Geçenlerde bir gazeteci arkadaş köşe yazmış.
İYGAD Başkanı olarak beni de göreve davet etmiş.
Yazıda; gazete sahipleri eleman çalıştırıp para ödemiyorlar, özellikle sayfa operatörleri, dağıtım elemanları sık sık mağdur oluyorlarmış.
Bu kişilere ücretlerini ödemeyen gazete sahiplerinden bizler dernek başkanları ve yöneticileri olarak hesap soracak mışız!
*
Doğrusu insan hem arada bir yöneticisi olduğu derneğin hatırlanmasına seviniyor, hem de gündeme gelme konusu böyle üzücü durumlar olunca da o sevinç kursağımızda kalabiliyor.
Şöyle ki; birincisi gazete sahipliği son derece saygınlık, nitelik, nicelik, özen, duruş, karekter isteyen bir durum.
Hem bu seviyede bir titirle anılacaksın hem de eleman çalıştıtıp ücretini ödemeyeceksin bu çok üzüntü verici bir durum.
Hal böyle olunca da insanın aklına şu geliyor.
Ya ücret ödemeyen kişi bunun farkında değil, veya ücretini al(a)mayan ve almadığı için bunu derneklere havale eden kişi gazeteci değil.
*
Zira; ücret alma, alamama, verme, verememe sorunları ile dernekler değil yetkili mahkemeler ilgileniyor bir.
Çalıştırdığı emekçiye parasını ödemeyen kişiye derneğin yapacağı (maalesef) bir şey yoktur iki.
Hem gazete sahipliği veya patronluğu gibi bir iş/imkan sahibi olacaksın, hem de emekçinin hakkını yiyeceksin, bu özellikte birisi çirkinleşmek için her şeyi göze alabilir üç.
1961 yılında 212. Basın Yasası sırf bu tür sorunlarla karşılaşmamak için yürürlüğe girmişti ve bu yasaya göre gazeetci maaşını peşin alır ve yasanın bu kısmı hala yürürlüktedir dört.
Ha, 'abi ne peşini biz normal sayfa başına ücretimizi zor alıyoruz, SSK'lı, sosyal haklar sahibi olarak nasıl iş bulacağız' diye düşünülüyorsa işte ona da cevap vermeye ben hiç yetkili değilim beş...
Önceki ve Sonraki YazılarYAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.