Sevim Güney
Başka Türkiye yok!
Yayınlanma:
Çalışma hayatım sona erdikten sonra, bir sürü aktivite içine girdim.
Sivil toplum kuruluşlarına üye oldum, onlarla birlikte eylemlere katıldım. İlçelerde açılan kurslara katıldım. Hatta, kadrolu kursiyer gibi olmuştum bir ara...
Gitmediğim kurs, almadığım sertifika kalmadı neredeyse.
Bir ara diksiyon kursuna katıldım. Diksiyon, güzel ve etkili konuşmak, kendinizi doğru ifade edip karşınızdaki insanla iletişim kurabilme açısından önemli bir konu. Tekerlemeler okutuyorlar, dil ve dudak tembelliğinizi gidermek için. Şiirler okuyup, oradaki duyguyu karşınızdaki insana aktarmaya çalışıyorsunuz. Hocamız kurs sonunda gösterilmek üzere bir sunum ödevi verdi. Herkes kendi belirleyeceği bir konu hakkında röportajlar yapacak ve sınıfta onu arkadaşlara sunacaktı.
Genç bir arkadaşımla, bu ödevi tamamlamak üzere, sokaklara çıktık.
O diksiyonla ilgili, ben de içimi acıtan HES (Hidroelektrik santreller) konusu ile ilgili röportaj yapıp, videoya kaydedecektim. Benim açımdan çok eğlenceli oldu bu aktivite.
Önce, diksiyon ile ilgili insanların ne dediğini, ne düşündüğünü anlatayım, daha sonra da HES’leri...
***
İnsanlarla konuşmanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim, normalde bıcır bıcır konuşan insanlar, kamerayı görünce susuyor ve konuşmak istemiyordu. Bir kısmı reddetti konuşmayı zaten. İzin isteyip “sizinle bir konu hakkında konuşup, çekim yapabilir miyiz” dediğimiz de, çekinip “ Ne hakkında, bir yerde yayınlanacak mı?” diye soruyorlardı. Zar zor, bir söyleşi ve çekim yapabildik sonunda. Keşke size o videoları izletme imkanım olabilseydi, ama bu mümkün değil, sadece videoya kaydettiklerimi sözlü yazabilirim.
***
Diksiyon sizce nedir? diye sorduk. Konuştuğumuz insanların çok az kısmından doğru tarifi aldık. Sonrası içler acısıydı.
Bakın neler dediler, bir kısmını yazayım size;
“Yaşam şeklimiz”
“Hiçbir fikrim yok”
“Tarif edemeyeceğim bir şey”
“Spikerlerin duruş ve pozisyonları” gibi bir şey olmalı
“Şakalaşmalar geliyor aklıma, mesela ben şakayı kaldırabilen bir insanım, ama sen kaldıramayabilirsin.”
***
Biliyorsunuz, yıllardır Karadeniz’de, HES’ lere karşı isyan var.
Ben her gittiğim de, yok olan ağaçları, suları, katledilen doğayı gördükçe içim yanıyor. Bundan daha üç yıl önce gördüğüm ve hayran olduğum, huzur deyince aklıma gelen ilk yerlerden olan, Uzungöl ve Ayder yaylalarındaki tahribatı görünce nasıl üzüldüğümü anlatamam.
Bu katliama kimsenin dur diyebileceğini sanmıyorum artık, çünkü insanlar bu konuda duyarsız. Gazetede, televizyonda bu haberleri görünce es geçiyorlar demek ki. Sadece orada yaşayan insanlar bunun farkında ama uzaktakilerin umurunda değil. Bu “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetinden kurtulmamız gerek, çünkü bu memleket bizim. Ben artık, bir gram atık yağı, lavaboya dökemiyorum. Çünkü ne kadar nehiri kirlettiğini biliyorum, atık pilleri çöpe atamıyorum. Hepsini ayrı ayrı atık kutularına atarak vatandaşlık görevimi yapmaya çalışıyorum, fakat bunu hepimiz bu şekilde yapmadıkça, bir işe yaramayacak.
HES’lerle ilgili bakın neler dediler;
“Elektrikle ilgili bir şey herhalde”
“Konu hakkında bir fikrim yok”
“Hiç duymadım”
“Bilgim var, elektrik üretimi açısından vazgeçilmez bir şey”
“Kanser yapıyormuş, şunu yaparmış, bunu yaparmış diyorlar”
Peki, Karadeniz’e yapılan ve daha yapılmak istenen, HES’ler hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sordum.
Uzunca bir süre düşünüyor, sırtını sandalyeye yasladıktan sonra cevap veriyor.
“Karadeniz’e zarar verirse yapılmasın, faydası varsa yapılsın.”
Haberlerde bu konu ile ilgili haberleri dinlediniz mi? Karadeniz İsyanda diye eylemler yapılıyor, gazetelerde okudunuz mu? diye sorduğumda aldığım cevaplar;
“Eylemlerden haberimiz yok”
“Çok çalıştığımdan dolayı, haberleri izleyemiyorum, gazeteleri de okuyamıyorum” (o arada sakin sakin etrafa bakarak, bir kafede çay içiyor)
***
Sadece Karadeniz’ de değil, yurdun her yanında feryat var. Onlara hiç girmiyorum.
Acaba bir gün elimizden uçup giden sularımız, ağaçlarımız için daha fazla mücadele edildiğini görebilecek miyiz?
Bir haber okudum biraz önce, Ülkemiz her şeyin gerisinde değilmiş meğer. Öne çıktığımız alanlar da varmış!
Müjde; Ormanları tükenen 2. Ülkeymişiz!
Sevgiyle kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.