İlk görüşte aşk mümkün mü?
Hayvanlarla aramızda ortak dürtülerden olan ‘cinsellik’ insana özgü şeylerle birleşip ‘aşk’ı ortaya çıkarıyor. Böylece aşkın içinde tutku ve libido varken aynı zamanda onun hayalini kurmaktan zevk almak, onunla vakit geçirmek, güvenli bir ortamda dünyaya bir çocuk getirme, sevgililer gününde çiçek alarak onu mutlu etmeye çalışma isteği de oluyor. Peki yanlış yaşanan ilişkiler neden var? İstanbul Bilim Üniversitesi Deneysel Tıp ve Ar-Ge Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş nasıl aşık olduğumuzu anlatırken, önemli kilit noktalara değiniyor. Böylece de aslında yaşadığımız ilişkilerdeki sorunları irdelerken cevabı nerede bulabileceğimizi aktarıyor. İşte Erbaş’tan aşka dair merak ettikleriniz…
Aşk varsa devamlılık var
Aşk neslin devamlılığı için var. Bir kişiye odaklanmak en iyisi. Çünkü herkesle çiftleşmeye kalksan, dikkatini yoğunlaştıramazsın. Ama bir kişiye odaklanmak işe garanti veriyor. Ayrıca çocuk yapmak, iki kişi için de yatırımdır. İnsan yavrusu hayvan gibi değil çünkü; en az 6 yıl bakım istiyor. O yüzden iki kişi karşılıklı eş seçiyor ve diyor ki ‘Biz bu çocuğa bakarız’. Onun için aşk esasında bir kişiye odaklanmaktır. Peki neden böyle? Hem çocuğa bakmak için hem de güvenli bir ortam yaratmak için… Çünkü iki kişi yaşamak tek yaşamaktan daha güvenlidir. Tekil yaşamak çok anksiyeteli bir durum. Ama beraber yaşamak bir ödül insan için, daha doğrusu bir hedoni. İlkel beyin sosyal birlikteliği yani bir arada durmayı seviyor, tek eşi seviyor ve hatta karşı cinsi daha çok seviyor. Çünkü üreme güdüsü var içinde. O zaman hem yanında bir insanın olması hatta karşı cins bir insanın olması, çok zevkli bir şey insan için. Onun için aşkın ilk dönemlerinde daha büyük hedoniler, daha büyük zevkler yaşanır. Ama daha sonra tolerans gelişiyor ve aşk sevgiye dönüşüyor.
Aşkın ömrü ne kadar?
18 ya da 24 aydır aşkın ömrü… Aşk insanın en güzel duygularından biridir. Aslında aşkın sebebi ilkel beynimize dayanıyor, yani limbik sisteme. Bu sistem beynimizin altındaki bir sistem. O bizim zevklerimizi belirliyor, temel güdüler burada yer alıyor; yeme, içme, saldırganlık ve cinsellik. Bunlar hayvansal beynin istediği şeyler. Ama insanın bir özelliği daha var; insanın korteksi yani kabuğu var. Korteks nasıl gelişiyor peki? Eğitimle. O hayvansal beyin yani limbik sistemle korteks arasında bağlantılar oluşmaya başlıyor. Böylece insan sadece cinsellikten zevk almıyor; aynı zamanda kültürden, sanattan, bilimden, felsefeden de zevk alıyor. Yani bu noktada, zevk alma devrelerimiz hayvandan farklı. Onlarda da yeme, içme, cinsellik var ama bizde ona ek olarak korteks var. Mesela biz bilimle uğraşıyoruz ve bu uğraşımıza ödül verildiği zaman çok seviniyoruz. İnsanların bizi onamasını, bize değer vermesini, sözümüzü dinlemesini, bizi saymasını istiyoruz. Yani bizim olayımız korteks. Korteksimiz eğitimle büyüyor ve böylece zevk almamız da artıyor. Çünkü korteksle o zevk alan beyin arasında bağlantı artıyor. O yüzden eğitim, dil öğrenme, felsefeyle uğraşma senin o haz alan limbik sistemle olan bağlantını artırıyor ve daha çok zevk alıyorsun. Ama eğitimsiz adam üç şeyden zevk alıyor sadece; birilerini dövmek, yemek yemek ve cinsellik. Yani kısaca eğitim arttıkça korteks gelişiyor ve aşk da artıyor. Korteks geliştikçe sadece cinsellik değil, onu düşünmek, hayal etmek, onunla yemek yemek, vakit geçirmek de çok zevk veriyor. Çünkü o bağlantın o kadar gelişmiş ki onu düşünmek bile zevk alan beyni uyarmaya yetiyor.
Peki onu çok düşünürsen ne olur?
Bazen o düşünmek işi o kadar çok gelişiyor ki, düşün-zevk al mekanizması sürekli olarak çalışıyor. O zaman da kafaya takıyorsun. İşte bunun adı da ‘KARA SEVDA’dır, tıp literatüründeki adı da obsesyondur. Aşk obsesyona böyle dönüşüyor. Bu da bir bağımlılıktır ve sonra hastalığa dönüşür. Eğer kişi işine gitmiyor, arkadaşlarıyla bile görüşmüyor sürekli cep telefonunu kontrol ediyor, ne zaman arayacağını bekliyorsa, yani onu düşünmek sosyal hayatını bozuyorsa o zaman hastalık oluşmuş demektir ve bundan kurtulmak gerekir.
İnsan nasıl aşık olur?
İnsan yakınındakine aşık olur. Neden? Çünkü insan bir insanı ne kadar çok görürse ona o kadar güvenir ve sonra da sever. Aşina olduğumuz, çok gördüğümüz insanlara aşık oluruz yani.
O zaman ilk görüşte aşk yok mu?
Öyle bir şey yok. O ailevi bir hikaye oluyor genelde. Eğer anne baba çocuğuna ‘Ben annene/babana ilk görüşte aşık oldum’ diye anlatırsa, çocuk da onu öğreniyor ve gidip bir kere gördüğüne ‘ben aşık oldum’ diyor. Ama ilk görüşte aşk, doğal bir şekilde yoktur. Aşk zamanla oluşan bir şeydir. Anlık oluşmaz. Anlık olan şey etkilenmedir, o kişinin çekici gelmesidir. Yani o libidodur. Libido da ilkel beyinde yani haz beynindedir. Birden bire cinsellik dürtüsü artar, libido artar ve cinsel istek duyar. Ama aşk başka bir şeydir. Kime aşık oluyoruz konusuna devam edersek; yakındaki ve aşina olduğumuz kişilere dedik ve aynı zamanda bir de ulaşılabilir insanlara aşık oluyoruz. Çok uzaktaki insanlara olmuyoruz yani. Elimizin altında olsun istiyoruz çünkü ona temas etmek istiyoruz.
Güldüren insan aşık eden insandır
Peki karşımızdakine nasıl güveniriz? (Ya da karşımızdakinin güvenini nasıl sağlarız?)
Yeni gördüğümüz birinden korkarız doğal olarak, onu tanımayız çünkü. Bize zarar verir mi vermez mi bilmeyiz. Ama konuştukça, karşımızdaki bize açıldıkça ona güvenmeye başlarız. Bu yüzden çok konuşan, bize kendisinden bahseden insanlara güveniriz. Bir de bizi güldürürse daha çok güven duygusu oluşur. Bunlar bize o kişinin tehlikesiz olduğu sinyalini verir. Onu çok görür ve severiz.
Birinden hoşlanma kriterleri neler?
Bir kere karşımızdaki kişi kibar olması gerekiyor. İkincisi ‘baby face’ olması da önemli çünkü bu yüz biçimi insanlara ‘ben zararsızım’ imajı veriyor. Çok sivri suratlar insanı gerebiliyor. Yüzünde bir simetri olması da gerekiyor. Bu da karşı tarafa ‘hatasızım ve genlerim iyi’ imajı veriyor. Bunları ilkel beyin ölçüyor. İlkel beyin hep egoist çünkü; istiyor ki beraber yiyelim içelim, bana baksın, rahat edeyim. Egoist isteklerin hepsi ilkel beyinden gelir. Aşık olmamızdaki en büyük kriterlerimiz arasında ince yapılı ve paralı olması da var. Bunlar bizim aşık olmamızı etkileyen en önemli faktörler.
Aşkın formülü var mı?
Aşkın oluşması için onunla konuştukça, güven de oluşuyor ve oksitosin hormonunu artırıyor. Bu hormon da senin korkularını bitiriyor. Korku bitince dostluk başlıyor. Yani esasında aşktan önce arkadaşlık başlıyor. Bu bağ arttıkça da oksitosin onu aşka dönüştürüyor. Yani aşkın formülü şu; güven, oksitosin ve bir tutam da obsesyon. Oksitosin çok güzel duygular yaşatırken, kişiyi rahatlatırken bir yandan da stres hormonları da artıyor. Çünkü insanda kaybetme korkusu başlıyor; ‘ya giderse’ demeye başlıyorsun. Yani güven ve güvensizlik aynı anda yaşanıyor. Aşkın içinde hem stres var hem stres yatıştırıcı. Kendi içinde böyle dönüyor. Aynı yin yang gibi… İşte o tutkulu aşk aslında stresli bir şeydir ve 24 ay sürer. Zaten sürekli olsa yapamazsın, kaldıramazsın. Sonra cinsellikle de oksitosin pik yapıyor ve daha çok bağlanıyorsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.