VEREMİN EN BÜYÜK DÜŞMANI ULTRAVİYOLE IŞINLAR
Verem’in (Tüberküloz), Mycobacterium tuberculosis adı verilen bir mikropla oluşan bulaşıcı bir hastalık olduğunu kaydeden Dr. Güllüçayır, tedavi olamayan ya da yetersiz tedavi edilen hastalarda ölüm görüldüğünü söyledi. Dr. Güllüçayır günümüzde ise modern tedavi yöntemleri ile tamamen iyileşme sağlanabileceğinin altını çizdi.
Her yıl 9 milyon kişinin tüberküloza yakalandığını belirten Güllüçayır, bunlardan doktora ulaşamayan kayıp 3 milyon kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti. Güllüçayır, bunların dünyanın yoksul bölgelerinde yaşayan göçmen işçiler, mülteciler, sürgünler, mahkumlar, etnik azınlıklar ve uyuşturucu bağımlıları gibi dezavantajlı gruplar olduğunu da sözlerine ekledi.
‘MISIR’DA MUMYALARDA BİLE GÖRÜLMÜŞ’
Kışlalar, hapishane, yurt gibi toplu yaşanılan yerlerde düzenli kontrollerin devlet tarafından yapıldığına dikkat çeken Güllüçayır, “En çok teşhis bu gibi yerlerde yapılan kontroller sırasında konuyor. Verem, insanlığın toplu yaşama geçmesiyle birlikte ortaya çıkan bir hastalık. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir hastalık ve kitlesel ölümlere neden oluyor. Verem hastalığının Mısır piramitlerinde mumyalarda bile görüldüğünü biliyoruz” diye konuştu.
‘ALKOL VE MADDE BAĞIMLILARI BÜYÜK RİSK ALTINDA’
Güllüçayır, günümüzde Türkiye gibi gelişmekte olan modern ülkelerde de verem sorunuyla mücadele edildiğine değinerek, “Alkol kullananlar ve madde bağımlıları, ortak enjektör kullanımı, hijyenik olmayan yerlerde bulunmaları gibi sebeplerden dolayı vereme daha çok yakalanıyorlar. Aşıdan kaçan, kamplarda kalmayan mülteciler de sağlıksız koşullarda yaşamaları nedeniyle büyük risk altındalar. Ayrıca tedavi protokolünde kortizon kullanımı olan hastaların da bağışıklık sistemleri etkilendiği için verem olma ihtimalleri yükseliyor” dedi.
‘VEREM HASTASI, EN ÇOK AİLESİNİ HASTA EDİYOR’
Kalabalık ortamlarda uzun süre birlikte kalmanın da hastalığın bulaşma riskini arttıracağına değinen Dr. Güllüçayır, “Tedavi altında olmayan, halen basil saçan bir hasta ile uzun süre kapalı bir yerde birlikte yaşanırsa hastalık bulaşabilir. Bu nedenle hastalık en çok genellikle aynı evde birlikte oturanlara ya da yakın arkadaşlara bulaşır. Hasta yakınları 3 ay aralıklarla en az üç kere doktor kontrolünden geçmeliler” dedi.
‘UZUN SÜREDİR ÖKSÜRÜYORSANIZ…’
Erken tanının veremde de hayat kurtardığına değinen Dr. Güllüçayır, “Devam eden öksürük şikayetiniz varsa mutlaka doktora görünün. Sigaradan demeyin. Balgam çıkarma, ateş, gece terlemeleri, göğüs ağrıları, iştahsızlık, zayıflama, halsizlik, yorgunluk, kan tükürme veremin belirtilerindendir” dedi.
‘İLAÇ TEDAVİSİYLE ÖLÜMDEN KURTULUN’
Dr. Güllüçayır Verem hastalarının ‘Öleceğim’ diye düşünmemeleri gerektiğini, günümüzde sadece ilaç kullanarak hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu da sözlerine ekleyerek şöyle konuştu:
“Bu gün tüberküloz hastalığının tedavisi için etkili, yan etkisi az ve ucuz beş ana ilaca sahibiz. Bu ilaçlar ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından hastalara ücretsiz olarak verilmekte. Hastalığın kesin tedavisi ve tekrarlamaması için tedavi süresi en az altı ay ile bir yıl arasında değişiyor.”
‘AŞI NEDEN SOL KOLA YAPILIYOR?’
Çocuklarda ise aşının önemine değinen Dr. Güllüçayır, “BCG tüberkülozdan korunabilmek için kullanılan aşıdır. Ülkemizde doğumdan sonra ikinci ayda ve ilkokulda olmak üzere iki defa yapılmaktadır. Aşının sol kola yapılmasının sebebi ise dünyada ortak bir dil oluşturmak ve hastalığın takibinin yapılabilmesini sağlamak” dedi.
‘EVE KAPANIP KALMAYIN, VEREMDEN KORUNUN’
Veremden korunmak isteyenlerin evde kapalı kalmamasını da tavsiye eden Dr. Güllüçayır, “Özellikle engelli vatandaşlarımız ve yaşlılarımız evden çıkamıyor. Küçükçekmece Belediyesi sağlıklı bir hayat için park ve bahçeler yapıyor. Eve kapanıp kalmayın, bol bol güneş ışığı alın. Veremin en büyük düşmanı ultraviyole ışınlardır” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.