Tuğluk'a sert eleştiri
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un dün ve bugün yaptığı konuşmaların fevkalade endişe verici olduğunu belirterek, ''Toplumu korkuya, şiddete yönlendirmek siyasetçinin işi değildir. Demokrasi içerisinde paylaşmayı, uzlaşmayla, görüşerek, konuşarak yasal zeminlerde yapmak siyasetçinin görevidir'' dedi.
''Türkiye-Vietnam Ticaret ve Yatırım Forumu''na katılan Arınç, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Arınç, Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un sözlerine ilişkin soru üzerine, Tuğluk'un yaptığı konuşmaların, fevkalade endişe verici olduğunu ifade etti.
Bülent Arınç, şöyle devam etti:
''Toplumu korkuya, şiddete yönlendirmek siyasetçinin işi değildir. Demokrasi içerisinde paylaşmayı, uzlaşmayla görüşerek, konuşarak yasal zeminlerde yapmak siyasetçinin görevidir. Son günlerde yaşadığımız olaylar endişe verici iken bunları yatıştırmak yerine birkaç gün evvel olduğu gibi bazı BDP'li siyasetçilerin dağa çıkmaktan bahsetmesi, bazılarının 'AK Parti binalarına saldıracağız' demesi, bazılarının taş atan, molotof atan eylemcilerin içerisinde arzı endam etmesi, bazılarının bilinen kıyafetleri ile toplulukları tahrik etmeleri ve maalesef en son da Aysel Tuğluk'un çok yanlış, şiddete yönlendiren, Türkiye'yi karıştırmak isteyenlere fırsat veren konuşmaları ve düşünceleri elbette kamuoyu tarafından değerlendirilmektedir.
Ben şahsen bu konuşulanları fevkalade yanlış buluyorum. Şiddete yönlendirici bir konuşma olarak görüyorum. Ne Türk halkının, ne bölgemizin Türkleri ile Kürtleri ile bir arada yaşayan toplumumuzun bu düşünceleri paylaşmadığını, hatta nefretle kınadığını biliyorum.''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Demokratik Toplum Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un sözlerine ilişkin, ''Türkiye'yi nereye götürmek istiyorlar, Türk halkını hangi kavganın içine atmak istiyorlar? Bu acılarımızı büyütmek istiyorlar, gerçekten bunları nefretle dinliyor ve yapılanları izliyoruz'' dedi.
''Türkiye-Vietnam Ticaret ve Yatırım Forumu''na katılan Arınç, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Arınç, Aysel Tuğluk'un sözlerine ilişkin soru üzerine, önceki gün Kastamonu'dan dönen Başbakanlık'a ait aracın önündeki trafik eskortuna Ilgaz'da saldırıda bulunulduğunu, saldırıda bir polisin şehit olduğunu, bir polisin de yaralandığını anımsattı. El bombası ve makineli tabancalarla yapılan bu saldırıyı PKK'nın üstlendiğine işaret eden Arınç, şöyle devam etti:
''Telefon dinlemelerinde maalesef, bu olayı bir başarı gibi gösteren ve bunun arkasının geleceğini söyleyen ve bundan sonraki tek hedefin AK Parti olduğunu ifade eden konuşmalar, Türkiye'de yaşayan herkesi üzüntüye sevk etti ve endişelendirdi. Böyle bir olay ve genç bir polisimizin, arkasında 8-10 yaşlarında bir erkek çocuğu da bırakarak, gözü yaşlı annesiyle hepimizi derinden üzmüşken ve Türk milleti bunun acısını yüreklerinde hissediyorken ne yazıktır ki BDP'li siyasetçilerden şu ana kadar güçlü bir kınama gelmesini, üzüntü duyduklarını ifade eden bir konuşmayı bile duymadık. Böyle bir acı yüreğimizi dağlamışken, YSK'nın verdiği yanlış kararı bahane ederek AK Parti binalarına saldıracaklarını, dağa çıkacaklarını, kavga edeceklerini, ortalığı kan gölüne çevireceklerini pervasızca ifade eden konuşmalar duyduk. Bunlardan sonuncusunu da belki başkaları konuşmamışsa Aysel Tuğluk yapmıştır. Türkiye'yi nereye götürmek istiyorlar? Türk halkını hangi kavganın içine atmak istiyorlar? Bu acılarımızı büyütmek istiyorlar, gerçekten bunları nefretle dinliyor ve yapılanları elbette izliyoruz.
Ben özellikle bağımsız milletvekili adayı olmuş ve parlamentoya gelerek orada bütün Türk halkının, bütün Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan 72 milyon insanın sorunlarını çözme noktasında faaliyet göstereceğine dair yemin edecek bir parlamenter adayının böylesine hırçın, böylesine kavgacı, böylesine çatışmacı, böylesine şiddeti teşvik eden bir konuşmasını şiddetle ve nefretle lanetliyorum. Bu çok yanlıştır. Güvendikleri ve oy almayı düşündükleri Kürt halkının da, seçmeninin de bu konuşmaları nefretle kınadıklarını biliyoruz. Bunun ne kendilerine, ne bölgeye, ne Türkiye'ye bir faydası olmayacaktır. Akıllarını başlarına alsınlar, yol yakınken, seçime gideceğimiz şu 40 gün içinde ülkeyi bir gerginlik ortamına sokmaktan süratle vazgeçsinler. Bu gerginliğin ülkeye hiçbir zaman faydası olmayacaktır. Meseleler varsa konuşularak, görüşülerek ve mutlaka yasal zeminlerde yapılacaktır.''
Bunun en meşru zemininin de parlamento olduğunu söyleyen Arınç, ''Sivil itaatsizlik yapacaklarını söyleyenlerin ellerine tabanca alıyor olması ve şiddetin her noktasına başvurmaları kendi kendilerini yalanlamaktan başka bir şey de değildir. Fevkalade üzücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Umarım aklıselim hakim olur'' dedi.
-''DEMİREL'İN AÇIKLAMALARINI DİKKATE ALMAYAN BİR İNSANIM''-
Bülent Arınç, bir gazetecinin, ''Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Ergenekon sanıklarına sahip çıktığını'' ifade ederek yönelttiği soruya, ''Sayın Demirel'in değil bu açıklamalarını, başka konuda yaptığı açıklamaları da dikkate almayan, önemsemeyen bir insanım. Dolayısıyla bu söylediklerinin ne anlama geldiğini doğrusu hiç merak da etmiyorum'' karşılığını verdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddialarına yönelik soru üzerine de Arınç, şunları ifade etti:
''Arkadaşımız, İzmir'de belediyelerle ilgili yolsuzluk iddiaları soruşturması sonucunda bazı kişilerin tutuklandığından bahsediyor. Ben de haberlerden izliyorum. Sanıyorum 30-40 kişi içerisinden 15-16 kişisi tutuklanmış, diğerleri serbest bırakılmış. Ancak basına yansıyan açıklamalardan öğreniyoruz ki, bu soruşturma ihaleye fesat karıştırmak, resmi evrakta sahtecilik ve buna benzer suçlamalarla ilgilidir. Bunlar, ağır cezalık suçlardır ve savcılığın soruşturması mutlaka bir kovuşturma veya bir davanın sonuçlanmasıyla ancak ortaya çıkabilecektir. Dolayısıyla yargının şu anda görevi sahasında olan bir konuda doğrusu çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Ancak bildiğim bir konu daha var; özellikle yolsuzluklar konusunda sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları her gittikleri yerde AK Parti'lilerin yolsuzluk yaptığından ve başta sayın Başbakan olmak üzere herkesin bundan sorumlu olduğundan bahsediyorlar. Ben de kendilerini zaman zaman eleştiriyorum. Ellerine bir çekiç almışlar, herkesi çivi gibi görüp başlarına vuruyorlar.
Bu yolsuzluklar konusunda eğer samimiyse Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları İzmir'de yapılan operasyondan ve soruşturmadan memnun olmaları gerekir. Çünkü yolsuzluk neredeyse, kim yapıyorsa, kimler tarafından yapılıyorsa herhalde üzerlerine gitmek sayın Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin de görevi olmalıdır. Ben eminim ki, İzmir'deki bu operasyon, inşallah bir yargı kararıyla sonuçlandığında, neyin ne olduğunu da hepimiz göreceğiz ama yine görüyorum ki, iki sene evvelinden bu yana İzmir'in bazı belediyelerinde yolsuzluklarla ilgili davalar açılmıştır. Hatta 2009, 2010 yıllarında ben merkez metropol belediyelerinden dört-beş tanesinin başkanlarının uzun süre tutuklu kaldığını da biliyorum. Bunlardan mesela Urla, Narlıbahçe ve diğerleri gibi. En sonunda da Dikili'de Osman Özgüven isimli belediye başkanı 8 yıl 4 ay hapis cezası almıştı ve cezası şu anda Yargıtay'da beklemektedir. Yani İzmir'de ilk defa yapılan bir operasyonla karşı karşıya değiliz. Dolayısıyla bu operasyonun da diğerleri gibi bir yargı kararıyla sonuçlanacağının bilinmesini istiyorum. Bir an evvel aklanmalarını, bir an evvel bu sürecin sona ermesini diliyorum.''
Bülent Arınç, ''Gürsel Tekin, evrakta sahtecilikten ötürü mahkeme tarafından suçlu bulundu. Yargıtay'da dosyası bekletiliyor. Sayın Başbakan ile ilgili daha önce 24 saatte Yargıtay'ın karar verdiğini biliyoruz. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili hiç konuşmadı'' değerlendirmesi ve sorusu üzerine, şunları söyledi:
'Konuşmaz, konuşması da mümkün değil. Kılıçdaroğlu konuştuğu zaman küfrediyor. Küfürden fırsat kalmıyor bunları konuşmaya ama şunu söyleyebilirim; ben Sayın Gürsel Tekin'in Yargıtay'daki dava dosyasında ne olduğunu bilmiyorum. Bu konuyu incelemedim ama geçmişte Yargıtay'da yüzlerce, hatta birkaç bin dosyanın müruru zamandan dava ve ceza zaman aşımına uğradığını biliyorum. Bizim yeni Yargıtay'dan beklediğimiz... Artık yeni Yargıtay diyoruz, yeni Türkiye diyoruz, yeni HSYK diyoruz, yeni YAŞ diyoruz, Türkiye'de 12 Eylül'den sonra yeni bir dönem başladı. Umarım yeni Yargıtay, dava hızı ve ceza zaman aşımlarına yol açmayacak biçimde ellerindeki dosyaları sonuçlandırırlar.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.