BİZ SİZE NE DİYORDUK YAHU!

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ni kurduğumuz 1998 yılında, engelliler konusunda bugünkü kadar toplumsal bilinç oluşmamıştı. Engellinin kim olduğu, nasıl yaşadığı, başkalarının ona nasıl engel oluşturduğu ve benzeri konular daha ziyade engelli kişi ve aileleri arasında bilinen gerçekliklerdi. Omurilik felci ise neredeyse hiç bilinmeyen bir olguydu. Kaza ya da hastalık sonucu felç olmuş insanlar, kaderlerine terk edilmiş bir şekilde, dört duvar arasında yaşıyorlardı.

Ne yazık ki o seneye dek bu konuda hizmet veren bir sivil toplum kuruluşu da yoktu. Çıktığımız bu anlamlı yolda, toplumu omurilik felci konusunda bilgilendirmek amacıyla neler yapabileceğimizi planlarken, sanatın toplum üzerindeki en etkin branşlarından biri olan tiyatro ile ilgili bir şeyler yapmaya karar verdik. Aslında bir çok kişi tarafından inanılması güç olsa da, yaşadığımız gerçek olayları trajikomik bir şekilde yazmaya ve bunları sahneleyebilmek için provalara başladık. Tamamı amatörlerden oluşan tiyatro grubumuzun provalar sırasında yaşadığı olaylar bile onlarca oyuna malzeme olacak kadar zengindi. 

İstanbul’da sahnelediğimiz bir çok oyundan sonra, insanlar üzerinde yarattığımız olumlu intibayı yurt geneline yaymak için turneye çıkmaya karar verdik. 2000 yılının yaz aylarında, ilk turnemizi gerçekleştirmek amacıyla Belediye Başkanı tarafından davet edildiğimiz Bursa’nın ilçelerinden birine gittik.  

Belediye Başkanı, engellilerin yaşadıklarıyla ilgili çok fazla bilgi sahibi değildi ama bu husustaki duyarlılığını, bizi en iyi şekilde ağırlayamaya çalışarak gösteriyordu. Sahnede provamızı yaptıktan sonra, oyun saati yaklaştığında oyuncu arkadaşlarımızdan biri bana ; ‘’ Bugün için bir dörtlük yazdım, sahneyi onu okuyarak açabilir miyiz ?‘’ diye sordu.  ‘’ Peki, sen önce şiirini oku, hemen ardından oyunu başlatırız. ‘’ diye yanıt verdim. Oyunun başlama saati yaklaştığında, hepimizin heyecanı doruk noktasındaydı. Tamamen dolu olan salonda, Belediye Başkanı en önde oturuyordu. Salon ışıkları kapanıp, sahnede lokal ışık yandığında arkadaşımız şiirini okumak üzere yerini aldı, salon tamamen sessizleşince şiirine başladı;

“Bize ‘engelli’ diyorlar, kimi engelliyoruz?

 Bize ‘özürlü’ diyorlar, kime karşı özür işledik? 

 Bize ‘sakat’ diyorlar, sakatımızla ne zarar verdik?

 Biz yine de mutluyuz, bize değer veren sizler ile birlikteyiz.”

Salondaki bir çok insan belki de şiirdeki bu tanımları ilk kez duyuyordu. Okunan şiirin hemen ardından başlayan ve yedi skeçten oluşan iki perdelik oyunumuzu bitirdiğimizde, salondaki coşku dinmek bilmeyen alkışlar ile devam ediyordu. Oyunla ilgili duygularını merak ettiğim Belediye Başkanı’nı konuşmasını yapmak üzere sahneye davet ettiğimde, onun da en az hepimiz kadar heyecanlı olduğunu fark ettim. Başkan bu coşkuyla mikrofonu eline alıp şöyle haykırdı;

“Biiiiizzzz onlara engelliiiii demiyoruzzzzzz,

Özürrlüüüüüü hiçççç demiyoruzzzz,

 Sakat hiç hiç demiyoruzzzzzz.”

Başkanın bu heyecanlı sözlerinden sonra ortalık bir anda sessizliğe büründü. Salondaki herkes büyük bir merakla Başkan’ın sözlerini nasıl tamamlayacağını bekliyordu. Uzun bir duraklama yaşandığı halde Başkan’dan bir türlü sözlerin devamı gelmiyordu. Hemen yanımda duran Başkan ne yapacağını bilememenin sıkıntısı içinde kulağıma doğru eğilerek ; ‘’ Biz size ne diyorduk yahu? ‘’ diye sordu. Bir anda şaşkınlık yaşayan tüm izleyiciler hep birlikte gülmeye başladılar. Başkan ne olduğunu anlamaya çalışan bir ifadeyle yüzüme bakarken, ben kendisine sahnenin yukarısından aşağıya doğru sarkan mikrofonları işaret ediyordum. 

O günlerden bu güne engelliler ile ilgili çok şey değişti. Engellilere son derece duyarlılıkla hizmet veren yöneticiler olduğu gibi, onları görmezden gelenler de oldu. Ne kadar önemli oy potansiyeline sahip olduklarını fark edenler de vardı, bunu önemsemeyenler de. Bu seneye dek her seçim döneminde ise engellilerin temsil edilebilmesi için seçilen Meclis Üyeleri’nin sayısında artışlar olduğunu görüyorduk. Ancak 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri sonuçlandığında, şaşırtan bir durumla karşılaştık.

AK PARTİ ve CHP Engelli Meclis Üyesi kontenjanının İstanbul’daki yedi ilçede, yedişer Meclis Üyesi ile sınırlandırılmış olduğunu gördük. Her iki partinin de seçilecek sıradan engelli Meclis Üyeleri gösterme sözüne rağmen, Türkiye geneline baktığımızda seçilen engelli Meclis Üyelerinin sayısı yok denecek kadar az. AK PARTİ ve MKYK üyesi(bunu doğru mu yazdım?) görme engelli Lokman Ayva, bu gerekçe ile MKYK üyeliğinden istifa etti. CHP’li görme engelli Murat Demirok, benzer şekilde verilen sözler tutulmadığı için, tepkisini göstermek adına iki gün açlık grevi yaptı. Bana kalırsa her fırsatta engellilere eşit haklar tanınacağını savunanlar, bu seçimde de hep bir ağızdan seslendiler ; ‘’BİZ SİZE NE DİYORDUK YAHU ! ‘’
Engelsiz bir yaşam dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ramazan Baş Arşivi