Mehmet Mert
Suriyelilerden kız alıp verelim mi?
Yayınlanma:
Bizim derdimiz bize yetmiyormuş gibi bir de Suriyeli mülteciler memleket sorunu oldu çıktı.
Yaklaşık üç buçuk milyon kişi olduğu söylenen yeni ve en kalabalık hemşehrilerden yaklaşık 100 bin tanesi son Ramazan Bayramı'nda memleketlerine dönse de henüz Ankara, İstanbul, Urfa başta olmak üzere bir çok ilimizde milyona yakın yaşamlarına devam ediyorlar.
Sosyal medyadan; “Suriyeliler Evine Dönsün” etiketiyle başlatılan kampanyadaki yorumlara bakıyorum.
Yorum yapanların yüzde 90'ı; Suriyeliler evine dönsün. Sırtımızda yük olmasınlar artık. Bizim derdimiz bize yeter, bir de bunlarla mı uğraşacağız, benzeri ifadeler kullanıyorlar.
Ülke genelinde de bu konudaki görüşlerin ağırlıklı bu yönde olduğunu söylemek mümkün.
*
Hadi varsayalım Suriye bizim 81 ilimizden birisi olsun.
Hadi varsayalım bu ilimiz, Diyarbakır, Sivas, Urfa, Kars, Kastamonu'yu da nüfus bakımından geride bıraksın.
Sayısı şimdi üç buçuk, yarın beş milyonu aşsın.
Hadi varsayalım bu kişilere vatandaşlık ünvanı da verelim.
Hadi olmadı, kız alalım, kız verelim, dünür olalım, kirve olalım falan.
Hoş zaten merak etmeyin, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde eşini boşayıp, Suriyeli genç kızlarla evlenen erkekler olduğu da biliniyor.
Peki bütün bunlara eyvallah.
İyi de koca dünyanın en akıllısı biz miyiz?
Bugün Suriye yarın bir benzeri, Pakistan, Yemen, Bangladeş, Zambiya, Kenya, Kamerun gibi ülkelerde de yaşanırsa.
Bu ülkelerin her birinden de benzer oranda mülteci akını başlarsa.
Al seksen milyonluk Türkiye'yi kat içine 30-40 milyon Arap.
Etti mi sana yeni ve fakir bir Arap ülkesi.
Buna kim razı olur?
*
Daha doğrusu çok basit bir soru soralım.
Bugün Suriyelilere vatandaşlık ünvanının verilmesine razı olan, evet diyen, tamam diyen, peki diyen kaç kişi var aramızda.
Tamam yardıma muhtaç kişilere değil bütün canlılara el vermek, destek olmak, derman vermek insanlık görevi.
Tamam, hele hele Müslüman ve komşu bir ülkemizde olanlara seyirci kalmamız beklenemezdi.
Tamam evrensel normlara göre dileyen her vatandaş dilediği ülkede yaşayabilir.
İyi de Suriyeli mültecilerin durumu böyle değil ki.
Bildiğin çullanmak.
Bildiğin gasp.
Bildiğin hak mahrumiyeti.
Bildiğin kaba kuvvet kullanarak Türkiye insanını rahatsız etmek, huzursuz etmek, yerinden, evinden, işinden alıkoymak.
*
Gün geçmiyor ki artık Suriyeliler ile diğer vatandaşlar arasında bir gerginlik yaşanmasın.
Önceki gün Büyükçekmece sahilinde yaşanan huzursuzluktan sonra Büyükçekmece Belediyesi alarma geçti.
Dün de Ankara Yenimahalle ilçesine bağlı Demetevler Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlarla Suriyeli mülteciler arasındaki gerginlik medyaya yansıdı.
Cadde üzerinde cereyan eden gerginliğin kısa sürede kavgaya dönüşmesi üzerine taraflar taş ve sopalarla birbirlerine saldırdı.
Sosyal medya üzerinden örgütlenerek bölgeye gelen vatandaşların da olaya dahil olmasıyla mahallede korku dolu anlar yaşandı.
Meydana gelen kavga bir kişi yaralanmasına rağmen ucuz atlatıldı.
Mahalle sakinlerinin ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.
Çok sayıda Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı’yla (TOMA) mahalleye giren çevik kuvvet ekipleri, gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.
Yaralı şahıs, olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye götürülerek tedavi altına alındı.
Mahalledeki çok sayıda işyeri de kavga sırasında hasar gördü.
*
Gördüğünüz gibi; 'çok sayıda' kelimesi fazla geçmekte.
Çünkü gerçekten bunlar çok sayıdalar.
Bildiğiniz gibi değil.
Hani sokakta.
Otobüste.
AVM'de.
Yolda.
Köprü altında.
Köprü üstünde.
Otoparkta.
Denizde.
Kumda.
Havuzda.
Dağda, taşta, yaylada...
O kadarlar ki.
*
Ezcümle bir an önce evli evine, köylü köyüne dönmeli.
Bugün üçbuçuk milyon insan çok ciddi bir rakam.
Hele hele, kültürü ayrı, dili ayrı, yaşam tarzı ayrı.
Bütün bunlar git gide toplumu çok daha fazla tedirgin etmeye başlayacaktır.
Suriyelilerden bırakın kız alıp vermeyi, mümkünse biz sadece Suriye'de selamlaşalım bu dindaşlarımızla.
Allah yollarını ve şanslarını açık etsin...
Amin...
Yaklaşık üç buçuk milyon kişi olduğu söylenen yeni ve en kalabalık hemşehrilerden yaklaşık 100 bin tanesi son Ramazan Bayramı'nda memleketlerine dönse de henüz Ankara, İstanbul, Urfa başta olmak üzere bir çok ilimizde milyona yakın yaşamlarına devam ediyorlar.
Sosyal medyadan; “Suriyeliler Evine Dönsün” etiketiyle başlatılan kampanyadaki yorumlara bakıyorum.
Yorum yapanların yüzde 90'ı; Suriyeliler evine dönsün. Sırtımızda yük olmasınlar artık. Bizim derdimiz bize yeter, bir de bunlarla mı uğraşacağız, benzeri ifadeler kullanıyorlar.
Ülke genelinde de bu konudaki görüşlerin ağırlıklı bu yönde olduğunu söylemek mümkün.
*
Hadi varsayalım Suriye bizim 81 ilimizden birisi olsun.
Hadi varsayalım bu ilimiz, Diyarbakır, Sivas, Urfa, Kars, Kastamonu'yu da nüfus bakımından geride bıraksın.
Sayısı şimdi üç buçuk, yarın beş milyonu aşsın.
Hadi varsayalım bu kişilere vatandaşlık ünvanı da verelim.
Hadi olmadı, kız alalım, kız verelim, dünür olalım, kirve olalım falan.
Hoş zaten merak etmeyin, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde eşini boşayıp, Suriyeli genç kızlarla evlenen erkekler olduğu da biliniyor.
Peki bütün bunlara eyvallah.
İyi de koca dünyanın en akıllısı biz miyiz?
Bugün Suriye yarın bir benzeri, Pakistan, Yemen, Bangladeş, Zambiya, Kenya, Kamerun gibi ülkelerde de yaşanırsa.
Bu ülkelerin her birinden de benzer oranda mülteci akını başlarsa.
Al seksen milyonluk Türkiye'yi kat içine 30-40 milyon Arap.
Etti mi sana yeni ve fakir bir Arap ülkesi.
Buna kim razı olur?
*
Daha doğrusu çok basit bir soru soralım.
Bugün Suriyelilere vatandaşlık ünvanının verilmesine razı olan, evet diyen, tamam diyen, peki diyen kaç kişi var aramızda.
Tamam yardıma muhtaç kişilere değil bütün canlılara el vermek, destek olmak, derman vermek insanlık görevi.
Tamam, hele hele Müslüman ve komşu bir ülkemizde olanlara seyirci kalmamız beklenemezdi.
Tamam evrensel normlara göre dileyen her vatandaş dilediği ülkede yaşayabilir.
İyi de Suriyeli mültecilerin durumu böyle değil ki.
Bildiğin çullanmak.
Bildiğin gasp.
Bildiğin hak mahrumiyeti.
Bildiğin kaba kuvvet kullanarak Türkiye insanını rahatsız etmek, huzursuz etmek, yerinden, evinden, işinden alıkoymak.
*
Gün geçmiyor ki artık Suriyeliler ile diğer vatandaşlar arasında bir gerginlik yaşanmasın.
Önceki gün Büyükçekmece sahilinde yaşanan huzursuzluktan sonra Büyükçekmece Belediyesi alarma geçti.
Dün de Ankara Yenimahalle ilçesine bağlı Demetevler Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlarla Suriyeli mülteciler arasındaki gerginlik medyaya yansıdı.
Cadde üzerinde cereyan eden gerginliğin kısa sürede kavgaya dönüşmesi üzerine taraflar taş ve sopalarla birbirlerine saldırdı.
Sosyal medya üzerinden örgütlenerek bölgeye gelen vatandaşların da olaya dahil olmasıyla mahallede korku dolu anlar yaşandı.
Meydana gelen kavga bir kişi yaralanmasına rağmen ucuz atlatıldı.
Mahalle sakinlerinin ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.
Çok sayıda Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı’yla (TOMA) mahalleye giren çevik kuvvet ekipleri, gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.
Yaralı şahıs, olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye götürülerek tedavi altına alındı.
Mahalledeki çok sayıda işyeri de kavga sırasında hasar gördü.
*
Gördüğünüz gibi; 'çok sayıda' kelimesi fazla geçmekte.
Çünkü gerçekten bunlar çok sayıdalar.
Bildiğiniz gibi değil.
Hani sokakta.
Otobüste.
AVM'de.
Yolda.
Köprü altında.
Köprü üstünde.
Otoparkta.
Denizde.
Kumda.
Havuzda.
Dağda, taşta, yaylada...
O kadarlar ki.
*
Ezcümle bir an önce evli evine, köylü köyüne dönmeli.
Bugün üçbuçuk milyon insan çok ciddi bir rakam.
Hele hele, kültürü ayrı, dili ayrı, yaşam tarzı ayrı.
Bütün bunlar git gide toplumu çok daha fazla tedirgin etmeye başlayacaktır.
Suriyelilerden bırakın kız alıp vermeyi, mümkünse biz sadece Suriye'de selamlaşalım bu dindaşlarımızla.
Allah yollarını ve şanslarını açık etsin...
Amin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.