daha sonra üçüncü bir devrime imza attıklarını, çağdaş bir demokrasi olsun dediklerini ve Türkiye'yi ortanın solu politikasıyla sosyal demokrasiyle tanıştırdıklarını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, ''Şimdi 4. değişime imza atmak istiyoruz; Demokrasi ve özgürlük. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu, hepimizin üzerine titrediği, 1920'lerden bu yana geliştirmek için çaba harcadığımız demokrasi ve özgürlüğü Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Ve bu değişimin altına biz yeni CHP olarak imza atmak istiyoruz. Hedefimiz bu. Biz devletin baskıcılığından, sivil toplumun özgürlüğüne geçmek istiyoruz. Devlet baskıcı bir unsur olarak ortaya çıkmamalı. Eski konumuna değil, yeni çağdaş konumuna oturmalı artık devlet... Başkan bireysel hak ve özgürlüklerden söz etti, doğrudur. Eğer siz demokrasinin çıtasını yükseltecekseniz bireysel hak ve özgürlüklere daha fazla kapı aralamak zorundasınız. Bunu da yapacağız. Bu konuda kararlıyız'' dedi.
TÜSİAD'ın yeni bir anayasa çalışması yaptığını, geçmişte de bu tür çalışmalar yapıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu çalışması için TÜSİAD'ı kutladı.
Kılıçdaroğlu, bu raporun tartışılacağını, demokrasilerde fikir özgürlüğünden korkulmaması, herkesin düşüncelerini özgürce dile getirmesi gerektiğini ifade ederek, bunun temel kural olduğunu söyledi.
Kendilerinin de referandum sonrası 12 Aralık'ta yeni anayasa için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunduğunu, oturup temel ilkelerini belirleme önerisini getirdiğini, önce ''olur'' denilerek ''olur gibi yapıldığını'', ancak sonra vazgeçildiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, CHP olarak Süheyl Batum'un başkanlığında bir ekip oluşturduklarını ve bütün sivil toplum örgütlerine yazarak, ''öngördükleri bir anayasada temel normlar ne olmalıdır, nasıl değişiklikler yapılmalıdır'' diye çalışma başlattıklarını ve bunun da yararlı bir belge olacağını kaydetti.
''Bir siyasal partinin mutfağında parlamentoya sunulan bir anayasal değişiklik hazırlanmaz'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Biz ön hazırlıklarımızı yapıyoruz. Anayasaların çağdaş süreç içinde katılımcı bir anlayışla görüşülmesi, tartışılması lazım. Toplumun bütün kesimleriyle uzlaşılması lazım. Uzlaşma kültürünün demokrasinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmemiz lazım. Dayatma kültürüyle anayasa değişmez. Dayatma kültürüyle siz 'anayasayı değiştiriyorum demokrasiyi getiriyorum' diyemezsiniz. Dayatma kültürü toplumu ayrıştırır ve böler. Nitekim toplum şu anda bölünmüş durumda. Tam tersine toplumu kaynaştıralım derken ayrışma kültürünün giderek derinleştiğini görüyoruz. Bu bizi üzüyor'' dedi.
Kılıçdaroğlu, hazırlanacak anayasanın 3 temel kuralı olduğunu da vurgulayarak şöyle devam etti:
''Birincisi özgürlüğü kısıtlamayan, düşünce ve ifade özgürlüğünün kapılarını aralayan bir anayasa olması lazım. Bu amaca yönelik yasal düzenlemelerin de yapılması lazım. Parlamentonun gündemine gelen bir değişiklik var. Özgürlük aynı zamanda kişinin özel yaşamının da güvencesi olmalıdır. Benim özel yaşamım, herhangi bir yurttaşın özel yaşamı afişe edilmemelidir. Benim özgürlüğümü kısıtlar. Parlamentonun gündeminde TCK'da değişiklik yapan bir düzenleme var. Herhangi birinizin özel yaşamıyla ilgili bir olay bir internet sitesine düştüğünde, ertesi gün bütün gazeteler, televizyonlar bunu kullanabilecekler ve suç olmaktan çıkacak. Siz buna demokrasi diyorsanız, destek verin. 'Demokrasi, özgürlük değil, tam tersine insanın özel yaşamının afişe edilmesi için yapılan bir girişimdir' diyorsanız kusura bakmayın ama sesinizi yükseltmeniz lazım. Böyle bir anlayış olamaz. Hangi AB standardında var? Niçin yapılıyor, hangi gerekçeyle yapılıyor bu değişiklik? Hem demokrasi hem özgürlük diyeceksiniz, benim özel yaşamımın afişe edilmesinin yolunu yasalarla açacaksınız. 'Afişe edenler ceza görmeyecek' diye yasal hüküm getireceksiniz. İnsan haklarına, evrensel hukuka aykırı bir düzenleme. Biz düşünce ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar saygılıyız. Bizi eleştirenlerin de eleştirme özgürlüğünü koruyacağız.''
Kılıçdaroğlu Meclis'te türbana onay vermedi
Kılıçdaroğlu, holding sahibi ya da akademisyen kadınların dışında diğer kadınlara da siyasette yer verip vermeyecekleri yönündeki soru üzerine de kadınlara seçme seçilme hakkı verildiğini ama kadınların büyük bir kısmının bunun ne anlama geldiğini bilmediklerini ve mücadele ederek almadıklarını belirterek, ''Şimdi önlerinde bir mücadele alanı var. Erkeklerle mücadele edecekler. Ön seçime giren kadın adayların sayısı fazla ise güzel bir olay, birebir mücadele ediyorlar. Daha fazla mücadele etmelerini istiyoruz. Kadın milletvekili sayısı daha fazla olacak. Holding sahibi ve akademisyen kadınların dışında başka kadınlar da olacak'' dedi.
Kılıçdaroğlu, ''Anayasanın hangi maddeleri sizce değiştirilemez?'' yönündeki bir soruya da, ''İlk 4 maddesi'' yanıtını verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in ''Başörtülü aday olabilir'' yönündeki görüşüne ilişkin soru üzerine de Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
''İnsanlar başörtülü olabilirler, engel yok ki zaten, geçmişte de vardı. MHP'den bir arkadaş başörtülüydü, İçtüzüğe uygun olarak geldi Genel Kurul Salonuna girerken başını açtı, kimse de bir şey söylemedi. Yani dışarda herkesin giyimi kuşamı özgürdür, ona kimse müdahale edemez, ama ben de Meclis Genel Kurulu'na kravatsız giremem. Kadın milletvekilleri pantolonla giremez. Belli kuralı vardır. Devlet dediğin belli kurallar bütünüdür. Biz de o kurallara saygı duyacağız, uyacağız. Bir kişinin dışarda türban, başörtüsü takması, pantolon, manto giymesi çarşaf giymesi bizim ilgi alanımızın dışında. Ama devlet dediğimiz kurumun içinde olacaksa konulan kurallara hepimizin uyması gerekiyor.''
Kılıçdaroğlu'nun bu yanıtı salonda bulunanlar tarafından alkışlandı.
''YÖK'ü kaldıracağız"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, düşünce ve ifade özgürlüğünün üniversitelerden başladığını, ancak Türkiye'de üniversitelerin konuşamadığını söyledi.
YÖK'ü kaldıracaklarını, üniversitelere bilimsel, yönetsel ve mali özerkliği getireceklerini, üniversiteleri her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı kurumlara dönüştüreceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, üniversiteye özgürlük getirilmemesi halinde sanayi ve bilimin geliştirilemeyeceğini, Türkiye'nin çağdaş uygarlığa taşınamayacağını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, üniversite gençlerine de özgürlük getirmek istediklerini, onların da üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''18 yaşına gelip suç işlediği zaman idam etmesini biliyoruz. 'Üniversite yönetiminde senin de yüzde 10'luk katkın olsun' dediğimiz zaman, 'aman efendim, yönetimde söz hakkı mı olur, üniversite öğrencisi düşünür mü? Otursun test çözsün.' Bu anlayışa karşıyız. Suskun üniversite olmamalı'' dedi.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bir başka engelin medya özgürlüğü olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Otosansür en büyük ayıbımızdır. Yazarken kendine otosansür uygulama ihtiyacı duyuyorsa, 'benim patronum bundan zarar görür' diye düşünüyorsa orada demokrasiden söz edilemez. Medyanın özgür olmadığı bir yerde hangi demokratik özgürlükten söz edeceksiniz? Eğer bir medya patronu kendi adını kendi gazetesinin kimliğine yazamıyorsa, siyasal baskı o noktaya ulaşmışsa, ben bu ülkede demokrasi olduğuna inanmıyorum. Benim özgür olmam yetmez, toplumun özgür olması gerekiyor. Benim dokunulmazlığım var, çıkarım konuşurum. Peki sokaktaki yurttaşın, iş adamının, sivil toplum örgütünün başındaki kişinin özgürlüğü olmayacak mı? Asıl onların özgürlüğünün olması lazım. Asıl bu alanlara eğilmemiz ve medya özgürlüğünü sağlamamız lazım'' diye konuştu.
Örgütlenme özgürlüğü
İkinci kurallarının örgütlenme özgürlüğü olduğunu, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Örgütlerin önündeki engeller kaldırılmalı ama onların görüşlerini seslendirecek yöneticilere de birilerinin çıkıp 'ben sizi bertaraf ederim' dememeli. Olmaz bu, demokrasiye, özgürlük anlayışına aykırı. Biz de eleştiriliyoruz. Hiçbir zaman CHP'li yöneticiden 'siz bizi eleştirdiniz biz sizi bertaraf edeceğiz' diye bir eleştiri duydunuz mu? Veya bir AB raporunda katılmadığınız bazı görüşler var, biz onlara 'siz dengesizsiniz' dedik mi. Eğer bunları bir ülkenin Başbakanı kimliğini taşıyan bir kişi söylüyorsa o ülkede sorun var demektir'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de örgütlü kesimin 153 bin kişi olduğunu, insanların bir araya gelip örgütlenmekten korktuğunu savunarak, ''Güçlü devlet zayıf sivil toplum'' anlayışını yıkmakta kararlı olduklarını söyledi.
''3. adım girişim özgürlüğü"
Üçüncü adımın girişim özgürlüğü olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de girişim özgürlüğü var mı? Ben inanmıyorum. Eğer siz vergi denetimini bir silah olarak kullanırsanız, 'konuşursan seni denetlerim' derseniz burada girişim özgürlüğü olabilir mi?'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir siyasal iktidarın doğrudan belli iş adamlarından yana tavır koyuyorsa orada bir yanlışlık olduğunu ifade ederek, ''Yatırımı bana yakın iş adamı yapacak. Ceyhan'daki yatırımı söylüyorum. 'Ona söz verdik, o yapacak diyorsa, ekonomi açısından özgürlükler açısından olmaz, sermayede siyasal yandaşlık olmaz. İş adamı ülkesi için çalışır, ülkesi için yatırım yapar. Bizim görevimiz onun önündeki engelleri kaldırmaktır. Ona 'sen gel yanımda ol' demek yanlıştır. Girişim özgürlüğünden bunu anlıyoruz'' dedi.
Kamu ihale yasasının AB normlarına uygun çıkarıldığını, ancak istedikleri adama ihale veremedikleri için 18 kez değiştirildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Niye itiraz etmediniz? Böyle bir anlayış olabilir mi?'' dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, örgütlenme, girişim ve demokrasi açısından önemle üzerinde durdukları özgürlükleri ayakta tutmanın temel yolunun 3 temel kurala bağlı olduğunu vurgulayarak, ''Bir, yargı bağımsızlığını sağlayacaksınız. İki, hukuk devletinin sağlam zemine oturması gerekiyor. Üç, güçler ayrılığı ilkesinin sağlanması gerekiyor. Hepimizin güvencesi bu'' şeklinde konuştu.
Türkiye'de yargı bağımsızlığının kısmen varolduğunu, ancak şimdi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, buna örnek olarak Kars'taki heykele ilişkin yargı kararlarını, Anayasa Mahkemesine üye atama yöntemini gösterdi.
Hiç kimsenin ''Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesi var'' diyemeyeceğini, güçler tekliği olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, yasamanın, yürütmenin, yargının güçlü olmasının, sağlıklı, tutarlı etik değerlerin olmasına bağlı olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, Anayasa'da daha farklı düzenlemeler yapacaklarını, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasını, siyasi ahlak yasasının çıkmasını ve bakanların yargılanmasının önündeki duvarların yıkılmasını, bağımsız idari yapıların anayasaya girmesini istediklerini ifade etti.
Bir ülkede demokrasinin gelişmesi için ödenen vergilerin hesabının siyasi otorite tarafından verilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, parlamentoda Plan Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kurulmasını ve bu komisyonun başkanının da anamuhalefet partisinden olmasını istediklerini dile getirdi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) 2011 genel seçimi öncesi düzenlediği ''Siyasi Parti Genel Başkanları Toplantı Dizisi''nde yaptığı konuşmada, AB'yi bir çağdaşlaşma projesi olarak gördüklerini söyledi.
AB sürecini tıkayanın AKP olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, uyum yasalarının gelmediğini, AK Parti'nin çalışmadığını savundu.
AB'nin Türkiye'ye çifte standart uygulamasından da rahatsız olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Kopenhag kriterleri diyorsunuz, tutturuyoruz kriterleri, sonra önümüze başka koşullar koyuyorsunuz. Bize tam üyelikle ilgili süre verin, biraz geç de olabilir bu ama önümüzü tıkamayın. AB'nin sorunlarına çözüm aranırken Türkiye'nin de masada olmasını istiyoruz'' diye konuştu.
Gazetelerin ekonomi sayfalarında ''AKP'nin başarının yer aldığını'' söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Başarılı bir ekonomide sekiz yılda dört kez af kanunu çıkaran bana bir tane ülke gösterin. Eğer mali af çıkıyorsa bilin ki ekonomi yönetilemiyor, yurttaş vergisini, sigorta primlerini ödeyemiyor. Bu başarı olarak lanse ediliyorsa bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Ekonominin iyi yönetilmediğini biliyoruz'' diye konuştu.
Ekonomiyi adım adım, saat saat yakından izlediklerini, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ortalama büyüme hızının düşük, büyümenin oynaklığının yüksek olduğunu belirtti.
İç tasarrufun düşük, büyümenin finansmanının sıcak paraya bağlı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''sıcak para ülkede kalsın diye dünyanın en yüksek faizinin verildiğini'' iddia etti.
Kılıçdaroğlu, ''Büyüme istihdam yaratmıyor, istihdam düzeyi düşük, işsizlik yüksek. Ekonomide bir devrim yarattık, istihdam yaratmayan bir büyüme kavramı yarattık. Büyüme var, istihdam yok, başka bir ülkede var mı, hiç sanmıyorum. Bu ülkenin Başbakanı ekonomi bilmiyor. Eğer sizin büyüme ve istihdam politikanız yoksa sadece para politikasına mahkum olursunuz. Türkiye'nin de yaptığı bu'' dedi.
CHP olarak sosyal devleti yeniden ayağa kaldıracaklarını, yeni istihdam politikaları ve aile sigortasını getireceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu projenin reel ekonomiyi güçlendireceğini, ekonominin kırılganlığını azaltacağını belirtti.
"Biz toplumsal uzlaşmadan yanayız"
İş adamlarının yatırım yapmasının önünü açacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Önümüzdeki süreçte yeni stratejilerimizi açıklayacağız. İklim değişikliği hakkında bir raporu önümüzdeki günlerde yayımlayacağız. Biz sadece Türkiye'yi değil dünyayı izliyoruz. İrlanda bir dönem Avrupa'nın en yoksul ülkesiydi, nasıl oldu İrlanda süratle kalkınma zincirini yakaladı? Orada şunu gördük, aslında İrlanda kalkınmasını herkesin araştırmasını isterim; toplumsal uzlaşmanın, işçi-işveren uzlaşmasının, hükümet, işçi, işveren dayanışmasının bir ülkede çıtayı nasıl yükselttiğini orada gördüm. Biz bu toplumsal uzlaşmadan yanayız'' diye konuştu.
İşçi ve işverenleri artık karşıt gruplar olarak görmediklerini belirten Kılıçdaroğlu, aynı alanda üretim yapan, risk üstlenen, rekabet gücü kazandıran bir emek birlikteliği olarak gördüklerini söyledi.
Ekonomik büyüme hedefi
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bütün soruları beklediğini belirterek, şunları kaydetti:
''(Şu soruyu sorarsam acaba genel başkan alınır mı?) diye sakın düşünmeyin. Aklınıza gelen her türlü soruyu sorabilirsiniz. Nedeni şu, CHP'nin işveren dünyasıyla arasında bir mesafe vardı. Tarihi mirası belki. Biz bu mesafeyi kaldırmak istiyoruz, bu ülke için çalışmak istiyoruz. Sizler ekonominin kamu görevlisisiniz biz de siyasetin kamu görevlisiyiz. Bireysel çıkar peşinde koşmuyoruz, ülkenin çıkarları için koşuyoruz. Demokrasimizi güçlendirelim, ekonomimizi güçlendirelim, sosyal devleti güçlendirelim, kadın erkek eşitliğini sağlayalım, dünyanın yaptığı çağdaşlaşmaya biz niye gitmiyoruz? Bunu sağlayalım. Bu açıdan özgürce sorularınızı sorabilirsiniz. Bütün sorular için vaktim var.''
CHP'nin sanayi stratejisinin ne olacağına ilişkin bir soruya karşılık Kılıçdaroğlu, ''Yaptığımız çalışmada her yıl yüzde 7 büyüme hızı, Doğu ve Güneydoğu için yüzde 9,5 büyüme hızını hedefliyoruz. Kişi başına gelirin 2023'te 31 bin 500 dolara ulaşmasını hedefliyoruz. İhracatın 650 milyar dolar, ithalatın da 750 milyar dolara çıkacağını umuyoruz. 2023 yılında hedefimiz bu. Her yıl 800 bin kişiye istihdam yaratmayı hedefliyoruz. Kadınların iş gücüne katılımının yüzde 40'tan yüzde 55'e çıkmasını hedefliyoruz. İşsizlik oranının da 2023'te yüzde 6'ya indirilmesini hedefliyoruz. Vergi ile ilgili raporumuzu da önümüzdeki süreçte açıklayacağız'' dedi.
Kılıçdaroğlu, ''TÜSİAD arzu ederse sadece ekonomi bağlamında gelip bu projelerini, hedeflerini, rakamları açıklayabileceklerini, iyi bir kadroları bulunduğunu'' söyledi.
Devlet Planlama Teşkilatını tepeden tırnağa yenileyeceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, BDDK ile SPK'yı birleştireceklerini, Merkez Bankasını daha özerk bir kurum haline getireceklerini kaydetti.
Cem Boyner'in açıklamaları
Kemal Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'nin AB'ye üye olacağına ne kadar inanıyorsunuz?'' sorusunu ise ''AB'ye üyelik sürecinde Merkel'in ya da Sarkozy'nin anlayışının egemen olduğu bir düzende AB'ye üyelik sürecimiz olmaz. Ama sosyal demokrat partilerin yönetimde olduğu bir süreçte Türkiye AB'ye üye olur. İngiltere'nin konumu farklı, ister Muhafazakar ister İşçi Partisi olsun her koşulda Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyorar. Almanya ve Fransa önümüzde ciddi bir baraj olarak duruyor. Eğer burada sosyal demokrat partiler iktidar olursa bu süreç işler'' dedi.
Türkiye'nin AB'ye mahkum olmayacağını, Türkiye AB'ye üye olsa da olmasa da Rusya'nın olağanüstü bir pazar olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Orta Asya, Arap dünyasının önemli pazarlar olduğunu vurguladı.
Başka bir soruya karşılık da Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin kendi içinde demokrasi olmadığını ifade ederek, ''Kurultayda, parti içinde demokrasiyi getirme sözü verdim. Batı standartlarında bir siyasi partide olması gereken demokrasiyi getirmeye kararlıyım. Parti içi demokrasiyi getireceğiz'' dedi.
Bir gazetecinin, ''İş adamı Cem Boyner'in dün dile getirdiği bir görüş vardı, 'insanların mutluluğu ülkenin bölünmesinden önemlidir' diye. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kürt meselesinin çözülmesi için federasyon, demokratik özerklik gibi konular tartılışmalı mı?'' şeklindeki sorusunu da Kılıçdaroğlu şöyle yanıtladı:
''İnsanların mutluluğu her şeyin üstünde tabii. Eğer bir ülke bölünüyorsa zaten insanlar mutlu değildir. Hangi insan 'ülkem bölünüyor' diye mutlu olabilir? Bizim siyasetin bir açmazı var, maalesef 19'uncu yüzyılın politikaları ile 21'inci yüzyılda siyaset yapıyoruz. Etnik kimliği getirdik siyasetin odağına koyduk, inançları getirdik siyasetin odağına koyduk. Etnik kimlik siyasetin konusu ise milyonlarca insanların yaşamını yitirdiği savaşlara bir bakın. Eğer inançlar siyasetin odağına konmuşsa yüzyıl savaşları vardı, aynı inançtan. Farklı mezheplerden insanların yüz yıl birbirlerini öldürmeleri... Türkiye tarihten ders almalı. Biz Doğu, Güneydoğu'ya üçüncü yol olarak gideceğiz dedik. Herkesin inancına, herkesin etnik kimliğine saygı göstererek, onların işsizlik sorunu, onların yoksulluk sorunu bölgenin kalkınmışlığı, kültür, sosyal sorunları... Oraya gideceğiz ve çözeceğiz. Evrensel değerlerle, hukuk içinde kalarak çözeceğiz. Hiçbir düşüncenin önüne baraj konulmasını da istemiyoruz. Oturmalıyız, uygarca tartışmasını da bilmeliyiz. Ama ülkenin birliği ve bütünlüğünden yanayım, yanayız. Öyle olmak zorundayız. İnsanımızın mutluluğu için çaba harcamak durumundayız. Var olan siyaset kültürü toplumu ayrıştırıyor, bölüyor, kimlik siyaseti artık yapılmamalı. Toplumların bölünmesi üzerine siyaset bizim açımızdan yüreğimizi kanatıyor. Toplumların bölünmesi değil beraber yaşama kültürünü geliştirmeliyiz. Eğitim politikasını da bunun üzerine inşa etmeliyiz.''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''CHP, mağlup çıkarsa yani oylarını anlamlı bir şekilde artırmazsa elbette beklemenin bir alemi yok. Bu konuda parti içi demokrasiyi, etik değerleri getireceğiz'' dedi.
Kılıçdaroğlu, TÜSİAD'a konuk olduğu toplantıda katılımcıların ve gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir soru üzerine seçim kütüklerini bilgisayar ortamına yüklediklerini, herhangi bir yurttaşın kendi kimlik numarasını girdiğinde oturduğu evde kendisinin dışında başka kaç kişinin oy kullanıp kullanmadığını öğreneceğini, bunun altyapısının hazırlandığını, önümüzdeki günlerde sunacaklarını söyledi.
İlk kez oy kullanacakları saptadıklarını, listelerde yer almayanlara ilişkin çalışmaları bulunduğunu, geçmişte bu konuda sandıklara sahip çıkılmasıyla ilgili ciddi talepler bulunduğunu ve kendilerinin bu konuda çok zayıf olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda eğitim grubu oluşturduklarını, oylar konusunda dikkatli olacaklarını söyledi.
Bir üyenin, ''CHP, seçimden mağlup çıkarsa parti başkanlığına devam edecek misiniz?'' sorusuna Kılıçdaroğlu, ''CHP, mağlup çıkarsa yani oylarını anlamlı bir şekilde artırmazsa elbette beklemenin bir alemi yok. Bu konuda parti içi demokrasiyi, etik değerleri getireceğiz'' yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, ''AK Parti nasıl oluyor da bu kadar oy alıyor?'' sorusuna da önlerinde ciddi bir sorun bulunduğunu, değer yargılarını değiştirmenin yasa çıkarmaktan zor olduğunu söyledi. ''Siz kafanızda belli değer yargıları oluşturmuş ve kendinizi oluşturduğunuz değer yargılarınıza tutsak etmişseniz, 'sandığa özgür düşünerek gitmiyorsunuz' demektir'' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Belli seçimlerde yapılan çalışmaları gördük. Yurttaş 'ya dinime oy vereceğim ya da dilime oy vereceğim' diyor. Siz ne söyleyebilirsiniz? Eğer özgür düşünen bir beyin yoksa ve o kalıpları kıramıyorsanız, sorununuz var. Önümüzdeki en ciddi risk alanı bu. Değer yargılarını yıkmak istiyoruz, demokrasi ve özgürlükle yıkmak istiyoruz. 'CHP ile iş adamları arasında mesafe var' demiştim, bu da bir değer yargısı. Böyle bir algı var, algıları değiştirmek, yıkmak çok zor. Yanlış algılar oluşturuluyor. Biz de o algıları yıkmak için nasıl yapabiliriz yurttaşa neler söyleyebiliriz, bunu anlatmak istiyoruz. Öyle algılar var ki gerçekten hak etmediğimiz algılar. Bunların yıkılması bir, iki, üç yılda değil, bu algılar uzun yıllar sonucu oluşan algılar. Bu algılar bizim dışımızdaki politik kimliklerin söylemleriyle hep ayakta tutulmaya çalışılıyor. 'CHP camileri kapattı' diye bir algı... Yok böyle şey. Eğer camilerde 5 vakit ezan okunuyorsa bu ülkeyi kuranların sayesinde olmuştur ama dini siyasette kullanmadığımız için dine saygı gösterdiğimiz için, insanların inançlarını sömürmediğimiz için sömürenler tarafından farklı algı yaratılıyor. Bunu kıracağız, kırdığımız ölçüde de başarılı olacağımıza inanıyorum.''
Anayasa değişikliği
Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği konusunda partilerin bir araya gelebileceğini, her partiden akil insanların bir araya gelerek çalışabileceğini, bütün meselenin iyi niyette yattığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Bunun için her siyasi partiden 2 veya 3 kişinin bir araya gelerek daha sağlıklı bir anayasanın oluşmasına katkı verebileceklerini, kendilerinin de buna uyacaklarını söyledi.
Kayıt dışı ekonomiyi önleme konusunda sadece yasal düzenlemeler yapmak yetmediğini, idari düzenlemeler da yapmak gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, çok basit düzenlemelerle pek çok şeyin önlenebileceğini, ancak bu düzenlemelerin oy kaygısı nedeniyle yapılmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu, kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin kolay olmadığını, ancak bunun hiç mücadele edilmeyecek demek de olmadığını ifade ederek, sivil toplum ve iş adamlarının desteği alınarak kayıt dışı ile çok tutarlı ve kararlı mücadele edilebileceğini kaydetti.
Bu konuda karar alırken dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, iş adamını ve sermayeyi ürkütmemek gerektiğini, bu nedenle de onların desteğiyle yola çıkmanın önemli olduğunu ifade etti.
''Baskıcı rejimlerin bitmesi lazım"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, uluslararası Libya koalisyonuna sağlanacak katkıya ilişkin tezkere konusunda da şunları söyledi:
''Baskıcı rejimlerin bitmesi lazım. Kaddafi'nin de gitmesi lazım. Bu konudaki tavrımızı çok net olarak ortaya koymamız lazım. Fransa'nın tek başına yaptığını, yapmak istediğini doğru bulmuyoruz. NATO ve BM çerçevesinde olay ele alınabilirse uluslararası meşruiyet kazanabilir. Biz, uluslararası meşruiyet kazanan bir operasyon eğer Libya'ya özgürlüğü ve demokrasiyi getirecekse, yalnız Irak'taki gibi değil. Irak'taki olayın uluslararası meşruiyeti yoktu. Burada uluslararası meşruiyet olursa, Libya bölünmeden, ikili bir yapı içine girmeden, demokrasi ve özgürlükler gelirse bir sorunumuz yok. Tezkere gelmeden gemiler gitti. AKP'nin geleneksel tutumudur bu. 1 Mart tezkeresi de gelmeden Amerika'nın askerleri Mardin'e gitmişlerdi ama reddedilince geriye gittiler. Biz tezkerede ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa o yönde oy kullanacağız. Çünkü dış politikanın iç politikaya alet edilmesini, ülkenin çıkarlarının iç politikaya malzeme edilmesini doğru bulmuyoruz. Tezkerede bu bağlamda eski büyükelçilerimiz bir araya geldiler, durum değerlendirmesi yaptılar. Bu bağlamda tezkereye biz, hükümetin bazı zikzaklarını eleştireceğiz ama olumlu oy vereceğiz.''
''Dünyada herhalde basılmamış kitabı imha eden tek ülke var"
Bir gazetecinin, ''Ahmet Şık'ın yazdığı kitabın dijital kopyaları toplandı. Radikal Gazetesi'nde de Ertuğrul Bey'in (Mavioğlu) odası arandı. Bu operasyona ilişkin ne diyorsunuz?'' sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:
''Dünyada herhalde basılmamış kitabı imha eden tek ülke var, o da Türkiye Cumhuriyeti. İleri demokrasinin örneği. Daha kitap yazılmamış, basılmamış. Basıyorsunuz ve imha ediyorsunuz. Demokrasiyle bunun bağdaşır bir yönü var mı? Eğer yargıyı siz siyasete, özgürlüklere baskının bir aracı olarak kullanırsanız bu olacaktır. Zaten referandum öncesi biz bunun böyle olduğunu söylüyorduk. Herhangi bir siyasetçi, önyargılı bir siyasetçi bir iş adamına kızdığını düşünün. Bir isimsiz ihbar mektubuyla onu 'Ergenekoncu' yapabilirsiniz. Derdini anlatmak için onu aylarca hapiste tutabilirsiniz, yargının önüne çıkarmayabilirsiniz. Gizlilik kararı alırsınız, avukatına da niye içeri alındığını söylemezsiniz.
Bizim öngördüğümüz hedeflerden birisi de demokrasi ve özgürlük sürecinde özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıdır. Doğal yargıç ve yargılama sürecinin başlamasıdır. Bu sistem, İtalyan ceza hukukçusu vardı, 'bana bir kişiyi gösterin iki cümleyle ben onu idam sehpasına çıkarırım' diye... Türkiye, bugün o süreci yaşıyor. Gazetecinin elinde, evinde gizli belge olmazmış. Ne demek gizli belge olmaz. Gazeteci haber yapar, belgeye dayandırır, bu belgeler bazen 'gizli' damgalı da olur. Kaldı ki o gizli damgalı belgeler ahım şahım gizli belgeler de değil herkesin elinde olan belgeler. Haberin ham maddesidir o belgeler. O belgeyi yazdığı zaman varsa suç, yargılama olur, eğer haber olmuşsa zaten onu suç olarak adlandıramazsınız ama süreç, giderek daha baskıcı bir sürece doğru gidiyor.''
"Sizi engellemek ayağımıza kurşun sıkmak gibi birşey"
Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki siyasi çalkantıların ne zaman sonuçlanacağı yönündeki bir soruya karşılık da Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'nin tavrı demokrasi ve özgürlükten yana olmalı. Kendi insanımız için istiyorsak, bizim dışımızdaki halklar için de aynı talepte bulunmalıyız. Baskıcı rejimler 21. yüzyılda bitmelidir'' dedi.
Kılıçdaroğlu, bürokrasiyle ilgili de şunları kaydetti:
''CHP iktidarında asla bürokrasiden korkmayacaksınız. Neden? Çünkü ben bürokrasiden geliyorum, nerede engel çıkarıldığı ve o engelin nasıl kaldırılacağını bilirim. Bizim hedefimiz yatırımcının önünü görmesi ve önündeki engellerin kaldırılması. Sizler yatırım yaptıkça aslında primi biz yapacağız, işsizlik azalacak. Sizi engellemek ayağımıza kurşun sıkmak gibi bir şey. Önünüzdeki engeller kesinlikle kaldırılacaktır.''
Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşması zaman zaman alkışlarla kesildi.
Bu arada TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu'nun, gazetecilerin yazılı sorularına ilişkin ''Basından gelen sualleri burada sormayacağım. Siz nasıl olsa başkanı orada burada yakalayıp bu sualleri soruyorsunuz. TÜSİAD üyelerinin ve imzalı olarak gelen suallere öncelik vereceğim'' demesi üzerine, bir gazeteci ''Basına öncelik vermenizi isterdik'' dedi. Daha sonra bazı gazeteciler salondan ayrıldı.
Toplantıya aralarında Güler Sabancı, Mustafa Koç, Bülent Eczacıbaşı, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Nihat Gökyiğit, Feyyaz Berker, Cem Duna, Demir Karamancı ve Volkan Vural'ın da bulunduğu TÜSİAD üyeleri katıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.