Mehmet Mert
Diktatörlük ölür demokratlık ölmez!
Türkiye'nin darbe ile tanıştığı gün olan 27 Mayıs 1960 ve darbe Anayasası yapan bir diktatörün öldüğü gün olan 10 Mayıs 2015.
Bu tarihler arasında neler mi yaşandı.
Kısaca özetleyelim.
1950 yılından günümüze demokratik seçimlerle çok partili hayata geçiş yapan Türkiye'de defalarca gerçekleşen darbeler ve darbe girişimleri yaşandı.
Türk Silahlı Kuvvetleri ülkede yaşanan iç güvenliği bahane ederek ya çıkan bazı yasaları engelledi, ya kendi düşüncesine yakın yasa çıkarttırdı veya beğenmediği hükümeti al aşağı etti.
27 Mayıs 1960'ta ve 12 Eylül 1980 yıllarında iki kez yönetime el koyan TSK, 1971 ve 1997 yıllarında ise hükümeti istifaya zorlayarak ayar çekti.
***
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askerî darbe olan 27 Mayıs 1960'ta dönemin Genelkurmay Başkanı da dahil 200'den fazla general, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes yönetime el koyan askeri grup tarafından tutuklandı.
Bu grup daha sonra Emekli Orgeneral Cemal Gürsel in oluşturduğu Millî Birlik Komitesi altında birleşerek ülke yönetimini üstlendi. 37 düşük rütbeli subay tarafından planlanan darbe girişimi ile 1924 Anayasası yürürlükten kaldırıldı ve yeni 1961 Anayasa'sı yürürlüğe girdi.
***
12 Eylül 1980 darbesi ise TSK'nın Orgeneral Kenan Evren yönetiminde, emir-komuta zinciri içinde gerçekleşen askeri müdahaledir.
27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1961 Anayasası kaldırıldı ve 1982 Anayasası kabul edildi.
***
12 Mart Muhtırası, 28 Şubat Süreci, 27 Nisan e-muhtırası, Dokuz Subay Olayı, 22 Şubat 1962 Ayaklanması, 20 Mayıs 1963 Ayaklanması, 20 Mayıs 1969 Darbe Teşebbüsü, 9 Mart 1971 Darbe Teşebbüsü, Poyrazköy davası, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz darbe planı, İrticayla mücadele eylem planı gibi eylem planları, ayaklanmalar ve darbe girişimleri ile de Türkiye TSK'nın uyarıları ile karşılaştı.
***
Şimdi sorumuzu sorabiliriz.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten 4 savcı ve 1 hakimin meslekten ihracına karar verdi ya.
Bu darbe değil de nedir?
Silivri zindanlarında haksız yere; gazeteciler, savcılar, hakimler, askerler, emniyet mensupları hatta iş adamaları gönderildi ya.
Aylarca hatta yıllarca hapishanelerde yok yere yaşam hakları ellerinden alındı ya.
Bu darbe değil de nedir.
Kaç gazeteci işinden oldu, kaç işadamının dükkanı başına yıkıldı, kaç kişi uyduruk suçlamalara maruz kalarak mağdur oldu.
Bunlar darbe değil de nedir.
***
Soma'da yanan 301 madenciye göz yummak vahşet değil de nedir?
İsmail Korkmazları Berkin Elvanları öldüren zihniyetlerin darbecilerden ne farkı var?
Masum yurttaşına gaz sıkmak, pala ile, toma ile saldırmak canilik değil denedir?
Astığım astık kestiğim kestik zihniyeti ile ülke yönetmek diktatörlük değil de nedir.
Tek adamlığa oynamak, meydanlarda vatandaşa parmak sallamak, halkına ananı da al git diye hakaret etmek, eleştiri haber yapan medyayı tehdit etmek, eleştiri haber yapan gazeteciyi isim vererek tehdit etmek doğru da dün darbe yapan generallerin yaptıkları mı yanlış!
***
Dün darbe yaptı diye bir diktatöre 'rahmeti' çok görüp cenazesine gitmeyenler.
Farkında değil misiniz; dün o diktatörün yaptıkları size nasıl yanlış geliyorsa bugün benzeri şeyleri sizler yapıyorsunuz.
Yarın sizler de öleceksiniz.
Kimsenin ölümden kaçacağı yok.
Her canlının er yada geç tanışacağı tek şey ölümdür.
Yukarıda özetlediğimiz darbeleri veya darbe girişimlerini gerçekleştirenlerden hangisi için Kenan Evren'e davrandığınız gibi davrandırınız.
Kenan Evren 98 yaşında değil de 78 yaşında ölseydi aynı şeyleri yapabilecek mıydınız?
Hayır.
O halde.
O haldesi şu; diktatörlerde ölür. Kimi zirvede kimi sürünerek.
Kimi için yas tutulur, kiminin cenazesine bile gidilmez.
Diktatörlük ölür demokratlık ölmez.
Diktatörler gerektiği şekilde uğurlanırlar, demokratlar hak ettiği şekilde.
Bugün Kenan Evren'in başına gelen yarın herkesin başına gelebilir.
Diktatör olmak tercih meselesidir, demokrat olmak ise mecburiyettir.
Hangisini tercih etmenize bağlı.
Hangisi olmayı başarırsanız o şekilde uğurlanırsınız...
***
Bu günkü yazımı Cem Karaca'nın 'ölüm' şarkısı ile noktalıyorum...
Ölüm bana sırıtarak gel
Ölümü öp n'olur
Yüzünde,o tanıdık riyakarlık
Çünkü nice dost dediklerim,
Sarılıp öptüklerim,
Suratlarında aynı eda
Ve sahtekarlık
Elbette haksın, haktan gelirsin
Kimi gördük ki,
Dünyaya kazık kakmış da kalmış
Heykelin bile dikilse
Sen öldükten sonra
Bakarsın tepene kuşlar kakalmış
Cahar atıp şeş oynasam
Gene yenersin beni
Ölüm bana gülerek gel
Ölümü öp n'olur
Sırtımdan vurdurma beni
Alnıma sık kurşunu
Karşıma geç,yüzüme bak ve
Öttür baykuşunu..
Beni sordun mu ölüm
İkiz kardeşin doğuma
Bağlayan ne çözen ne
Bu hayat denen düğümü
Kimi havyar yerken
Kimi soğan cücüğünü
Üç beş arşın beze sarar
Öyle gidersin
GÜNÜN SÖZÜ:
Diktatörler gerektiği şekilde uğurlanırlar, demokratlar hak ettiği şekilde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.