Fotoğraflarda kalanlar

İnsan, bazen içindeki sesleri  susturamaz , şiir olur, roman olur, şarkılar yazılır bestelenir, bazen tuallere dökülür, bazen de fotoğraf olur,  sevinçler, acılar, özlemler… Sizinle aynı duyguları yaşayan insanlara yaklaştırır sizi, sanatçı olmanın hazzı buradadır işte.
Bazen bir fotoğraf karesi ne kadar çok şey anlatır. Bir bakarsınız yıllar öncesinden bir anıyı yeniden yaşarsınız, tekrar çocuk olursunuz, yeniden genç olursunuz. Kaybettiklerinizi özlediğinizde çıkarır albümleri tekrar tekrar bakarsınız. Anı ölümsüzleştirme arzusudur fotoğraf çekerken hissedilen, o güzel anların geçmişte kalacağını bilirsiniz. Bazen boş bir bank fotoğrafı, bazen bir gün batımı size neler düşündürür.  Şiirler, yazılar, yazdırır. Bu nedenle,  fotoğraf çekmeyi ve fotoğraflara bakmayı severim.  
“Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım” demiş, Lewis Hine. “Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır” demiş, Henri Cartier Bresson.
Bu yazıda, size bir kadın fotoğrafçıdan bahsetmek istiyorum. Aslında, onda  beni etkileyen şeyin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Ama her bir fotoğrafını dakikalarca izlemişimdir. Yüreğimi burkan bir şeyler var onun fotoğraflarında. Hayata erken veda etmiş , esrarengiz  bir fotoğrafçı,  Franceska Woodman. Fotoğraflarında sadece kendini kullanmış, görüntünün ötesinde iç dünyasını  anlatıyor sanki bize.

 Franceska Woodman Kimdir?

1958, Amerika  doğumlu Francesca Woodman  13 yaşında fotoğraf çekmeye başlamış.Fotoğraflarında çoğunlukla kendi bedenini kullanarak dolaylı yoldan kuşkularla dolu kendi iç dünyasını anlatmış. Woodman çalışmalarında kendisini  hep eksik olarak çekmiş. Fotoğrafları siyah beyaz. Deprasyon, yorgunluk, çıplak bir beden ve soluk görüntüler. Fotoğraflardaki örneklerde göreceksiniz, önceleri daha canlı çekilmiş fotoğraflar, gittikçe flulaşmaya hatta gölgeler haline gelmeye başlamış. Aslında bu çıplaklık teşhir gibi gelmiyor, kaybolmuşluk hissi veriyor insana.

Ölüme gidişini bir şekilde fotoğraflamış Woodman.1981 yılında, 23 yaşında yüksek bir binanın tepesinden atlayarak hayatına son vermiş. 10 yıl gibi kısa bir süre içinde de çok anlamlı ve derin eserler bırakmış. İntihar sebebi olarak çalışmalarının ilgi görmemesi olarak yazılsa da bu bana gerçek neden gibi gelmiyor. Fotoğraflarına bakınca her birinde, ölüme yakın duruşunu  görebiliyorsunuz.  Kaçarken, saklanırken, korku dolu ifade, İşkence çekerken, hep bir karmaşıklığın içinde, ölüme gittiğinin işaretini verir gibi.
Bazı fotoğraflarında bir yarısını eksik çekmiş boşluklar içinde, bazılarında dolaplara saklanmış kaybolmak ister gibi.  
 
Ailesi, arkadaşları ve yaşamı hakkında fazla bilgi yok. Fotoğraflarında ki gibi yaşamı da, ölümü de muamma. Ona ait birkaç yazı olduğunu okudum araştırdığım kaynaklarda. Türkçe çevirilerde bazen tam ifadeyi anlatamıyoruz ama elimden geldiği kadar doğru ifade etmeye çalışarak yazmak istedim. 
Şöyle yazmış, Woodman ;

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi