Sağlığımız tehlikede
Türkiye’de gıda güvenliğinin olmadığı, bunun da uzun vadede kanser, kalp, böbrek gibi çok sayıda ciddi hastalıklara neden olabileceğine dikkat çekildi. Gıdaların üretimden tüketimine dek sıkı denetimden geçirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, “Ülkemizde gıda güvenliği konusunda ciddi sorunlar bulunuyor. Bilinçli tarım ve hayvancılık yapılmalı, gıda kontrol güvenliği sağlanmalı, son kullanım tarihi geçmiş ürünlere dikkat edilmeli, ambalajlı ve markalı ürünler tercih edilmeli, denetimler arttırılmalıdır” uyarısında bulundular.
İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haydar Özpınar, Türkiye’de gıda güvenliği konusunda ciddi eksikliklerin olduğunu söyledi. Gıda katkı maddelerinin kontrolsüz kullanımı, suni hayvan yemleri, GDO’lu ürünlerin tüketimi, merdivenaltı gıdalar gibi çok sayıda sorunun sağlığımızı ciddi şekilde etkilediğini belirten Özpınar, Türkiye’de tarım ve hayvancılık alanında büyük boşlukların olduğunu, bilinçsiz yapılan hayvancılığın, hayvandan insana bulaşan hastalıkları da arttırdığını anlattı.
Özellikle son yıllarda hayvanların et ve süt verimlerini arttırmak için beslenme şeklinin değiştirildiğini, konsantre ve katkı maddeli yemlerin verilmesinin hayvanların yapılarında var olan mikroorganizmaların mutasyona uğramasına, çevreye yayılan bu mikroorganizmaların da mide-bağırsak enfeksiyonundan, böbrek yetmezliğine hatta ölümlere varan sonuçlara yol açabildiğini kaydetti.
Türkiye’de hayvanların üretiminin kontrol dışı olduğunu savunan Özpınar, “Hayvan sahibi isterse hastalıklı hayvanını kesip satışa sunabiliyor, isterse hastalığı olan hayvanından süt sağıyor. Böyle bir hayvanın eti, sütü hastalanmamıza yol açıyor. Sütteki lökosit sayısı gelişmiş ülkelerde 500 binin üzerinde çıktığında o süt içilmiyor ancak ülkemizde bu rakam 1 milyon kadar ve biz bu sütleri içiyoruz” iddiasında bulundu.
Türkiye’de hayvanlara kontrolsüz antibiyotik verildiğini, bunun yüzde 100 süte geçtiğini de öne süren Özpınar, “İnsanlar antibiyotik kullanıyor ama etki etmiyor. Tüm bunların nedeni yediğimiz etten ve içtiğimiz sütten gelen antibiyotiğin sürekli alınması ve vücudun buna karşı direnç kazanmasıdır” diye konuştu.
Özpınar, özetle şunları kaydetti:
“Örneğin baharatlar, kırmızı biberlerin içerisinde, bazı incirlerin üzerinde aflatoksin bulunuyor. Bu yüzde 100 karaciğer kanserine yol açar, küftür. Fındık, incir gibi gıdaları yurtdışına ihraç edemiyoruz. Önceden bu ürünler geri gelirdi ancak Avrupa öyle bir yasa çıkardı ki ‘Türkiye’de de benim insanlarım kalıyor, o yüzden bu ürünleri ülkemde imha edeceğim’ dedi. Şimdi AB standartlarına uymayan ürünleri ihraç edemiyoruz, onları biz tüketiyoruz, kontrolü yok, iç piyasada analizler yaygın yapılmıyor. GDO’ların nelere yol açacağına dair net sonuçlar yok ancak GDO’lu ürünlerin uzun vadede birçok hastalığa yol açabileceğini düşünüyorum.”
‘Denetimdeki eksiklik risktir’
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı R. Petek Ataman da gıda güvenliğinin olmamasının kısa vadede gıda zehirlenmesi veya enfeksiyonlara neden olabileceğini, daha uzun vadede ise kanser, kalp damar hastalıkları hatta bir sonraki nesilleri etkileyecek etkilere neden olabileceğini söyledi.
Ataman, “4 bin 600 kişi, 50 bin işletme ve yaklaşık 400 bin civarında satış noktasını denetlemekle yükümlüdür. Bu denetimin etkin olmayacağı açıktır. Kamuya acilen başta gıda mühendisleri olmak üzere konu ile ilgili eğitim almış kişiler istihdam edilmelidir. Denetimin yetersiz, üretimin ise yüzde 80 civarında işyeri sahibi insafına bırakıldığı bir ortamda ürünlerin ne kadarının sağlıklı olduğu daima sorgulanacaktır” dedi.
Ataman, özetle şunları dile getirdi:
“Gıda, tarım ve hayvancılık faaliyeti yaparak ürün üretenlerin uyması gereken kurallar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmelidir. Asıl sorun ürünlerin yetkisiz ve belgesiz işletmelerde üretilmesidir. Yeni çıkarılan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasası ile gıda işletmelerinin büyük kısmında gıda konusunda eğitim almış gıda mühendisleri ve diğer ilgili olabilecek mesleklerin istihdam zorunluluğu ortadan kaldırıldı. Bu da güvenli gıda üretiminin sağlanması açısından önemli boşluk yarattı. Hayvansal ürün işleyen gıda işletmelerinin çoğu hijyen kriterlerine uymamaktadır. Gıda güvenliğinin etkin bir biçimde sağlanabildiğini ifade etmek mümkün değil.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.