Tango değil çaydaçıra
Çiçek, “Ben çaydaçırayı tercih ederim. Daha yumuşak bir halkoyunudur, kimsenin ayağına da basmadan oynanır” dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa çalışmalarını tangoya benzeten CHP temsilcilerine çaydaçıra benzetmesiyle yanıt verdi. Çiçek, “Ben çaydaçırayı tercih ederim. Daha yumuşak bir halkoyunudur. Elde ışıklar, önünüzü aydınlatır. Birbirleriyle daha uyum içinde yapılır. Daha da önemlisi kimsenin ayağına da basmadan oynanır” diyerek, Anayasa Uyum Komisyonu’ndan nasıl bir çalışma beklediğinin çerçevesini çizdi.Koltuğa oturur oturmaz yemin krizi, yeni anayasa beklentisi ve tutuklu milletvekilleri sorunlarıyla karşı karşıya kalan Çiçek, bayram özel röportajını Hürriyet’e verdi. Hürriyet’in kahvaltıda ağırladığı Çiçek, esprili benzetmelerle sorunların çözümüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
Binayı nasıl bitiririz?
“Yeni anayasa çalışmalarında uzlaşmayı sağlamanın bir dağı yerinden oynatmak kadar zor olduğunu hep ifade ettik. Birlikte iş yapma kültürümüz yeterince yok. Biz Uzlaşma Komisyonu olarak partilerin tartışmalarının dışında kalmalıyız. Komisyona girdi diye kimsenin eli kolu bağlı, ağzı kapalı değil, ama bizim zamanı verimli kullanmamız gerekir. Görevimiz anayasa hazırlamakla sınırlı. Ben burada bir duvar örmeye çalışırken, öbür taraftan ördüğüm duvar yıkılırsa, ben bu binayı bitiremem. Orkestra şefi ve teknik direktör benzetmeleri bana ait değil, sizlerin yakıştırması. Ama biz bir takım isek bu kupayı almalıyız, başka yolu yok. Ya yapacağız, ya yapacağız, yapmaya mecburuz, başka bir ihtimal görmüyorum ben. Neden olması gerektiğini de söyledim. Dünyada 30 yıldır en acımasız eleştiriler yöneltilip de yürürlükte olan bir başka anayasa var mı? Rejim bunalımı çıkarma tehlikesi olan bu anayasa ile Türkiye’yi daha ne kadar yönetebiliriz?”
Karşı kamplardaydık
1966’DA en hareketli dönemde üniversiteye başladım. Ben Milli Türk Talebe Birliği’ndeydim. Önce fikir tartışmaları vardı, sonra bu yumruklaşmaya dönüştü, sonra sopalar, biz de artık kitap yerine koltuğumuzun altında keser sapları taşımaya başladık, sonra o da yetmedi tabancalar konuşmaya başladı. Sonradan anlıyoruz ki bizler kullanıldık. Sonra kavga ettiklerimizle karşılaştık. Ben bakan olmuşum, o başka bir yerde. Dedik ki, niye kavga ettik ama bunu o zaman soramadık, çünkü o ortam olmadı, bizi düşündürmediler bile. Mesela Ertuğrul Günay... O karşı gruptaydı ama bizim onunla kavgamız olmadı. O da aynı şeyi dedi, niye kavga ettik ki diye. Benim bugün bunları söylememde rahmetli Özal’ın büyük katkısı olmuştur. Onunla karşılaşmamış olsaydım hâlâ sağ yumruğu sıkan adam olurdum, el sıkmayı ondan öğrendim. Özal, ‘Niye kavga ediyorsunuz, ortada sorun neyse herkes aklını fikrini birleştirsin gelin çözelim’ derdi.
Biz tango yapmak istiyoruz
CHP’nin yeni anayasa süreci toplantısının ardından, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi olan CHP Milletvekili Atilla Kart ve Rıza Türmen bir basın toplantısı düzenlemişti. Türmen toplantıda, “İyi niyetimizi masanın üstüne koyduk. Bu tek taraflı tango değildir. Tango yapmak için birden fazla tarafa ihtiyaç var. Biz tango yapmak istiyoruz. Siyasi iktidar da tango yapmak isterse, güzel bir dans çıkar ortaya” demişti. Türmen’in sözlerine Atilla Kart, “Biz halay da çekmek istiyoruz” sözleriyle destek vermişti.
Bizim yasamız değil
N.Ç. olayına insani olarak çok üzüldük. Yerine kendimizi, çocuklarımızı koyalım. Kaç tane adamsa... adam sayılmazlar o ayrı. Olayın kendisi, ne kadar çirkin, iğrenç olduğunu ortaya koyuyor. Bizim zamanımızda çıkan bir yasa mı diye baktım, Allah’tan 2005’ten önceki yasa da, ben kurtuldum. Hukuk yorumdur, gerekçesini sağlam koymak kaydıyla en üst sınırdan ceza verilebilirdi.
Dış güçlerin enstrümanı
TERÖR, adına en çok yalan söylenen konulardan birisidir. Herkes şikâyet eder ama herkes adım atmak yerine ayağını kaldırıp yine aynı yere basar. Terörü bir güvenlik meselesi olarak gördük. Algılama eksikliğimiz vardı, onun bedelini de ağır ödedik. Terör olayı kesinlikle uluslararası güçlerin enstrümanıdır. Ben kırmızı pasaportumla Avrupa’da bu kadar rahat dolaşamam, kırmızı bültenle aranan kişi Ankara’nın semtlerinde dolaşır gibi Avrupa’da dolaşıyor, biri bunun izahını yapsın. Bu yüzden gücümüze inanmamız, politikalarımızı devreye sokmamız lazım. Van depremi ayrılıkçı unsurlara tokat gibi bir yanıttır. Ne kadar güçlü bir yapımızın olduğunu herkese gösterdi.
Mahkûmiyete dönmesin
ELLİ defa söyledik, hiçbir insan, bu milletvekili olsun veya olmasın kimse tutuklu kalmasın. Milletvekilinin özgürlüğü farklı, düz vatandaşın özgürlüğü farklı değil. Milletvekili ile ilgili ayrı paragraf açıyoruz, çünkü içeride olursa nasıl görev yapacak? Bu açıdan baktığımızda gönlüm arzu eder ki hiç kimse tutuklanmasın ama bu realitelere uygun değil. Tutuklanıyorsa, bu mahkûmiyet halini almasın. Tutuklama bir tedbirdir ama bu tedbir ila nihai açık kalmasın. Bir an evvel bu davalar bitsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.