Merkeze başkalarının acılarını koyunca kendiminkiyle baş etmek daha kolay oldu
15 yıl önce bir hastane odasında tanıdım onu. Henüz 18 yaşındaydı. Yaşadığı İsviçre’de çok büyük bir kaza geçirmiş, kolunu ve bacağını tren raylarının üzerinde bırakmıştı. Evliydi, ama peşinden oralara gittiği eşi kendisini hastanede bile ziyaret etmemişti. Sonra da boşanmışlardı. Yalnızken hangi fırtınaların üstesinden geliyordu bilmiyorum ama hemen her günü kocaman mavi gözleriyle, gülerek karşılıyordu. Onu görenler, “Bir insan bu kadar güçlü olabilir mi? Dağılmadan nasıl duruyor?” diyordu. Şafak Pavey kazanın üzerinden bir yıl geçmeden ayağa kalktı, Londra’ya gitti. Siyasi bilimlere ilgi duyuyordu. Üniversiteyi bitirdi, üzerine yüksek lisans yaptı. Agos’a yazılar yazdı, aktivist olarak projelerde yer aldı. Sonra BM’ye girdi, diplomat oldu. Mülteci kamplarında zor koşullarda yaşayanların yanında kaldı. Bu sırada üç kitaba imza attı. Şimdi, sivil toplum ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’na BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasıyla ilgili Ankara’da eğitim veren Pavey, şunları anlattı:
METİN ŞENTÜRK’ÜN VAKFIYLA İLGİMİZ YOK:
Metin Şentürk’ün de aralarında bulunduğu Dünya Özürlüler Vakfı girişiminden yeni haberim oldu. BM Engelli Hakları Dünya Sekreteryası olarak bir bağlantımız yok. Metin Bey, eğlence sektöründe çok başarılı. Fakat engelliler konusu çok ağır sorumluluk isteyen, eşit vatandaşlık hakkı, insan hakları ve adalet ekseninden çalışmamız gereken bir mücadele. Dünyanın konuşmaya utandığı savaşlar ve fakirlik, engelli hakları sözleşmesini doğuran temel sebep. Dünyadaki engelli hakları sivil toplumu 1. Dünya Savaşı’ndan Vietnam’a kadar savaştan sakatlanmış insanların öncülüğünü yaptığı hareketlerle başladı. Onların ve Türkiye’de eşit yaşama hakkını elde etmek için mücadele veren milyonlarca engellinin geçtiğimiz yüzyılda tırnaklarıyla çabalayarak kazandığı Dünya Engelli Hakları Sözleşmesi’ni iç politikalara yönelik girişimlere feda etmek ağır haksızlık olur. Biz BM’de engellilerin ne üstün şeyler yapabileceklerini göstermelerine gerek kalmadan, herkes gibi sade, hakları lütfedilmeden doğal olarak verilmiş, eşit ve onurlu vatandaşlar olarak yaşamalarını amaçlıyoruz.
CEM YILMAZ’IN FİLMİ İYİYDİ:
BM çalışanı olarak değil bir engelli Türk vatandaşı olarak söylemek isterim ki, çocuk felci mağduru ortopedik özürlülere sakat ehliyeti veren ama sakat arabası alma hakkını engelleyen ironilerin olduğu bir ülkedeyiz. Kendi ülkemizdeki engelliler arasında büyük ayrımcılıklar yaparken, dünya engellilerinin liderliğine soyunmak hayli ironik olur. Ayrıca Türkiye’den iyi mücadelelerin, iyi örneklerin de çıkmasını temenni ederim. Mesela, Cem Yılmaz sporcu engellilerle ilgili müthiş bir reklam filmi hazırladı. Ve farkındalık algısının geri dönüşü muazzam oldu.
OLAYA SİRK GİBİ BAKILIYOR:
Özürlüler sözleşmesini imzalayıp onaylayan 99 ülke var. Türkiye özürlüler sözleşmesini imzaladı, onayladı. İki sene doldu ama raporunu henüz sunmadı. Türkiye raporunu sunmadan önce, BM diplomatı olarak birşey söyleme hakkım yok. Ancak yine Türk vatandaşı olarak yapılacak çok şey olduğunu söyleyebilirim. En son, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’nden ateş poligonunda görmeyenlere atış yaptırıldı. Olaya sirk, gösteri gibi bakılıyor anlaşılan. Bu poliglonda körlere ateş ettirmek, yarış arabası kullanmakla ilgili değil. Engelli sorunları sandalye göndermekle, bağış yapmakla çözülemiyor. Hukuğun içinde varolan ayrımcılıklara bakılmalı.
SEÇİMDEN ÖNCE HATIRLANIYOR: Her seçimden önce hatırlanan engelli grup var. Hala bağış işi olarak görülüyor. Engelli vatandaşın ezik konumda olmaması, başlarının eğilmemesi lazım. Engellilere sadaka verilmiş, bağış yapılmış gibi bakıldığı sürece sözleşme yerine getirilmiş olmaz. Her şey engellileri diğer vatandaşlarla eşit görmekle başlar. Acındığı için değil, hakkı ve hukuku olduğu için özürlü hakları tanınmalı.
YA KÜSECEKTİM YA DEVAM EDECEKTİM
Ben nasıl mı baş ettim? Aslında bazen baş ettim mi diye düşünüyorum... Önümde iki yol vardı. Ya hayata devam edecektim ya da küsecektim. Küsmekle mutlu olamayacağıma göre devam etmeyi seçtim. Daha sonra da yaptığım iş, mesleğim çok yardımcı oldu. Başkalarının hayatlarındaki sorunlara çözüm bulmaya çalıştıkça kendimi düşünmeye fazla vaktim de olmadı. Güney Lübnan’da bombalar yüzünden hemen her iki kişiden birinin kolu yok, bacağı yok ya da psikolojik travma geçirmiş. O durumun ortasında insan kendisini nasıl düşünebilir? Kendine nasıl acıyabilir? Merkeze başkalarının acıları koyunca, kendi acımla baş etmek daha kolay oldu.
TARKAN BENİM İÇİN ÇOK ÖZEL
Tarkan’la çok eski arkadaşız. Düşüncelerimiz birbirine çok uyuyor. Arkadaşlığımız yıllardır sürüyor. Öyle bir dönem insanın hayatına giren, sonra kaybolan arkadaşlıklardan değil. Tarkan’ın Hasankeyf aşkından, dünyadaki doğayı kurtarma aşkına kadar aynı şeyleri paylaşıyoruz. Konuşacak çok şey olunca, vizyon da uyuyorsa arkadaşlık devam ediyor. Aktivist bir tarafı var. BM çatısı altında nasıl birlikte çalışabiliriz diye çok konuşuyoruz. Başka dostluklardan da çok beslendim, besleniyorum. Mesleğimden ötürü çok özel insanlarla tanışma fırsatı buldum, onlardan çok feyz aldım. Bir uçak kazasında ölen Ted Kennedy, Anjelina Jolie gibi isimlerle de çalıştım. Ama Kenndy’nin benim için yeri ayrıdır. Çok özel biriydi. Mülteci ve iltica konusunda çok şey yapmıştır. Nobel Barış Ödüllü İranlı Şirin Ebadi de güç aldığım isimlerden biri.
BAN KI-MOON’A BAĞLI ÇALIŞIYORUM
İran’da, Afgan ve Iraklı mültecilerden sorumlu ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin sözcüsüydüm. Oralarda çok şey gördüm, öğrendim. Bir gün kucakta Afgan bir genç kadın getirildi. Doğuştan kolları yoktu, bacakları fonksiyonsuzdu. İranlı ile evlendirilmişti. Benim yaşımda, 26’sındaydı. 13 yaşında evlendirilmiş ve o günden beri yatak odasından çıkmamış. O güne kadar cinsel bir obje, kuma olarak kullanılmış. Onunla tanışmam, “Biz BM olarak ne yapıyoruz” dememe neden oldu. Ekip kurduk. İlk önce evin içini temizleyelim dedik. BM Mülteciler Komiserliği’nde yapılan herhangi
bir program veya proje özürlüler üzerine kuruluyor. Böylece herkese hizmet verebiliyor. Bu çalışmamız BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un kulağına gitmiş. En son Ortadoğu sözcülüğü ve Macaristan’da görev yaparken çağrıldım. Özürlüler Sözleşmesi’nin kurulan sekreteryasının başına geçmem istendi. Çok emek verdiğim için bu göreve uygun görüldüm. Ben Ki-Moon’a bağlı çalışıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.