Sevim Güney
Bitsin mi, bitmesin mi (2)
Yayınlanma:
Hepimizin etrafında vardır. Uzaktan baktığınızda, “aman ne güzel bir çift, ne güzel evlilikleri var” diye imrenirsiniz. Ancak, o görünen tarafıdır. Aslında, berbat bir evlilik, zoraki bir birlikteliktir. Evde birbirlerine tahammülleri yoktur. Ne diyorsunuz bu duruma?
-Tahammül yoksa o iş bitmiştir. Ama tahammülsüzlük mü yoksa çözülemeyeceğine inandıkları problemlerin birikmesi nedeniyle mi? Onu iyi anlamak lazım. Eğer ikincisi ise, problem çözüldüğünde, evlilik yeniden harekete geçer…
Sosyal ortamlarda mutlu görünen ama aslında mutsuz olan çiftlerin evliliği hastalanmıştır. Hastalık neden kaynaklanıyor, çözümü için neler yapılması gerekir incelenmeli, ardından en azından maske takarak sokakta dolaşmalarının sıkıntısı alınmalıdır.
Örn; Bir erkek, kadına aşık oldu ve ona hayran. Evlendikten sonra ne oluyor da, kadını değiştirmeye çalışıyor?
Aslında cevap soruda yatıyor. Sadece aşkla yapılan evliliklerde bu problem yaşanır. Çünkü aşkın tesiri ile kişiler birbirine öyle hoş gelir ki, davranış, tutum ve diğer yönler göz ardı edilir. Evlilik sonrası ise, erkek hayalini kurduğu davranışları ve hatta giyimi bile kadına uygulatmaya çalıştığında problemler yaşanır. Çünkü erkek aşık olduğu kadına sahip olmuştur. Artık eleştirisel gözle bakmaktadır.
Bir evlilik nerede sonlandırılmalı?
Evliliğin kesinlikle tereddütsüz bitmesi gereken durumların başında, kumar, madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı, şiddet geliyor. Bunların dışında, çiftlerin artık birbirlerini görmeye dahi tahammül edemediği, adeta midelerinin bulandığını hissettikleri noktadada evliliği acilen sonlandırmalıdır.
Eğer, problemleri devam ederse, ayrı yaşamalarını önerir misiniz? Böyle bir şey önerdiğiniz çift oldu mu? Sonunda ne yapmaya karar verdiler?
Ayrı yaşamayı doğru değerlendireceklerse tabii ki… Ama her durumda değil… Problemi inceleyip, kaynağını bulduktan sonra, gerekliyse öneriyorum. O dönem kişilerle ayrı ayrı görüşmeye devam ediyorum. Onlara önerdiklerimi uygulama başarılarını inceliyorum. Burada amaç öncelikli olarak evliliği kurtarmak. Ama bunu yaparken kişileri ömür boyu mutsuzluğa mahkum etmemek şart. Dengeleri gözeterek uygulandığında evlilik kurtuluyor. Ama çiftler ayrı yaşamaktan daha mutlu oluyorsa birlikte olmalarının anlamı kalmaz.
Aldatan erkeklerin birçoğu, yine eşlerine benzeyen bir kadın seçiyorlar. Bu tesadüf mü?
-Yoo her zaman değil. Hatta tam tersi özellikteki kişilerde oluyor. Örneğin kadın çok başarılı bir iş kadını, ama eşinin aldattığı diğer kadın pasif bir kimlik olabiliyor. Bunun karısı ile ilgisi, erkeğin rahatsız olduğu konularla bağlantılı…
Erkekler aldatıyor diyorlar ama erkekler yine bir kadınla aldatıyorlar sonuçta. O zaman bunu nasıl açıklamak gerek?
-Kadının en büyük düşmanı kadındır. Aldatan erkek, kadınların duygusal yanlarına yönelen konuşmalarla evlendiği kadın tarafından her anlamda sömürüldüğü, eziyet çektiği duygusunu uyandırıyor. Doğal olarak da diğer kadında uyanan acıma duygusu ilk adımı attırıyor….
Çocukları bahane edip, sevgisiz ve saygısız bir hayata devam etmek doğru mu?
Kesinlikle yanlış. Ama bunun devam etmesi için destek almadan kendi doğruları ile hareket edenleri görüyoruz. Destek alındığında zaten başta saygı problemi kesinlikle çözülür. Kimsenin kalbine sevgiyi zorla koyamazsınız. Ama problemler çözüme ulaştığında küllenmiş bir sevgi varsa canlanıyor…
Kadınlar, çoğu zaman aldatıldıklarını bile bile, üç maymunu oynuyor. Bir şekilde ortaya çıktığında, bazısı eşlerini affedebiliyor. Affetmeli mi? ( Veya erkek)
-Bu kararı kendileri verecek. Hayat kendisinin. Boşandığına pişman olacaksa boşanmasın. Benim için esas olan mutluluk. Bu konuda kesin kural yoktur.
Aşk neden sonsuza kadar sürmüyor?
Hayat sonsuz değil ki. Ama aşkta ömür boyu sürebilir. Yeter ki gerçek aşk olsun. Aşk sanısı ile yapılan evliliklerde biten sadece heyecan ve kavuşma isteğidir. Aşk bitmez…
Hiç unutamadığınız bir boşanma ve barışma hikayesi var mı? Unutulmaz kılan neydi?
İkinci kitabım Kocacığım İstersem Kölem Olursun da işlediğim iki hayat var. Unutamam. İlki barışma, ikincisi ise boşanma hikayesi. Unutulmaz kılan ise danışanların kişiliklerindeki renkler ve erkeklerin farklı kimlikleri…
Bazı kadınlar ayrılınca hayata küsüyor, uzun zaman kendini toparlayamıyor. Fakat benim tanık olduğum bir olay oldu; Kadın, eşinin aldattığını öğrendi ve gizlice kadını uzaktan görmeye gitti. Oradan çıktığında bir mağazaya girip alışveriş yaptı. Kendine giysiler aldı. (Uzun zaman gözyaşları içinde gezdi tabi) Bu iki kadın arasında nasıl bir fark var? Ne hissediyorlar acaba tam olarak?
-Kendini toparlayamayan kadın, tüm hayatının merkezine eşini ve evliliği oturttuğu içindir. Diğeri ise kendince yapmak isteyip yapamadıklarını yaşayabileceğine inancından.. İkisi de aslında savaşıyor. Ama ilki yıkılan güveni ile, diğeri güvenini ayakta tutmak için….Şunu bilmek gerek, her bitiş yeni bir başlangıç lafına pek inanmayalım… Onlar felsefi açıdan sarf edilmiş gerçekle her zaman ilintili değil… Bazı bitişler sizi bitirir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.