Kanser hastalarına bitkisel uyarı!
Ancak bu tür ürünlerin kanser üzerindeki etkilerinin klinik çalışmalarla kanıtlanmadığını belirten İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, ‘‘Dolayısıyla tedavinin etkisini azaltabilecekleri gibi karaciğer hasarına da yol açabilirler’’ dedi
Son yıllarda daha çok internet üzerinden satılan bazı bitkisel destekler özellikle diyabet, kısırlık, kanser gibi hastalıklar için adeta ‘mucize çözüm’ olarak lanse ediliyor. Hastalar da çoğu zaman söz konusu ürünleri tıbbi tedaviye destek için kullanmaya başlıyor. Bunu da genellikle doktorlarından gizliyor. Hatta bazı hastalar tamamen alternatif tedavilere yöneliyor… İşte bu nedenle İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven’e bitkisel ürünlerin kanser tedavisine etkilerini sordum. İşte açıklamaları:
Tedavi sürecine dikkat edin
Hastalara, sigaradan uzak durmalarını, düzenli uyumalarını, günde en azından 2-3 litre su tüketmelerini, özellikle enfeksiyon riski olabilecek açıkta kalmış yiyeceklerin bol suyla yıkamalarını tavsiye ediyoruz. Bunun yanında paketlenmiş, işlenmiş gıdalardan uzak durmalarını ve mevsimine uygun, hormon içermeyen taze meyve sebze tüketmelerini öneriyoruz. Yara yerini iyileştirmek ve bağışıklık sistemlerini güçlendirmeleri için protein içeriği yüksek gıdalarla beslenmelerini tavsiye ediyoruz. Yani kuru baklagiller, yumurta, et, süt, peynir gibi gıdaların öğünlerinde yer almasını hatırlatıyoruz. Ayrıca, hem sindirim sistemine hem de bağırsak mukozasına daha iyi geleceği için lifli beslenmeye özen göstermelerini de tavsiye ediyoruz. Şeker tüketimi hastalığı beslemez. Ancak özellikle prostat, meme, bağırsak kanseri gibi bazı kanser türlerinde göbek etrafında yağlanmayı yani kiloyu artırdığı için hastalık açısından risk oluşturabilir. Dolayısıyla kilo almalarını engellemek için rafine şeker tüketimini azaltmalarını salık veriyoruz. Önemli olan nokta hastanın günlük enerji ihtiyacını karşılayacak şekilde dengeli bir beslenme düzenine sahip olmasıdır.
Her duyduğunuza inanmayın
Kanser tanısı aldığını duyan hasta veya hasta yakını, bilimin çok ilerlediği ve birçok kanser türünün bile kolaylıkla tedavi edildiği günümüzde, tedaviyi garantilemek, umudunu kaybetmemek için önüne gelen her şeye sarılıyor. “Bu bitki buna iyi geliyormuş, şu ilaç bunu iyileştiriyormuş” diye her duyduklarına inanarak deneme yoluna gidiyorlar. Ancak bunu yaparken faydadan çok zarar getireceğini düşünmek lazım. Bilimsel verilerin doğrultusunda, kanıtlanmış tedavi yöntemleriyle hareket etmek ve hekimin söylediğine inanarak tedaviye devam etmek çok önemli.
Sağlık Bakanlığı onayı yok
Kansere iyi geldiği ileri sürülen bitkisel ürünler aslında ilaç olarak kabul edilmiyor. Alternatif tıp, fitoterapi diye tanımlanan ve piyasada bulunan bu ürünlerin hiçbiri Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı değil, yani klinik çalışmalarla kanıtlanmış, kanserde etkinliği gösterilmiş maddeler değil. Faz çalışmaları ile kanser üzerinde olumlu etkileri kanıtlanmamıştır. Tarım Bakanlığı onayıyla piyasaya sürülür. Dolayısıyla biz bu ürünlerin kullanılmasını kesinlikle onaylamıyoruz. Çünkü, ağzımıza aldığımız her türlü gıda, gıda takviyesi karaciğerde ve böbreklerde metabolize oluyor. Örneğin greyfurt ve ısırgan otu. Hastalarımıza bu ürünleri tedavi alırken kullanmamalarını istiyoruz. Çünkü greyfurt ve ısırgan karaciğer üzerinde diğer ilaçları metabolize eden enzimleri tetikleyip, bizim verdiğimiz ilaçların etkisini azaltıyorlar. Bu yüzden kanser tedavisi sırasında alınmalarını istemiyoruz.
Vitamin takviyeleri zarar verir
Bitkisel ürünlerin dışında vitaminlerin de fazlası zarar. Vitamin eksikliği olmayan bir hastaya verildiğinde fazladan toksik etki yaratabiliyor. Örneğin D vitamini. Hekim kontrolü olmadan fazla dozda kullanılan D vitamini toksik etki yarattığı için böbreklere zarar veriyor. Bununla beraber A vitamini, fazla dozda kullanıldığında akciğer ve prostat kanseri gibi hastalıkları tetiklediği çalışmalarla da gösterilmiş. Bu nedenle sadece kanser hastaları değil sağlıklı bireyler de hekime danışmadan takviye almamalı.
Zerdeçalı baharat gibi tüketin
Hastalar kendi vücudunu dinlemeli. Vücut dinlenmek istiyorsa dinlenmeli, egzersiz istiyorsa egzersiz yapmalı, acıkıyorsa yemek yemeli. Anormal bir şey yapmasına gerek yok, doktor tavsiyesi haricinde hareket etmemeli, tedaviye uyum göstermeli, bir tedavi alırken başka bir tedaviye başlanmamalı. Hastaların her yaptıklarını, aldıkları alternatif yöntemleri, kullandıkları her ilacı mutlaka doktorlarına sormaları gerekiyor. Öyle ki en basitinden hormonterapi kullandığımız meme kanserlerinin, en basit ilacımız tamoksifen, bazı antidepresanlarla etkileşebiliyor, ya birbirinin yan etkisini artırıyorlar ya da azaltıyorlar. Hastalar aktarlarda ya da internette satılan, içeriğinde tam olarak ne olduğu bilinmeyen ürünlerden uzak durmalı. Bu ürünlerin karaciğer etkileşimleri olabiliyor. Kemoterapi ilaçlarının etkisini azaltıyor, dolayısıyla tedavi başarısız oluyor. Uzun sözün kısası hastaların doktorlarına sormadan Tarım Bakanlığı’ndan onaylı ya da piyasada fitoterapi diye geçen bitksiel ilaçları almalarını önermiyoruz. Zerdeçal, zencefil gibi ürünleri de işlemden geçmiş kapsül formlarını değil doğal şekilde baharat olarak tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Hatta zencefili kemoterapi sonrası bulantıları gidermek için özellikle önerdiğimiz hastalarımız oluyor. Kanser kronik bir hastalık. Tedavisi pek çok durumda mümkün olabilmekte. Her gün yeni bir ilaç, yeni bir teknoloji gelişmekte. O yüzden artık eskisi gibi korkulan bir hastalık olmadığından, yapılabilecek şeyleri yaparak öncelikle onkolojiye başvurması gerekir. En önemlisi her hasta bir tıbbi onkolog tarafından takip edilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.