Seçim sloganımız özgürlük

Seçim sloganımız özgürlük
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, işçi göçünün 50'nci yıldönümü nedeniyle düzenlenen şenliğe katılmak üzere geldiği Almanya'da çarpıcı mesajlar verdi. CHP'nin seçim temasının özgürlük olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu, Ergenekon davasından tutuklu Musta

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,  işçi göçünün 50'nci yıldönümü nedeniyle düzenlenen şenliğe katılmak üzere geldiği Almanya'da bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. AB ile sert geçen görüşmesinin perde arkasından, Brüksel'e olan kızgınlığına, seçimde kullanacakları özgürlük temasından işçilerden aldığı söze kadar gündemdeki pek çok soruya yanıt verdi.
- CHP'nin parti programını Kürtçe de basacak mısınız?
Kürtçe programa sıra gelirse yapabiliriz.

- Kadın kotası uygulayacak mısınız?
Kadın adaylar konusunda listeler açıklandığında şaşıracaksınız. Yüzde 30 çok iddialı olur. Her yerde kadın aday bulmakta zorluk çekebiliriz. Kadınlar olabildiğince rahat seçilebilecek illerde ve sıralarda gösterilecek. Kendisini rahat ifade edecek, birikimli kadınlar olacak.
- Milletvekilliği adaylığında ön seçim yapacak mısınız?
30-35 il dışında yapacağız. Ankara-İzmir-İstanbul'da karar vermedik. Ama büyük şehirlerde zorlanırız. Eğilim yoklaması, kamuoyu yoklaması, daraltılmış ön seçim olabilir.
- Gazetecilerin gözaltına alınmalarıyla ilgili süreçten Başbakan'ın rahatsız olduğu yorumları yapıldı...
Kamuoyu tepkisi olunca iki adım ileri bir adım geri; bunu hep yapıyor. 'Yargıya karışmıyorum' diyor ama beğenmediği kararlarda yargıyı en acımasızca eleştiren ben değilim herhalde. Başbakan'ın bu olaylardan rahatsız olduğuna inanmıyorum. Hatta dünyanın tepki gösterdiği bir olaya Başbakan tepki göstermiyorsa benimsiyor demektir. Yargıya verdiği mesaj  aslında 'Siz yolunuza devam edin.'
- Konuşmalarınızda Brüksel'i çok sert dille eleştiriyorsunuz...
Türkiye'nin yaşadığı bu sürecin sorumlularından biri de Brüksel. Yapılanları reform olarak adlandırıyorlardı. Şimdi rahatsız olmaya başladılar. Daha önce kendilerini uyarmıştık, 'Yargıya müdahale etmek istiyorlar' demiştik, sessiz kaldılar. Yüklenme nedenim oydu. Etik değerleri güçlü, verdiği sözün arkasında duran iktidar olduğunu sanıyorlardı. Olmadığını yeni öğrenmeye başladılar. Paris'te, Londra'da, Brüksel'de Almanya'da anlatmaya çalıştık, bundan sonra AKP'nin gerçek yüzünü daha iyi anlayabilecekler.
- Türkiye kendi içinde demokrasinin alanının giderek daraldığı tartışmalarını yaşarken, AB'den katılım için destek beklemek ne kadar gerçekçi?
AB yetkililerine bu olaylar çıkmadan söylemiştim; yapılan düzenlemeler bizi AB'den uzaklaştırıyor. Kendi vicdanlarını rahatlatmak için sessiz kalıyorlar, gelinen noktada eleştiriyorlar. AB'den yetkililer Türkiye'ye geldi. 'Yargıyla ilgili düzenlemeleri herhangi bir AB ülkesinde kanun teklifi olarak getirirseniz, ben de bizimkine evet diyeceğim' dedim. Sessiz kaldılar. Getiremezlerdi zaten ama Türkiye'ye reform diye sundular. Bu tavrı Avrupa'nın etik değerleriyle bağdaştıramadım.
- Kürt meselesine mesafeli misiniz?
Mustafa Muğlalı Kışlası'nın adının değişmesini ilk ben gündeme getirdim, medyada küçük yer aldı; Erdoğan istedi olay büyüdü. Yüzde 10 barajını kaldırmayı ben istemedim mi? Ekonomik ve sosyal sorunlara eğilen bir partiyiz. İl başkanlarımız 'CHP'liyiz' diyemiyorlardı, artık diyebiliyorlar. Sokağa çıkamıyorlardı; artık çıkıyorlar. Van'da arama konferansı yaptık, bakış açımızı anlattık. Faili meçhulleri biz dillendirdik, AKP engel oldu; 6 kez Meclis'e getirdik. Hakikatler Komisyonu kurulsun, kayıplar araştırılsın dedik, sesleri çıkmıyor. Sorunun demokratik yollardan çözülmesi için elimizden geleni yaparız. Beşir Atalay 5 ya da 6 komisyon kurduğunu söyledi. Kimse 'Siz komisyon kurmuştunuz ne oldu?' diye sormuyor, hiçbir şey yok ortada. Meclis'te de bunu dile getirdik, cevap yok.
- Peki bölgenin anadilde eğitim talebi...
Anadilde öğretime evet ama anadilde eğitimde sorununuz var; öğretmen nereden bulacaksınız. Bazıları bunu demokrasi sorunu olarak görebilir ama AB uygulamalarına tepeden tırnağa baktık, böyle bir şey yok. Bütün ayrıntılarına girerek bakıyoruz. Bizim görevimiz toplumu entegre etmek, bölmek değil. Henüz anadilde eğitim aşamasına gelmedik, tartışarak bu olgunluğa ulaşacağız. Evrensel değer ölçülerine göre, kendi felsefemize göre var olan sorunları çözmekte kararlıyız.
- Almanya'da Türk seçmen yüzde 80-85 sosyal demokratlara, yeşillere oy verirken, Türkiye'de AKP'ye oy vermesini nasıl açıklıyorsunuz?
O sadece Almanya'da değil, Belçika'da da böyle. Bana söz verdiler, CHP'ye oy verecekler. Doğrular her yerde doğrudur; Almanya, Fransa fark etmez. Haklarını sosyal demokrat partiler savunuyorsa, burada da CHP savunuyor. Onların sorunlarını AKP çözemez, ancak biz çözeriz. AKP onları sömürdü, onları sömürenlere kol kanat gerdi; dava bile açmadı. Çevrenin etkisi, mahalle baskısı var; bu aşılacaktır.
- Adaylar belirleniyor mu?
Genel Sekreterlik başkanlığında arkadaşlar adaylar konusunu çalışıyor. Parti içi demokrasiyi en iyi işleten lider ben olacağım. Bazı yerler ön seçime uygun değil. Her yerde ön seçim yapamayız; mesela Bitlis'te... Ön seçim yapılamayan yerlerde bölgede sevilen sayılan insanlara teklif götüreceğiz ya da o insanlar bizi bulacak.
- Belediye başkanlarına izin verecek misiniz?
Bazılarına... Çok yaygın olamayacak; bir-ikiyi geçmez.
- Mesut Yılmaz'ı Rize'den aday gösterecek misiniz?
Sanmıyorum. Mesut Bey'in öyle bir talebi olacağını sanmıyorum.
- Ergenekon davasından tutukluların adaylığı da konuşuldu. Balbay, Özkan...
Bize yapılmış bir başvuru yok. Herkes yazıyor. Tutum belirlemedik. Balbay'a yakışır, niye yakışmasın, CHP'yi tercih ederse seviniriz tabii... Basın emekçisidir, kalemiyle geçinen saygın bir isim.
- Bu tercihinizden Ergenekon davasını sahiplendiğinizi düşünebilir miyiz?
Ergenekon davasını bir bütün olarak görmüyorum; hiçbir zaman tümüyle sahiplenmedim. Balbay saygı duyduğum bir gazeteci, daha önceden de tanırdım.
- Geçmiş seçimlerde yolsuzluk, yoksulluk vurgusu hakim olmuştu; bu seçimin teması ne olacak?
Bu seçimde temel slogan özgürlük... Üçlü bir yapı var. Bir sistemden nemalananlar... Onlar son derece memnun. İkincisi yoksullar... Onlara ulaşmak, politikaları derinlemesine anlatmak çok zor. Üçüncüsü ise iyi gelir elde eden, eğitimli ama nefes alamayan, özgürlük ihtiyacı olanlar... İş çevrelerinin büyük bölümü böyle. Korkudan sesini çıkaramıyorlar. Korku imparatorluğu diye sözünü ettiğimiz olay büyük ölçüde gerçekleşmiş durumda.

ABD'DEN DAVET ALMADIM
- Seçimlerden önce Amerika'ya gitmeden, İngiltere ziyaretiniz oldu; bunun özel bir anlamı var mı?
ABD'den davet almadım, İngiltere İşçi Partisi'nin daveti üzerine Londra'ya gittim. Amerika'ya, yoğunluğumdan dolayı ben gitmiyorum ama arkadaşlarımız Umut Oran, Osman Korutürk, Faik Öztrak, Gülsüm Bilgehan, belki Sencer Ayata düşünce, finans kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarına gidecekler. 27 Mart'ta New York ve Washington gezileri olacak.

'BAYKAL İLE ANTALYA ZİRVESİ YOK'
CHP lideri Kılıçdaroğlu, AKŞAM'ın manşetine taşıdığı 'Antalya Şoku' haberinden sonra, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ı telefonla aradığını söyledi. Kılıçdaroğlu konuyla ilgili soruyu şöyle yanıtladı: Antalya zirvesi toplamayacağım. Bu bir iç meseledir. Başkanı aradım. Sorunları dinledim. Çözümü için gereken yapılacaktır. Konunun Deniz Baykal ile bir ilişkisi söz konusu değil.'
CHP 8 büyük şehirde anket yaptırmış, sadece Antalya'da CHP oylarının büyümediği ortaya çıkmıştı. Akaydın, Baykal'ın da katılacağı zirve talep etmişti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.