Mehmet Mert
Şaşırmayı unuttuk...
Seçimlerle göreve gelen belediye başkanlarını istifalara zorlanmak mı dersiniz.
Muhalefet partisinin muhalefeti bir kenara bırakıp iktidar partisinin her yaptığını alkışlaması mı dersiniz.
İktidar partisinin yaptığı yanlışlara kükreyip, aynı yanlışları kendi partilisi bir belediye başkanı ve siyasetçiye sesini çıkartmayan ana muhalefet partisi mi dersiniz.
İşi gazetecilik olmasına rağmen işini ya birilerini karalamakla görevli olduğunu zanneden, veya birilerine yaranmak zorunda olduğunu zanneden medya mı dersiniz.
Olan biteni seyrederek artık her gelişmeye kendisini hazır hisseden, her anormal davranışı normal karşılayan, artık bu kadarı da fazla diyebileceğimiz durumlara; 'Burası Türkiye, her an herşey olur' mantığı ile yaklaşan vatandaş mı dersiniz.
Anlayacağınız eskiden delirenleri tımarhaneye atarlardı, şimdi akıllılar tımarhaneden gidip kafa dinliyor, biz deliler dışarıda bütün bu olan biteni çekme mecburiyeti ile yaşamaya devam ediyoruz.
*
Bu durum daha nereye kadar devam eder.
Kime kadar devam eder.
Nasıl dedam eder.
Hangi şartlarda devam eder bilemeyiz.
Bildiğimiz bir gerçek var ki her an her şey yaşamaya alıştık ve ilginç olan artık şaşırmayı unuttuk.
*
Bakın mesela en son çevrenizde neye şaşırdınız?
Milyonlarca nüfusu ve seçmeni olan bir büyükşehir belediye başkanının bir anda; 'görevimden istifa ediyorum' açıklamasına mı şaşırdınız?
CHP'den seçilen bir milletvekilinin bir anda partisinden istifa ederek MHP'den ayrılan bir siyasinin kurmak üzere olduğu bir partide kurucu oluşuna mı şaşırdınız?
Ana muhalefet partisi genel başkanının, en büyük rakibi siyasi partinin, yani iktidar partili bir belediye başkanını savunmaya çalışmasına ve korumaya çalışmasına mı şaşırdınız?
Bir başka muhalefet parti genel başkanının, rakibi konumundaki siyasi partinin, iktidarı elinde bulunduran partinin her dediğine ve her yaptığına onay verdiğine mi şaşırdınız?
Samimi olarak söyleyin, bunların hangisine şaşırdınız?
Evet ben cevapları duyar gibi oldum; hiçbirisine şaşırmadınız.
Çünkü bütün bu gelişmeler o kadar ani ve o kadar doğal yaşanıyor ki, gözümüzün önünde.
Artık -mecburen- alıştırıldık...
Akşener'in hedefi ne?
Şimdilerde bu günlerde Meral Akşener önderliğinde yeni bir siyasi parti daha geliyor gündemimize.
Çok merak ediyorum ve kendisine de bu soruyu aslında sordum tam net cevap alamadım.
Akşener MHP'den ihraç edildiği için, sırf 'ben sana gösteririm' mantığı ile hareket ederek, MHP'nin yerini alarak muhalefet yapmak için mi bu partiyi kuruyor.
Yoksa bu ülke doğru yönetilmiyor diyerek, iktidara yani en başa oturmak için mi kolları sıvamış.
Açıkçası herkes ikinci seçeneği aklından geçirecektir bu cevaplar için ama sorarım size.
Tek başına bu ülkeyi yönetmeğe aday yeni bir siyasi parti havası var mı ortada?
Katılanlara bakın.
Kuruculara bakın.
Tepede ve tabanda Akşener'in partisi ile flört edenlere bakın.
Kusura bakmayın ama sanki MHP'de kendine bir yer edinemeyen kişilerin toplanma merkezi durmuyor mu bu yeni parti.
Umarım yanılırım.
Umarım Meral Akşener ve yeni partisi kendisine güvenenleri boşa çıkartmaz.
Umarım bu yeni parti ülkemize yeni bir soluk ve yeni heyecanlar da getirir.
Umarım ülkede siyasi hava değişir.
İktidar olmak kadar muhalefet olma şartları da ağırlaşır ve zorlaşır.
Muhalefet partilerin birisi iktidara teslim olurken diğeri de bir türlü sanki iktidar olmayı fazla istemiyormuş havasına bürünmez.
Tembellik yapmaz.
Ve umarım yaşanan her gelişmeden sonra, kazanan ve karlı çıkan Türkiye olur.
Bizler de bu satırlarda birşeyler karalarken; umutsuz, mutsuz, huzursuz, karamsar yurttaşları değil, aksine çok daha güçlü ve müreffeh bir ülkede yaşayacağına inanan insanları yazmayı sürdürürüz...
GÜNÜN SÖZÜ
Bazı yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarını bilememeleridir.
-Thomas Ediso
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.